Gazetemizin yeni ismi ve logosu ile iki yaşına ulaşmasında emeği geçen herkesi kutlamakla yazıma başlamak istiyorum. Tabii ki en büyük pay, okurların. Elinizde tuttuğunuz veya internetten izlediğiniz; belli bir siyasi görüşün etkisinde olmaksızın, tarafsız şekilde ekonomiyi ve ekonomi hukukunu gözlemleyen, tespitlerde bulunan ve gerek yatırımcılara gerekse ekonomi bazlı sorunlarda fikir sahibi olmak isteyenlere ışık tutan bir gazete. Ben bu gazeteyi, günlük gazete gibi görmüyorum. Çünkü yazıları veya haberleri kesilip saklanıyor, doktora tezlerinde veya kitaplarda atıflar alıyor, konuşmalarda referans olarak gösteriliyor. Her gün okurlar için, tüm ekonomik zorluklara kafa tutularak, önemle takip edilmesi, okunması gereken bir eser yaratılıyor. Ben de emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Gelelim bu günkü konumuza.
Holdingleşmenin, şirketleri belli hedeflere göre yönetmenin dışında da çok çeşitli sebep ve yararları vardır. Her şeyden önce holding veya grup oluşumu ve iştirak ilişkisi, ortak ve güçlü marka yaratmayı hedefler, grupta sinerji yaratır. Muhasebe, hukuk, iç denetim, iş güvenliği ve bazen pazarlama gibi pek çok hizmet holding tarafından üstlenilir ve böylece maliyetler de düşer.
Holdingleşmenin amaçları arasında en önemli faktör, finansman maliyetini düşürmektir. Holding yapılanmalarında şirketlerin kredibilitesi de, kefil veya teminat gösterme güçleri de artar. Ancak holdingleşmenin asıl amaçlarından biri de, yapı içerisindeki atıl fonların ihtiyaç duyan şirketlere yönlendirilmesi, grubun dış kaynağa ihtiyaç duymaksızın yaşaması ve gelişmesini sağlamaktır. Bu amacın gerçekleşmesi, özellikle dış (banka) kaynağının hem pahalı hem de ulaşılması zor olduğu günümüzde ayrı bir önem taşımaktadır.
Türk Vergi Mevzuatı ise grup veya holding yapılanmasını tanımamaktadır. Kanun nazarında holding ve yapıdaki her şirket bağımsız olarak görülmektedir. Bugünkü mevzuat anlayışında adeta parası olan grup şirketinin parasını negatif faizle bankada tutması, paraya ihtiyacı olan şirketin ise pahalı faizle kredi kullanması talep edilmektedir. Bu mevzuat anlayışı, ekonomik mantığa aykırıdır ve iş dünyasını zorlamaktadır. Grup şirketlerinde güçlüden zayıfa, elinde atıl fonu olandan nakde ihtiyacı olana kaynak transferi yapıldığında, transfer fiyatlandırması, örtülü sermaye gibi pek çok müessese açısından çoğunlukla matrah farkı sonuçlu incelemeler ortaya çıkmakta, ayrıca KDV gibi anlamsız mali yüklerle karşılaşılmaktadır. Grup şirketleri bu rasyonel davranışları sonucunda adeta pişman edilmektedir. Holding veya grup şirketleri arasındaki mali dayanışmanın en büyük engeli vergi mevzuatı olmakla birlikte tek engel de değildir. Dövizle borçlanma yasağı da bu kapsamda düşünülmelidir. Öte yandan Ceza Kanununun tefecilik düzenlemesinin de grup şirketleri üzerinde Demokles’in kılıcı gibi durduğunu da unutmamak gerekir.
Oysa günümüzde holding yapılaşmaları veya grup şirketleri bazında kaynak sorununun kolay çözümlere kavuşturulması, borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi büyük bir önem taşımaktadır. Krediye erişimin giderek zorlaştığı, erişildiğinde de karşılaşılan yüksek maliyetler, bu noktada bir çözümü gerekli kılmaktadır.
