1. Limited şirketlerin kuruluşu ve ortaklık devrine ilişkin hükümler
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Altıncı Kısım Birinci Bölümü, Limited Şirketin kuruluşuna ilişkin hükümleri düzenlemiştir. Kanunun 573 üncü maddesine göre, Limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur.
Kanunun 587 inci maddesinde tescil ve ilan edilecek hususlar arasında; ortakların kimliği ve koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları, müdürlerin ve şirketi temsile yetkili diğer kişilerin kimliği, temsil yetkisinin kullanılma şekli yer almış, 589 uncu maddesinde şirket esas sözleşmesinde yapılan her değişikliğin ilk sözleşmede olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, aksi şirket sözleşmesinde öngörülmediği takdirde, şirket sözleşmesi, esas sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir.
594 üncü maddesinde de pay defterinin tutulacağı, bu deftere; ortakların adlarının, her ortağın sahip olduğu esas sermaye pay sayısının, esas sermaye paylarının devirleri ve geçişleri itibari değerlerinin, grupları ve esas sermaye payları üzerindeki intifa ve rehin haklarının, sahiplerinin adlarının ve adreslerinin bu deftere kaydedileceği vukuu bulan ödemelerin, payların devir ve intikali ve bu hususlarla ilgili değişikliklerin kaydedileceği hükme bağlanmıştır.
6102 sayılı Kanunun 595 inci maddesinde ortaklık payının devri düzenlenmiş ve madde hükmüne göre ortaklık payının/esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılacağı ve tarafların imzalarının noterce onaylanacağı, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğu ve devrin bu onayla geçerli olacağı, başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde devre onay vermiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Buna göre, ortaklık payının devri; tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse ortaklar genel kurulunun onayı bu onayın bulunmadığı halde üç aylık sürenin geçmesi ile hüküm ifade etmektedir. Bu durumda ortaklık payının devredildiği tarih olarak;[1]
a) Devrin ortaklar genel kurulu tarafından onaylanmış veya onaylanmış sayılması halinde onay tarihinin,
b) Şirket sözleşmesinde ortaklık payının devri için ortaklar genel kurulu onayının aranmadığı durumlarda noter tasdikli devir sözleşmesi tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Diğer taraftan, ortaklık payının noter tasdikli devir sözleşmesi ile devredilmesine rağmen devrin genel kurul tarafından reddedilmesi halinde, ortaklık payı devredilmemiş sayılacak ve ortağın ortaklık sıfatı devam edecektir.
Bu itibarla, limited şirket ortaklarının kimliği ve şirketteki sermaye hisselerine ilişkin bilgiler; şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinde, bu sözleşmede yapılan değişikliklerde, pay devrinin tescil ve ilan edilmemiş olduğu hallerde ise 6102 sayılı Kanunun 594 üncü maddesine göre tutulan pay defterinde ya da devrin genel kurul tarafından onaylanmış veya onaylanmış sayılması halinde noter tasdikli devir sözleşmesinde yer almaktadır.
2. Limited şirketlerin amme borçları
6183 Sayılı Kanunun 35 inci maddesinde yapılan değişiklikle[2] limited şirket ortaklarına, vazettikleri (koydukları) veya vaz’ını taahhüt ettikleri sermeye miktarı ile sınırlılık yerine daha geniş anlamda sermaye hisseleri oranında sorumluluk yüklenmiştir.
Aynı madde hükmünde yapılan bir diğer değişiklik ile de[3] “Limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulmalarıdır.
Limited şirket borçlarından sorumlu olan gerçek veya tüzel kişi ortaklar, 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi uyarınca amme borçlusu olup, bu Kanun hükümlerine göre takip edilecektir.
Amme borçlusu olarak 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi uyarınca limited şirket ortakları hakkında takibe geçilebilmesi için, Kanunun 54 ve müteakip maddelerine göre şirket hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir.
Bu kapsamda limited şirketin tüzel kişiliğe yönelik takip ve tahsil süreci devam ederken limited şirket ortağının sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle limited şirket ortaklarının sorumluluğuna başvurulmadan önce alacaklı tahsil dairelerince Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan tanımlardaki hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak amme alacağının şirketten tahsil edilememesi[4] veya tahsil edilemeyeceğinin[5] anlaşılması gerekmektedir.
