Dünya üzerinde sayıları tartışmalı olmakla birlikte 96 civarında Vergi Cenneti ülke olduğu biliniyor. Bu ülkeler, sağladıkları yüksek gizlilik, düşük işlem maliyeti, sıfır veya sıfıra yakın vergi oranları ve üstün ulaşım-haberleşme-hizmet altyapıları ile yatırımcılara cazip fırsatlar sunuyor. Kendileri de bu kişi ve kurumlara sağladıkları hizmet bedelleri ve dolaylı vergiler ile yüksek hayat standartları elde edebiliyor.
Vergi Cennetlerinde sıfırdan bir şirket yaklaşık 3 günde ve toplam 1.000 USD’a kurulabiliyor. Formaliteler oldukça azaltılmış durumda. Aylık 500 Dolar ile oraya bir yönetici atadığınızda ise uluslar arası bir şirket sahibi olabiliyor ve bu yöneticinin ismi ile bütün işlemlerinizi yapıp, kendi isminizi de gizleyebiliyorsunuz. Hatta hiç elemana ihtiyaç olmadan internet ortamından da bütün işlerinizi yürütebiliyorsunuz. 96 vergi cennetinden birisi olan ve toplam yüz ölçümü 259 kilometre kare olan Cayman adalarında yaklaşık 200 banka ve 95 bin şirket kayıtlı. Buradaki beş katlı mütevazi bir ofis binasında 18,857 şirketin merkezi bulunduğunu, ülkenin yaklaşık 1,4 trilyon dolar varlıkla dünyanın altıncı büyük bankacılık merkezi durumunda olduğunu ve buradaki toplam 11 bin fon şirketinin toplamda 2,1 trilyon dolar hacimde net varlığa sahip olduğu söylemek herhalde bu konuda belli fikirler verebilir. Aynı şekilde bir diğer küçük ada devleti olan ve yaklaşık 23 bin kişinin yaşadığı British Virgin adalarında yarım milyon Off-shore şirketin varlığından bahsediliyor. Burada yasal düzenlemeler çerçevesinde gelir vergisi ödenmezken sadece kağıt üzerinde kurulan şirketler üzerinden işlem yapmak da mümkün.
Finansal Gizlilik Endeksi” (FSI) 2015 verilerine göre tüm dünyada yaklaşık 21 ila 32 trilyon dolar arasındaki finansal varlık ya oldukça düşük vergi ödenen ya da hiç vergi ödenmeyen ülkelerde tutuluyor. Her yıl 1 ila 1,6 trilyon doların ise yine bu vergi cennetleri üzerinden aklandığı tahmin ediliyor. (http://www.bloomberght.com/haberler/haber/1869473-dunyanin-parasi-vergi-cenneti-adalara-akiyor). Bilebildiğimiz aşağı yukarı bütün uluslar arası şirket ve bankaların ise vergi cennetleri ile ilişkileri var.
Sade vatandaşlar Off-shore ve vergi cennetlerinden ancak bir skandal ortaya çıktığında haberdar olabiliyor. Geçen yıl Panama merkezli hukuk firması ‘Mossack and Fonseca’nın aracılık ettiği dünya çapında 2,5 milyon Off-shore hesap sahibinin gizli hesap bilgilerinin “ICIJ-International Consortium of Investigative Journalists” tarafından ele geçirilerek basına duyurulması ve bu duyuruda pek çok ülke yöneticisi ve büyük şirket sahibinin de olması gözleri bir kez daha vergi cenneti ve Off-shore’lara çevirmişti ama herhalde zaman geçtikçe o konu da unutulmaya başlandı.
Tabii ülkeler ve devletler, ülkelerinden vergi cennetlerine kaçırılan paraların peşinde ve bunları vergilendirmek istiyor. Hem vergi adaletini sağlamak, hem de vergi rekabetinde ortaya çıkacak eşitsizlikleri ortadan kaldırmak açısından da bu gerekli. Ancak vergi cenneti ülkelerin yatırımcılarını üst seviyede gizleyen yapısı buralardaki kimliklerin ve işlemlerin tespitini ve dolayısı ile de ülkeleri tarafından vergilendirilmelerini zorlaştırıyor. ABD’nin bile bu yapı ve buradaki dev şirketlerinden doğan vergi kaybı ile baş edemediğini de burada belirtmek gerek.
Ülkemize gelirsek, Türk vergi sistemi hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler için tam mükellef tanımı yapmış ve işyeri veya ikametgahından birisi Türkiye’de olan kişi ve firmaların hem yurtiçi hem de yurtdışı kazançlarını vergilendirmeyi esas almıştır. Bu çerçevede işyeri veya kanuni ikametgahından birisi Türkiye’de olan gerçek veya tüzel kişilerin vergi cennetleri ve kıyı bankacılığı gelirleri de tümüyle vergiye tabi olmaktadır.
Burada ise gerçek kişilerin vergi cennetlerinde faaliyet gösteren kıyı bankalarındaki mevduatlarından elde ettikleri faiz gelirleri ile vergi cennetlerinde kurulmuş şirket veya şubeler vasıtası ile elde edilen kurum kazançlarının vergilendirilmesi gündeme gelmektedir.
1. Gerçek Kişilerin Faiz Gelirlerinin Vergilendirilmesi
Tam mükellef gerçek kişilerin yurt dışındaki bir bankadan elde ettiği mevduat faizleri yurt dışında elde edilen gelir niteliğinde olduğundan ve Türk Vergi Kanunlarına göre herhangi bir vergi tevkifatına tabi tutulmadıklarından Gelir Vergisi Kanununun 86/1-d maddesine göre 2016 yılı için 1.580-TL olarak belirlenen beyan haddi dikkate alınarak yıllık gelir vergisi beyannamesi ile menkul sermaye iradı olarak beyan edilmesi gerekecektir.
