Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesine göre tahsili mümkün olmayan bir alacağın şüpheli alacak karşılığına konu edilerek vergi matrahının dışında bırakılabilmesi için; alacağın ticari veya zirai faaliyetle ilgili olması, dava veya icra safhasında bulunması, borçlunun iflas etmiş olduğu hallerde alacağın iflas masasına yazdırılmış olması gerekmektedir. Dava veya icra takibine değemeyecek kadar önemsiz alacaklarda ise yapılan protestoya rağmen veya yazılı şekilde birden fazla istenilmiş olmasına rağmen ödenmemiş olması gerekmektedir.
Dava veya icra safhasında olma koşulu içerisinde bazı sorunları da barındırmaktadır. Bu koşul, ülke içinden olan alacaklar için Türk mahkemelerinde dava açılmış veya icra takibine başlanılmış olma halini ifade etmektedir. Yabancı ülkelerdeki kişiler için ise Türk mahkemelerinde dava açmanın yeterli olup olmayacağını, geçtiğimiz yazılarda incelemiştim. Bu gün de yine bu koşula ilişkin olarak, hangi mahkemede dava açılmış olması gerekir sorusu üzerinde duracağım.
Ancak öncelikle belirtilmesi gereken konu, mahkemeye dava veya icra merciine takip dilekçesinin verilmiş olması, alacağın dava veya icra safhasında olduğunu göstermez. Bir başka deyişle şekli veya göstermelik bir başvuru alacağın şüpheli sayılması için yeterli değildir. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması ve gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların ciddiyetle takip edilmesi de gerekmektedir.
Vergi Usul Kanunu’nun anılan maddesinde geçen “dava veya icra safhası” ibaresi bizatihi “alacağın tahsili ve takibine” yönelik yasal sürece ilişkindir. Ancak, borçlunun hareketinin aynı zamanda suç teşkil etmesi, örneğin dolandırıcılık veya emniyeti suiistimal yahut güveni kötüye kullanma yahut karşılıksız çek suçu gibi bir suçu oluşturması halinde cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması veya borçlu aleyhine ceza davası açılmış olması, alacağın tahsili ve takibine yönelik bir davanın varlığını göstermez. Burada alacağın ödenmesini temine yönelik bir davanın söz konusu olması gerekir. Suç duyurusu veya ceza davası, “alacağın tahsili ve takibine” değil «borçlunun/suçlunun takip ve cezalandırılmasına” yönelik bir süreçtir.
Bu nedenle tahsili mümkün olmayan alacaklar için sadece cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması veya ceza mahkemelerinde dava açılması ile şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır. Nitekim İstanbul Vergi Dairesi’nin 11395140-105[VUK- 1-22925]-E.356140 sayı ve 8.5.2020 günlü Özelgesi ile ortaya konulan idari anlayışta bu yöndedir. Bumin Doğrusöz
https://www.dunya.com/kose-yazisi/supheli-alacak-karsiligi-ve-ceza-yargisi/484135