Bunun çözümü yok mudur? Elbette vardır? Pek çok ülke bunun çaresini “nakit havuzlama (cash pooling)” adı verilen bir müessese ile bulmuştur. Bu müessese, grup şirketlerindeki nakit fazlasının, gruptaki diğer şirketlerin nakit açığının karşılanması amacıyla kullanılabilmesi için, grup şirketlerinin oluşturduğu ortak bir havuzda toplanması ve ihtiyaç halinde grup şirketlerine kullandırılması amacına dayanmaktadır. Bu yolla grup içerisinde kaynaklar daha etkin kullanılabilmekte, grubun finansman maliyetleri de düşmektedir. Bu şekilde grubun fonları düşük gelirle değerlendirme, nakit ihtiyaçlarını pahalı giderme sorunu da ortadan kalkmaktadır.
Bu gün bu sistem, Almanya, Fransa, Belçika, İtalya, Japonya, Amerika, Hollanda, İngiltere, Singapur, Meksika ve daha pek çok ülkede uygulanmakta olup, bu ülkelerden bazıları uluslararası yapılanmalar için uluslararası nakit havuzlamasına dahi izin vermektedir. Dünya uygulamasına bakıldığında “gerçek nakit havuzlama” sistemini uygulayan ülkeler olduğu gibi, her bir şirketin ayrı olan hesaplarının pozitif veya negatif bakiyeleri bakımından izlemeye ve dengelemeye dayalı “sanal nakit havuzlaması” sistemini uygulayan ülkeler de vardır. Burada 32 sayılı TPKK Kararında değişiklik yapılarak döviz üzerinden nakit havuzları kurulmasına müsaade edilerek, dış kredi borcu olan şirketlerin maliyetlerinin düşürülmesi dahi sağlanabilir.
Bu havuzun yönetimi hâkim ortağa da bırakılabileceği gibi, pek çok ülkede olduğu gibi bankalara da bırakılabilir. Havuza nakit aktaracak grup şirketleri ile havuzdan nakit çekecek şirketlerin alacakları veya ödeyecekleri faiz ise, TCMB tarafından ekonomik göstergelere bağlı bir gösterge faizi ile belirlenebilir veya bir başka objektif ölçüt ortaya konulabilir. Şirketler bu sistem yoluyla dış finansman ihtiyacını ve maliyetini azaltırken, havuz idarecisi bankalar da kendilerine “sevk ve idare komisyonu” şeklinde bir kaynak yaratmaktadırlar. Bunun oranının belirlenmesinde de her halde BDDK yetkili olur.
Bu yolla holding veya grup yapılanmaları, transfer fiyatlandırması, örtülü sermaye gibi pek çok sorun yaratan düzenlemelerin getirdiği sıkıntılardan kurtulacağı gibi, KDV şeklindeki ek bir maliyeti de bertaraf edeceklerdir. Çünkü bu sistemin uygulandığı ülkelerde, müessese KDV dışına çıkartılmaktadır. Öte yandan bu sisteme dahil olma, yararlanma ve yönetim amacıyla bankalarla yapılacak sözleşmelerin de damga vergisinden istisna kılınması, sistemin başarısı için gerekli olmaktadır.
Şirketlerin dış kaynak ihtiyaçlarının yoğun olduğu bu günlerde, holding yapılanmalarına böyle bir rahatlama sağlamanın önemi bence büyüktür. Kaldı ki bu yol, sistemi uygulayan ülkelerle rekabette, bizim holding yapılanmalarına da hiç olmazsa onlarla eşit olma şansı yaratacaktır.
Bu konuda yapılacak düzenlemelerin yeri Ticaret Kanunu’dur. Ancak modelin başarılı olması, vergi kanunları ve Bankacılık Kanunu’nda da gerekli değişikliklerin uyumlu olarak yapılmasına bağlıdır. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/artik-nakit-havuzlamaya-gecmeliyiz/716793