İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda davadan feragat müessesesi düzenlenmemiş, bu konuda Kanunun 31. maddesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) gönderme (atıf) yapılmıştır.
HMK’nın konumuza ilişkin 307. maddesinde feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmıştır. Bu müessesenin İdari Yargılama Usulü Kanununda düzenlenmek yerine HMK’a gönderme yapılması yerinde değildir.
Aslında davacının davasından feragat etme hakkı onun dava açma hakkının doğal bir uzantısıdır. Ancak idarenin yargısal denetiminin gerçekleştirildiği idari yargıda, özellikle dava konusu işlem hakkında bir karara varıldıktan sonra istinaf veya temyiz aşamasında veyahut işlem açıkça hukuka aykırı görülüp hakkında yürütmeyi durdurma kararı verildikten sonra davacıya davasından vazgeçme hakkının tanınması, yapılmış olan yargısal denetimin geçersiz sayılması sonucunu doğurur.
Bu nedenle idari yargıda davadan feragat, ancak idari yargılama hukukuyla bağdaştığı ölçüde ve özellikle de idari yargı da iptal davalarının objektifliği ve kamuya yönelik sonuçları dikkate alınarak uygulanabilir. İdari Yargıda iptal davası, kural olarak ilgililerin haklarını ve çıkarlarını korumanın yanı sıra hiç şüphesiz ki, yürütme ve idarenin hukuka uygun davranmasını gerçekleştirmeye yönelik kamusal düzeni korumayı da amaçlamaktadır. Bu nedenle, feragat müessesesinin özellikle kamu yararını ilgilendiren konularda yargıcın takdir ve değerlendirmesi çerçevesinde ele alınması ve kamu yararı ile bireysel yararlar bağdaştığı ölçüde feragat müessesesi kabul edilmelidir.
Bütün bu nedenlerle idari yargı anlayışında, idare ve vergi mahkemelerinin işlemde hukuka aykırılıklar saptayan ve iptal kararı sonuçlu kararlarının temyizi aşamasında Danıştay’ın feragati nazara almayarak davaya devam etmesi ve karara bağlaması gerektiği kabul edilmektedir. Nitekim içtihatlarda bu yöndedir.
Son dönemlerin modası ise, çıkarılan mali af kanunlarının, aftan yararlanmayı “davadan feragat” koşuluna bağlamasıdır. Bu gibi feragat hallerinde yargının eli-kolu bağlanmakta, feragat müessesesine idari yargılama ilkeleri ile yaklaşamamaktadır. Bu nedenle mali af kanunlarına “feragat” koşulunun konulması bence yanlıştır. Bu gibi hallerde af ve feragat, idari işlemin hukuksal denetimden kaçırılması sonucunu doğurmaktadır, içtihat oluşumuna da engel olmaktadır.
Bu nedenle mali af kanunlarında aftan yararlanmanın “davadan feragat” koşuluna bağlanması yerine, isteyenlere davalarına devam etme yolu açık tutulmalıdır. Burada hem af, hem de dava yolunun kullanılması ve davadan haksız çıkılması halinde, aftan yararlanılarak ödenen tutarın % 10’u kadar haksız çıkma zammı ödenmesi koşulu getirilebilir. Nitekim 60’lı yılların mali af kanunlarındaki düzenlemeler bu yöndedir.
Bu yazdıklarımızı daha önce de biraz daha geniş olarak yazmıştım. Ancak son yılların mali af kanunları ve nihayet 7440 sayılı Kanun, ağırlıklı olarak kes-yapıştır yöntemi ile hazırlandığından, aynı sorunlar devam etmektedir.
Halen geçerliliğini sürdüren ve başvuru süresi işlemekte olan 7440 sayılı Kanunla da, aftan veya güncel terimi ile yapılandırmadan yararlanma “feragat” koşuluna bağlanmıştır. Yapılandırma başvurusu sırasında, ilgili formun doldurulması sırasında “feragat” konusunda da beyanda bulunulmaktadır.
Ancak yanlış başvuru veya yanlış formun doldurulması yahut yapılandırma başvurusunun reddedilmesi veyahut daha sonra ödemelerin aksatılması dolayısıyla yapılandırmanın düşmesi gibi hallerde, daha önce feragat edilen dava yeniden canlanmaz. Nitekim, daha önceki af kanunu uygulamalarında, yapılandırmanın iptali veya düşmesi sebebiyle yargıya yapılan davayı canlandırmaya yönelik başvurular, feragatin kesin sonuç doğurması dolayısıyla yargı mercileri tarafından doğal olarak reddedilmiştir.
İdarenin önce yapılandırma başvurusunu alıp, feragat dilekçesini yargıya ilettikten sonra başvuruyu reddetmesi ve yargının da feragat dilekçesini işleme koyarak “karar verilmesine yer olmadığına” karar verdiği bir hadisede, davacının yapılandırma talebinin reddi dolayısıyla feragatinin geçerli kabul edilmeyerek davaya devam edilmesini talebi, Danıştay tarafından reddedilmiştir. Danıştay 7. Dairesi’nin E. 2021/4614 K. 2021/5238 sayı ve 1.12.2021 tarihli konuya ilişkin kararını aşağıda aktarıyorum.
“Dosyada yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, 7326 sayılı Kanun hükümlerinden faydalanarak borçlarını yapılandırmak isteyen davacı tarafından, 23/08/2021 tarihinde Kanuna ekli 3/A formu ile davalı idareye başvuruda bulunulduğu, anılan dilekçede işbu davadan feragat edildiğine ilişkin beyanda bulunulduğu, bu beyanın davalı idare tarafından 26/08/2021 tarihli yazı ile anılan Kanun'un 9. maddesindeki usule uygun olarak Mahkemeye bildirilmesinden sonra 09/09/2021 tarihli yazı ile davacının yapılandırma başvurusunun reddedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının yapılandırma başvurusunun reddi yolundaki işlemin ayrı bir idari işlem ve ayrı bir davanın konusunu oluşturması karşısında, 7326 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davalı idarece davacının yapılandırma talebine istinaden verilen feragat dilekçesinin bildirilmesi üzerine Dairemizce karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kesin olarak verilen kararın kaldırılmasına yönelik istemin incelenmesine hukuki imkân bulunmadığından reddi gerekmektedir.”
Bu nedenle yapılandırma başvurularında çok dikkatli davranılması gerekmektedir. Zira aktardığım karardan da görüleceği gibi feragat beyanı, sonradan feragat edilemeyecek bir beyandır. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/yapilandirma-ve-davadan-feragat/694928