7 Haziran 2019 tarihli makalemde, kurumlardan elde edilen kâr paylarının vergilemesine ilişkin açıklamalar yapmış, kurumların kayıt ve beyan dışı kârının ortaklarca elde edilmiş kâr payı sayılıp sayılmadığına ilişkin olarak konuyu bir Danıştay kararında yer alan açıklamaları esas alarak özetlemiştim.
Makalede bahsedilen karar 2017 tarihli, dava konusu olay ise 2004-2005 yıllarıyla ilgiliydi. Vergilendirme döneminin üzerinden çok zaman geçmiş. Bu arada her ne kadar konu esas olarak Gelir Vergisi Kanunu uygulamasıyla ilgili de olsa o tarihte yürürlükte olan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu yerini 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na bırakmış. Konumuz açısından hukuki durum farklı değil, bahsettiğim karar hala önemini koruyor ama yeni kararlar görünce konuyu yeniden ele alayım ve yeni kararlardan bahsedeyim istedim.
Yeni kararlar
Tespit ettiğim üç yeni karar var. Bunlar;
- Danıştay 3. Dairesi’nin 21.01.2019 tarih ve E:2015/13542 K:2019/70 sayılı kararı: Olayda kurumun 2011 yılı incelenmiş, inceleme sonucunda kurumun bazı maliyet ve giderlerini sahte faturalarla belgelendirerek kayıt ve beyan dışı bıraktığı kazancını stopaja tabi tutmaksızın ortaklara dağıttığı kabul edilerek 2012 Nisan dönemi için tarhiyat yapılmış.
- Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 30.01.2019 tarih ve E:2018/1172 K:2018/1172 sayılı kararı: Olayda kurumun 2005 yılı incelenmiş, inceleme sonucunda kurumun bazı maliyet ve giderlerini sahte faturalarla belgelendirerek ve bir kısım hasılatı için belge düzenlemeyerek kayıt ve beyan dışı bıraktığı kazancını stopaja tabi tutmaksızın ortaklara dağıttığı kabul edilerek 2006 Nisan dönemi için tarhiyat yapılmış.
- Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 27.03.2019 tarih ve E:2018/1048 K:2019/268 sayılı kararı: Olayda kurumun 2010 yılı incelenmiş, inceleme sonucunda kurumun gerçek bir mal teslimine dayanmaksızın düzenlenmiş faturaları kullanarak ve bir kısım hasılatı için belge düzenlemeyerek kayıt ve beyan dışı bıraktığı kazancını stopaja tabi tutmaksızın ortaklara dağıttığı kabul edilerek 2011 Nisan dönemi için tarhiyat yapılmış.
Kararların her üçünde de aynı gerekçelerle, kurumda beyan dışı bırakılan kazanç ortaklar tarafından elde edilmiş sayılarak yapılan gelir vergisi stopajı tarhiyatları onanmış.
İlgilenenler için bu kararlardan 2011 yılı Nisan dönemine ilişkin olan 27 Mart 2019 tarihli Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurul kararını aşağıda özetledim:
Karar özeti ve gerekçesi
Yukarıda da belirttiğim gibi, dava konusu olayda;
- Kurum adına, 2010 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu, gerçek bir mal teslimine dayanmaksızın düzenlenmiş faturaların kayıtlara dahil edilmesi ve bir kısım hasılatın kayıt ve beyan dışı bırakılması yoluyla beyan dışı bırakılan kurum kazancının ortaklara dağıtıldığı kabul edilerek, 2006 yılı Nisan dönemi için re’sen gelir (stopaj) vergisi tarhiyatı yapılmış.
- Vergi Mahkemesi, kurum kazancından hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra geriye kalan şirket ortaklarının kâr payları üzerinden gelir vergisi tevkifatının yapılması gerektiği, davacı adına aynı nedenle salman 2010 yılına ilişkin kurumlar vergisine karşı açılan dava mahkemelerince reddedildiğinden, dava konusu cezalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiş.
- Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 30/10/2017 tarih ve E:2016/9162, K:2017/7299 sayılı kararıyla; gelir vergisi tevkifatı yapılabilmesi için kurum kazancından doğan kârın ortaklara dağıtılmış olması gerektiği, bir kısım hasılatın kayıt ve beyan dışı bırakılması sonucunda elde edilen kârın ortaklara dağıtıldığına ilişkin olarak inceleme elemanı ya da idarece yapılmış bir tespit bulunmadığından, cezalı gelir (stopaj) vergisinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle kararı bozmuş; davalı idare tarafından yapılan kararın düzeltilmesi istemini, 20/06/2018 tarih ve E:2018/2696, K:2018/4562 sayılı kararıyla reddetmiş.
- Konuyu yeniden görüşen Vergi Mahkemesi; daha önceki kararındaki hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak; davacı şirket adına 2010 yılı için re’sen salınan kurumlar vergisi tarhiyatına karşı açılan davada; Mahkemelerince kurumlar vergisi yönünden davanın reddine ilişkin hüküm fıkrasına yöneltilen davacı temyiz isteminin Danıştay Dokuzuncu Dairesinin 30/10/2017 tarih ve E:2016/9188, K:2017/7294 sayılı kararı ile reddedildiği, bu durumda kayıt ve beyan dışı bırakıldığı mahkeme kararıyla ortaya konulan kurum kazancının, sermayeye ilave edildiği ya da herhangi bir şekilde tasarrufa konu edildiği hususlarında herhangi bir iddiada bulunulmadığından, inceleme sonucu bulunan matrah farkından kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmın işletmeden çekilerek ortaklara dağıtıldığının kabul edilmesi gerektiği, ayrıca, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun, 07/02/2018 tarih ve E:2017/648, K:2018/69 sayılı kararının da bu yönde olduğu gerekçesiyle ilk kararda ısrar etmiş.
- Vergi mahkemesinin ısrar kararını temyizen inceleyen Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, Vergi Mahkemesinin ısrar kararını, aynı hukuksal nedenler ve gerekçelerle uygun bulmuş.
Kâr dağıtımına bağlı stopaj hangi durumlarda söz konusu?
Yukarıda özetlediğim kararlar, kayıt dışı hasılatın olduğu veya gerçek bir mal veya hizmet alınmamasına rağmen alınan sahte belgelerin defterlere kaydedildiği durumlarla ilgili. Her iki durumda da kurumlar vergisi matrahının eksik hesaplanması yanında, özünde gelir vergisi stopajına tabi olarak ortağa gitmesi gereken bir tutarın, vergisi ödenmeden doğrudan ortağa gitmesi söz konusu.
Kurumlar vergisi matrahının eksik hesaplandığı her durumda benzer sorun yok. Bu çerçevede örneğin; amortisman tutarının yanlış hesaplanması, istisna kapsamında olmayan bir kazancın istisna tutulması, koşullar sağlanamamasına rağmen karşılık ayrılması, kanuna aykırı bir şekilde yenileme fonu ayrılması, reeskont tutarının yanlış hesaplanması gibi çok sayıda nedenden kaynaklanan kurumlar vergisi matrahının yanlış hesaplanması halinde kâr dağıtımı ve buna bağlı stopaj söz konusu değil. Recep Bıyık