Serbest meslek erbabı olarak çalışan doktor, mühendis, mali müşavir, avukat, muhasebeci ve daha pek çok meslek sahibinin, yıllar önce okulda okuduğu derslerde edindiği bilgilerle mesleğini sürdürmesi ve başarı sağlaması, günümüzde artık mümkün değildir. Pek çok meslek sahibi başarı için, kendi alanındaki gelişmeleri izlemek, yayınları takip etmek ve gerektiğinde bu alandaki konferansları, panelleri, toplantıları izlemek, mesleki eğitimleri takip etmek zorundadır. Ben de bu vesile ile yazımda serbest meslek sahiplerinin mesleki gelişmelerini sağlamak, gelişme ve yenilikleri öğrenmek amacıyla alacakları eğitimler için yapacakları harcamalarının, gelir vergisi karşısındaki durumu incelemek istiyorum.
Kanun 68. maddede diyor ki, mesleki faaliyetin ifası, kazancın elde edilmesi ve sürdürülmesi ile ilgili (illiyet bağı olan) olan harcamalar, kazancın tespitinde dikkate alınır. Zaten aksi, gerçek olmayan, mali gücü yansıtmayan geliri vergilendirmek olur. Oysa idari anlayış, meslek sahiplerinin kendilerini geliştirmeleri açısından kanunun öngördüğü anlayışa sahip olmayıp, olabildiğince mesleki eğitimi kısıtlama yönündedir.
Bu konuda İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14.4.2021 tarih ve 341666 sayılı Özelge’sine göre; “mesleki faaliyetin yürütülmesi için zorunlu olan eğitimler ve mesleki sempozyum ve kongreler gibi organizasyonlara katılım için yapılan ödemelerin, Gelir Vergisi Kanunu’nun 68/1’in (1) numaralı bendine göre serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkündür. Kazancın tespitinde indirimi kabul edilen ve ilgili mevzuatı uyarınca mesleki faaliyetin yürütülmesi için zorunlu olan eğitimler, mesleki sempozyum ve kongreler gibi organizasyonlara katılım için yapılan ödemelere ilişkin KDV tutarları da indirim konusu yapılabilir.” Özelge diyor ki, o eğitimi almanız mevzuata göre mecburi ise masrafını gider yazarsınız, KDV’sini indirirsiniz. Eğitimi kendiliğinizden ihtiyari olarak alıyorsanız, masrafını gider yazamaz, KDV’sini indiremezsiniz.
Özelge ayrıca zorunlu eğitimin, bağımsız denetçiler ve 3568 sayılı Kanun’a tabi meslek mensupları için söz konusu olduğunu da özellikle vurgulamaktadır. Yani bu meslek mensupları dahi, zorunlu eğitimde puan getirmeyen toplantı harcamalarını da gider yazamaz.
Bir diş hekimi implant eğitimine katılırsa, endodonti kongresi izlerse, eğitim harcamasını gider yazamayacaktır. Bir hekim, pataloji veya hematoloji kongresine katılırsa, gider yazamayacaktır. Çünki sağlık alanında çalışanlar için zorunlu eğitim söz konusu değildir. Bırakın onlar, gelişmelerden haberdar olmayıp, babadan kalma yöntemlerle doktorluk yapsınlar. Hele bir avukatın, İcra Kanununda yapılan değişiklikleri konu alan bir toplantıda ne işi var? Bir muhasebeci maliyet muhasebesi kursuna nasıl katılabilir? İdari anlayışa göre, serbest meslek erbabı kendisini yenilemek, geliştirmek istiyorsa, bu onun mesleki değil, kişisel zevkini yansıtır. Zevke dayalı harcamalar ise tabii ki gider yazılamaz.
Bu düşünceyi savunanlar, harcaması gider yazılamayan eğitimlerde edinilen bilgilerle kazanılan paraların da vergiye tabi olmaması gerektiğini hiç düşünmezler.
Anladığım kadarı ile mecburi eğitim harcamalarının gider yazılması da, isteksizce kabul edilmiş gibi gözüküyor.
Oysa kanun, irat veya kazanç tespitinde mesleki kitap ve yayın alım giderlerinin dikkate alınmasını sadece serbest meslek kazancı için öngörmüştür. Kanun koyucu bunu yaparken, bu faaliyetin, ilme, mesleki bilgi ve ihtisasa dayalı olarak yürütülebilecek olmasını dikkate almıştır. Serbest meslek erbabı için, mevzuat gerektirsin gerektirmesin, sürekli eğitim doğal zorunluluktur (aslında tacir dâhil, herkes için zorunludur). Kendini sürekli eğiten ve geliştiren, meslek erbabı makbuldür.
Öte yandan alınan eğitimin elektronik ortamda alınması da ayrı bir sorundur. Çünkü idari anlayışa (Rize Defterdarlığı’nın 28855 sayı ve 8.12.2020 günlü Özelgesi) göre online eğitim (hukuk, bağımsız denetim, office programları) giderleri, serbest meslek kazancının tespitinde indirilecek giderler arasında sayılmadığından, gider olarak indirilemez. Tam pandemi ortamına yakışan bir özelge.
Kanunda mecburi eğitim – ihtiyari eğitim, online eğitim – yüzyüze eğitim diye bir ayırım, özelgelerde söylenildiği gibi yoktur. Uydurulmuştur.
Bu harcamaları aslında ücretlilerin dahi, bordro da gider olarak indirilmesini isteme hakkının olması gerekir. Bir hâkim bir hukuk kitabı alsa ve okusa, bir hastane hekimi bir kongreye katılsa, bir ücretli mimar kentleşmeye dair bir dergiye abone olsa, bunun sağlayacağı dışsallık, ülke ekonomisine olacaktır. Vergi mevzuatının bunu görmezden gelmesi değil, aksine teşvik etmesi, özendirmesi gerekir. Herkesin maddi ve manevi varlığını geliştirmesi temel hakkıdır (Anayasa md. 17/1). Bunu engelleyen her türlü yasal veya idari düzenleme bence Anayasaya aykırıdır.
Bir yanda, son zamanların modası, çeşitli gerekçelerle giderleri kısıtlayıp, gerçek mali gücü tespitten uzaklaşıp, hazineye gelir temin etme çabaları, öte yanda mükellefleri “vergiye gönüllü uyum”a davet.
Eğitimin önüne engel çıkaran, teşvik etmek yerine eğitimden hoşlanmayan bir vergi sistemi bu yüzyılda, 4. Sanayi Devrimi döneminden, yapay zekâdan söz edilen bir dönemde, söz konusu olabilir mi?
Bu özelgelerin, vergi adaletini mi, yoksa eğitim giderlerini hiç dikkate alamayan ücretlilerin serbest meslek erbabından kıskançlığa dayalı intikamını mı yansıttığını da düşünmeden edemiyorum. Bumin Doğrusöz
https://www.dunya.com/kose-yazisi/adalet-mi-intikam-mi/621421