Hepimiz emekliliğimiz için çalışmıyor muyuz? Elbette en önemlisi emeklilikte elde edilecek gelir. Hemen hemen tüm emekliler, emeklilikte gelirlerinin düşmesinden yakınırlar. Nitekim çalışırken alınan maaşlar ile emeklilikte bağlanan aylıklar arasında fark bulunuyor. Emekli aylıkları, en son çalışırken alınan aylıklara göre yarı yarıya düşük olabilmekte. Haliyle emekli olduğunda, gelir kaybından dolayı hayat standardı olumsuz etkileniyor.
Bugün için 4/a (SSK), 4/b (Bağ-Kur) ve 4/c (Emekli Sandığı) statülerinde kamudan emekli olunan bir sistemimiz var. Bunun yanında isteğe bağlı üye olunan bireysel emeklilik sistemleri mevcut. Ancak emeklilik sisteminin bir ayağı halen eksik. O da mesleki emeklilik. Tamamlayıcı ya da mesleki emeklilik olarak da adlandırabileceğimiz sistem; çalışanları, emeklilikte ekonomik zorluklardan korumayı ve katkı sağlamayı amaçlar. Böylece çalışanlar, emeklilikte geçim sıkıntısından ve kendi maddi durumlarından kaynaklanabilecek risklerden korunurlar. Şu anki sistem SGK çatısı ile; çalışanlara, emeklilik hayatlarında aylık güvencesi sağlamaktadır. Ayrıca primsiz sistemde, 65 yaş aylığı alanlar da önemli bir kümeyi teşkil etmektedir. İşte bu noktada mesleki ya da tamamlayıcı emeklilik sistemi devreye girerek; emeklinin çalışırken elde ettiği gelir seviyesini, emeklilikte de korunmasını hedefler. Düşük emekli aylıklarını takviye eder.
Mesleki emeklilik, dünyanın birçok ülkesinde uygulanıyor. Özellikle bizim büyüklüğümüzdeki ekonomilerde. Kimisinde zorunlu, kimisinde isteğe bağlı. Bir kısmında devlet, mesleki emekliliği yönetirken, bir kısmında denetliyor, bir kısmında ise düzenleyici olarak sistemde yerini almış durumda. Her ülkenin kendine özgü sürdürdüğü emeklilik sistemleri bulunmakta. Hangi usul benimsenirse benimsensin; ekonomiye güven getirmesi, finans piyasalarına derinlik sağlaması, çalışanlara güvence vermesi ve sosyal güvenliği pekiştirmesi ile mesleki emeklilik, önemli bir emeklilik reformu olarak bizi beklemektedir. Çalışma ilişkilerinin ördüğü iktisadi sistem; işçi ve işveren katkısına dayalı mesleki emeklilik sistemini gün geçtikçe zorunlu kılmaktadır.
Sistemin kimleri kapsama alacağı da dünya örneklerinde farklılık göstermektedir. Çalışanların tamamını meslek meslek farklı sandıklara alınabildiği gibi sadece belli meslek gruplarını kapsama almak da olanaklı. Ya da belli meslek gruplarıyla başlayıp tüm çalışanların sisteme dâhil edilmesi de tercih edilebilir.
Bugün için mesleki emeklilik ile ilgili hayata geçen bir düzenleme bulunmuyor. Ordu Yardımlaşma Kurumu (Oyak), hariç. 1 Mart 1961 tarihinden bu yana Oyak mesleki emeklilik sağlıyor.
Oyak mesleki emeklilik için başarılı bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.
