Prim Borcu Ortaklığın Feshine Gerekçe Olabilir mi?
I- GİRİŞ
Sosyal Güvenlik Kurumu prim ve diğer alacaklarının takip ve tahsilinde 28.07.1953 tarih 8469 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yer alan hükümlere göre hareket etmektedir. Zira, 16.06.2006 tarih 26200 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88. maddesi bu yönde hüküm içermektedir.
Yazımızda, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, gerçek kişilerin prim borçları sebebiyle, ortağı oldukları şahıs şirketlerinin feshini talep edip edemeyeceği diğer bir ifadeyle prim borçlarının ortaklığın feshine gerekçe olup olamayacağını açıklamaya çalışacağız.
II- PRİM BORCU ORTAKLIĞIN FESHİNE GEREKÇE OLABİLİR Mİ?
Konuyu irdeleme şekli önce ilgili Kanun maddesine yer vermek, sonrasında ise yer verilen hüküm doğrultusunda açıklamalar yapmak şeklinde olacaktır.
5510 sayılı Kanun’un “Primlerin Ödenmesi” başlıklı 88. maddesinin on altıncı fıkrasında;
“Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanun’un 51., 102. ve 106. maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanun’un uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. (Ek cümle: 18.05.2017-7020/16 md.) Cumhurbaşkanı, Kurum’un 6183 sayılı Kanuna göre takip edilen alacakları için anılan Kanun’un 48/A maddesini; en az üç yıl süreyle prim yükümlüsü olup son üç yıl içerisinde verilmesi gereken bildirgeleri kanuni sürelerinde vermiş olanlardan başvuru tarihi itibarıyla vadesi bir yılı geçmemiş borcunu borç ödemede hüsnüniyet sahibi olmasına rağmen ödeyememiş olanlar hakkında uygulatmaya ve uyumlu prim borçlularını belirlemeye yetkilidir. (Ek cümleler: 28.11.2017-7061/87 md.) 6183 sayılı Kanun’un 23. maddesine göre Maliye Bakanlığı’na bağlı tahsil dairelerince reddiyat yapılması durumunda anılan maddenin birinci fıkrasına göre yapılacak mahsuptan sonra Kurum’un prim ve diğer alacaklarından muaccel olanlara mahsup yapılır. Kurum’un tahsil ettiği prim ve diğer alacaklardan reddi icap edenler, istihkak sahiplerinin Kurum’a olan muaccel borçlarına mahsubundan sonra Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine olan muaccel borçlara mahsup edilmek üzere reddolunur. Bu suretle yapılan ödemelerde, reddedilen tutarın Kurum’a ve/veya alacaklı tahsil dairesinin hesabına geçtiği tarihte ödeme yapılmış sayılır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı ile Kurum tarafından müştereken belirlenir.” hükmü yer almaktadır.
Bu doğrultuda, anılan fıkra hükmüne göre Kurum’un süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51, 102 ve 106. maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanmaktadır. 6183 sayılı Kanun’un adı geçen maddelerinde gecikme zammı, tahsilat zamanaşımı ve terkin uygulamalarına dair hükümler yer almaktadır. Dolayısıyla bu konular dışındaki 6183 sayılı Kanun’da yer alan tüm hükümler sosyal güvenlik alacaklarına da uygulanmaktadır.
Dolayısıyla, 5510 sayılı Kanun’un zikredilen hükmüne göre 6183 sayılı Kanun’da düzenlenmiş olan ortaklığın feshini isteme uygulamalarının, sosyal güvenlik alacaklarının tahsiline yönelik olarak da uygulanması imkân dahilindedir.
Öte yandan konuyu, ortaklığın feshinin istenmesini kapsam olarak detaylandırmak daha net sonuçlar verecektir. Bu doğrultuda; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Ortaklığın Feshini İsteme” başlıklı 34. maddesi kamuya olan borçların ödenmemesi halinde ortaklığın feshinin istenebileceğine dair koşulları içeren hükümleri düzenlemektedir. Anılan Kanun hükmünde; “Borçluya ait mal bulunmadığı veya amme alacağını karşılamaya yetmediği yahut borçlu veya ortaklık tarafından bu kanuna göre teminat gösterilmediği takdirde, borçlunun sermayesi eshama münkasim olmayan ortaklıklardaki hisselerinden amme alacağının tahsili için genel hükümler dairesinde ortaklığın feshi istenebilir.
