Anonim ve Limited Şirketlere ait borçlar birincil planda şirket tüzel kişiliği açısından borç olarak dikkate alınmaktadır. Özellikle kamusal karakterli borçlarda bir şirketin borcu bakımından bu şirketin tüzel kişiliği sorumlu olacaktır.
Vergi uygulamasında zaman aşımı, önemli bir müessese olup, re’sen dikkate alınması gereken bir konudur. Özellikle tüzel kişiliğe ait amme borçlarının takip ve tahsili nedeni ile uygulamada eski şirket ortaklarının bireysel malları üzerine konulan hacizler nedeniyle problemler yaşanmaktadır. Şirket tüzel kişiliğine ait bir varlık üzerine konulan haciz işleminde bir sorun olmasa da zaman aşımı ile ilgili konulan haciz nedeniyle zaman aşımı kesilir (Bkz. 213 sayılı VUK md. 374).
Zaman aşımının durması, zaman aşımına mani olan kanuni bir durumun ortaya çıkması ile söz konusu engelin ortadan kalkmasına kadar geçen sürelerin işlememesini ifade eder.[1]
Bu arada, yer gelmişken belirtilmesi gereken en önemli husus zaman aşımı süresidir. 213 sayılı VUK md. 114 hükmüne göre tarh zaman aşımı, vergi alacağının doğduğu takvim yılını izleyen yılın başından itibaren 5 yıl içerisinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zaman aşımına uğrar. Diğer taraftan, 6183 sayılı yasanın md. 102 hükmüne göre; amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen takvim yılı başından itibaren 5 yıl içerisinde tahsil edilemediği takdirde, tahsil zaman aşımına uğrar.
Yaşanan bir olayda, bir limited şirketten 2007 yılında ayrılan ortak nezdinde, kişisel mal varlığına haciz konulduğu tespit edilmiştir. Mal varlığı üzerine haciz konulan eski ortağın 2007 yılında usulüne uygun pay devri yapıp, şirketten ayrıldığı ve bu durumu vergi dairesine bildirdiği tespit edilmiştir. Şirketin borcu nedeni ile ortak açısından borç şahsileştirilmeden, ödeme emri düzenlenmeden doğrudan doğruya pay devri yapan eski ortağın 2 adet gayrimenkulü üzerine şirketin vergi borcu olduğu iddiası ile haciz uygulanmıştır. Eski ortak bu durumdan ancak 2014 yılında muttali olmuştur.
Yukarıda anlatılan tablo karşısında eski şirket ortağı şirkete giriş çıkış tarihleri itibariyle borcunun tespitini talep eder. Fakat vergi dairesi eski şirket ortağının mal varlığına konulan haciz tarihi itibariyle zaman aşımının kesildiğini gerekçe göstererek haczi çözmez. Ortağın, limited şirkette ortak olarak kaldığı iki tarih aralığı döneme tekabül eden doğan borçlarda sorumlu olduğunu gerekçe gösterip haczi kaldırmaz.
Sonuç olarak, ortaya bazı çelişkili sonuçlar çıkmaktadır. Buna göre;
1) Ortağın kanuni temsilcisi olmadığı ve normal bir ortak olduğu tespit edilmektedir.
2) Ortak kişisel mal varlığına 2007 yılından kalan ortaklık payı kadar borcu gerekçe gösterilerek bu borcu ödemesi ve akabinde haczin çözüleceği ifade edilmektedir.
3) Eski şirket ortağı adına herhangi bir ödeme emri tebliğ edilmediği için vergi dairesi eski ortağın kişisel mal varlığına koyduğu haczin hukuki etkisi tartışılır hale gelmiştir.
4) Geçmişe yönelik borç gerekçe gösterilerek haciz konulduğu iddia edilerek şirket borcunun zaman aşımına uğramadığı iddia edilmektedir. Konulan haciz şirket borcu için bizzat şirketin mal varlığına konulan bir haciz mahiyeti taşımaz. Buna karşın üçüncü planda sorumlu olabileceği tartışılan eski şirket ortağı için konulan haciz zaman aşımını kesebilecek midir?
Yukarıda yer verilen sorular ve endişeler idarenin yapmış olduğu işlemlerin ne kadar hukuki olup, olmadığını tartışmaya açık bırakmaktadır. Zaman aşımı esasen asıl amme borçlusu açısından hüküm ifade edeceği gibi şirket ortağı yönünden de zaman aşımı söz konusudur. Bir borç, asıl amme borçlusu açısından zaman aşımına maruz kalmış ise, şirket ortağı açısından da (Pay devri yaparak şirketten ayrılmış eski ortak açısından da geçerlidir) zaman aşımı aynen geçerlidir.[2] Nazlı Gaye Alpaslan
-------------------------
[1] ALPASLAN, Mustafa – KAYA, Eda ‘Vergi Uygulamasında Zamanaşımı’, Seçkin Yayıncılık 2014, Ankara
[2] Danıştay 3. Daire Başkanlığı 20.01.2009 gün ve E:2006/3902 – K:2009/51 sayılı karar