Anonim şirketlerde genel kurul toplantısında alınan kararlara karşı üç ay içerisinde pay sahiplerinin, yönetim kurulunun ve kararların ifasının sorumluluğuna yol açabilecek yönetim kurulu üyelerinin, alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kurallarına aykırılığı sebebiyle iptal davası açmaları mümkündür. Dava şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından görülecektir. Süre hak düşürücüdür. Burada genel kurul kararlarının yoklukla malûl olması halinde, dava her zaman açılabileceğini de unutmamak gerekir.
Genel kurul kararlarının iptali talebiyle dava açılabilmesi, TTK. md. 446’da üç ana koşula bağlanmıştır. Bunlar sırasıyla,
1. Dava açan pay sahibinin veya vekilinin genel kurul toplantısında hazır bulunması
2. Dava açan pay sahibinin muhalif oy kullanmış olması
3. Dava açan pay sahibinin karara muhalefet şerhini tutanağa geçirtmiş olması
Ancak toplantı çağrısının usulüne uygun olmadığı, gündemin gereği gibi uygulanmadığı, gündeme bağlılık ilkesine uyulmadığı, toplantıya katılma ve/veya oy hakkı olmayanların toplantıya katıldıkları ve/veya oy kullandıkları gibi iddialarla pay sahipleri tarafından açılacak davalar için yukarıdaki koşullar aranmaz.
Ben bu yazımda toplantıya katılarak alınan kararlara muhalif olanların açacakları davalar için aranan üç koşuldan üçüncüsü üzerinde duracağım. Uygulamada sıkça karşılaştığım veya gördüğüm, açılmış iptal davalarında davacılar tarafından, dava koşulu olmasına rağmen, muhalefet şerhi koşulunun tam olarak karşılanamadığıdır. Bu durumda da doğal olarak davalar, dava koşullarının gerçekleşmemesi dolayısıyla zorunlu olarak reddedilmektedir.
Burada dava şartı, konuya değil, alınan karara muhalefettir. Alınan kararlara karşı aleyhte oy kullanılması, muhalefetin zabta derci olarak kabul edilemez. Kararın aleyhinde rey verilmesi dava açmak hakkı için yeterli değildir (Yargıtay TD. E.70/3231 K.71/690 T.30.1.1971 - Fahiman Tekil, Şirketler Hukuku, 1978, sh:418 dn. 112). Yasanın hükmü emredici nitelikte bulunduğundan olumsuz oy kullanılmakla beraber ayrıca muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmesi dava şartlarındandır (Yargıtay 11. HD. E.1977/4669 E.1977/5531 T.23.6.1977). İptal davasını açanın alınan karara red oyu kullanmış olması yeterli olmayıp, bu red oyundan sonra ayrıca karara muhalif olduğunu da belirterek, bu muhalefetini zabta geçirtmesi gereklidir.
Bazen pay sahipleri red oyu kullanmakta ve red oyunun kendisi tarafından verildiğinin tutanağa yazılmasını sağlamakla yetinmektedir. Pay sahibinin sadece karar hakkında red oyu kullanması ve bu hususun tutanak içinde belirtilmesi karara muhalif kalınarak bu hususun zabta geçirtilmesi anlamına gelmez. Zira muhalif oyuna rağmen çoğunlukla alınan karara sonradan muhalefet etmeyebilir (Yargıtay 11. HD. E.1988/3761 K.1988/7548 T.8.12.1988; BATIDER yıl:1988 c:XIV s:4 sh:107 de yayınlanmıştır).
Eleştiri ve Genel Kurul'da alınan kararın aksi yönde teklifte bulunmuş olmak dahi, karara niçin muhalif kalındığını göstermez ve karara muhalefet şerhi değildir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 9.6.1983 tarih ve E.83/2781 K.1983/2996 sayılı Kararına göre, “eleştiri düzeyinde kalan açıklamalar muhalefet olarak kabul edilemeyeceği gibi, sadece karara muhalif oy kullanmak iptal davası açmak hakkını vermez” (BATIDER yıl:1983 c:XII s:1 sh:131’de yayınlanmıştır). Zaten, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yukarıda zikrettiğimiz 23.6.1977 tarihli Kararında da belirtildiği gibi “olumsuz konuşma yaptıktan sonra bir ortağın, genel kurulda bundan sonra yapılan konuşmalardan ve açıklamalardan… sonra düşündüklerinden vazgeçme olanağı da vardır”. Bu nedenle toplantıda söz alarak yapılan eleştirileri, zabta geçirilmiş muhalefet şerhi olarak kabule olanak yoktur.
Genel kurul toplantısında alınacak kararla ilgili olarak söz alınması, eleştirel açıklamalar yapılması, hatta eleştirilerin yazılı olarak sunulup tutanağa eklettirilmesi dahi karara muhalif kalındığını göstermez. Bu açıklamalar, oy kullanma yönünü göstermesi, sebeplerinin sözlü veya yazılı olarak sunulması dışında, görüşmeler sonrasında alınan karara muhalefet şerhi niteliğinde olmayıp, eleştiri niteliğindedir. Karar alınmadan önce yapılan ve oyun gerekçesini açıklamaktan öte bir husus içermeyen açıklamalar, karara muhalefet şerhi olarak kabul edilemez.
Aktardığım kararlar, biraz eski tarihli. Konunun mülga TTK’dan bu yana taşıdığı önemi göstermesi bakımından özellikle tercih ettim. Yoksa Yargıtay’ın yeni TTK zamanında da aynı yönde verilmiş yeni tarihli kararları da mevcuttur. Kısaca içtihat, yerleşiktir. Ben sadece yılların uygulama ve yorumunu ortaya koymak istedim.
Bu nedenle anonim şirket genel kurullarına katılıp da alınan kararlar aleyhine iptal davası açmayı düşünenlerin “muhalefet şerhi” konusuna özel bir önem vermeleri gerekmektedir. Benden söylemesi. Bumin DOĞRUSÖZ