Danıştay 9. Daire |
Tarih : 08.09.2020 |
Esas No : 2020/3939 |
Karar No : 2020/3519 VUK Md. 10 6183 s. AATUHK Md. 35 |
ŞİRKET ORTAĞI ADINA ÖDEME EMRİNİN MAHİYET VE MİKTARI AÇIKÇA BELİRLENEN BORÇ İÇİN DÜZENLENEBİLECEĞİ |
Asıl borçlu şirketten tahsil edilmeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan borç tutarının tam olarak tespit edilmesinden sonra ortağın hissesi oranında hesaplama yapılarak ödenmesi gereken borcun mahiyet ve miktar olarak açıkça belirlenerek bu borç için ödeme emri düzenlenmesi gerektiği hk.
İstemin Konusu: Vergi Mahkemesinin kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Dava Konusu İstem: ... Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Dayanıklı Tüketim Malzemeleri Otomotiv Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi’nin vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Danıştay Dokuzuncu Dairesi’nin kanuni temsilci hakkında takip tamamlanmadan şirket ortağı olan davacının takibe alınamayacağı yolundaki bozma kararına uymayıp; dosyada mevcut bilgi ve belgelerden davacının ilgili dönemde şirket ortağı olduğu, asıl borçlu şirket adına tahakkuk eden vergilerin kesinleştiği ve anılan şirketten tahsiline imkan bulunmadığının tespit edildiği anlaşıldığından, söz konusu borçların davacıdan tahsili için düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar veren Vergi Mahkemesinin kararına karşı yapılan temyiz istemi, Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 18.09.2019 tarih ve E: 2018/502, K: 2019/533 sayılı kararıyla ısrar hükmü yönünden reddedilmiş ve kararın davanın reddine ilişkin hüküm fıkrası yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Danıştay Dokuzuncu Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Temyiz Edenin İddiaları: Olayda, kanuni temsilcinin defter ve belgeleri ibraz etmemesinden kaynaklanan kusur sorumluluğunun bulunmadığı, defter ve belgelerin ibraz edilmesi istemini içeren yazının; davacının şirket ortaklığından ayrıldığı tarihten sonraki tarihli olduğu, dolayısıyla uyuşmazlık konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı iddiasıyla kararın bozulması istenilmektedir.
Karşı Tarafın Savunması: Yasal dayanaktan yoksun temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Karar: ... Gıda ve İhtiyaç Mad. Day. Tük. Malz. Oto. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen 14.06.2012 tarih ve 47, 51 sayılı ve 15.06.2012 tarih ve 3, 7, 11 sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmektedir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un olay tarihinde yürürlükte bulunan 55. maddesinde; amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi (7) gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı, yine olay tarihinde yürürlükte bulunan 58. maddesinde de; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zaman aşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde vergi mahkemesi nezdinde dava açabileceği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 35. maddesinde de limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı hükümleri yer almaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde ise, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu ödevlerin yerine getirilmemesi yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı, temsilcilerin veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilecekleri düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen ve kanuni temsilcilerin sorumluluğunu düzenleyen Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde ilgililere rücu olanağı tanınarak şirketten tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan borcun tamamı üzerinden müteselsilen sorumlu tutulmuş olmalarına karşın; ortakların sorumluluğunu düzenleyen 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesinde limited şirket ortaklarının sermaye payları oranında tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan borçtan sorumluluğu yoluna gidilmiştir. Ortağa bu sorumluluktan doğan borcunu rücu etme imkanının da tanınmaması karşısında ödemekle sorumlu olduğu borç tutarının net olarak tespitinin önem arz ettiği açıktır.
Somut olayda; asıl borçlu şirkete ait hacizli araçlar ile taşınmazların bulunduğu görüldüğünden, öncelikle bunların satışı gerçekleştirilerek şirketten tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan borç tutarının tam olarak tespit edilmesi müteakiben ortak olan davacının hissesi oranında hesaplama yapıldıktan sonra ödenmesi icabeden borç mahiyet ve miktar olarak açıkça tespit edilerek bu borç için ödeme emri düzenlenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden davacı adına ödeme emrinin düzenlendiği tarihte asıl borçlu şirket adına kayıtlı bulunan hacizli taşınmazlar ile araçların satışlarının gerçekleştirilmediği ve davacının sorumlu olduğu borç miktarının yukarıda açıklandığı şekilde tespit edilmediği anlaşıldığından, davacı adına düzenlenen ödeme emrinde ve davanın reddine ilişkin Vergi Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacının temyiz isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.