Dünya Bankası tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye’deki şirketlerin %80'i 5 yılı görmeden, %96’sı ise faaliyet süresi 10 yıl dolmadan iflas etmektedir. TÜİK verilerine göre ise ülkemizdeki anonim şirketlerin ortalama ömürlerinin 2006 yılında 14,6 yıl iken 2014 yılsonunda 9,9 yıla düştüğü, limitet şirketlerin ortalama ömürlerinin ise 2006 yılında 11,9 yıl iken 2014 yılsonu itibariyle 9 yıla düştüğü görülmektedir. Bu çarpıcı sonuçlar göz önünde bulundurulduğunda şirket iflaslarının birçok sebebi olduğu görülmektedir. Bu sebepleri aşağıdaki ana başlıklar altında sıralayabiliriz.
I – Şirket iflaslarının kaynağını oluşturan hatalı uygulamalar
1.Finansal kötü yönetim
Şirketlerin, iflasın eşiğine gelmelerinin altında yatan en önemli gerçeklerden birisi finans yönetimindeki yanlış uygulamalardır. Yapılan araştırmalara göre; iflas eden firmaların %77’si finansal kötü yönetim sebebiyle batmıştır. Kötü finans yönetimine kaynak oluşturan hatalı uygulamalar ise aşağıdaki gibi sıralanabilir.
- Ödeme-kazanç dengesinin kurulamaması,
- Özkaynak yetersizliği,
- Şirketin nakit akışının etkin yönetilememesi,
- Borç-alacak vadelerindeki ciddi uyuşmazlıklar,
- Aşırı borçlanma eğilimi,
- Krediyle finanse edilen yatırımların getirileriyle ilgili gerçek dışı beklentilere kapılmak suretiyle yatırımın getirisinin, kredi geri ödemelerini taksit ve vade yönünden karşılayamaması,
- Özellikle KOBİ’lerde günlük hasılatın işletme sahibi tarafından günlük kar olarak görülerek harcanması,
- İşletme ölçeğine göre çok daha yüksek özel harcamalar(ev, araba vb.) yapılması ya da bunlara yönelik yüksek montanlı kredi kullanılması,
- Finansal okur-yazarlık düzeyinin çok düşük olması,
- Hesapsızca fizibilite yapılmadan yeni yatırımlar yapılması,
- Küresel ya da ülke ekonomisindeki ciddi dalgalanmalar karşısında şirketin hazırlıksız yakalanması,
- Şirketin finans-muhasebe-tedarik yönetiminin yetkin olmayan kişilere bırakılması.
- Vizyon ve strateji eksikliği nedeniyle şirketin orta ve uzun vadeli stratejiler yerine kısa vadeli hedeflere odaklanması; üretim, satış, pazarlama ve karlılıkta ciddi kayıpları beraberinde getirmektedir.
- Müşteri beklentilerinin karşılanamaması sebebiyle rekabet gücünde düşüş ve ciddi pazar kaybı yaşanmaktadır.
- İrrasyonel yatırımlar yapılması şirkette önemli kayıplar ortaya çıkarmaktadır. Eğer ki bir de bu yatırım, krediyle finanse edilmişse, söz konusu yatırımın marjinal verimliliğinin düşük olması, yatırım getirilerinin kredi ödemelerini karşılayamaması sebebiyle kayıp ve zararlar katlanarak artmaktadır. Kısaca D.Chilton’un ifade ettiği gibi; “Kötü yatırımdan daha kötü olan şey, borç para ile yapılan kötü yatırımdır.”
- Operasyonel riskin etkin şekilde yönetilmemesi, iç kontrol sisteminin kurulmaması, düzeltici önleyici faaliyetlere yeterince önem verilmemesi de şirketin beklemediği risk ve kayıpları üstlenmesine neden olmaktadır. Kaldı ki ölçülemeyen, değerlendirilemeyen operasyonel süreçlerin denetimi de mümkün olmamaktadır. Halbuki önlemek, ödemekten daha kolay ve daha ucuzdur.
- TÜİK verilerine göre ülkemizdeki işletmelerin %95’ini oluşturan aile şirketlerinin yönetiminde yetkin olmayan aile üyelerine yetki ve sorumluluk verilmesi; şirketin rotasını kaybetmesine ve ciddi kayıplar yaşamasına yol açmaktadır.
