Hangi Yıl İçin e-Fatura Yok Diye Kâğıt Faturaya Ceza Kesilmez?
Dijitalleşen vergi idareleri
Vergi idarelerinin dijitalleşmesi hikayesi birçok ülkede 2000’li yıllarda başladı. Fakat son yıllarda ivmelendi. Vergi idarelerinin dijital uygulamalardan biri de “e-fatura” uygulamasıdır.
Türkiye’de 2010 yılında başlayan uygulama kapsamında 2014 sonu itibariyle “19.375”, 2018 sonu itibariyle “88.837” mükellef bulunmaktaydı. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Temmuz 2019 tarihli “2019 Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu” verisine göre e-fatura uygulamasında “105.482” mükellef bulunmaktadır. Kamu e-fatura uygulamasıyla yaklaşık 1.500 kamu kurumu da kapsama dahil edilerek e-fatura alabilmeleri sağlanmıştır.
Diğer taraftan, Gelir İdaresi Başkanlığı verilerine göre “faal mükellef” sayısı (gayrimenkul sermaye iradı, basit usulde vergilendirilen gelir vergisi faal mükellef sayısı hariç) aşağıdaki gibidir:
Nisan 2020 Faal Mükellef |
|
Gelir Vergisi Mükellefi |
1.989.363 |
Kurumlar Vergisi Mükellefi |
867.626 |
Toplam |
2.856.989 |
Yukarıdaki tabloya verilerine göre e-fatura kullanan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerin toplam mükellef sayısına oranı %3,69’dur. Bu nedenle, e-uygulamaların kapsamı 1.1.2020 itibariyle genişletilerek kapsama yeni mükellef grupları dahil edilmiştir.
Danıştay: Kâğıt fatura varsa özel usulsüzlük kesilmez!
Dava konusu olay 2014 yılında e-fatura olarak düzenlenmesi gereken bir faturanın basılı kâğıt olarak düzenlenmesi nedeniyle, mükellef şirkete Vergi Usul Kanunu’nun 353/1’inci madde hükmüne göre kesilen özel usulsüzlük cezasının terkini için Denizli Vergi Mahkemesi’nde açılan davanın tek hâkim tarafından 31.1.2017 tarih ve E:2016/629, K:2017/81 sayılı karar ile ilgilidir.
Denizli Vergi Mahkemesi’nin ret kararının hukuka aykırı olduğu iddiası ile Danıştay Başsavcılığı’nın kanun yararına temyiz talebi üzerine; Danıştay 9’uncu Dairesi temyiz talebini E:2017/3886, K: 2019/7414 sayılı Kararı ile sonuçlandırmış ve bozma kararı, 13.5.2020 tarihli Resmî Gazete ile yayımlanmıştır. Kararda, ticari faaliyetin gerekleri içerisinde satıcı ve alıcı arasındaki alım satım ilişkisinin ispat aracı olan fatura, işleme taraf olan alıcı ve satıcı açısından gider ve gelirin kayda geçirilmesinin asli unsuru olduğu kabul edilmiş; fatura ile ilgili düzenlemelerin yer aldığı Vergi Usul Kanununun 229 ila 232’inci maddelerinde kâğıt fatura ve e-fatura ayrımı olmadığını, 397 sayılı Vergi Usul Kanunu Tebliğinde e-faturanın kağıt fatura ile aynı hukuki sonuçları doğuracağı ifadelerine yer verilmiştir.
Danıştay bu kararı ile daha önce kesinleşen Mahkeme kararını, “niteliği bakımından yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade etmesi nedeniyle” kanun yararına bozmuştur. Çünkü Danıştay, VUK 353/1’inci maddesindeki cezanın vergiyi doğuran olayın, kayıt dışı bırakıldığının tespiti halinde uygulanmasının söz konusu olabileceğini hem alıcı hem de satıcının kanunda açıkça düzenlenmiş ceza uygulamasını gerektiren bir fiil gerçekleştirmemesi durumunda, VUK 353/1’inci maddesindeki cezanın kesilmemesi gerektiği düşüncesindedir. Kanun yararına bozulan dava konusu olayda, kâğıt da olsa düzenlenen bir fatura ile işlem kayıt altına alındığından, kanunda tanımlanan şekliyle ceza uygulanmasını gerektiren bir işlem söz konusu olmamıştır.
Bu nedenle, vergi ve cezaların kanuniliğine ilişkin anayasal ilkeler esasında kıyas ve varsayıma dayalı olarak ceza kesilmesi mümkün olmadığından fiili olarak var olan faturalar için VUK’nun 353/1’inci maddesi gereği özel usulsüzlük cezası kesilmesi hukuka aykırı olup; Denizli Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar vermiştir.
Kanun yararına bozmanın etkileri nedir?
Kanun yararına bozma hem Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (427/6’ncı madde) hem de İdari Yargılama Usulü Kanunu (51 inci madde) ile düzenlenmiş bir temyiz kurumudur. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunundaki “kanun yararına bozma müessesesi”, 20.1.1982 ve 17580 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak idari yargılama usul hukukunda yerini almıştır. Söz konusu düzenleme kapsamında, “bölge idare mahkemesi kararları ile idare ve vergi mahkemelerince ve Danıştay tarafından ilk derece mahkemesi olarak verilip temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardan” niteliği bakımından “yürürlükteki hukuka aykırı bir sonucu ifade edenler” yer almaktadır.
