Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgale girişmesiyle birlikte İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa kıtası ilk kez sıcak savaşla yüzyüze gelmiş bulunmaktadır. Gerçekleştirilen işgalden en fazla etkilenen ve işgalin uzaması halinde daha da etkilenecek olan ülkelerin başında, savaşan ülkeler dışında, Türkiye de gelmektedir. Bunun en önemli nedeni, Türkiye’nin enerji ve tarım ürünleri ithlatı ile turizm gelirlerinde savaş halindeki bu iki ülkeye olan bağımlılığından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, özellikle Rusya’da başta inşaat olmak üzere çok büyük projeleri gerçekleştiren şirketlerimiz bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye yaşanan işgal nedeniyle gösterdiği reaksiyonlarında itidalli hareket etmektedir.
Bu işgalin (veya savaşın) jeopolitik, siyasi, tarihi ve askeri yönünü irdelemek bu köşenin amaç ve sınırlarını aşar. Ancak bu yazımda konunun ihracat bağlamında ekonomik yönüne değineceğim. Rusya en fazla ihracat yaptığımız ülkelerden bir tanesi. 2021 yılında 5.8 miyar Dolar ile en fazla ihracat yaptığımız onuncu ülke. Her ne kadar doğalgaz ithalatımız nedeniyle bu ülkeyle dış ticaretimiz açık verse de Rusya Türkiye için önemli bir pazar. Ayrıca yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı saymazsak, ülkemize 2021 yılında 4.6 milyon kişi ile (toplam çıkış yapan turist sayısının %16’sı) en fazla turist gönderen ülke Rusya. Ukrayna ise milyon kişi (toplam çıkış yapan turist sayısının %7’si) üçüncü sırada.
Rusya’ya olan ihracatımızın devam eden savaştan etkilenmemesi düşünülemez. Her ne kadar şu an itibariyle Türkiye, batı ülkelerinin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlara katılmamış olsa da, önemli Rus bankalarının SWIFT sisteminin dışına çıkarılması, batılı şirketlerin bu ülkedeki operasyonlarını askıya alması veya durdurması ve bu yaptırımların gelecekte daha fazla artma ihtimali Türkiye’nin ihracatı üzerinde etkili olacaktır.
Bu noktada Rusya’ya ihracat yapanları bekleyen en önemli risklerin başında sağlıklı bir şekilde lojistiğin sağlanması ve ihracat bedelinin tahsili gelmektedir. Rusya’nın bankacılık sisteminin dışına itilmesi ikinci riski daha da artırmaktadır. Rus bankalarının tamamen oyun dışında kalmaları halinde, ihracatçılarımızın tahsilat sorunuyla karşılaşmaması için farklı çözüm yolları bulmaları gerekmektedir.
Çözümlerden bir tanesi, ithalatçı Rus şirketinin borcunu başka bir ülkedeki şirkete devretmesi olabilir. Diğer bir ifadeyle, üçüncü bir ülkedeki şirket bu borcu devralıp ihracatçımızın alacağını ödeyebilir. İhracat Genelge’sinin 11/1. maddesi buna imkan tanımaktadır. Söz konusu düzenleme uyarınca, gümrük beyannamesinde kayıtlı alıcı firma veya bu firma dışındaki gerçek veya tüzel kişiler tarafından yurt dışından havale olarak gönderilen dövizin, herhangi bir referans veya fatura numarasıyla irtibatlandırılmış olup olmadığına bakılmaksızın ihracatçının beyan edeceği gümrük beyannamesi konusu ihracatın bedeli olarak kabulü mümkündür. Bu kurgu, farklı ülkelerde faaliyette bulunan şirketler tarafından kolaylıkla uygulanabilir. Diğer bir yöntem ise, Rusya’ya yaptırım uygulamayan bir ülkenin (örneğin Çin) uluslararası faaliyette bulunan bankaları üzerinden işlem yapılmasıdır. Rusya’nın ülkeden döviz çıkışına izin vermeyeceği bir dönemden geçtiğimiz düşünülürse, bu yöntem ilgili bankanın Rusya’daki şubesine Ruble cinsinden yapılan ödemenin Türkiye’deki şubesinden Dolar/Euro olarak Türkiye’deki ihracatçıya ödenmesi, daha sonra bankanın kendi şubeleri arasında bir mahsuplaşma yapılması suretiyle işletilebilir. Elbette bu işlemdeki kur riski ve ilave banka masrafları firmalar üzerinde kalacaktır. Bu yöntem Çin gibi ülke bankalarının iş hacmini artıracak ama sonuçta herkes kazançlı çıkmış olacaktır. Çince’de “kriz” kelimesinin “tehlike” ve “fırsat” anlamına geldiği söylenir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Çinli bankalara yeni fırsatlar doğurabilir.