- Şirket patronu, yönetici ya da çalışanlarının, uzun yıllar çalıştıkları şirketle ilgili eksiklikleri, geliştirilmesi gereken sistem ya da süreçleri görmezden gelmeleri, kısaca “böyle gelmiş böyle gider.” anlayışına sahip olmaları, işletme körlüğü olarak adlandırılan kurumsal bir hastalık yaşamalarına ve sonuçta, farkında olmadan şirketin önemli kayıplar yaşayarak erimesine sebebiyet vermektedir.
- İnsan Kaynakları yönetimine gereken önemin verilmemesi, şirketin stratejik birimlerinde yetkin yöneticilerin çalıştırılmaması sebebiyle şirketin çalışan kişi başına verimliliğini düşürmekte, dolayısıyla şirket zarara uğramaktadır.
- Önemli üretim hataları, satış sonrası müşteri memnuniyetine ve Kalite Güvence Sistemine gereken önem verilmemesi nedeniyle, ciddi pazar kaybı ve zararlar yaşanabilmektedir.
- Şirketin teknolojik değişimlere, inovasyon ve yeniliklere açık olmaması, ayak uyduramaması sebebiyle rekabet gücü azalmakta dolayısıyla önemli pazar kayıpları yaşanabilmektedir.
- Şirket yönetiminin önemli yetki ve sorumluluklarının tek adamda(patron, YKB ) toplanması, özellikle büyük ölçekli şirketlerde yönetim/icra kurullarının oluşturulmaması da şirketle ilgili kurumsal yönetimin ana ilkelerini oluşturan şeffaflık, adaletlilik, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkelerine aykırı bir durum ortaya çıkarmakta, bu da şirketin perfonmasını önemli ölçüde düşürmektedir.
II- İflasların önlenmesine ilişkin kurumsal çözümler
TOBB verilerine göre ülkemizde, ekonomik dalgalanmalar ve son 2 yılda yaşadığımız pandeminin de etkisiyle iflaslar hız kazanarak kapanan şirket sayısı 25 bin 761 adede ulaşmış durumdadır. Ekonomik kalkınmanın, yatırım ve istihdam artışının önündeki önemli engellerden birisi olan bu durumun önüne geçmek, iflasları önlemek adına ortaya konulacak kurumsal çözümlere aşağıda yer verilmiştir.
- Ülkemizdeki işletmelerin %95’ini oluşturan aile şirketlerinde, aile anayasasının hazırlanıp işler haline getirilmesi suretiyle, keyfi uygulamaların önüne geçilmesi, kurumsal yönetim ilkelerinin etkin şekilde uygulanması, şirketlerin gelişimine ve sağlıklı bir şekilde büyümesine katkı sağlayacaktır.
- Finans yönetiminin yetkin yöneticiler tarafından yürütülmesi suretiyle, nakit yönetimini de kapsayacak şekilde orta ve uzun vadeli finansal planlamanın yapılması, erken uyarı sinyallerinin dikkate alınarak buna uygun şekilde finansal süreçlerin etkin şekilde yürütülmesi, şirketin zarar ve kayıplarını ciddi şekilde azaltacaktır.
- Kurumsal yönetim kapsamında, şirketin, vizyonunu da göz ardı etmeden stratejik yönetim esaslarına göre yönetilmesi, şirketin rotasından ayrılmasına izin verilmeyecek şekilde tek adamın kararları yerine yönetim ve icra kurullarının görev yapması, gerektiğinde iç denetim kurullarının işletilmesi, şirketi muhtemel risk ve kayıplardan koruyacaktır.
- Şirketin ana faaliyet konusu işler dışındaki getirisi düşük iş ve faaliyetlerden uzak durması, fizibilite yapılmaksızın özellikle de makroekonomik belirsizliğin arttığı dönemlerde krediyle finanse edilen yatırımlara girişilmemesi, telafisi zor olan kayıp ve zararların minimize edilmesine katkı sağlayacaktır.
