Bilindiği üzere daha doğrusu Türkiye Cumhuriyetinin tüm vatandaşları tarafından bilinmesi ve özümsenmesi gerektiği üzere herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü olduğu ve vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının maliye politikasının sosyal amacı olduğu Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 73. maddesi ile hüküm altına alınmıştır. Anayasamız bu düzenleme ile yasama ve yürütmeye vergi kanunlarını düzenlemeleri ve bunların tatbiki noktasında, mükelleflere ise vergi ödevini yerine getirmede eşitlik ve adalet olgusuna riayet edecek şekilde davranma sorumluluğunu yüklemiştir. Türkiye’de yürürlükte bulunan vergi kanunları genel itibariyle gelir üzerinden alınan gelir vergisi ve kurumlar vergisi, harcama üzerinden alınan KVD/  ÖTV / BSMV / damga vergisi, varlık üzerinden alınan emlak ve motorlu taşıtlar vergisi gibi vergi kanunlarından müteşekkildir. Gelir ve servet üzerinden alınan dolaysız vergiler vergilendirmede eşitlik ve adalet ilkesini sağlamaya yönelik iken harcama üzerinden alınan dolaylı vergiler daha az geliri olan kişilerin daha fazla vergi yükü üstlenmesine imkân verdiğinden bu ilkeleri zedeleyecek niteliktedir. Elbette harcama üzerinden alınan vergiler şayet insanların zaruri ihtiyaçlarını kapsamayacak şekilde dizayn edilseydi nispeten bu vergi türlerinin de eşitlik ve adalet ilkesine uygun olduğu ifade edilebilirdi. Ancak maalesef ülkemizde Özel Tüketim Vergisi olarak adlandırdığımız harcama vergisi kalemlerinin dahi büyük oranda günümüz dünyasında insan yaşamını devam ettirmek için zaruriye arz eden kalemlerden oluştuğu tartışmasız bir gerçektir. Türkiye’de yıllar itibariyle benzer oranlar gerçekleşmiş olmakla birlikte 2021 yılı için devletin vergi gelirlerinin %34,1 i gelir üzerinden alınan vergiler iken %28,2 si sadece KDV ve ÖTV’nin dahil olduğu harcama vergilerinden oluştu. Toplumu oluşturan bireylerin tamamımın katıldığı KDV ve ÖTV toplam payının bu denli yüksek olmasının yanı sıra (bu vergilere mükellef olanların bu vergilerde yüklenici nihai tüketici olmakla birlikte bu kişiler verginin mükellefi değildirler) uygulamada vergiyi aşındırmaya yönelik adalet olgusunu derin bir şekilde tahrip edici ve kabul edilemez hareketlere tevessül etmeleri halinde bu durum Anayasamızda yer alan maliye politikasının sosyal amacını yerle bir edecek sonuçlar doğuracaktır.