Oyak, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı mensuplarını sistemine alıyor. Emeklilik yardımı, emekli maaşı, ölüm ve maluliyet yardımları yapıyor. Böylece Oyak mensupları, SGK’dan koşulları sağlayarak emekli olabildikleri gibi Oyak’tan da ikinci bir emekliliğe kavuşabiliyorlar. Emekliliğin yanı sıra konut yardımı, borç verme gibi farklı yardımlar da söz konusu. Oyak bir model olacaksa, gösterdiği başarının nedenleri; mali ve idari bakımdan özerk, tüzel kişiliği bulunan bir kuruluş olmasında aranmalıdır. Toplanan primlerin değerlendirilmesi yönüyle Oyak bugün geldiği noktada, ülke ekonomisi içinde kayda değer bir konuma gelmiştir. Gayri safi millî hasıla içinde gösterilebilecek bir büyüklüğe ulaşmıştır.
Öte yandan 1970 yılında, Memur Yardımlaşma Kurumu (MEYAK) kurulmuştu. Memurları kapsamına alan kuruluş, ek sosyal sigorta ve konut yardımını amaçladı. Maaşların %5’ini kesinti yoluyla toplayan Meyak’a üyelik zorunlu idi. Maalesef kurumsallaşamadığı için 1982 yılında aldığı primleri memurlara geri veren Meyak, sosyal güvenlik sisteminden çıkmış oldu.
Neden Oyak başarılı olurken Meyak başaramadı?
Aslına bakılırsa uzun vadeli emeklilik hedefleyen sigorta kolları yıllar boyu gelir ve aylık vermeden prim toplamaktalar. SGK çatısı altında birleşen SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı da ilk emeklilerini verinceye kadar prim topladılar. Neredeyse idari giderler dışında bir maliyetleri olmadan. Ancak toplanan primlerin değerlendirilmesi aşamasında yaşanan sorunlar bugünkü devasa sosyal güvenlik açıklarının nedeni oldu. Türk emeklilik sisteminde; mesleki ya da tamamlayıcı emekliliğin hayatta kalması ve amacına ulaşması, şüphesiz finansal sürdürülebilirlik ile sağlanabilecektir. Dolayısıyla kurulacak mesleki emeklilik kurumlarında mali ve idari özerklik ile profesyonel finans yönetimi kurulmadığında; bu sefer de mesleki emeklilik kurumlarının açıklarını konuşaduracağız. Ya da sonları Meyak gibi olacaktır.
BİR SORU - BİR YANIT
Yıllardır aynı şirkette çalışıyorum. Her ay aldığım ücret ile sosyal güvenlik kurumunun hizmet dökümündeki rakam arasında fark görüyorum. Öncelikle bilmek istediğim nasıl oluyor da SGK’da asgari ücretten daha az kazancım gözüküyor. Sonra neden ücret bordromda görülen ücretten daha düşük SGK’da kazancım olabiliyor?
Firmanız tarafından SGK’ya sizinle ilgili bildirilen kazançların asgari ücretten az olması olanağı bulunmamaktadır. Keza, brüt asgari ücret ile SGK’ya yapılan bildirimlerin alt sınırı aynıdır. Diğer taraftan asgari ücretten daha az bildirim yapılan aylarda eksik günleriniz bulunuyor olabilir. Başka bir ifade ile ay içinde 30 günden daha az çalışmanızın bulunması durumunda, çalıştığınız gün sayısı ile günlük brüt asgari ücret tutarının çarpımı sonucu bulacağınız tutar üzerinden bildiriminizin sağlanması gerekmektedir.
Ücret bordronuzda toplam brüt ücret tutarı ile sizin için SGK’ya bildirilen kazanç arasındaki fark ise prime esas kazanç kabul edilmeyen ödemelerin bordronuzda bulunmasından kaynaklanabilir. Ücret kalemleri arasında yer alan kazançları, prime tabi olan ve prime tabi olmayan kazançlar olarak ikiye ayırabiliriz. Şayet bordronuzda prime tabi olmayan kazançlar var ise SGK hizmet dökümündeki kazançlarınız, bordrodaki toplam brüt ücretten farklı olacaktır. Halil Kağan ÖYKEN
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/herkes-icin-ikinci-emeklilik-679774h.htm