Yargılamanın aleniliği ilkesine ve emsal kararlara ulaşım hakkına rağmen, Danıştay kararlarına ulaşmak pek mümkün değil. İstinaf mahkemesi kararlarına da erişmek mümkün değil. Bu nedenle ülkemizde, kendi alanım vergi hukuku itibariyle, vergi mevzuatına ilişkin yargı anlayışını, yorumunu sağlıklı olarak ortaya koymak mümkün olamamaktadır. Danıştay Daireleri arası ve Bölge İdare Mahkemeleri’nin vergi ile ilgili kurullarının kararlarının çelişki ve istikrarsızlığını da gizlenmektedir. Oysa tüm kararların, Danıştay ve BİM’lerin web sayfalarında yayınlanmasına hiçbir engel yok.
Bir zamanlar Danıştay kararlarını, vergi alanında yayınlanan dergilerden, rahmetli Şükrü Kızılot hocanın kitaplarından izliyorduk. Şimdilerde ise sosyal medyanın gelişimi ile vergicilerin attığı tweet’lerden öğreniyoruz. Kimi vergi hukukuna katkı olsun diye, kimileri de reklâm olsun diye yargı kararlarını twitter üzerinden paylaşıyorlar. Saik ne olursa olsun, bu dahi bilerek veya bilmeyerek vergi hukukuna katkı sağlıyor.
Bu günkü yazımda yine twitter’da gördüğüm bir vergi mahkemesi ara kararı üzerinde durmak ve bu karar üzerinden, şu anda da gündemde olan ihtilaflı borçların yapılandırılması konusuna girmek istiyorum.
Vergi Mahkemesi 2 maddelik ara kararının birinci maddesi ile davalı idareden dava konusuna ilişkin bir kısım belgeleri istiyor. Dava konusu konumuz dışında olduğundan bizi ilgilendirmiyor. Ancak kararın ikinci maddesi ilginç ve aynen aktarıyorum.
“Davacı vekilinden 9.6.2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7326 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun uyarınca uyuşmazlık konusu vergi ve cezalara ilişkin olarak yapılandırma başvurusunda bulunulup bulunulmayacağının sorulmasına (…) ara kararı gereğinin yerine getirilmesi için bu kararın tebliğinden itibaren 30 gün süre verilmesine (…)”
Mahkeme böyle bir ara kararı verebilir mi? Davacı ve borçlu mükellefe kanun 31.8.2021 tarihine kadar başvuru süresi vermişken, Mahkeme bu süreyi 30 güne indirecek şekilde irade açıklaması isteyebilir mi? Bunlar elbet teorik olarak tartışılabilir. Ben konuya bu açıdan yaklaşmayacağım.
Mahkeme sorusunda haksız mıdır? Bence haklıdır. Mahkeme mealen, “Yararlanacaksan dosyayı bekleteyim, idareye müracaat ve feragat beyanının ulaştığında bende dosyayı kapatırım, bana boş yere dosyayı okutma, karar yazdırmakla uğraştırma, ben de bu arada başka dosyalarla ilgilenirim” diyor.
Bu güne kadar ihtilaflı borçların vergi barışına konu edilmesini, hep içtihatların oluşmasını engellemesi ve vergi hukukunun gelişme yolunu kapatması yönlerinden eleştirmiştim. Oysa bu ara karar, konuya bir başka açıdan daha bakmamızı gerektiriyor.
İhtilaflı borçlarda yapılandırma yapılması ve davadan feragat edilmesinin, ortaya çıkardığı bir başka sıkıntıda, mahkemelerin harcanan emeği konusunda. Hele müracaat süresinin uzun tutulması, 7326 sayılı Kanunda olduğu gibi yaklaşık 3 ay olarak belirlenmesi mahkemeleri de çalışıp çalışmamak, karar verip vermemek konularında haklı olarak duraksamaya düşürmektedir. Mahkeme bu günlerde dosyayı inceleyip, duruşma yapıp, bir de gerekçeli karar yazdıktan sonra neticede de mükellef 31 Ağustos’ta davasından feragat edecekse, mahkemenin, hâkimlerin emeğine yazık değil midir? Hâkimler, bu süreyi başka dosyalara, okuyup araştırmaya ayırmaktan mahrum edilmektedir. Dolayısıyla ihtilaflı borçlara, yargının iş yükünü azaltıyor gözüyle bakmak yanıltıcıdır. Yargının iş yükünün azalttığı kazanç, barışa kadar harcanan emeğin maliyetiyle birlikte dikkate alınması gerekir.
Mahkemelerin emeğini de dikkate alacak, hak kayıplarını ortadan kaldıracak, vergi hukukunun gelişimi için gereken içtihatların da oluşumunu sağlayacak bir öneride daha önce bulunmuştum. Kısaca tekrar edeyim.
Önerim şu: Vergi ihtilaflarını ortadan kaldırmak üzere kesinleşmemiş borçlarda yapılanma yoluna gidilirken, 60’lı yılların kanunlarında olduğu gibi, davadan feragat koşulu ihtiyari olarak aranmalıdır. Ancak bu ihtiyariliğin; yapılandırmadan yararlanmakla birlikte davasını sürdüren kişilerin, bir diğer deyişle kendisinin haklılığına, idari işlemin hukuka aykırılığına son derece inananların haksız çıkmaları, davayı kaybetmeleri halinde yapılandırılan borcun % 10’u tutarında haksız çıkma zammı ödeme yükümlülüğü altına alınması koşulunu da içermesi gerekmektedir. Mükellef davasını kazanırsa, yapılandırma iptal edilerek iade yapılır, aksi halde % 10 tazminat alınır.
Bu suretle hem mahkemelerin emeği karşılıksız kalmaz, hem de içtihat oluşumunun yolu muhafaza edilmiş olur. Bu suretle haksız vergi talepleri, bir diğer deyişle hukuka aykırı işlemler sistemden ayıklanmış ve mükellefler nezdinde de adalet duygusu tatmin edilmiş olur. Bumin Doğrusöz
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-barisi-ve-hakimlerin-harcanan-emegi/624942