İhracatçılarımızın Rusya’dan olan ihracat bedellerini tahsil edememesinin bir diğer riski de bir ceza ile karşı karşıya kalmaktır. Hracat bedellerine ilişkin 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 3. maddesi uyarınca Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller, ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık eden bankaya transfer edilir veya getirilir. Bedellerin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez. Söz konusu bedellerin en az %80’inin bir bankaya satılması zorunludur. Yine İhracat Genelge’sinin 4. maddesine göre fiili ihracatı gerçekleştirilen işlemlere ilişkin ihracat bedellerinin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez. İhracat işlemlerine ait sözleşmelerde bedellerin tahsili için fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günden fazla vade öngörülmesi durumunda, bedellerin yurda getirilme süresi vade bitiminden itibaren 90 günü geçemez. Bu süreler içinde dövizin yurda getirilmesi ile ihracat hesabı kapatılır.
Diğer taraftan, 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 8. maddesi ile İhracat Genelgesi’nin 27. maddesinde ihracat hesabının kapsatılması için ek sürenin verildiği haller sayılmıştır. Buna göre, 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 9/1. maddesinde sayılan mücbir sebep hallerinin varlığı halinde, mücbir sebebin devamı müddetince altışar aylık dönemler itibarıyla ilgili vergi dairesi başkanlığınca veya vergi dairesi müdürlüğünce ek süre verilir. İhracatçı veya ithalatçı memleket resmi makamlarının karar ve işlemleri ya da muhabir bankaların muameleleri dolayısıyla hesapların kapatılmasının imkânsız hale gelmesi, savaş ve abluka hali Tebliğde sayılan mücbir sebep hallerindendir.
İhracat hesabının süresinde kapatılmaması halinde, aracı banka durumu 5 işgünü içerisinde ilgili vergi dairesi başkanlığı veya vergi dairesi müdürlüğüne ihbar etmekte, vergi dairesi başkanlığı/müdürlüğü de Cumhuriyet savcılığına bildirimde bulunmakta, savcılık da 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 3. maddesi uyarınca yurda getirmekle yükümlü olunan kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idari para cezası kesmektedir.
Rusya’ya ihracat yapanların tahsilat riskine ilaveten karşı karşıya kaldıkları ikinci risk ihracatın kapatılmaması nedeniyle kesilebilecek kapatılmayan ihracat hesabının %5’i oranındaki idari para cezasıdır. Türkiye, Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgalini Montrö Sözleşmesinin uygulanması açısından savaş olarak tanımlamış ve ilan etmiştir. Bu durumda, Tebliğ’de mücbir sebep olarak sayılan savaş hali hem Rusya hem Ukrayna açısından uygulanmalıdır. Diğer taraftan, iki ülke arasıdaki tansiyonun yakın zamanda düşeceğini sanmıyorum. Savaş hali sona erse bile batının Rusya’ya uyguladığı yaptırımların uzun bir dönem devam edeceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ihracatçılarımızı ve bürokrasiyi mücbir sebep halinin devamını takip etmekle uğraştırmayıp normalleşme sağlanana kadar Rusya ve Ukrayna’nın İhracat Genelge’sinin 2 numaralı ekinde yer alan ihracat bedelinin yurda getirilmesinde istisna tanınan ülkeler arasına alınmasının faydalı olacağını değerlendiriyorum. Numan Emre ERGİN
Sözün özü: “Yurtta sulh, cihanda sulh” Atatürk
https://www.dunya.com/kose-yazisi/ukrayna-rusya-ihracati-icin-tavsiyeler/651777