İndirimli orana tabi işlemler nedeniyle KDV iadesi yapılabilmesi için, öncelikli ve mutlak şart, indirimli orana tabi malların tesliminin veya hizmetlerin ifasının gerçekleşmesidir. İade, indirimli orana tabi malların teslimi ve hizmetin ifası ile doğmaktadır. Teslim ve hizmet yapılmadan iade alınması söz konusu değildir.

İnşaat halindeyken yapılan konut satışları tapuya tescil edilmiş olsa dahi, henüz konutun teslimi yapılamadığından, bu satışın teslim kapsamında değerlendirilmesi ve iadeye konu edilmesi mümkün değildir. Çünkü, faturanın önceden düzenlendiği bu gibi durumlarda hesaplanan KDV, konut teslimine değil, ödenen avansa ilişkin olup, ortada henüz bir konut teslimi söz konusu değildir.

İşlemden önce fatura düzenlenmesi ile vergiyi doğuran olay meydana gelmekte ancak iade hakkını doğuran işlem vuku bulmamaktadır. İade hakkı, konutların inşaatının tamamlanıp alıcıların kullanımına bırakılması ile yani iskan raporunun alınması veya daha önce kullanıma terk edilmesi ile doğmaktadır. Bu nedenle, konutların tesliminden önce fatura düzenlenmesi halinde, 150 m2’nin altındaki konutlar için % 1 oranında vergi hesaplanarak beyan edilmesi, iade talebinin ise konutların fiilen teslim edildiği yıl içinde yapılması gerekmektedir.

Faaliyeti Bırakan Müteahhitlerin Henüz Satmadıkları ve Kendilerine Fatura Ettikleri Konutlar Nedeniyle Yüklenip Indirim Yoluyla Gideremedikleri KDV’nin İade Edilip Edilemeyeceği!

İşi bırakan müteahhitlerin işletmede bulunan malları satış vb.lerle tasfiye edememeleri halinde, KDV Kanununun 3/a ve 27. maddelerine göre kendilerine fatura ederek KDV hesaplamaları ve beyan etmeleri gerekmektedir. Faaliyeti bırakan müteahhitlerinde satamadıkları konutları kendi adlarına fatura etmeleri gerekmektedir.

Maliye Bakanlığı, müteahhidin işletmeden çekmek suretiyle kendine fatura ettiği konutları daha sonra başkalarına satacağı göz önünde bulundurulduğunda, yapılan satış nihai tüketim amaçlı olmadığından, söz konusu satışın Kanunun 2. maddesine göre bir teslim olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı, teslim olarak değerlendirilmeyen bu işlem nedeniyle indirimli orana tabi işlemlerden dolayı iade talebinde bulunulmasının söz konusu olamayacağı görüşündedir.

Kişisel görüşümüze göre, müteahhitlerin kendilerine fatura ettikleri konutlar teslim sayılan hal kapsamında KDV’ye tabi olduğundan, bu işlem nedeniyle yüklenilip indirilemeyen KDV’lerin de Kanunun 29/2. maddesi kapsamında iadesinin yapılması gerekmektedir. 

Satamadıkları Konutları Kendisine Fatura Eden Müteahhitler KDV İadesi Alabilir Mi?

Uygulamada, müteahhitlerin satmak üzere inşa ettikleri ancak satamadıkları konutları işletmeden çekmek suretiyle kendi adlarına fatura etmeleri halinde, bu konutlar nedeniyle yüklenip indiremedikleri KDV’leri iade olarak talep edip edemeyecekleri konusunda Gelir İdaresi Başkanlığı ile mükellefler arasında ihtilaf bulunmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı,

“Müteahhitlerin satmak üzere inşa ettikleri net alanı 150 m2’ye kadar olan konutları satamayıp işletmeden çekiş göstererek kendi adlarına fatura etmeleri işlemini KDV Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen “teslim” kapsamında nihai satış olarak değerlendirmemekte ve bu şekilde fatura edilen konutlar nedeniyle yüklenilip indirilemeyen KDV’lerin Kanun’un 29/2. maddesine göre iade edilemeyeceği” görüşünde bulunmaktadır. (GİB. İstanbul VDB’nin, 30.01.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.17.01-KDV.29-340 sayılı Özelgesi)

İndirimli orana tabi bu işlem nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV’nin iadesi, Kanun’un 29/2. maddesinde yer alan özel düzenlemenin bir gereği olup, iade hakkının sınırlandırılması Kanun sistematiğine de aykırıdır. Kanun’da “mahsuben iade” ve “nakden iade” sistemi getirilmiş ve mükelleflerin hukuk güvenliği kanunla sağlanmıştır. Vergi, devletin egemenlik gücüne dayanarak kamu giderlerine katılımı sağlamak amacıyla kişilerden aldığı ekonomik değer olmakla birlikte, yasal düzenlemeler, sadece devlet yönünden değil, yükümlüler yönünden de hukuksal güveni sağlamalıdır. 

