Yatırım indirimi stopajının niteliği, diğer bir ifadeyle yatırım indirimi stopajının temettü vergilendirilmesi niteliğinde olup olmadığı hususu yıllardan beri tartışılmaktadır. Bu tartışmanın temelini ise, esasen yatırım indirimi stopajının niteliğine göre uygulanması öngörülen vergi oranında meydana gelecek değişiklik teşkil etmektedir.
Nitekim, yatırım indirimi stopajının temettü vergilendirilmesi niteliğinde olduğu yönünde bir değerlendirme yapıldığı ve yatırım indirimine tabi kazancın yurt dışında mukim ortağa dağıtıldığı halde vergilendirmenin Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarında öngörülen düşük orandan yapılması, temettü vergilendirmesi değil de kurumlar vergisi benzeri nihai bir vergilendirme niteliğinde olduğu yönünde bir değerlendirme yapıldığında ise vergilendirmenin iç mevzuatta öngörülen %19,8 oranında yapılması gerekmektedir.
Bu kapsamda, mükellefler tarafından yapılan vergilendirmenin temettü vergilendirmesi olduğunu ve bu nedenle düşük vergi oranlarının uygulanması gerektiği ileri sürülürken; vergi idaresi kurumlar vergisi benzeri bir vergilendirme olduğu ve dolayısıyla lokal mevzuatta öngörülen %19,8 üzerinden vergilendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Mükellefler ve vergi idaresi arasındaki bu değerlendirme farklılığı, yargıya da intikal ettirilmiş ve yargılamalarda Danıştay 3. ve 4. Dairelerince, müstakar olarak yatırım indirimi stopajının temettü vergilendirmesi niteliğinde olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. 2013 yılından sonra Danıştay 4. Dairesi konuya ilişkin görüşünü mükellefler aleyhine değiştirmiştir.
Bu halde ortaya çıkan içtihat farklılığını gidermek amacıyla, öncelikle İçtihadı Birleştirme başvurusunda bulunulmuş ve akabinde kesinleşen dosyalar için Anayasa Mahkemesi nezdinde bireysel başvuru talebinde bulunulmuştur.
İçtihadı Birleştirme başvurusunun incelemeye alınıp alınmayacağı hususu Danıştay Başkanlığı nezdinde halen incelenmekteyken, Anayasa Mahkemesi nezdinde yapılan bireysel başvuru, 13 Aralık 2017 tarihli ve 30269 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Karar ile hükme bağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi, konuya ilişkin tesis ettiği 26.10.2017 tarih ve 2014/13518 sayılı bireysel başvuru kararı ile özetle;
- Yatırım indirimi istisnasından yararlanan kazançlar üzerinden uygulanan stopajın niteliğine ilişkin farklı içtihatların bulunmasının,
- Kanunun yürürlüğe girmesinin üzerinden uzun süre geçmiş olmasına rağmen ilgili hükmün yorumunda yeknesaklığın sağlanamamasının,
hukuki belirlilik ve öngörülebilirliği ilkelerini zedelediği ve bu nedenle, vergilendirme suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin belirlilik ve öngörülebilirlik kriterlerini taşıyan bir kanuna dayanamadığı yönünde karar vermiştir.
Mezkur karar, yatırım indirimi stopajı açısından arz ettiği önemin yanında, aynı konuda Danıştay Dairelerince birbirinin tersi yönde hüküm tesis edilen götürü gider uygulaması, örtülü sermaye müessesi gibi hususlarda da Danıştay'ı içtihat birliğini sağlamaya yönlendirmekte ve bu yönüyle de mükellefler bakımından büyük önem taşımaktadır.
Dolayısıyla, benzer yöndeki uyuşmazlıklarla karşı karşıya olan mükelleflerin konuyu yakından takip etmesi oldukça faydalı olacaktır. Yusuf Gökhan Penezoğlu / www.kpmgvergi.com