Sermaye şirketlerinin nakit sermaye artırımlarında faiz indirimi olanağı sağlayan düzenlemeyle ilgili çok sayıda makale yazdım. Makalelerin konusu genel olarak cevabı bulunmayan veya cevabı net olmayan konulara ilişkin. Bu konulardan bir kısmı, örneğin sermaye taahhüdünün ortağın öz kaynağından karşılanması koşulu, çoğu zaman teşvikin uygulanmasını olanaksız hale getiriyor ve yasal düzenleme yapılmadan çözülmesi de olanaklı değil.

Tartışmalı konularda Gelir İdaresi özelgeleri ve yargı kararları çıkmaya başladı. Kurumlar vergisi beyan döneminde olduğumuz bu günlerde, tartışmalı konuları bir kere daha gözden geçirmek istedim.

1- Sermaye artışı yapan kurumun bir başka kuruma devri halinde teşvik son bulur mu?

Tartışmalı bu konuda Gelir İdaresi tarafından verilen bir özelge konuyu netleştirdi.

Gelir İdaresi tarafından verilen 2 Ağustos 2019 tarih ve 66713 sayılı özelgede, devralınan şirketin devir öncesi yaptığı sermaye artışı nedeniyle başlayan teşvikin, devir sonrasında devralan şirkette devam edeceği açıklanmış.

Özelgeyle, nakit sermaye artışında faiz indirimine ilişkin hem önemli bir belirsizlik giderilmiş hem de teşvikin daha etkin olmasına önemli bir katkı yapılmış oldu.

2- Borcun sermayeye eklenmesi halinde faiz indiriminden yararlanılabilir mi?

Borcun sermayeye eklenmesinin teşvik kapsamında olup olmadığı açık değil.

Gelir İdaresi tarafından verilen 12 Ocak 2018 tarih ve 2836 sayılı özelgede İdare görüşünü net olarak açıklamış. İdare işlemi bilanço içi kalemlerin birbiri içinde mahsubu olarak görmüş ve ortaklar cari hesabında izlenen tutarlar kullanılarak yapılan sermaye artırımı nedeniyle faiz indirimi uygulamasından yararlanılamayacağı açıklaması yapmış.

Ortaklara borcun sermayeye eklenmesinden kaynaklanan sermaye artışlarında faiz indirimini engelleyen açık bir yasal düzenleme yok.

Kişisel düşüncem, ortaklara borcun sermayeye eklenmesinden kaynaklanan sermaye artışı nakit sermaye artışı niteliğinde ve faiz indiriminden yararlanmaya yasal bir engel de yok.

Dolayısıyla konuyla ilgili Gelir İdaresinin görüşünün netleştiği ancak konunun netleşmediği söylenebilir.

3- Gelen paranın teşvikli yatırımların finansmanında kullanıldığı nasıl ispat edilecek?

Sermaye artırımından gelen nakdin teşvik belgeli yatırımlarda kullanılması durumunda, faiz indiriminde genel orana 25 puan ilave ediliyor. Bu durumda indirim oranı %75 oluyor.

Bu düzenleme, sermaye artırımından gelen nakdin teşvik belgeli yatırımlarda kullanıldığının tespitini gerektiriyor. Bu tespitin nasıl yapılabileceği açık değil.

Sermaye artırımı bir defalık bir işlem. Buna karşılık yatırım harcamaları uzun bir süreye yayılıyor. Dolayısıyla şirket hesaplarına bir kerede gelen bir nakdin yatırımlarda kullanılan kısmını tespit etmek çoğu zaman mümkün değil. Bu takibi yapmak mümkün olmadığı gibi anlamlı da değil.

Belirsizliği en aza indirmek için sermaye artışından gelen nakitle yatırım harcamasını olabildiğince ilişkilendirmekte yarar var. Özellikle yatırım süresinin uzadığı durumlarda sermaye artışının bir defada yapılması yerine birden fazla yapılması veya ortakların ödemelerinin zamana yayılması düşünülebilir.

4- Kâr dağıtımı sonrasında yapılan sermaye artırımında teşvik uygulanabilir mi?

İç kaynakların, örneğin geçmiş yıl kârlarının sermayeye eklenmesi teşvik kapsamında değil. Kanun şirkete nakit girmesini teşvik ediyor ama nakit çıkmamasını teşvik etmiyor. Bu aslında kendi içinde çelişkili. Nakdin işletmede kalması ve üretim ve yatırıma gitmesi, yeni nakit girişi kadar değerli.

İç kaynakların sermayeye eklenmesi teşvik kapsamında değil. Peki kâr dağıtılır sonra nakit sermaye artışı yapılırsa veya nakit sermaye artışı yapılır sonra kâr dağıtılırsa teşvikten yararlanılabilir mi? Tartışmaya açık, konu netleşmiş değil.

2017 yılında verilen bir özelgede birinci soruya cevap verilmiş. Şirket kârının önce ortaklara dağıtılıp daha sonra tekrar şirkete sermaye olarak konulması işlemi dolayısıyla ve dağıtılan bu kâr payı tutarıyla sınırlı olmak üzere indirim uygulamasından yararlanılması mümkün değildir denmiş. Sorulsa, muhtemelen ikinci soruya da (önce sermaye artışı, sonra kâr dağıtımı) aynı yanıt verilir.

