Bugünlerde vergi gündemimizde 7326 sayılı Kanun ile yapılan yapılandırma (af) konusu ağırlıklı yer işgal etmektedir. Söz konusu Kanun ile yapılan düzenlemelerden birisi de gelir/kurumlar vergisi, KDV ve bazı stopajlara yönelik matrah/vergi artırımıdır. Bugünkü yazımın konusuna girmeden önce, matrah/vergi artırımının sadece bu vergi türleri ile sınırlı tutulmasını, banka ve sigorta muameleleri vergisi (BSMV) gibi diğer vergilerin kapsama alınmamasını eksiklik olarak görüyorum. Bu tür vergilerin kapsama alınması Hazine’ye ciddi bir gelir sağlayacağı gibi yapılandırmanın da amacına uygun düşecektir.

BSMV, mükellefinin banka ve sigorta şirketleri olduğu, daha ziyade finans sektörüne yönelik olan bir işlem vergisidir. KDV gibi dolaylı bir vergi olup genellikle işlemin diğer tarafı olan müşteriye yansıtılır, dolayısıyla banka veya sigorta şirketinin üzerinde yük olarak kalmaz.

Gider Vergileri Kanunu (GVK) uyarınca, banka ve sigorta şirketlerinin Finansal Kiralama Kanununa göre yaptıkları işlemler hariç olmak üzere, her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün işlemler dolayısıyla kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralar banka ve sigorta muameleleri vergisine tabidir. Bu durumda, banka veya sigorta şirketleri tarafından yapılan bir işlemin BSMV’nin konusuna dahil edilerek vergi tarh edilebilmesi için iki şartın birlikte gerçekleşmiş olması gerekir:

(i) Banka tarafından bir işlem yapılmış olmalıdır.

(ii) Bu muamele sonucunda banka lehine nakden veya hesaben para alınmalıdır.

GVK’daki düzenleme uyarınca, BSMV’nin matrahı, banka ve sigorta şirketlerince yapılan işlemler karşılığında lehe alınan paradır. (Verginin oranı ise uzun bir süredir %5’tir. Kambiyo işlemlerinde ise matrah kambiyo satış tutarı olup hali hazırdaki oran binde 2’dir.) Kanun koyucu BSMV matrahını “lehe alınan para” olarak belirtmiş olmakla birlikte bu ifadenin ne anlama geldiğini açıklamamıştır. Söz konusu ifadeden banka lehine kalan parayı anlamak gerekir. Zira, kambiyo işlemlerinde matrah alım satım tutarı olarak belirlenmişken, diğer işlemlerde lehe alınan para ifadesinin kullanılması, matrahın işlem tutarı değil de bu işlem nedeniyle banka veya sigorta şirketi tarafından elde edilen net tutarın (işlemden kalan net paranın) dikkate alınması gerektiği sonucuna ulaştırmaktadır. Bu durumda, BSMV’nin matrahı hesaplanırken nakden/hesaben tahsil edilen paradan ilgili işlem nedeniyle oluşan maliyet ve gider kalemlerinin düşülmesi gerekir.

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) da çıkardığı ikincil düzenlemelerde uygulamayı bu yönde yönlendirmiştir. Nitekim 89 seri no.lu Gider Vergileri Genel Tebliği’nin A- Yasal Açıklamalar başlığı ksımında “Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, BSMV'de vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi için bir muamele yapılması ve bu muamele sonucu lehe para kalması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Dolayısıyla BSMV'de her işlem tek başına bağımsız olarak dikkate alınmakta ve o işlem sonucu lehe alınan para vergilendirilmektedir. Diğer bir deyişle, bir işlem neticesinde gelir elde edilmemişse (lehe para kalmamışsa) BSMV'ye tabi bir matrah da bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak, BSMV'ye tabi her işlem tek başına ele alınmakta, işlem sonucunda lehe para kalmışsa BSMV doğmakta, kalmamışsa veya zarar edilmişse doğmamaktadır. Vergilemede işlem esas alındığından, vergiye tabi matrah bulunurken, bir işlemden elde edilen gelirden, başka bir işlemden elde edilen zarar düşülememektedir. Bu durumun, işlemden elde edilen gelirin hesabında, işlem maliyetlerinin dikkate alınmasına engel olmadığı tabiidir.” ifadesine yer verilmiştir. GİB, aynı yöndeki yaklaşımını 91 seri no.lu Tebliğde ve çok sayıda özelgede devam ettirmiştir.

Banka ve sigorta şirketleri çeşitli davalar nedeniyle dışarıdan avukatlık hizmeti alabilmektedirler. Bu durumda, banka ve sigorta şirketlerinin sözleşmeli avukatlar aracılığıyla takip edilen davaları kazanmaları halinde, mahkemelerce lehlerine hükmedilen karşı vekalet ücretleri BSMV’ye tabi olacak mıdır?

GİB, 09.12.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.17.01-2010/BSMV/28-06-173 sayılı özelge de bankaların ve sigorta şirketlerinin her ne şekilde olursa olsun yapmış oldukları bütün muameleler sonucu nakden veya hesaben lehe aldıkları paralar diğer bir ifadeyle bankaca gelir hesaplarına aktarılan paralar BSMV ye tabi bulunmaktadır. Bankanız tarafından dava ve icra takipleri dolayısıyla karşı taraftan tahsil edilen vekalet ücretleri, ticari faaliyet çerçevesinde elde edilen gelir niteliğinde olduğundan bu ücretlerin tamamı üzerinden BSMV hesaplanması gerekmektedir. Buna göre, bankanızca karşı taraftan tahsil edilen ve gelir hesaplarına aktarılan vekalet ücretlerinin bankanız avuklatlarına aktarılmasının söz konusu vergilendirmeye herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.” yönünde görüş beyan etmiştir. Bu özelge, bankada kadrolu çalışan avukatlar aracılığıyla kazanılan vekalet ücretleri hakkında olsa da bu özelgeye dayanılarak sözleşmeli avukatlar aracılığıyla kazanılan vekalet ücretleri için de tarhiyatlar yapılmaktadır.

