Vergi borcu ilişkisi, pek çok halde ödeme ile sona ermez. Ödemeden sonra da kesinleşmeye kadar devam eder. Kesinleşme ise olumlu veya olumsuz yöndeki kesinleşmiş yargı kararı ile oluşur. Bu nedenle vergi borcu ilişkisi yargılama süresini de kapsar. Zaten bu yüzden vergi hukuku ders kitaplarında vergi yargılama usul hukuku, ceza muhakemesi usul hukukunun ceza hukukundan, hukuk yargılaması usul hukukunun medeni hukuktan ayrı bir dal olmasında olduğu gibi ayrı bir hukuk dalı olarak kabul edilmez ve vergi hukukunun alt dallarından biri olarak kabul edilir. Elbette ki bu kabulün de tartışılır ve olumsuz yanları de vardır.
Vergi idaresine tanınan yetkilerin kural olarak bağlı yetki olması ve idarenin bu alandaki yetkilerini kullanarak oluşturduğu işlemlerin hukuki denetimini yapan vergi yargısının da bu işlemleri hukuka uygunluk denetiminden kanuna uygunluk denetimine indirgediği de görülmektedir. Oysa kanun hükmü, somut olayın kendine has özellikleri bağlamında mutlaka adaletin tesisini sağlayan sonuçlar doğurmayabilir. Elbette ki kanun hükümleri bir kenara bırakılamaz. Ancak hükme esas olacak vicdani kanaatin oluşumda yargıcın kanunun genel koşuları ile kendisini sınırlamayarak ve somut olayın özelliklerini dikkate almayı sağlayacak hukuk kaynaklarını da araştırarak hukuka uygunluk denetimi yapması gerekir.
Özellikle bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının kabul edilmesi ve sonrasında Anayasa Mahkememize de bireysel başvuru yolunun açılması ile oluşan içtihatların, idari yargıyı ve özellikle vergi yargısını, yargının olaylara bakış açısını etkilemesi ve özellikle denetimin hukuka uygunluk denetimi yönüne taşıması gerekirdi. Çünkü bu yargı mercileri, birer temyizin temyizi gibi çalışan ve ilk derece mahkemelerinin yerine geçip delilleri veya mahkeme yorumlarını denetleyen yargı mercileri olmayıp, idari ve yargısal mercilerin haiz olduğu kamu gücünün temel hak ve özgürlükleri ihlal edip etmediğini denetleyen mercilerdir. Derece mahkemeleri ile bireysel başvuruyu inceleyen merciler arasında temel bir referans farklılığı vardır. Bireysel başvurularda temel referans noktası vergi kanunları olmayıp, insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa’dır. Bu nedenle bireysel başvuru yollarında oluşan kararlar, idari merciler ile derece mahkemeleri tarafından değerlendirilmek ve dikkate alınmak durumundadır. Zira sırf vergi kanunlarındaki hükümleri gerekçe gösterilerek temel hakların kısıtlanması veya yoklaştırılması mümkün değildir.
Maalesef bireysel başvuru yollarında oluşan kararların derece mahkemelerine yansıması, vergi hukuku alanında biraz sıkıntılıdır. Geçtiğimiz günlerde bu sıkıntı ve sorunları ele alan bir kitap elime geçti. Aslında kitap bana Şubat başında imzalı olarak geldi ama tamamen okumadan da tanıtmak istemedim. Çünkü kitap titizlikle okunması gereken değerli bir doktora tezi.
Kitap veya tez, daha önce Danıştay’da Tetkik Hâkimi, sonrasında Anayasa Mahkemesi’nde Raportörlük yapmış ve halen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde vergi hukuku alanında Kıdemli Raportör Yargıcı olarak görev yapan Sayın Yunus Emre Yılmazoğlu tarafından kaleme alınmış.
Yazarın görev yaptığı yerlere göre normal olarak değerlendirilecek şekilde, yayınlanmış veya yayınlanmamış pek çok yargı kararı, kitapta, konu açısından incelemeye tabi tutulmuş. Konuya ilişkin ve yol gösterici nitelikteki 136 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı ve 138 Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararı kitapta değerlendirilmekte. Bu konudaki monografik eserler de titizlikle ve can alıcı noktaları itibariyle esere aktarılmış. Ve bu incelemesi neticesinde Yazar, “Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararlarının artmasının, idari yargı düzeninin mülkiyet hakkının vergisel müdahalelere karşı korunmasında etkin bir koruma sağlamadığı anlamına geldiği” sonucuna varmış. Haksız mı? Yorumu okuyucuya ait.
“İdari Yargıda Hak Eksenli Dönüşüm ve Vergi Uyuşmazlığından Doğan İdari Davalarda Mülkiyet Hakkının Korunması” adını taşıyan kitapta birinci bölümde kısaca vergi işlemlerinin denetiminde hukuka uygunluk bloku, ikinci bölümde mülkiyet hakkının vergilendirme yoluyla sınırlandırılması, üçüncü bölümde ise mülkiyet hakkının vergilendirme işlemlerine karşı Anayasa ve İnsan Hakları Sözleşmesinde sağlanan güvenceler incelenmekte.
Görmezden gelinemeyecek bu kıymetli eseri vergi hukukuna kazandıran Yazarı ve tez danışmanı Prof. Dr. Cenker Göker’i kutluyorum.
Vergi yargısı ve hatta vergi hukuku ile ilgilenen herkese tavsiye ettiğim bu kitabı edinmek isteyenler yayıncı kuruluş olan Oniki Levha Yayınevine (0212 343 09 02) müracaat edebilirler. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.dunya.com/kose-yazisi/idari-yargida-hak-eksenli-donusum-geregi/671582