Adat faizi, yeni bir konu değil. 1990’lı yıllarda başladı ve halen de bu uygulamaya devam ediliyor, ancak o günden bugüne tartışması ve ihtilafı hiç bitmedi.
Şirketler hakkında yapılan vergi incelemelerinde ilk bakılan hususlardan birisi. Ayrıca, Maliye’nin Risk Analiz Merkezi’nde tanımlanan önemli risk kalemlerinden. Yani, herkes için çok önemli bir konu.
Bu faiz, şirketlerin birbirlerine ya da ortaklarına borç para vermeleri halinde gündeme geliyor. Şirket ortağı şirketten borç para aldığında veya şirket bir diğer grup şirketine veya ilişkili başka bir şirkete borç para verdiğinde, şirketin ortağına veya şirketin borç verdiği ilişkili şirkete finans hizmeti verdiği kabul ediliyor ve borç verilen para için faiz hesaplanıyor. Tabi hesaplanan faiz için ortağa veya ilişkili şirkete fatura düzenleniyor ve genel oranda % 18 KDV hesaplanıyor.
Ekonomimize Yönelik Darbe Girişimleri Şirketlere Ciddi Zarar Verdi!
Ülke ekonomimize 2015 yılından itibaren başlayan iç ve dış saldırılar, alınan önlemler sayesinde 2019 yılının dördüncü çeyreğinde büyük ölçüde önlendi. Bu olumsuz süreç hemen herkesi etkiledi, en çok da şirketleri. Şirketler borçlarını ödeyemez hale geldi, bunun yanında borçları ciddi anlamda arttı. Alınan önlemler sayesinde şirketlerin banka borçları yeniden yapılandırıldı, Devlete olan vergi ve SGK borçlarının ödenmesinde gerekli kolaylıklar gösterildi, gösterilmeye de devam ediliyor.
Yine bu dönemde şirket ortakları ortağı oldukları şirketlere, grup şirketleri ise kendi içlerinde ana şirketlerine ciddi anlamda borçlandı. Çoğu şirkette bu borçlar ödenemez boyuta geldi. Aslında bu borçlanmalar fiktif, gerçek anlamda bir borçlanma da değil, mevzuata göre öyle olduğu varsayılıyor. Ortağın ortağı olduğu şirkete, grup şirketlerinin ise birbirine olan borçlarının gerçek bir borç olup olmadığı bugün olduğu gibi her zaman tartışıldı ve tartışılmaya da devam ediyor.
Şirketlerin Adat Faizi Gerektiren Alacak/Borçları Arttı!
Şirketlerin ortaklarına ve ilişkili şirketlere verdikleri borç paralar günden güne artıyor. Özellikle şirket ortaklarının borçları, geri ödeme yapmamalarının da bir sonucu olarak adat faizi ve KDV’si nedeniyle katlanarak büyüyor, ödenemez hale geliyor. Bu durumda olan şirketler, “bir af yasası çıksa da, % 3 ödeyerek cari hesapları temizlesek” diye bekliyor.
Peki, bu fiktif borçlanmalar için neden mi faiz hesaplanıyor? İşte cevabı:
Maliye, Ortaklara ve İlişkili Şirketlere Verilen Borç Paralar İçin Faiz ve KDV Hesaplanmasını İstiyor!
Şirketlerin ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunması durumunda, kazancın tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılıyor; alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendiriliyor (KVK Mad 13).
Maliye, şirketlerin ortaklarına veya ilişkili şirketlere borç para verme işlemlerini bir finans hizmeti olarak değerlendiriyor ve borç verilen paralar için faiz hesaplanarak fatura edilmesini ve KDV hesaplanmasını istiyor. Bu şekilde verilen borç paraların 131 - 231 Ortaklardan Alacaklar, hesaplanan faiz tutarlarının ise 642- Faiz Gelirleri hesabında izlenmesini zorunlu tutuyor. Ancak, bu tür alacaklar için faizin ne zaman hesaplanacağı konusunda Kanunda veya ikincil mevzuatta bir açıklık veya düzenleme bulunmuyor. Bu tür alacaklar için adat faizinin geçici vergi dönemleri veya yıl sonu itibariyle hesaplanması gerektiği konusunda kamuoyunda bir konsensüs var.
Maliye’nin bu görüşü ve uygulaması, uzun yıllardan bu yana aynı ve halen yürürlükte.
