Gelir vergisi mükelleflerinden ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek kazancı sahipleri ve kurumlar vergisi mükellefleri, altışar aylık dönem kazançları üzerinden, yıllık gelir veya kurumlar vergilerinden mahsup edilmek üzere, geçici vergi ödemekle yükümlü tutulmuşlardır. Ancak Kanunla altışar aylık olarak belirlenen geçici vergi dönemleri, 2000/329 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca önce 2000 yılının 2. altı ayına mahsus olmak üzere, daha sonra 2000/1514 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kalıcı olarak üçer aylık dönemler şeklinde belirlenmiştir.
Nihayet 7338 sayılı Kanun’la dönemler yeniden düzenlenmiş, sadece yılın ilk üç üçer aylık dönemi için geçici vergi beyannamesi verilmesi kabul edilmiş, son üç aylık dönem için geçici vergi yükümlülüğü kaldırılmıştır. Ancak bu düzenleme 1.1.2022 tarihinde sonraki vergilendirme dönemleri için yürürlüğe girdiğinden, bir başka deyişle 2021 yılı için geçerli olmadığından, 2021 yılına ilişkin son üç aylık dönemine ilişkin geçici vergi beyannamesinin 17 Şubat akşamına kadar yine verilmesi gerekmektedir. Bu beyanname yılın dördüncü dönemi için verilecek son geçici vergi beyannamesi olacaktır.
Ancak bu düzenleme ile geçici vergiye ilişkin sorunlar çözülmüş değildir. Bence aşağıdaki değişikliklerin de yapılması, uygulamada büyük rahatlık sağlayacaktır.
Geçici verginin oranı, gelir vergisi mükellefleri için % 15’dir. Ancak geçici vergi mükellefleri, ilgili dönem içerisinde kendilerine yapılan ödemelerden kesilen vergileri, hesaplayacakları geçici vergiden mahsup hakkına sahiptirler. Serbest meslek kazançları % 20 oranında stopaja tabi tutulduğu için, pek çok serbest meslek erbabı fiilen geçici vergi ödememekte, sadece beyan gibi şekli bir yükümlülüğü yerine getirmektedir. Olmayan vergi için damga vergisi ödemektedirler. Bu sebeple, bir önceki yıl kazançlarının % 75 - 80’i stopaja tabi kazançlardan oluşan mükellefler izleyen yıl için geçici vergi beyannamesi vermekten muaf tutulabilir.
Geçici vergi döneminin kapanmasından sonra, geçici vergi beyanlarının incelenmesi sırasında, geçici verginin eksik beyan olunduğunun vergi idaresi tarafından tespiti halinde, eksik geçici vergi, ikmalen veya re’sen tarh olunur. Bu eksik beyan olgusu, aynı zamanda vergi ziyaına da yol açtığından ceza ve gecikme faizinin de beraberinde doğumuna yol açar. Ancak eksik beyanda bulunulduğunun, yıllık verginin vergilendirme döneminin kapanmasından sonra saptanması halinde, tarh olunacak geçici verginin mahsup olanağı artık kalmamış olacağından, geçici vergi tarhiyatı yapılamaz. Bu durumda mükelleflerden sadece, ceza ve gecikme faizi aranır. Böyle bir durumda aranacak olan gecikme faizinin ise, geçici verginin normal beyan ve ödeme tarihi ile mahsup olanağı bulunan yıllık beyan tarihi arasındaki süre ile sınırlı olması gerekir. Maliye Bakanlığı da gecikme faizinin hesabı konusunda 16.5.2000 tarih ve 2000/6 sayılı Uygulama İç Genelgesi ile bu yönde görüş açıklamıştır. İç genelgeye dayalı uygulamanın Yasaya işlenmesi gerekmektedir.
Burada yıl kapanıp yıllık beyanname verildikten sonra ceza uygulanması da ceza hukukunun temel ilkesi olan “non bis in idem” (bir fiile birden fazla ceza verilemeyeceğine ilişkin) ilkesine açıkça aykırıdır. Bu hususun da gözden geçirilmesi gerekmektedir. Şarttır. Çünkü bir mükellefin AİHM’e müracaatı halinde, Bakanlık zor durumda kalabilir. Yıllık vergi matrahının eksik beyan edilen geçici vergi matrahını da kavradığı hallerde artık geçici vergi için ayrıca ceza tarhiyatı yapılmaması gerekmektedir. Hele ki geçici vergiye üç kat ceza kesilmesini yargı dahi kabul etmemektedir. Hiç olmazsa kanunda, vergi ziyaı cezasının sadece bir kat kesileceğinin belirtilmesi gerekmektedir.
Geçici vergi matrahının mükelleflerce dönem sonu işlemlerine ilişkin kayıtlar yapılmadan ve dönem sonu işlemlerinden bir kısmı ihmal edilerek belirlenmesi dolayısıyla, mükelleflerin hata yapma olasılıkları yüksektir. Bu durumu dikkat alan yasa koyucu, geçici vergi matrahlarında ileride bulunacak farklarla ilgili olarak % 10 oranında bir hoş görü payı öngörmüştür. Bu düzenleme uygulamada farklı yorumlara yol açmaktadır. Bizim anlayışımızda, geçici vergi beyannamesi verenlerden, incelemede, % 10’dan az oranda vergi farkı bulunan mükelleflerle ilgili tarhiyat yapılmasına engel bir hoşgörü hükmüdür. Yoksa bu düzenleme, yapılan incelemelerde % 10’dan fazla oranda vergi farkı olan mükelleflere yapılacak tarhiyatlarda, % 10’luk kısım için de tarhiyat yapılmasına engel değildir. Ancak Maliye Bakanlığı, 217 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği’nde, “% 10’u aşan kısım re’sen veya ikmalen tarhiyata konu olacaktır” şeklinde görüş açıklamıştır. Buna karşılık 7.6.2000 tarihli bir Özelgede, “hesaplamanın, beyan edilmesi gereken matrah üzerinden yapılması gerektiği” belirtilmiştir. Nitekim Danıştay 3. Dairesi E.2005/1149 K.2005/1925 sayı ve 20.9.2005 tarihli Kararında da bu husus “Maliye Bakanlığı görüşünü duyuran tebliğlerde, geçici vergi matrahının yüzde 10'unu aşan tutarda noksan beyan edilmesi halinde bu oranı aşan kısmın vergilendirmeye konu yapılacağı yönündeki açıklamanın, yasadaki düzenleme karşısında etkili olmayacağı açıktır” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Burada da konunun kanun düzeyinde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bumin Doğrusöz
https://www.dunya.com/kose-yazisi/gecici-vergi-yeniden-gozden-gecirilmelidir/648416