Gelelim konunun sıfır otomobil satışları ile ilgili kısmına. Sıfır otomobil satışı 4760 sayılı Özel Tüketim Vergi Kanununa ekli II Sayılı listesinde yer almaktadır ve kayıt ve tescile tabi bu taşıtların ilk iktisabı özel tüketim vergisinin konusuna girmektedir. Kayıt ve tescile tabi olan otomobillerde vergiyi doğuran olay temelde (4760 sayılı Kanunun 3.maddesinde vergiyi doğuran olay ile ilgili başkaca istisnai durumlara işaret eden bentler yer almaktadır) ilk iktisaptır. Kanunun tanımlar kısmında ilk iktisabın ne olduğu açıkça; “II) sayılı listedeki mallardan Türkiye’de kayıt ve tescil edilmemiş olanların kullanılmak üzere ithalini, müzayede yoluyla veya kayıt ve tescil edilmiş olsa dahi 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine göre iade edilenler de dahil motorlu araç ticareti yapanlardan iktisabını, motorlu araç ticareti yapanlar tarafından kullanılmaya başlanmasını, aktife alınmasını veya adlarına kayıt ve tescil ettirilmesini,” şeklinde ifade edilmiştir. Otomobil satışlarında verginin matrahı ise malların ilk iktisabında hesaplanacak özel tüketim vergisi hariç katma değer vergisi matrahını oluşturan unsurlardan yani satış bedeli olduğu mezkur kanunun 11. maddesinde yer almaktadır. Dolayısıyla otomobil satışlarında satış bedeline doğrudan etki edebilecek her türlü unsur tüketiciler açısından ödeyeceği devlet için ise tahsil edeceği ÖTV ve KDV açısından büyük önem arz etmektedir. Son yıllarda Covid-19 Pandemisi, çip krizi gibi tedarik sıkıntıları, ülkemizde yaşanan döviz dalgalanmaları ve yüksek enflasyon beklentileri gibi sebepler sıfır otomobil satış fiyatlarının bugünden yarına çok farklı seviyelerde seyretmesine neden olmuştur ve halen olmaya devam etmektedir. 2018 ve 2019 yıllarında ise sıfır otomobil satışlarındaki pazar payının talep yönlü daralmasından dolayı 1 Kasım 2018 ‘den 30 Haziran 2019 ‘a kadar geçerli olan ÖTV oranlarında gerçekleştirilen indirimlerden kaynaklı olarak yıl içinde fiyat farklılaşmaları müşahede edildi. Hal böyle iken 30 Haziran 2019 tarihi sonrası 2019 yılı için vergi nispetlerindeki artış ve sonraki yıllarda dövizdeki dalgalanmalar, arz yönlü sıkıntılar kaynaklı fiyat artışlarından istifade etmek için yapılacak girişimler hiç şüphesiz büyük karlar (rant) elde etmeye neden olmuştur. Şöyle ki motorlu araç ticareti yapanlar (fabrika, ana bayi, bölge bayii, bayi, yetkili satıcı ve acenteler ile Maliye Bakanlığınca bu nitelikte oldukları tespit edilenler) eğer ÖTV indirimi sona ermeden evvel veyahut döviz kuru, arz yetersizliği gibi sebepler ile öngördükleri fiyat artışları öncesi stoklarında yer alan otomobilleri kendi adlarına kayıt ve tescil ettiler ise kayıt ve tescil tarihi itibariyle oluşan KVD, ÖTV dahil toplam bedel ile güncel KVD, ÖTV dahil bedel dolayısıyla ikinci el piyasasında oluşacak rayiç bedel arasındaki farkı kendi uhdelerinde kalmasını sağlayarak devletin tahsil etmesi gerekenden daha az vergi geliri elde etmesine yol açmış olacaklardır. Zira her ne kadar ÖTV tek aşamalı bir vergi olsa da ikinci el piyasasında otomobil fiyatları model yılına göre farklılık arz etmekle birlikte içerisinde özel tüketim vergisi tutarını da ihtiva eden sıfır satış fiyatına göre şekillenmektedir. Bu durumda motorlu araç ticareti yapanlar tarafından kendi adlarına kayıt ve tescil işlemi yapıldıktan sonra özel tüketim vergisi tutarına artış olarak etki edecek her türlü unsur bu araçların kayıt tescil sonrasında ikinci el olarak satışı suretiyle motorlu araç ticareti yapanlar tarafından elde edilecek ilave kar anlamına gelecektir.

Peki vergi kanunları motorlu araç ticareti yapanların kâr maksimizasyonunu sağlayacak bu tür eylem ve işlemine  cevaz veriyor mu?