Kanunun 35 inci maddesinde yapılan değişiklikler çerçevesinde limited şirket ortakları hakkında yapılacak takipte aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekir.
a) Öncelikle şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu ortakların sermaye hisseleri; şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme değişikliği veya pay defterindeki kayıtlardan tespit edilmelidir,
b) Yapılan takip işlemlerine rağmen tüzel kişilikten tahsil edilemeyen ve/veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme borcunun olması gerekir,
c) Her bir ortağın sermaye hissesine göre takip konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu tutar belirlenecektir,
d) Şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının ödenmesinden sermaye hissesi oranında sorumlu tutulması gereken ortağın, hissesini devredip devretmediği araştırılacak, hisse devrinin söz konusu olduğu hallerde, devralan şahsın devir tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş şirket borçlarından sorumlu tutulacağı tutar tespit edilecektir,
e) Ortaklar hakkında takip muamelesine 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre tanzim edilecek ödeme emrinin tebliği suretiyle başlanılacaktır,
f) 6183 sayılı Kanunun “Amme alacaklarının korunması” başlıklı ikinci bölümünde yer alan teminat isteme, ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve diğer koruma hükümleri, yeterli şartların varlığı halinde limited şirket ortağı hakkında da uygulanacaktır.
3. Şirket ortağının payını devretmesi halinde sorumluluk
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 587 inci maddesinde, şirket sözleşmesinin tamamı, kurucuların imzalarının ticaret sicili müdürlüğünde yetkilendirilmiş personelin huzurunda imzalandığı tarihi izleyen otuz gün içinde, şirketin merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunacağı belirtilmiştir. 589 uncu maddesinde şirket esas sözleşmesinde yapılan her değişikliğin ilk sözleşmede olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, 594 üncü maddesinde de pay defterinin[6] tutulacağı hükme bağlanmıştır.
Limited şirket ortaklarının ortak sıfatıyla sorumluluklarının tespiti açısından ise; aynı Kanunun 595 inci maddesinde yer alan “Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır.” Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğu ve devrin bu onayla geçerli olacağı, başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde hisse devrine onay vermiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
Buna göre, ortaklık payının devri; tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse ortaklar genel kurulunun onayı, bu onayın bulunmadığı halde üç aylık sürenin geçmesi ile hüküm ifade etmektedir. Bu durumda ortaklık payının devredildiği tarih olarak “noter tasdikli devir sözleşmesi” tarihinin esas alınması gerekmektedir.
Diğer taraftan, ortaklık payının noter tasdikli devir sözleşmesi ile devredilmesine rağmen devrin genel kurul tarafından reddedilmesi halinde, ortaklık payı devredilmemiş sayılacak ve ortağın ortaklık sıfatı devam edecektir.
6183 Sayılı Kanunun 35 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait olan ve devir tarihi itibarıyla ödenmemiş bulunan amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacaktır.
Buna göre, şirket ortağının payını devretmesi halinde, devreden ve devralan şahıslar, şirketin devir tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş borçlarından, Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sermaye hisseleri oranında sorumlu olacaklardır. Ancak bu sorumluluğa başvurulabilmesi için amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması gerekmektedir.
Örnek: Limited şirket ortağı Bay (A)’nın şirkette % 10 hisse payı bulunmaktadır. Şirketin vergi borcu 10.000 TL’dir. Bay (A), 10.10.2019 tarihinde ortaklık hissesini dışarıdan ortak Bay (C)’ye noter tasdikli devir sözleşmesi ile devretmiştir.
Ortağın, şirketteki payını devretmesi halinde payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacaklarından 10.000 TL* % 10= 1.000 TL vergi borcu için hem payı devreden Bay (A) ve hem de payı devralan Bay (C) birlikte sorumludurlar. 10.10.2019 tarihinden itibaren ise vergi borcundan dolayı payını devreden Bay (A) sorumlu olmayacaktır.
Örnek: Limited şirket ortağı Bay (A)’nın şirkette % 10 hisse payı bulunmaktadır. Şirketin vergi borcu 10.000 TL’dir. Bu borcun 3.000 TL’lik kısmı 2007 tarihli, 7.000 TL’lik kısmı ise 2018 tarihlidir. Bay (A), 06.06.2018 tarihinde ortaklık hissesini dışarıdan ortak Bay (C)’ye noter tasdikli devir sözleşmesi ile devretmiştir.
5766 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler 06.06.2008 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen Geçici 1. maddeyle Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte henüz tahsil edilmemiş, ancak daha önceki bir dönemde doğmuş ve ödenmesi gereken hale gelmiş kamu alacaklarına da uygulanması öngörülmüştür. Ancak Anayasa mahkemesi [7] tarafından iptal edilen bu kararına göre; limited şirketteki ortaklık payını devralan Bay (C)’nin sorumluluğu 06.06.2008 tarihinden sonraki borçları kapsadığından 2007 tarihli 3.000 TL’lik amme borcunda dolayı sorumluluğu bulunmamaktadır.
4. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahibinin farklı olması
6183 Sayılı Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacaktır.
06.06.2008 tarihinde getirilen 5766 sayılı Kanun düzenlemesinin gerekçesinde, 6183 sayılı Kanun’un temel felsefesinin korunarak amme alacaklarının daha süratle tahsiline imkân verilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.
Buna göre, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olması hâlinde bu şahısların sorumluluk uygulamasının amme alacaklarının düzenlendikleri kanunlardaki kanuni ödeme sürelerinde ve/veya 213 sayılı Vergi Usul Kanunu‘na göre verilen özel ödeme sürelerinde farklı şahısların ortak olması hâlini de kapsadığı ifade edilerek yargı yerlerince görüş birliğine varılamayan bir konuya açıklık getirme ve ihtilafları azaltma amacının güdüldüğü belirtilmiştir. Gerekçede ayrıca kuralın bir yandan hisse devri yapan ortakların borcunu ödemesini sağlayacağı, diğer yandan da devralan şahısların limitet şirket hissesinin değerini borçluluk durumunu da göz önüne alarak belirlemesine imkân vereceği ifade edilmiştir.
Limited şirketten tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarından alacağın doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamandaki pay sahiplerinin sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya, müteselsilen ve kusur şartı aranmaksızın sorumlu olacağını düzenleyen bu madde ile daha hızlı ve daha yüksek oranda tahsilatın sağlanması amaçlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı,[8] limited şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından devreden ve devralan ortakların sermaye hisseleri oranında müteselsil ve kusursuz sorumluluklarını öngören yasal düzenlemeyi hukuk devleti ilkesine aykırı bulmamıştır.
Buna göre, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin şirket ortağı olması halinde, söz konusu kişilerin bu amme alacağından müteselsilen sorumlu tutularak, Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca sermaye hisseleri oranında takip edilmesi gerekmektedir.
Örnek: (X) Limited şirketinin 01.01.2018- 31.12.2018 bilanço ve gelir tablosu özetlerine göre dönem net karı 300.000 TL’dir. Limited şirket ortağı Bay (A), 20.01.2019 tarihinde şirketteki payını Bay (B)’ye devretmiştir.
Kurumlar vergisinde vergilendirme dönemi hesap dönemidir. Kurumlar vergisi beyannamesi ilgili bulunduğu hesap döneminin sonuçlarını içerir. Bu nedenle, kurumlar vergisi 01.01.2018- 31.12.2018 tarihleri arasında doğmuştur. Amme alacağının doğmasından sonra ödenmesi gerektiği zaman olan 30.04.2019 tarihinden önce pay sahiplerinin el değiştirmesi amme alacağının ödenmesindeki sorumluluğu etkilemeyecek olup, Bay (A) ve Bay (B) müteselsilen sorumlu olacaklardır.
Örnek: Şirket ortağı hissesini 07.02.2018 tarihli hisse devir sözleşmesiyle üçüncü kişiye devretmiştir. Bu devir işlemi 20.02.2018 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmek suretiyle ortaklık sıfatı sona ermiştir. 20.02.2018 tarihine kadar olan şirket tüzel kişiliğine ait ve şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağından eski ortak hissesi oranında sorumlu mudur?
Kusura dayanmayan limited şirket ortaklarının sorumluluğunun tespitinde, vergilendirme dönemi takvim yılı olan kurumlar vergisi borcunu doğuran kazancın elde edildiği ayların bir etkisi bulunmadığından devreden ve devralan ortak birlikte sorumlu olacaklardır.[9]
5. Limited Şirketlerde Kanuni Temsilcinin Sorumluluğu
5.1. Temsil yetkisi
6102 sayılı Kanunun, limited şirketlerin yönetim ve temsiline ilişkin hükümlerinin yer aldığı 623 üncü maddesinde ise, şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir. Şirketin müdürlerinden biri bir tüzel kişi olduğu takdirde, bu kişi bu görevi tüzel kişi adına yerine getirecek bir gerçek kişiyi belirler.
6102 sayılı Kanuna göre, limited şirketin kanuni temsilcisi, şirket sözleşmesi ile tayin edilmiş müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortak veya tüm ortaklar ya da üçüncü kişiler olabilecektir. Ancak üçüncü kişilere şirketin yönetim ve temsilinin verilebilmesi için ortaklardan en az birinin şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekmektedir. Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler.
Örnek: BOYKAR İnşaat Ltd. Şti’nin Bay (A) ve Bay (B) olmak üzere iki ortağı bulunmaktadır. Şirket müdürü olarak dışarıdan Bay (C) atanmıştır. Şirket müdürü tek başına münferiden temsil ve ilzama yetkili kılınmıştır.
