Bilindiği üzere, Gelir Vergisi Kanununun 121 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 44 üncü maddelerinde; beyannamede gösterilen gelire dahil kazanç ve iratlardan Gelir/Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kesilmiş bulunan vergilerin, beyanname üzerinden hesaplanan gelir/kurumlar vergisine mahsup edileceği, mahsubu yapılan miktarın gelir/kurumlar vergisinden fazla olması halinde aradaki farkın vergi dairesince mükellefe bildirileceği ve mükellefin tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde müracaatı üzerine kendisine red ve iade olunacağı hüküm altına alınmıştır.
Burada mükellefe tebliğ tarihinden itibaren bir yıllık müracaat süresi hak düşürücü süre olup, zamanaşımı süresi değildir. Vergi idaresince mükelelfe böyle bir bildirim yapılmadığı takdirde, mükelleflerin her zaman gelire dahil kazanç ve iratlardan kesilen ve hesaplanan gelir veya kurumlar vergisini aşan tutarı vergi dairelerinden talep haklarının olduğunu söylemek vergi hukuku açısından doğrudur.
Burada sorun vergi Kanunlarında devletin mükelleften olan alacağı ile ilgili zamanaşımın süreleri öngörülmüşken, mükellefin devletten olan alacağı ile ilgili zamanaşımı öngörülmemesi karşılaşılan bir durumda çözümün nasıl sağlanacağı ile ilgilidir. Kişisel görüşüm mükellefin devletten olan alacağının her zaman talep edebileceği ile ilgilidir. Zira Kanun vergi idaresine bildirim zorunluluğu yüklemişken bu zorunluluğun yerine getirilmeyerek olası bir sorunda beş yıllık düzeltme zamanaşımına sığınmanın hukuken yerinde olmadığı kanaatindeyim. Ancak yargıya taşıdığımız bir olay şu şekilde sonuçlanmıştır;
“Davacı şirket tarafından 2001 vergilendirme dönemine ait kurumlar vergisi ve fon payı alacağına ilişkin iade istemiyle 24.01.2014 tarihinde vergi idaresine başvurulduğu dikkate alındığında, zamanaşımı suresi içerisinde düzeltme istenilmediği görüldüğünden, şikayet başvurusunun zımmen reddine dair işlemde mevzuata aykırılık bulunmamaktadır.” (Ankara 3. Vergi Mahkemesinin 30.03.2015 Tarih ve 2014/1567 Esas, 2015/783 sayılı Kararı)
Anılan karar Danıştay 4. Dairesinin 17.05.2018 tarih ve 2015/5421 Esas, 2018/4738 sayılı kararı ile onanmış ve Danıştay 4. Dairesinin 25.12.2018 tarih ve 2018/6189 Esas, 2018/15132 sayılı kararı ile mükellefin Karar Düzeltme talebi reddedilmiştir. Soner Ülgen
http://www.northwestymm.com/duyurular/haber_oku.php?haber_id=19