213 sayılı Vergi Usul Kanununun vergi kanunlarının uygulanması ve ispat başlıklı 3. maddesinde vergi kanunlarının lafzı ve ruhu ile hüküm ifade edeceği, lafzın açık olmadığı hallerde vergi kanunlarının hükümleri, konuluşundaki maksat, hükümlerin kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde tutularak uygulanacağı ifade edilmiş ve aynı maddenin devamında vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucu böylelikle vergiyi doğuran işlemlerde işin özünün önemli ve uygulamada esas alınması gerektiğini vurgulayarak özellikle olası vergi incelemelerinde hem vergi mükelleflerinin hem de devletin haklarını özün önceliği marifetiyle koruma altına almıştır. Bu madde hükümlerinden anlaşılacağı üzere sıfır otomobil satışında vergiyi doğuran olay yani ilk iktisabın esas olarak hangi aşamada gerçekleştiği tespit edilerek o tarihte olması gereken matrah ve oranlar üzerinden verginin tarh edilmesi gerekmektedir. Motorlu araç ticareti yapanlar kendi işletmelerinde test aracı, ikame araç temini ve benzeri şekilde ilave hizmetler sunmak üzere sınırlı sayıda araçları bünyelerinde tutmaktadırlar. Bu araçlar için vergiyi doğuran olay motorlu araç ticareti yapanlarca bu araçları adlarına kayıt ve tescil ettiği, aktife aldığı veyahut bunlarca kullanılmaya başlandığı tarihte meydana gelecektir. Tacirler tarafından müşterilerine satılmak üzere stoklarına kaydettikleri araçlar için vergiyi doğuran olay ise kanunda açıkça ifade edildiği üzere nihai tüketicilerin motorlu araç ticareti yapanlardan iktisabın meydana geldiği tarihtir. Hal böyle iken motorlu araç ticareti yapanlar ileride oluşacak fiyat artışlarından istifade ederek sağlamayı arzu ettikleri kar maksimizasyonu motivasyonu ile stoklarında yer alan araçları adlarına kayıt ve tescil ederek hedefledikleri karlılığın gerçekleştiği zaman müşterilerine satış işlemini gerçekleştirmeleri halinde devleti zarara uğratacak muvazaalı işlem tesis etmiş olacaklardır. Motorlu araç ticareti yapanların söz konusu araçları işletmelerinde kullandıkları veyahut bu araçların göstermelik kilometreler kullanılmış olduğu (ikinci el görünümünü sağlamak için düşük kilometreler kullanılmaktadır.) yönünde iktisadi ticari hayatın olağan akışına ve teknik icaplara aykırılık arz eden kerameti kendinden menkul herhangi bir savunmanın da idarece tesis edilecek işlem açısından nazara alınması mümkün değildir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli husus motorlu araç ticareti yapanların adlarına kayıt ve tescil işlemi yapmak için bahsi geçen araçları kendi işletmelerine fatura etmeleridir. 213 sayılı VUK’un 229. maddesine göre fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Yani gerçek bir alım satım işleminin tevsik edilmesi sağlayan belgedir. Mevcut durumda motorlu araç ticareti yapanların kendi işletmelerine araçları fatura etmiş olmalarının vergi kanunları açısından tek geçerli nedeni bu araçları ikame araç, test aracı ve benzeri şekillerde işletmelerinde kullanmak amacıyla aktiflerine almış olmalarıdır. Aksi halde ticari kar amacıyla mezkur araçların kendilerine satılmış gösterip araçları ikinci ele düşürmek için tanzim olunan faturalar 213 sayılı VUK’un 359 /2-b maddesine göre gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen sahte belgedir ve vergi suçunu oluşturmaktadır. Zira ortada herhangi bir emtia ticareti olmayıp yapılan işlem sürekli devam eden fiyat artışlarından kaynaklı getirinin yanında devletin hazinesine girmesi gereken vergilerin de işletmeye girmesini sağlamaya yönelik gayri ahlaki ticari eylemdir. Bu durumda motorlu araç ticari yapanların bu eylemleri gerçekleştirirken ileride olası bir vergi incelemesi sonucunda haklarında sahte belge düzenlemekten dolayı vergi suçu raporu tanzim edileceği ve sebep oldukları vergi kaybını 3 kat cezası ile birlikte kendilerinden tahsil edileceği gerçeğini unutmadan hareket etmeleri gerekmektedir.

Kemal Sadrettin ORGUN
Vergi Müfettişi

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.alomaliye.com/2022/08/08/sifir-otomobil-satislarinda-sahte-belge-ihtimali/

Leave a comment

Make sure you enter all the required information, indicated by an asterisk (*). HTML code is not allowed.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top