Danıştay 7. Daire |
Tarih : 27.11.2018 |
Esas No : 2016/2841 |
Karar No : 2018/5203 6183 s. AATUHK Md. 3, 9, 13 |
LİMİTED ŞİRKET KANUNİ TEMSİLCİSİ ADINA İHTİYATİ HACİZ İŞLEMİ TESİSİ |
Limited şirketin kanuni temsilcisi adına ihtiyati haciz işlemi tesis edilebileceği hk.
İstemin Özeti: ... Trans Petrol Ürünleri Nakliyat Mermer Madencilik İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 2012 yılının muhtelif dönemlerine ait vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergileri nedeniyle, yapılan ilk hesaplamalara göre tespit edilen miktar üzerinden 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. ve 3. fıkraları uyarınca, kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına alınan ihtiyati haciz kararını; şirket hakkında kesinleşmiş ve vadesinde ödenmeyen bir borç bulunmadığı, Kanunda, esas amme borçlusu olmayan kanuni temsilci adına teminat isteme, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk gibi amme alacağının korunmasına ilişkin işlemlerin uygulanabileceğine dair bir açıklama bulunmadığından, davacının yönetim kurulu başkanı olduğu şirketin borçlarından dolayı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptal eden Vergi Mahkemesinin kararının; amme alacağının güvence altına alınması için tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Karar: Temyiz başvurusu; ... Trans Petrol Ürünleri Nakliyat Mermer Madencilik İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 2012 yılının muhtelif dönemlerine ait vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergileri nedeniyle, yapılan ilk hesaplamalara göre tespit edilen miktar üzerinden 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 1. ve 3. fıkraları uyarınca, kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına alınan ihtiyati haciz kararını iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 10. maddesinde; tüzelkişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 3. maddesinde, amme borçlusu teriminin; amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısların yanında bunların kanuni temsilcilerini de ifade ettiği belirtilmiş; 9. maddesinin birinci fıkrasında, 213 sayılı VUK’un 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği; 13. maddede ihtiyati haczin, maddede sayılan hallerden herhangi birinin mevcudiyeti halinde hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla derhal uygulanacağı öngörülmüştür.
Bu hükümlere göre, şirketin borcu nedeniyle sorumluluğu olan ve bu Kanun hükümleri gereğince takibi mümkün bulunan kanuni temsilcilerin amme alacaklısı idareye karşı amme borçlusu sıfatını haiz olduğu açıktır.
Öte yandan, sözü edilen düzenlemeler uyarınca, teminat istenilmesi ve ihtiyati haciz kararı alınabilmesi için Vergi Usul Kanunu’nun 344 ve 359. maddelerinde sayılan hususlara ilişkin bir kamu alacağının salınması yolunda gereken işlemlere başlanılması yeterli görülerek, süreyle sınırlı olmaksızın ihtiyati haczin uygulanacağı kurala bağlandığından ve şirket borçlarından sorumlu tutulabilecek olan kanuni temsilciler; aynı zamanda şirket borçlarından ihtiyati haciz aşamasında da sorumlu tutulabileceklerinden, kamu alacağının borçlusu limited şirketin kanuni temsilcisi olduğunda ihtilaf bulunmayan davacı hakkında ihtiyati haciz kararı alınmasında açıklanan hukuki duruma aykırılık bulunmamaktadır.
Bu bakımdan, Mahkemece, ihtiyati haciz koşullarının varlığı yönünden yapılacak incelemenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kamu alacağının gerçek borçlusu şirket tüzel kişiliği hakkında uygulanabilecek olan ihtiyati haciz hükümlerinin bu aşamada kanuni temsilciler için uygulanamayacağı gerekçesiyle davaya konu ihtiyati haciz işleminin iptal edilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu nedenle; temyiz isteminin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına, kararın tebliğ tarihini izleyen on beş (15) gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, oyçokluğu ile karar verildi(*).
(*) KARŞI OY: Temyiz başvurusu; ... Trans Petrol Ürünleri Nakliyat Mermer Madencilik İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 2012 yılının muhtelif dönemlerine ait vergi ziyaı cezalı özel tüketim vergileri nedeniyle, yapılan ilk hesaplamalara göre tespit edilen miktar üzerinden 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 13. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, şirket ortağı ve kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına alınan ihtiyati haciz kararını iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
Yargılama Hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin, yargılama sürecinin sonunda ulaştığı "sonuç"tur. Yargı yerinin bu sonuca ulaşırken bir gerekçeye dayanması, hem Anayasamızda, hem de yargılama hukukumuzda yer alan ilkelerdendir. Gerekçe, hakimin, önüne gelen uyuşmazlıkla ilgili olarak saptadığı maddi olgular ile verdiği hüküm arasındaki hukuki değerlendirmedir. Başka bir deyişle gerekçe, maddi olgular ile hüküm fıkrası arasındaki köprüdür. Gerekçe, aynı zamanda kararın hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesine de olanak tanır. Yargı kararlarının mutlaka gerekçeli olması gerektiği yolundaki ilkenin amacı da budur. Bunun yanında; kararda, hakimi uyuşmazlığın çözümünde tek başına yargıya götürmeye yeterli bir gerekçe gösterilmiş iken, farklı ikinci bir gerekçeye daha dayanılması, hele bu gerekçenin, ilkinden farklı bir sonuca götürüyor olması, yargı yerinin ilk gerekçeye ve bunun sonucu olan yargıya güvensizliğini gösterdiği gibi, tarafların aralarındaki uyuşmazlığın adilane bir çözüme kavuşturulduğu konusundaki inançlarını da zedeler.
Bu itibarla, mahkeme kararında yer alan, şirket hakkında kesinleşmiş ve vadesinde ödenmeyen bir borç bulunmadığı yolundaki ilk gerekçe yeterli iken, esas amme borçlusu olmayan kanuni temsilci adına teminat isteme, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk gibi amme alacağının korunmasına ilişkin işlemlerin uygulanabileceğine dair bir hüküm bulunmadığı yolunda ikinci bir gerekçeye yer verilerek hüküm tesis edilmesinde, Yargılama Hukuku kurallarına uyarlık görülmemiştir.
Mahkeme kararının açıklanan gerekçe ile bozulması gerektiği oyu ile kararın bu kısmına katılmıyoruz.