Vergi mükellefleri vergisel yükümlülüklerini yerine getirmediğinde kendilerini birçok cezai müeyyide bekler. Örneğin, eksik tahakkuk ettirilen vergiler için gecikme faizi hesaplanır, ayrıca vergi ziyaı cezası kesilir. Vadesinde ödenmeyen vergiler için de gecikme zammı hesaplanır. Vergi kanunlarındaki usuli hükümlere uyulmaması halinde de usulsüzlük cezası veya özel usulsüzlük cezası kesilir. Görüldüğü üzere, Devlet alacağını garanti altına almak, enflasyona ezdirmemek için her türlü yasal önlemi almıştır. Örneğin gecikme zammı ve gecikme faizinin oranı 30.12.2019 tarihinden itibaren aylık % 1,6 (yıllık % 19,2)’dir. TÜİK verilerine göre Ekim 2020 dönemi için bir önceki yılın aynı ayına göre TÜFE artış oranı %11,89, Aralık-2019 dönemine göre artış oranı ise % 10,64’dür. Bu veriler ışığında, gecikme faizi ve gecikme zammı oranının Devlet gelirlerinin enflasyona karşı koruma amacını aşarak bir cezalandırma aracına dönüştüğünü söyleyebiliriz. Enflasyonu aşan oranların ceza olarak değerlendirilmesinin hukuki sonuçları olacaktır, ancak yazımızın konusu bunu irdelemek değildir.
Peki, Devletin mükelleflerden haksız yere fazladan tahsil ettiği vergileri iade etmesinin gerektiği durumlarda faiz ödemesi gerekir mi? Kanun koyucu, bu durumu Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 112/4. maddesinde düzenlemiştir. Söz konusu maddede “Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edilir.” hükmü yer almaktadır. Ayrıca VUK’un Geçici 29. maddesinde ise “Bu Kanunun 112 nci maddesinin (4) numaralı fıkrası, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Görüldüğü üzere, VUK’ta açıkça düzenlendiği üzere, Devletin haksız yere tahsil ettiği vergilerin iadesinin gerekmesi halinde, söz konusu vergilerin Hazinenin kasasına girdiği tarihten itibaren hesaplanacak faizle birlikte mükellefe geri ödenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, kanun koyucu faiz hesaplamasını tecil faizi oranının dikkate alınarak yapılmasını düzenleyerek Devlete bir anlamda kıyak çekmiştir. Zira, halihazırdaki tecil faiz oranı 30.12.2019 tarihinden beri yıllık %15’dir. Bu durumda, alacağına %19 faiz uygulayan Devletin borçlarına %15 faiz uygulanması istenmektedir. Bu durumun adaletsiz olduğu ortada olup Anayasa’ya uygunluğu ayrıca tartışma konusudur. Bu arada, tecil faizi mükelleflerin vergi borçlarını ertelemesi halinde uygulanan bir faiz olup oranı her zaman gecikme faizi/zammı oranından düşük olmuştur.
VUK md. 112/4’ün ilk halinde, faizin hesaplanmasının başlangıç tarihi tahsil tarihi değildi ve faizin “iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişini mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre” için hesaplanması öngörülmüştü. Anayasa Mahkemesi (AYM) 10/2/2011 tarihli ve 2008/58 E., 2011/37 K. sayılı kararı ile arada geçen 3 aylık süre için faiz hesaplanmamasının mükelleflerin mülkiyet hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle bu ifadeyi iptal etmişti. AYM, Gümrük Kanunu’nun 216. maddesinde yer alan benzer bir düzenlemeyi de iptal etmiştir. AYM’nin haksız yere tahsil edilen vergi, ceza gibi alacakların iade edilirken faiz hesaplanmamasının Anayasa’da güvence altına alınan mülkiyet hakkını ihlal ettiğine dair çok sayıda kararı bulunmaktadır.
Yukarıdaki kanun hükmü, AYM içtihatları ve hatta vergi yargısı kararlarına rağmen İdarenin gerçekleştirdiği iadelerde genellikle mükelleflere faiz ödemediği, ihtilaflı durumlarda da mükelleflerin faiz taleplerine karşı çıktığı görülmektedir.
Vergi yargısı ise haksız tahsil edilip iadesi gereken vergilerin tahsil edildikleri tarihten itibaren faiz hesaplanarak mükelleflere geri verilmesinin gerektiği yönünde kararlar vermektedir. Ancak, uygulanacak faiz oranı konusunda Danıştay’ın farklı kararları bulunmaktadır. Kararların önemli bir kısmı, fazla ödenen tutarın 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin Kanunda öngörülen faiziyle iadesi gerektiği yönünde olmakla birlikte, iadenin VUK md. 112/4’teki faiz oranı (tecil faizi) dikkate alınarak yapılması gerektiği yönünde de kararlar bulunmaktadır.
3095 sayılı Kanun, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre hesaplanması gereken kanuni faiz ile temerrüt faizi oranlarını; diğer bir ifadeyle özel borç ilişkilerinde uygulanması gereken faiz oranlarını düzenlemektedir. Söz konusu kanun uyarınca, kanuni faiz ve temerrüt faiz oranı sözleşmede belirlenmemişse 2020 yılı için % 9, ticari işlerdeki temerrüt faizi oranı ise % 13,25’tir. Bu durumda, mükelleflere iade edilen vergiler için 3095 sayılı Kanundaki faiz oranının uygulanması halinde daha da düşük bir faiz oranı uygulanması öngörülmektedir. Bu durum ise mükelleflerin daha da aleyhine sonuçlar yaratmaktadır.
Bir an için mükelleften fazladan tahsil edilen paraların iadesinin gerekmesi halinde özel borç ilişkisi doğduğu akla gelebilir. Yani, iade hakkının oluşmasıyla birlikte bir “özel/ticari” alacak doğduğu iddia edilebilir. Ancak, ben bu yoruma katılmıyorum. Herşeyden önce iadesi gereken tutar (vergi, ceza) kamu hukukundan doğduğundan, iade de kamu hukukuna göre yapılmalıdır. Nitekim, iade konusundaki davalar adli yargıda değil, vergi mahkemesinde (veya idare mahkemesinde) açılmaktadır. Ayrıca iadede uygulanacak faize ilişkin olarak VUK’ta özel bir düzenleme de bulunmaktadır. Bu nedenle, iade sırasında VUK’taki bu düzenlemenin öncelikli olarak uygulanması gerekir.
Yukarıdaki açıklamalarım sonrasında, Danıştay’ın çok yakın bir tarihte verdiği kararı paylaşmak istiyorum. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 23.09.2020 tarihinde verdiği 2019/518 E., 2020/952 K. sayılı kararında, iadesi gereken vergilerde uygulanacak faiz oranı konusunda emsal bir karar vererek VUK md. 112/4’deki hükümlerin dikkate alınması ve tecil faizi uygulanarak iadenin yapılması gerektiğine hükmetmiştir. Söz konusu kararı oldukça isabetli buluyor ve İdarenin bundan sonraki uygulamayı söz konusu karar doğrultusunda yönlendirerek gereksiz ihtilaflar yaratmamasını ümit ediyorum.
Sözün özü: Devlet alacağına şahin, borcuna kargadır.
Bu vesileyle, tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü şimdiden kutluyorum.
Eserinin üzerinde imzası olmayan yegane sanatkâr öğretmendir. (Atatürk)
Numan Emre Ergin
https://www.dunya.com/kose-yazisi/devlet-mukellefe-faiz-oder-mi/601056