Söz konusu miktarı aşan ve yabancı ülkelerdeki bankalardan elde edilen faiz gelirlerinin eğer Türkiye'de elde edilmiş diğer gelirler varsa bu takdirde de beyannameye dâhil edilmesi gerekmektedir. Yurt dışından yabancı para birimine göre elde edilen faiz gelirleri ise elde edildiği tarih itibariyle T.C. Merkez Bankası tarafından belirlenen döviz alış kuru dikkate alınarak hesaplanacaktır.
Kıyı bankacılığı (Off-shore) dolayısıyla elde edilen mevduat faizleri de bu grupta değerlendirilmektedir.
2. Tüzel Kişilerin Kurum Kazançlarının Vergilendirilmesi
Esas ve daha önemli olan Türk vatandaşlarınca vergi cennetlerinde kurulmuş olan şirketler veya Türkiye’de yerleşik kurumların vergi cennetlerindeki şubeleri vasıtasıyla elde ettikleri gelirlerin vergilendirilmesidir. Burada ise mükellefiyet türünün tespiti büyük önem taşımaktadır. Bilindiği gibi 5520 sayılı KVK’nın 3/1. maddesinde, tam mükellefiyetin genel kuralı kanuni veya iş merkezinden birisinin Türkiye olması olarak ortaya konulmuştur. Aynı Kanun’un 3/5 ve 3/6. maddesinde de, kanuni merkez ve iş merkezi kavramları net bir şekilde tanımlanmıştır.
Dolayısı ile Vergi cenneti ülkelerde kurulmuş şirketler yoluyla elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi için kanuni veya iş merkezi tanımlarının iyi yapılması, bu şirketlerin paravan şirketler olup olmadıklarının tespiti, Türkiye’deki ana şirketle olan bağları, dolayısı ile bu şirketlerin iş ve işlemlerinin kanuni veya iş merkezi Türkiye’de olmak tanımına ne derece uyup uymadıklarının belirlenmesi Türkiye’de vergilendirilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. (Akın Akbulut,” Off-Shore Merkezlerin Vergilendirilmesi”, http://www.ozdogrular.com/content/view/15517/).
Türkiye genel anlamda tüm yurtdışı, özel anlamda vergi cennetleri ve Off-shore’lardan elde edilen kurum kazançlarını vergilemek için aşağıdaki düzenlemeleri yapmıştır:
a) Vergi Cennetlerine Yapılan Ödemelere Stopaj Uygulaması
KVK’nın 30’uncu maddesinin 7’nci fıkrasında, kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın % 30 oranında vergi kesintisi yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu vergi güvenlik müessesinin amacı vergi cenneti olan ülkelere aktarılan tutarların vergilendirilmesini sağlamaktır.
Ancak, söz konusu düzenleme 1 0cak 2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 21 Haziran 2006 tarihinde yürürlüğe girmiş olmasına rağmen düzenlemede sözü edilen ülkelerin listesi Bakanlar Kurulu’nca henüz ilan edilmemiş, dolayısı ile bu hüküm henüz uygulamaya girememiştir.
b) Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazançlarının Vergilendirilmesi
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 7. maddesi hükmü gereği tam mükellef gerçek kişi ve kurumların doğrudan veya dolaylı olarak ayrı ayrı ya da birlikte sermayesinin, kar payının veya oy kullanma hakkının en az yüzde 50’sine sahip olmak suretiyle kontrol ettikleri yurtdışı iştiraklerinin kurum kazançları, dağıtılsın veya dağıtılmasın maddenin (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen koşulların birlikte gerçekleşmesi halinde, “Kontrol Edilen Yabancı Kurum Kazancı” olarak kabul edilecek ve Türkiye’de kurumlar vergisine tabi olacaktır. Bu hüküm Off-shore’lardan elde edilen bu tarz kazançları vergilemeye yönelik alarak uygulanabilecektir.
c) Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Hükümleri Uygulaması
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13. maddesi ‘Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımının’ esaslarını belirlemektedir. Bu esaslara göre kurumlar vergisi mükelleflerinin, “ilişkili kişilerle, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden, mal veya hizmet alım ya da satımında bulunmaları” durumunda kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılmaktadır. Bu hüküm de vergi cenneti veya Off-shore’lara yapılabilecek olan mal veya hizmet alım ya da satımı karşılığında bu yerlere yapılacak ödemelerde uygulanan bedel veya fiyatın, emsallere uygun olup olmadığında önem kazanmış olacak ve emsallere uygunluk ilkesinin ihlali tespit edildiğinde örtülü kazanç dağıtımı hükümlerine gire vergilendirilecektir. (“Zararlı vergi rekabeti ve vergi cennetleri”, http://www.bilgilidenetim.com/zararli-vergi-rekabeti-ve-vergi-cennetleri.html).
Görüldüğü gibi, vergi cennetleri ve kıyı bankacılığı merkezlerinden elde edilen gelirlerin tespiti ve vergilendirilmesi Türk vergi sistemi açısından da farklı düzenlemelere tabi tutulmuş bulunmaktadır. Umulur ki yapılan ve yapılacak düzenlemelerle, hem vergi adaleti hem de haklı vergi rekabeti açısından bu konuda daha etkili bir yapı oluşmuş olsun. Tarih: 25.04.2017
Prof.Dr. Muhammet Akdiş
Yeminli Mali Müşavir
Mizan Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş.
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Kaynak: www.MuhasebeTR.com