Kamu giderlerini karşılamak için en büyük, vazgeçilmez kaynak vergidir. Vergiler yasa ile konulur ve yasa ile kaldırılır. Verginin doğru hesaplanması, beyanı ve tahsil usulleri yasa ve ikincil mevzuat denilen yasaya dayanan idari düzenlemelerle belirlenir. Usullerin getiriliş amacı verginin zamanında ve tam olarak Hazineye intikal ettirilmesidir.
Vergi mevzuatının gittikçe karmaşık hale gelmesi ve uyulacak usullerin de çokluğu ve karmaşıklığı karşısında mükellefler ve mali müşavirler hataya düşebilmekte, ödenecek vergiden daha fazla usulsüzlük cezaları ile karşılaşmaktadırlar. Son dönemde vergi uygulamalarında (e-fatura, e-defter, e-arşiv, e-irsaliye, e-serbest meslek makbuzu vs.) elektronik ortama geçilmesi nedeniyle, tüm işlem ve muhasebe kayıtları anında vergi dairesinin uhdesinde geçmekte, mükellefce sonradan fark edilen hatalar düzeltilememekte, mükellefler ödenecek vergiden çok, usulsüzlük cezalarına maruz kalmaktadır. Örneğin, e-Fatura mükellefi bir satıcı, e-fatura mükellefi müşterisine, sehven kağıt fatura veya e-Arşiv Fatura düzenlese, Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 353. maddesine göre belli limitler içinde fatura tutarının % 10’u nispetinde her iki tarafa da özel usulsüzlük cezası düzenlenmektedir. Kesilen fatura tutarı 100 bin TL olsa, düzenleyen ve kullanan her bir mükellefe 10 bin TL özel usulsüzlük cezası düzenlenir. 376. maddeden istifade ederek % 50 indirim hakkı olsa bile toplamda 10 bin TL ceza kesilmiş olacaktır. Oysa, bu faturayı düzenleyen taraf, fatura üzerindeki tutarı gelir kaydederken, alan taraf ise gider/maliyet yaparak ödeyeceği vergi matrahından indireceğinden, Hazine’ye intikal edecek gelir veya kurumlar vergisi aslı çok daha düşük olacaktır. Birçok durumda, vergi aslının korunması için getirilen usulün cezası, verginin aslından alınacak tutarı geçmektedir.
Vergi aslı ve cezaları için izaha davet, vergi incelemesi ve raporu, raporun rapor okuma komisyonunda gözden geçirilmesi, dinleme komisyonu, uzlaşma gibi adımlar gerekirken, kimi usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları ise tüm bu adımlar olmaksızın, vergi dairelerince direk düzenlenebilmektedir. Eksik, yanlış ve hazineci yaklaşımla, mükellefin savunması alınmaksızın, varsayım ve yorumlara dayalı usulsüzlük cezaları, mükellef haklarına ve verginin kanunilik ilkesine zarar veriyor. Örneğin, 350 ve 396 sıra nolu VUK tebliğlerinde, BA BS Formu bildirim yükümlülüğü bilanço esasında defter tutan mükelleflere zorunlu olduğu halde, kimi vergi dairelerince bilanço esasında defter tutma yükümlülüğü olmayan dar mükellef ulaştırma kurumlarına bildirim vermemekten dolayı özel usulsüzlük cezaları düzenlenmekte, bazı mükellefler vergi dairesi ile ters düşmemek adına, ödeyelim kapatalım derken, bazıları haklı olarak vergi mahkemelerinin yolunu tutmaktadır. Vergi Daireleri, tebliğin 2. alt bendinde, kurumlar vergisinden muaf olanların ba-bs vermeyecekleri yazdığından yola çıkarak, muaf olmayan tüm kurumlar vergisi mükelleflerinin ba-bs formu vermeleri gerektiği sonucuna ulaşmaktadır. Eğer böyle olsa idi, tebliğde açıkça yazması gerekirdir. Çünkü, tebliğ bildirmek, açıklamak demektir. Yorum ve varsayım ile ceza kesilemez. Kurumlar vergisi mükellefleri vergiden muaf olsalar bile bilanço esasında defter tutmak zorunda olduklarından, kendilerine ba-bs form istisnası tanınmış. Buradan hareketle, bilanço esasında defter tutmasa bile tüm kurumlar vergisi mükelleflerinin form verme zorunluluğu vardır şeklinde bir varsayımla özel usulsüzlük cezaları kesmek mükellef haklarının ihlalidir.
Maliye başta olmak üzere, bürokrasimizin temelleri Acemlerden, Selçuklulara geçen, oradan Osmanlı ve Cumhuriyet’e kadar binlerce yıllık geçmişe ve geleneğe sahiptir. Kurallar, usuller kesin ve katidir. Hatta usul, esasın önündedir. Haklı olsanız bile usulüne göre istemezseniz, reddedilme nedenidir. Böyle olunca, vergi muamelelerindeki usule uyma zorunluluğu, verginin aslını toplama işini ikinci plana itilmiş gibi göstermektedir. Birçok dürüst mükellef vergisini tam ödemek için elinden geleni yaptığı halde, en küçük ve masum bir hatadan dolayı bile uykuları kaçıracak derecede özel usulsüzlük cezaları ile karşılaşmakta, mükellefleri ve mali müşavirleri küstürmekte, mükellef ile vergi dairesi arasındaki karşılıklı güven ortamına zarar vermekte, nihayetinde Mali İdare’nin vergiye uyum kültürünün yerleşmesi çalışmalarını baltalamakta, esastan toplanması gereken vergilerin altını oymaktadır. Yükümlülükleri konusunda hassas olan mükelleflerin ve mali müşavirlerin usul kaygıları, çalışma hayatını ve hatta onu etkileyen özel hayatlarını çekilmez hale getirmiştir. Yetkili ve ilgililerden, toplumsal ve ekonomik bir sorun haline gelen vergide usul karmaşasına ve cezalarına bir çözüm getirilmesini bekliyoruz. Hasan ALEVLİ - Yeminli Mali Müşavir/Bağımsız Denetçi
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-asildan-mi-usulden-mi-alinir/602501