Bu noktada konunun vergisel değerlendirmesine geçmeden karşı vekalet ücretine ilişkin bir parantez açmak istiyorum. Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinde dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücretinin avukata ait olduğu belirtilmiş, 166. maddesinde ise avukatın vekalet ücreti nedeniyle müvekkiline karşı sahip olduğu hapis hakkı ile rüçhan hakkı düzenlenmiştir. Diğer taraftan gerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu gerek Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda vekalet ücretleri yargılama giderleri arasında sayılmıştır. Avukatlık Kanunu’ndaki açık düzenlemeye rağmen, vekalet ücretinin avukata mı ait olduğu, yoksa bir yargılama gideri olarak müvekkile mi ait olduğu tartışması süregelmektedir. Yargıtay’ın ağırlıklı görüşünün ise mahkemelerce hükmedilen vekalet ücretinin öncelikle müvekkile ait olduğu, ancak Avukatlık Kanunundaki düzenlemelerin vekilin vekalet ücretini güvence altına almak için başkalarına ödenmesinin önüne geçilmesinin amaçlandığı yününde olduğunu söyleyebiliriz.

Vekalet ücretinin kime ait olduğu konusundaki tartışma, banka ve sigorta şirketlerinin sözleşmeli avukatlar aracılığıyla kazanılan davalardaki vekalet ücretlerine ilişkin BSMV açısından önemli olmakla birlikte çoğu durumda sonucu etkilememektedir. Çünkü, uygulamada söz konusu şirketler genellikle sözleşmeli avukatlarla yaptıkları avukatlık hizmet sözleşmelerinde vekalet ücretinin ne kadarının kime kalacağını kararlaştırmakta veya vekalet ücretleri fiilen sözleşmeli avukatlara bırakılmaktadır. Bu durumda vekalet ücretinin hukuken kime ait olduğu tartışması BSMV açısından anlamını kaybetmektedir. Zira, vekalet ücreti ister bankaya ister avukata ait olsun, tahsil edilen vekalet ücretinden avukata intikal ettirilen tutar banka lehine kalmamış olmaktadır. İdare tarafından da kabul edildiği üzere, BSMV’nin matrahı lehe kalan paradır. Avukata intikal ettirilen vekalet ücreti ise banka veya sigorta şirketi lehine kalmamıştır. Bu durumda, sözleşmeli avukatlara intikal ettirilen karşı vekalet ücretinin BSMV matrahına dahil edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Karşı vekalet ücretlerinden sözleşmeli avukatlara intikal ettirilmeyen tutarlar ise BSMV’ye tabi olacaktır.

Bu noktada, yukarıda yer verdiğim özelgede görüş beyan edilen bordrolu avukatlarla takip edilen davalarda da aynı gerekçeyi ileri sürmek mümkündür. Eğer banka/sigorta şirketi, kendi bünyesinde çalışan avukatlar ile takip ettiği davalarda lehine hükmedilen vekalet ücretlerini (tamamını veya bir kısmını) bordrolu avukatlara aktarıyorsa, bu vekalet ücretlerinden kendi lehine para kalmadığından BSMV hesaplanmamalıdır. Vekalet ücretlerinin, avukatın ücret bordrosuna dahil edilmesi veya banka/sigorta şirketi tarafından önce gelir kaydedilip sonra avukata ödendiğinde giderleştirilmesi BSMV açısından önem arz etmemelidir; çünkü BSMV aslında gelir/gidere değil, lehe para kalıp kalmadığıyla ilgilenmektedir. Bu nedenle 89 no.lu tebliğde lehe kalan paranın net gelir olarak tanımlanmasına tam anlamıyla katılmıyorum; zira değerlemede olduğu gibi gelir olan ama lehe para kalmayan haller söz konusudur. Tebliğdeki yaklaşımı kabul edersek bile, vekalet ücreti tahsil edildiğinde gelir, bordrolu avukata ödendiğinde giderse, ikisi arasındaki fark olan net gelir lehe kalan para olarak BSMV matrahı olmalıdır. Bu durumda, banka ve sigorta şirketlerinin lehlerine hükmedilen vekalet ücretlerini hemen gelir kaydetmek yerine, önce geçici hesaplara alıp fiilen lehlerine kalan kısmı gelir kaydetmeleri muhtemel tartışmaların önüne geçebilir.

Konu BSMV’den açılmışken, bu alanda önemli bir kitabı tanıtmak istiyorum. Sayın Mehmet Bingöl tarafından kalem alınan “Bankacılık Sektöründe Vergilendirme” isimli kitabın yeni baskısı Maliye Hesap Uzmanları Derneği tarafından satışa sunulmuştur. Sadece finans sektörünü değil, diğer sektörleri de ilgilendiren birçok vergiyi ayrıntılı olarak inceleyen bu eseri vergiyle ilgilenen herkesin kitaplığında mutlaka bulunması gereken bir kaynak kitap olarak tavsiye ederim.

Sözün özü: İmzayı atan parayı alır. 

Numan Emre ERGİN

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/karsi-vekalet-ucreti-bsmvye-tabi-midir/625335

Leave a comment

Make sure you enter all the required information, indicated by an asterisk (*). HTML code is not allowed.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
Top