Anayasa’nın 73. maddesinde yerini bulan “vergide yasallık” ilkesi, aynı zamanda devletin vergilendirme yetkisinin Anayasal ilkelerle sınırlandırılmasıdır. Devletin vergilendirme yetkisinin sınırı, aynı zamanda kişilerin hak ve özgürlüklerinin de sınırını oluşturmaktadır. Verginin ödenmemesi durumunda devletin alacağı yasalarla güvence altına alınırken, mükellefin mahsuben veya nakden iade alacağının güvence altına alınmaması düşünülemez. Verginin tarh, tebliğ, tahakkuk ve tahsiliyle ilgili düzenlemeler nasıl vergi tekniğinin konusuysa, vergi iadelerine ilişkin düzenlemeler de vergi tekniğinin konusudur. Bu nedenle, yasayla verilen bir hakkın idari düzenlemeyle veya verilen özelgelerle kaldırılması mümkün değildir (Dn. 4. D.’nin, 13.02.2013 tarih ve E.2012/8397 sayılı Kararı)

Nitekim, benzer bir husus turizm sektöründe kullanılan amortismana tabi iktisadi kıymetlere ilişkin KDV’lerin iade edilecek KDV hesabına dahil edilmemesi konusunda yaşanmış, Anayasa Mahkemesi düzenlemenin dayanağı olan Kanun’un 29/2. maddesinde yer alan cümleyi Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Sonrasında Gelir İdaresi Başkanlığı yayımladığı 14.08.2012 tarih ve 64 Sıra No.lu KDV Sirküleri ile 14.02.2012 tarihinden sonra gerçekleştirilen otel, motel, pansiyon, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerindeki indirimli orana tabi geceleme ve konaklama hizmetleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilemediği için iade olarak talep edilebilecek KDV tutarlarının hesabına, azami iade tutarı aşılmamak kaydıyla amortismana tabi iktisadi kıymetler nedeniyle yüklenilen vergilerden pay verilebileceğini açıklamıştır.

KDV Kanunu yönünden inşa edilen indirimli orana tabi konutların üçüncü kişilere satılması ile işletme sahibi tarafından kendi adına fatura düzenlenerek işletmeden çekilmesi arasında vergilendirme bakımından herhangi bir fark bulunmamakta, her ikisi de teslim kabul edilmekte ve KDV’ye tabi tutulmaktadır. Bize göre, her iki şekilde de satılan ve/veya işletmeden çekilen konutlar için KDV Kanunu’nun 29/2. maddesinde belirtilen şartlar ve teslim gerçekleşmekte, iade hakkı doğmaktadır. Bu şekilde yapılan her iki işlem için de KDV iade talebinde bulunulması mümkün olup, Kanun’a aykırı bir husus bulunmamaktadır. Bu nedenle, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Kanun’un amacını aşan ve mükelleflerin iade haklarını sınırlandıran hatta kaldıran görüşüne katılmak mümkün değildir. Çünkü, gerek Kanun’un 29/2. maddesinde ve gerekse 119 Seri No.lu Tebliğ’de, iade kapsamına girecek bir teslimin mutlaka nihai tüketim amaçlı bir satış olması gerektiğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta, teslimin gerçekleşmesi yeterli görülmektedir. Aksine bir düşünce, yasa hükmünü zorlama ve amacını aşarak yorumlanması anlamına gelir ki, bu da KDV Kanun’una ve Anayasa’ya aykırıdır. Abdullah Tolu YMM https://www.toluenymm.com/

Leave a comment

Make sure you enter all the required information, indicated by an asterisk (*). HTML code is not allowed.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • AK Parti'den Açıklama Geldi: Genel Sağlık Sigortası (GSS) Borçları Silinecek AK Parti Grup Başkanvekili Usta, AK Parti grubunun Meclis Başkanlığı'na…
  • TAM İSTİSNA KAPSAMINDA YÜKLENİM KDV İADESİ ANALİZİ * Yüklenilen KDV’nin Yüklenildiği Dönem İle İadenin Talep Edildiği Dönem…
  • İTUS, HİS , ATU KAPSAMINDA KDV İADE HADLERİ İndirimli Teminat Uygulama Sistemi ( İTUS) Hızlandırılmış İade Sistemi (…
Top