Bu temyizin amacı; yürürlükteki hukuk kurallarının yanlış uygulanması karşısında, hukukun yanlış uygulandığını tespit ederek, kanunun kesinleşen kararda belirtildiği şekilde uygulanamayacağının açıkça duyurulması suretiyle daha sonraki uygulamalarda benzer şekilde tekrar yanlışa düşme ihtimalinin önlenip mahkemelerin uyarılması ve uygulamada birliğin sağlanmasıdır. Bu nedenle, kanun yararına bozma olağanüstü hukuk yollarından biridir.
Kanun yararına temyiz öncesi kesinleşen kararlar, Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyizi üzerine Yargıtay veya Danıştay tarafından incelenir. Yargıtay veya Danıştay yürürlükteki hukukun yanlış uygulanmış olduğu kanaatine ulaşırsa, kesinleşen karar hükmünü kanun yararına bozar. Kanun yararına bozma kararı, Resmî Gazetede yayımlanarak, kanunların Türkiye’nin her yerinde aynı şekilde uygulanması sağlanır.[1] Ancak kanun yararına bozma kararı daha önce kesinleşmiş uyuşmazlıklar ile ilgili olarak verilen kararın hukuki sonuçlarını etkilemez.
Dolayısıyla, kanun yararına bozma kararı sonrasında, yargılamanın yenilenmesi ve yeni bir hüküm verilemeyeceği gibi, kanun yararına bozma kararına karşı direnme kararı da verilemez. Yargıtay veya Danıştay tarafından, kanun yararına temyiz talebi reddedilirse Yargıtay veya Danıştay Cumhuriyet Başsavcılığı bu ret kararına karşı karar düzeltme yoluna başvuramaz. Kanun yararına bozma kararına ilişkin olarak taraflar, karar düzeltme yoluna başvuramazlar.
E-fatura hakkındaki bozma karar gerekçesi
Elektronik fatura uygulamasına ilişkin temel düzenleme 5.3.2010 tarih ve 27512 sayılı Resmî Gazete ile yayımlanan 397 Nolu Vergi Usul Genel Tebliği ile yapılmıştır. Tebliğ düzenlemesi Vergi Usul Kanununun Mükerrer 242’nci maddesinin 2’nci fıkrası ile Maliye Bakanlığı’na verilen yetkiye dayamaktadır. Tebliğ yayınlandığında Vergi Usul Kanununun 353/1’inci maddesi “elektronik belge” ile ilgili bir ibare yer almıyordu.
Bu durumun yarattığı sorunlar nedeniyle VUK’nun 353’üncü maddesi 7103 sayılı Kanunun 12’nci maddesiyle değiştirilerek 27.03.2018 itibariyle yürürlüğe girmiştir. 7103 sayılı Kanun değişiklikleriyle elektronik ortamda düzenlenmesi gereken belgelerin kâğıt ortamında düzenlenmesi ile e-tebligatla ilgili yükümlülüklere uyulmaması durumunda uygulanacak cezalar açıklığa kavuşturulmuştur. Ayrıca Vergi Usul Kanunu kapsamına giren belgelerin hiç düzenlenmemiş sayılması durumunda, özel usulsüzlük cezası kesilmesi konusu netleştirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın 73’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında belirtildiği gibi vergilemede “verginin kanuniliği ilkesi” esastır. Dolayısıyla Danıştay’ın bozma kararı temel olarak “verginin kanuniliği ilkesi” çerçevesinde alınmıştır. Mahkeme “kanun metninde elektronik belge” ile ilgili bir ibare yer almamasını kanunilik ilkesine aykırı bulmuş, e-fatura düzenlenmeyerek yerine basılı kâğıt fatura düzenleyen mükellefe uygulanan cezanın “vergi ve cezaların kanuniliği ilkelerine” aykırı şekilde kesilen cezayı kıyas ve varsayıma dayalı olması nedeniyle hukuka aykırı bulmuştur. Böylece, Danıştay söz konusu karar ile “vergilemede kanunilik” ilkesine vurgu yaparak, kamu gücüne karşısında mükellef hakkını ve adaleti tesis etmiştir.
Dolayısıyla, söz konusu bozma kararı VUK’nun 353’üncü maddesinde 7103 sayılı Kanunun 12’nci maddesiyle yapılan değişiklik öncesindeki madde metni ile ilgili olup; mevcut madde kapsamında kesilen özel usulsüzlük cezalarının “vergi ve cezaların kanuniliğine ilişkin anayasal ilkelere aykırılığı” olduğu iddiası bu kapsamda değerlendirilmemelidir.
Vergide lafza bakılır, kıyas yapılmaz.
Abdulkadir Kahraman/https://www.vergidegundem.com/
[1]Adalet Bakanlığı, Kanun Yararına Temyiz İşlemleri, http://higm.adalet.gov.tr/sayfalar/kanunyararinatemyizislemleri.html