Sermayesi eshama münkasim komandit şirketlerinin komandite şeriklerinin borçları için bu madde hükmü mezkür şirketler hakkında da tatbik olunur.” denilmektedir.
Söz konusu maddeye göre kamuya, dolayısıyla da prim borçlarının muhatabı kurum olan Sosyal Güvenlik Kurumu’na, olan şahsi borcunu ödemeyen gerçek kişilerin ortağı bulunduğu şahıs şirketlerinin feshi istenebileceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Burada önemli olan ayrıntı borcun ortaklıktan değil şahsın kendisinden kaynaklanıyor olması gerektiğidir. Bunun dışında, feshi istenebilecek olan ortaklıklar, şahıs şirketleri olup bunlara adi ve eshamlı komandit şirketlerdeki komandite ortakların şahsi borçlarından dolayı yapılan takipler de ilave edilebilmektedir.
Diğer taraftan, amme borçlularının sermayesi hisselere bölünmüş şirketlerdeki payları için 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 34. maddesi hükmü uygulanamayacağını belirtmek gerekir. Bu hisseler 6183 sayılı Kanun’un 3. maddesindeki hükmü doğrultusunda menkul mal hükmünde sayılmaktadır. Dolayısıyla söz konusu payların ancak menkul mal olarak haczi mümkündür.
Bu doğrultuda, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 34. maddesinde yer alan hüküm, ortağın şahsi borcu için ortaklık payı üzerine haciz veya ihtiyati haciz uygulanamayacağını açıkça öngörmektedir. Bununla birlikte, alacaklı Amme İdaresinin ortaklığa yönelmesi yalnızca, genel hükümler dairesinde ortaklığın feshini istemeye imkân vermektedir. Elbette ki, bu yola başvurmanın bir takım şartlar öngörülmüştür. Buna göre; ortağın şahsi borcu dolayısıyla ortaklığın feshini isteyebilmek için aşağıdaki şartlardan birisinin bulunması gerekmektedir:
a- Borçluya ait mal bulunmaması,
b- Borçlunun malının borcu karşılamaya yetmemesi,
c- Borçlu veya ortaklığın 6183 sayılı Kanun’a göre teminat göstermemiş olması.
Konuya dair diğer önemli bir ayrıntı da ortaklığın feshinin istenmesinde nasıl bir usul izlenmesi gerektiğidir. Ne var ki; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 34. maddesinin, ortaklığın feshinin istenmesi durumu ile ilgili olarak kapsam ve şartları belirttiği ancak söz konusu istemin ne şekilde ve hangi mercilerce yapılacağı hususuna dair açık hükümler içermediği görülmektedir. Bu bağlamda, ortaklığın feshinin talebinin genel hükümlere göre yapılması icap etmektedir. Buna göre, idare, fesih talebini Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre adli yargıya yani Ticaret Mahkemelerine sunacak ve ortaklığın feshini içeren bu talebi adı mahkemeler karara bağlayacaktır. İlgili şirketin de, fesih sebebi bulunmadığı yolundaki itirazlarını, yine adli yargıya iletmeleri gerekmektedir.
III- SONUÇ
Sosyal Güvenlik Kurumu prim ve diğer alacaklarının takip ve tahsilinde, 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesi hükmü uyarınca, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yer alan hükümlere göre hareket etmektedir. 6183 sayılı Kanun’un yukarıda açıklanan madde hükümlerine göre, Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan şahsi borcunu ödemeyen gerçek kişilerin ortağı bulunduğu şahıs şirketlerinin feshi istenebilmektedir. Burada evvel şart; borcun ortaklıktan değil şahsın kendisinden kaynaklanıyor olması gerektiğidir. Elbette ki, bu yola başvurmanın başka şartları da bulunmakta olup yazımızda izah edilmiştir.
Ertuğrul GEZEN* Yaklaşım / Ekim 2019 / Sayı: 322