O zaman şu soruya yanıt aramak gerekir: Nakit sermaye artışı yapan şirketler, faiz indiriminden yararlanmaya devam etmek için, hiç mi kâr dağıtmayacaklar? Veya tersi; kâr dağıtan şirketler daha sonra nakit sermaye artışı yaparlarsa, dağıtılan kâr tutarıyla sınırlı olarak hiçbir zaman indirimden yararlanamayacaklar mı?

Şu söylenebilir; kâr dağıtımı ve sermaye artışı zincirleme olarak arka arkaya yapılırsa, teşvikten yararlanılmaz, özelgede söylenen de budur. Ancak bu durumda da başka sorulara yanıt bulmak gerekir. Arada belli bir süre mi geçmeli? Böyle ise süre ne? Süre yok, her bir şirket özelinde bakmak gerekir denirse, neye bakacağız? İşte bu sorular sorulmaya başlanırsa, teşvik uygulanamaz hale geliyor demektir.

Verilen bir özelgeye rağmen konu netleşmiş değil. Kişisel düşüncem her iki soruda da teşvik son bulmaz. Sermaye artışından gelen nakdin kullanımıyla ilgili yasal bir sınırlama yok. Yatırımlarda kullanılabilir, borç ödemede kullanılabilir, mal ve hizmet tedarikinde kullanılabilir, kâr dağıtımında kullanılabilir. Kâr dağıtımı sonrasında sermaye artışı yapılması durumunda da teşvik açısından bir özellik yok. Ancak bu cevaplar benim kişisel cevaplarım, özelgeyle de çeliştiği söylenebilir. Dikkatli olmakta, belki ihtirazi kayıtla beyanname verilip yargı kararına göre işlem yapmak çözüm olabilir.

5- Ortağın sermaye taahhüdünü nasıl yerine getirdiği nasıl tespit edilir?

Yasal düzenlemeye göre, ortaklar tarafından kredi kullanılmak veya borç alınmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artırımları, indirim hesaplamasında dikkate alınmıyor. Mükerrer faiz indirimi olmasın diye bu düzenleme yapılmış anlaşılan.

Düşünce güzel ama en azından iki soruya anlamlı cevap bulmak gerek. Birincisi, sermaye artıran şirket ortağının parayı nereden bulduğunu nasıl bilecek? Şirket bir de halka açıksa, bu durumu tespit etmek mümkün mü? İkincisi, ortak yurt dışında yerleşikse, bu kurala gerek var mı? Mükerrer indirim yok. Teşvik de mantıklı. Yurt dışında yerleşik bir şirketin borç alıp Türkiye’deki şirkete sermaye koymasını teşvik kapsamı dışında tutmaya gerek yok.

Önemli bir konu ve cevabı net değil. Şirket bazında değerlendirilmesinde yarar var.

6- Sermaye artışından gelen nakitle ortağa/ilişkili kişiye olan borç ödenirse, teşvik sonlanır mı?

Konu tartışmaya açık. Gelir İdaresi ortağa borcun sermayeye eklenmesini teşvik kapsamında görmediğine göre, özünde aynı işlem gibi görüp bu soruya da olumsuz cevap verebilir.

Tespit edebildiğim bir vergi mahkemesi kararında, sermaye artırımından gelen nakdin ortak olmayan ancak ilişkili olan şirkete olan borcun ödenmesinde kullanılmasında, teşvikten yararlanılabileceğine karar verilmiş. Beyanname ihtirazi kayıtla verilmiş, vergi dairesinin teşviki kabul etmemesi üzerine konu yargıya taşınmış, vergi mahkemesi de bu kararı vermiş. Temyiz sonucunu ve yeni kararları beklemek gerekiyor, konunun biraz da olsa netleştiğini söylemek için.

7- Değerlendirme

İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullarda nakit sermaye artırımı yoluyla şirketlerin mali bünyelerinin güçlendirilmesi önemli. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir düzenlemeyle şirketlerin kâr dağıtımına geçici bir süre için önemli bir sınırlama getirildi, bu amaç çerçevesinde. Bence böyle geçici ve tartışmalı, sonuçları itibariyle çok da amaca hizmet etmeyen bu tür sınırlamalar/yasaklamalar yerine, nakit sermaye artırımında uygulanacak teşvikin yeni baştan, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir yapıya nasıl kavuşturulması düşünülse daha yararlı olur diye düşünüyorum. Bu yapılmayacaksa da belirsizlikler nasıl giderilir, teşvik nasıl etkin uygulanabilir hale getirilir diye bakmanın tam zamanı.Recep Bıyık

https://www.dunya.com/kose-yazisi/nakit-sermaye-artisinda-faiz-indiriminde-netlesennetlesmeyen-konular/469619

Leave a comment

Make sure you enter all the required information, indicated by an asterisk (*). HTML code is not allowed.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Kar Dağıtımı Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan “Enflasyon Düzeltmesi Uygulayan Şirketlerde Esas Alınacak…
  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
Top