- Şirket sahibinin şirketi kasası gibi görerek, işletmenin stratejik projeksiyonuna katkı sağlamayacak özel harcamalar yapmaktan kaçınması, “ortaklara borç” kaleminin amacı dışında kullanımına onay vermemesi, şirketin finansal planlama dışına çıkmasına engel olacak, şirketi zarar ve kayıplardan koruyacaktır. Bu konuda Peter F. Drucker’in de açık bir şekilde dile getirdiği gibi; “Yöneticilik işleri doğru yapmak, liderlik ise doğru işleri yapmaktır.”
- Üretim ve satış stratejilerinin oluşturularak Uluslararası Standartlarda Kalite Güvence Sisteminin etkin şekilde uygulanması ve aynı zamanda değişen müşteri ihtiyaç ve beklentilerinin de göz ardı edilmeyecek şekilde üretim ve satış politikalarının uygulanması şirketin rekabet gücü ve pazar payı açısından son derece önemlidir.
- Şirketin stratejik yönetim politikası kapsamında; ar-ge çalışmalarına yapılacak yatırımlarla, dünyadaki teknolojik, dijital gelişmelerin dışında kalmayacak şekilde inovatif üretim-satış politikaları oluşturarak bu yönde faaliyet göstermesi de rekabet gücünü ve pazar payını artıracaktır. Bu konuda Bill GATES’in 30 yıl önce ifade ettiği gibi; “Dijital sinir sistemi, işinizi düşünce hızında yapmanızı sağlayacak; bu, XXI. yüzyılda başarının anahtarıdır.”
- Şirketin “işletme körlüğü” tuzağına düşmeden, uzun süredir devam eden, kangren olmuş sistem ya da süreçlerle ilgili sorunlarının, zaman geçirilmeksizin etkin şekilde çözülmesi ve bu anlayışın bütün şirket personeline empoze edilerek etkin şekilde uygulatılması, orta ve uzun vadede ortaya çıkabilecek beklenmedik zarar ve kayıpları minimize edecektir.
- Her şirketin kendine özgü oluşturacağı ve tüm çalışanları tarafından benimsenerek yaşama geçireceği bir “Kurum Kültürü”, şirketin vizyon ve stratejilerini etkin şekilde uygulayabileceği yol haritasına önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Kurumsal zeka da kurum içi bilgi akışının hızlı ve etkin bir şekilde yayılarak, doğru yerlerde kullanılmasına, dolayısıyla şirketin maksimum verimliliğe ulaşmasına ivme kazandıracaktır. Kurum kültürü, kurumsal zeka ile birleştiğinde ise optimal verimliliğe ulaşılır ki bu yönde Bill GATES; “Kurumsal zeka, şirketinizde bilginin, azami insana ne hızda yayıldığının ve insanların birbirlerinin düşüncelerinden ne kadar yararlanabildiklerinin ölçüsüdür. Şirket IQ'su hem tarihsel hem de güncel bilgiyi paylaşmayı içerir.” şeklindeki ifadesiyle kurumsal zeka ve kurum kültürün önemini çok net bir şekilde vurgulamıştır. Gökhan TAŞPINAR -Kurumsal Yönetim Danışmanı
KAYNAKLAR
Prof.Dr. SAYILGAN G., “Finansal Yönetim”
Ceylan, O. “Şirketler Neden Batar”, Piyasa Rehberi, 18.11.2014
Taşpınar, G. “Türk Bankacılık Sistemi ve Risk Yönetimi” 26.03.2004 tarihli Dünya Gazetesi
Taşpınar, G. “Kayıt Dışı Ekonomi, Vergi Sistemi ve Türkiye Gerçeği” 15.01.2001 tarihli Dünya Gazetesi
Gökçen,Z; Sözüer,A; Arslantaş,C. “Yönetim Kurulu Özellikleri ve Şirket Perfonmansları” 23 Sayılı Dergipark dergisi
Dr. YAKA,R. “Şirketlerin Ömrüne Dair Doğrular Ve Yanlışlar” 24.01.2021 tarihli 19 Mayıs Sosyal Bilimler Dergisi
Peter Drucker, “Etkin Yöneticinin Seyir Defteri”
GATES,B. “Dijital Sinir Sistemiyle Düşünce Hızında Çalışmak”
https://www.tobb.org.tr/BilgiErisimMudurlugu/Sayfalar/KurulanKapananSirketistatistikleri.php