Ek motorlu taşıtlar vergisi (Ek MTV), bildiğim kadarı ile bir defaya mahsus olmak üzere üç defa uygulanmıştır. Bu da gelecekte yine bir defaya mahsus olarak uygulanmayacağının garanti olmadığını göstermektedir. Bu üç uygulamada Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) önüne gelmiştir. Şimdi Anayasa Mahkemesi’nin bu üç uygulama ile ilgili Kararlarına bir bakalım, sonra da gelecekteki “bir defaya mahsus” vergilerle ilgili bir yorumda bulunmaya çalışalım.
Ek MTV konusu AYM’nin önüne ilk olarak 26.11.1999 tarih ve 4481 sayılı Kanun dolayısı ile gelmiştir. Bu dava zamanın Ana Muhalefet Partisi olan Fazilet Partisi tarafından açılmıştır. 1999 depremi sonrası çıkartılmış bulunan 4481 sayılı Kanunla ihdas edilmiş ek MTV’yi AYM kısaca, “yasanın genel gerekçesinde de belirtildiği üzere deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın gibi sosyal ve ekonomik koşulların zorunlu kıldığı nedenlerle ek vergiler (Ek MTV, Ek Emlâk Vergisi, Ek Gelir ve Kurumlar Vergileri) getirilmesinde kamu yararı bulunduğu açıktır” gerekçesi ile Anayasaya uygun bulmuş ve iptal talebini reddetmiştir (E.2099/51 K.2001/63 T.28.3.2001).
Ek MTV konusu AYM’nin önüne ikinci olarak 3.4.2003 tarih ve 4837 sayılı Kanun dolayısı ile gelmiştir. Davayı Ana Muhalefet Partisi sıfatı ile CHP açmıştır. AYM bu davada verdiği iptal kararının (E.2003/48 K.2003/76 T.11.9.2004) gerekçesini kısaca şöyle oluşturmuştur: “MTV tutarları zaten her yıl yeniden değerleme oranına göre güncellendiğinden, güncel tutarlara göre ikinci defa vergi alınması araç sahiplerinin vergi yükünü ağırlaştırmaktadır. Üstelik kamu giderlerindeki artışın karşılanması gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri gibi diğer mükelleflere de yansıtılmamıştır. Bu da vergi yükünün adil ve dengeli, ölçülü ve eşit yansıtılmadığını göstermektedir. Kanunun gerekçesinde ekonomik istikrarı sağlamak ve Kamu borç stoğunu azaltmak amacından söz edilmekteyse de bu husus olağanüstü koşulların zorunlu kıldığı haklı bir neden olarak kabul edilemez.”
4837 sayılı Kanun ek MTV dışında ek emlâk vergisini de ihdas etmiştir. Ek emlâk vergisi de AYM’nin önüne gelmiş ve aynı iptal davasında görüşülmüş, ancak ek emlâk vergisi ile iptal kararı çıkmamıştır. AYM, ek MTV ile ilgili gerekçesini aynı kararda görmezden gelerek, Emlâk Vergisi Kanunu’nun istisnaları ile adil bir sistem yarattığı, bu istisnaların ek emlâk vergisi için de geçerli olduğu, bu sebeple ek verginin adil olduğunu belirterek iptale gerek olmadığına hükmetmiştir. Bu da aynı kararın içinde bir açık çelişki oluşturmuştur. Zaten muhalefet şerhlerinde bu husus önemle vurgulanmıştır. Hatta üyelerden Fulya Kantarcıoğlu ve Ertuğrul Ersoy yazdıkları ortak muhalefet şerhlerinde kısaca “Gerekçesine göre dava konusu düzenlemenin kamu yararı dışında faiz dışı fazla hedefinin gerçekleştirilmesi ve borç yükünün hafifletilmesi gibi ülkenin uzun süredir içinde bulunduğu ve artık olağanüstü olarak nitelendirilemeyecek ekonomik sıkıntılara sınırlı da olsa bir çözüm bulmak amacıyla yapılmıştır. Bu mali sıkıntının, öngörülemeyen zorunlu bir nedenle değil, ‘başarısız ekonomik politikalar sonucu ortaya çıktığı’ açıktır” demişler ve bu sebeple ek emlâk vergisinin de iptalinin gerektiğini belirtmişlerdir.
Bu yıl 7456 sayılı Kanun’la yeniden bir defalık Ek MTV ihdas edilince sosyal medya ve bazı yazarlar, AYM’nin ilk kararını atlayarak, bu ikinci Karara ağırlık vererek ve emsal alarak verginin iptal olunacağı umudu yarattılar. Bunlara güvenen pek çok kişi de verginin ilk taksitini ödemedi. Ancak öyle olmadı.
Ve nihayet Ek MTV, AYM’nin önüne üçüncü olarak 14.7.2023 tarih ve 7456 sayılı Kanun dolayısı ile geldi. Bu davayı, bir parti değil, bir kısım TBMM üyeleri açmıştır.
AYM 7456 sayılı Kanunu yine verginin ihdas gerekçesi ile değerlendirdi. AYM bu kararında “Sonuç olarak AYM’nin deprem gibi olağanüstü olayların yaşandığı dönemlerde oluşan ekonomik kayıpların telafisi amacıyla -ölçülü olmak kaydıyla- ek vergilerin öngörülebileceği yolundaki içtihadından, ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır” diyerek ilk kararındaki gerekçe ile iptal talebini reddetti (E. E.2023/131 K.2023/160 T.28.9.2023).
Bu üç karardan çıkardığım sonuçlar.
1. Deprem gibi devlet bütçesine aşırı ve beklenmeyen yük getiren afetler karşısında bütçe yükünü hafifletmek, kamu giderlerinin toplumsal dayanışma ile karşılanmasını sağlamak amacıyla ek vergiler getirilebilir.
2. Olağanüstü hadiselerin dışında, olağan dönemlerde, bütçe yük ve harcamaları gerekçesi ile ek vergi getirilemez, ek mali yük yaratılamaz. Bütçe açıkları, faiz dışı fazla sorunu, borç yükü gibi sebepler, ek mali yükümlülük ihdası için gerekçe oluşturmaz.
Bu sonuçlar ışığında, akla bir soru geliyor. Acaba 2024 yılında da ek vergi getirilebilir mi?
2023 yılında, depremin bütçeye getirdiği yük dolayısıyla önce kurumların istisna ve indirim konusu kazançları üzerinden vergi alındı. Bu ek verginin hasılatı yeterli olmadı ki, bu defa yeni bir ek vergiye ihtiyaç duyuldu. Ek MTV’nin ihtiyacı karşılayacağı düşünüldü ki, tabanı daha geniş gelir ve kurumlar vergisine ek vergi düşünülmeyerek, ihdas edildi. O halde artık, 2023 depremi dolayısıyla bütçenin katlanmak zorunda kaldığı ilave yük karşılandı diye düşünebiliriz.
Bu durumda, AYM kararlarından çıkardığım 2 no’lu sonucu da dikkate alarak, 2024 yılında getirilecek bir ek vergiye AYM’nin sıcak bakmayacağını söyleyebilirim. (İnşallah artık yeni bir ek vergi gerektirecek bir afetle de tekrar karşılaşmayız.) Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/aymnin-uc-karari-ve-yeni-ek-vergi-olasiligi/713609