TTK’nun 623 üncü maddesine göre, şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirketin sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir.
Buna göre, şirket ortaklarından Bay (A) veya Bay (B)’nin birisinin de yönetim hakkının olması durumunda dışarıdan Bay (C) müdür olarak atanabilir. BOYKAR İnşaat Ltd. Şti’nin ortaklarından birinin yönetim hakkı olmaksızın dışarıdan Bay (C) tek başına müdür olarak atanamaz.
5.2. Limited şirket müdürü ve ortağı hakkında yapılacak takipte öncelik sırası
Ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur tutulmaları halinde ortaklar hakkında 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılacak takip; 35 inci madde hükümlerine göre sermaye hisseleri oranında olmayacaktır. Ortakların hepsi kanuni temsilci sıfatına haiz olacaklarından, haklarındaki takip 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre, amme alacağının tamamından müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre yürütülecektir.
Limited şirket ortaklarının müdür sıfatına haiz olmamaları halinde, 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılacak takip; 35 inci madde hükümlerine göre sermaye hisseleri oranında; ortakların müdür sıfatına haiz olmaları halinde ise, kanuni temsilciler hakkındaki takip hükümleri geçerli olacağından amme alacağının tamamından, müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre yürütülecektir.
Örnek: KOCAKAYA Sigorta Ltd.Şti’nin iki ortağı bulunmaktadır. Bay (A) % 10 hisseli, Bay (B) ise % 90 hisseli ortak olup şirket müdürü Bay (B)’dir. 2018 yılına ait kurumlar vergisi borcu kanuni süresi içerisinde ödenmemiştir. 6183 sayılı Kanuna göre takip ne şekilde yapılacak ve ortaklar arasında takip sırası var mıdır?
Limited şirketten tahsili olanaksız hale gelen vergi alacağının kanuni temsilcilerin takibi suretiyle tahsiline 213 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesi uyarınca kanuni temsilcilerin şirketin vergi borçlarının tamamından sorumlu olduğu, limited şirketten tahsili olanaksız hale gelen vergi borçlarından dolayı şirket ortaklarının ise, 6183 sayılı Kanun’un 35 inci maddesi uyarınca takip edilebileceği, bu takibin de şirketin borçlarının tamamı için değil ortakların sermaye hisseleri oranında olacaktır.
Buna göre, 6183 sayılı kanun kanuni temsilciler ve ortaklar için farklı takip usulleri öngörülmüştür. Kanuni temsilci ve limited şirket ortaklarının takibinde, vergi borcunun öncelikle şirket tüzel kişiliğinden tahsili yoluna gidilmesi her iki Kanunun birbirine paralel hükümleri olup, borcun tahsilinin mümkün olmaması halinde ise kanuni temsilci veya ortak arasında bir öncelik sırası öngörülmediğinden ödeme emrinin aynı anda ortak ve şirket müdürü adına düzenlenmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Diğer bir ifade ile, Limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da, kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı açıktır.[10]
Muharrem ÖZDEMİR
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
https://www.alomaliye.com/2019/06/27/vergi-borcu-limited-sirket-ortaginin-sorumlulugu/
DİP NOTLAR
[1] Seri: A, No:11 Tahsilat Genel Tebliği 14.06.2018 tarih ve 30451 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[2] 4369 Sayılı Kanunun 21 inci maddesi ile 29.07.1998 tarihinden geçerli olmak üzere
[3] 06.06.2008 tarihinden geçerli olmak üzere 5766 Sayılı Kanunun 3 üncü maddesi ile değişen ibare
[4] Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi (Md 3): “Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını ifade eder.”
[5] Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi (Md. 3): “Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını olarak tanımlanmıştır.
[6] Pay Defteri: Ortakların, adları, adresleri, her ortağın sahip olduğu esas sermaye payının sayısı, esas sermaye paylarının devirleri ve geçişleri itibarî değerleri, grupları ve esas sermaye payları üzerindeki intifa ve rehin hakları, sahiplerinin adları ve adresleri bu deftere yazılır.
[7] 15.10.2011 tarih ve 28085 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[8] 24 Ocak 2018 Tarihli ve 30311 Sayılı Resmi Gazete’ de Yayımlanmıştır.
[9] Danıştay 3. Dairesinin 04.03.2014 tarih ve Esas No:2013/7629, Karar No:2014/902
[10] Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun Esas No: 2013/1, 2018/1 No’lu Kararı, 20 Haziran 2019 ve 30807 sayılı Resmi Gazete yayımlanmıştır.