Peki, Bu Sorun Nasıl Çözülecek?
Şirketler uygulamada ortaklarına ücret, borç para verme ve kar dağıtımı olmak üzere 3 şekilde ödeme yapabiliyor. Hepsi de farklı prosedürlere tabi. Hepsinin de şirketlere ciddi vergi maliyeti var. Hem şirketler hem de şirket ortakları haklı olarak buna tepki gösteriyorlar. Özellikle şirket ortakları, kendilerine ait olan paralar için bu kadar yüksek oranda vergi yüküne katlanmaya itiraz ediyorlar. Bizler işin uzmanı olarak kendilerine bu durumu yasal mevzuatı gerekçe göstererek anlatsak da, bu açıklamalarımız çoğunlukla kifayetsiz kalıyor.
Şirketlerin bu kapsamdaki alacakları ciddi boyutlara ulaştı, artmaya da devam ediyor. Çünkü, bu türden borçlar ödenmiyor, ödenemiyor. Bu da söz konusu borçların faiz ve KDV nedeniyle giderek artmasına neden oluyor. Hatta bu nedenle şirketlerin bilançoları ve rasyoları bozuluyor. Çoğu şirket sırf bu nedenle teknik iflas durumu ile karşı karşıya.
Bize göre, bu sorunun kökten çözümü için bazı önlemlerin alınması gerekiyor. Bunlardan bazılarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
1) Şirket Ortakları ve İlişkili Şirketlere Verilen Borçlar İçin Adat Faizi Hesaplanmayabilir
Sorunun çözümü için en kestirme yol, Şirket ortakları ve ilişkili şirketlere verilen borçlar paralar için adat faizi ve KDV hesaplanmaması. Ancak, bunun için yasal bir değişiklik yapılması gerekiyor. Aksi halde, yorum yoluyla veya ikincil mevzuatta değişiklik yapılarak bunun gerçekleştirilmesi mümkün değil.
2) Kar Dağıtımındaki Stopaj Oranı % 5 Veya Daha Düşük Bir Orana Düşürülebilir
Mevcut durumda şirketlerin ortaklarına kar dağıtımında % 15 oranında gelir vergisi stopajı yapılıyor. Şirketler ve ortakları sırf stopaj yüzünden kar dağıtımı yapmıyorlar ve yapılmasını da istemiyorlar. Bunun yerine şirketten borç para almayı tercih ediyorlar. Bu da yukarıda belirttiğimiz sakıncaları beraberinde getiriyor. Sorunun çözümü için, kar dağıtımının önündeki en büyük engel olan stopaj oranı, % 15’den % 5’e hatta daha düşük bir orana düşürülebilir. Bu şekilde, yıllardır kâr elde etmesine rağmen hiç kâr dağıtmayan şirketler ve ortakları için de bir çıkış yolu sağlanmış olur. Hatta, her yıl kar dağıtımı zorunlu hale bile getirilebilir.
3) Grup Vergi Mükellefiyeti Getirilebilir
Söz konusu sorunun çözümü için diğer bir yol ise, grup şirketlerine birleştirilmiş vergi mükellefiyeti ve beyannamesi getirilmesi. Bu şekilde, grup şirketi kapsamındaki şirketlerin her biri ayrı bir şirket olarak değil, tek bir şirket gibi görülecek. Dolayısıyla, şirketler arasındaki borç para alınıp verilmesi işlemleri vergiye tabi ayrı bir işlem gibi görülmeyecek. Tabi bunun içinde yasal bir değişiklik gerekiyor.
Sonuç Olarak;
Ortada gitgide büyüyen ve kangren hale gelen ciddi bir sorun var ve bu sorunun gecikilmeksizin çözümlenmesi gerekiyor. Özellikle durgunluk dönemlerinde şirketlerin belirtilen türden alacakları ve borçları giderek artıyor. Bu durum şirketlerin bilançolarını ve rasyolarını da bozdu, bozmaya da devam ediyor. Yukarıda yer alan öneriler, sorunun kesin çözümünü sağlayacak nitelikte. Ancak, sözü edilen önerilerin hayata geçirilebilmesi için, ilgili yasalarda değişiklik yapılması gerekiyor.
Şirketler ve şirket ortakları için kangren hale gelen bu sorunu çözmeye ne dersiniz? Abdullah Tolu YMM