Fazla Veya Yersiz Tahsil Edilen Vergilerin Dava Yoluyla İadesinde Uygulanacak Faiz
Danıştay 3. Dairesi |
Tarih : 16.10.2014 |
Esas No : 2014/1849 |
Karar No : 2014/4592 VUK Md. 112 |
FAZLA VEYA YERSİZ TAHSİL EDİLEN VERGİLERİN DAVA YOLUYLA İADESİNDE UYGULANACAK FAİZ |
İadesi gereken tutar yönünden vergi idaresi ile davacı arasındaki ilişkinin, iadenin yargı kararıyla hüküm altına alınması nedeniyle yönetilen - idare ilişkisi olmaktan çıkarak, bir borç ilişkisine dönüştüğü, dolayısıyla bu ilişkinin borçlusu tarafından alacaklısına, paranın tasarrufundan yoksun kalınan süre için; 1. maddesinde Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanununa göre yasal faiz ödenmesi gereken hallerde hangi oranda faiz ödeneceğini düzenleyen 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre yasal faiz ödenmesi gerektiği hk.
İstemin Özeti: Davacı şirketin ihtirazi kayıtla verdiği 2012 yılı kurumlar vergisi beyannamesi üzerinden tahakkuk ettirilen ve yıl içinde kesinti yoluyla ödenen vergiler ile geçici vergilere mahsup suretiyle ödenen kurumlar vergisinin, 01.01.2006-08.04.2006 tarihleri arasında yapılan yatırımları nedeniyle yatırım indiriminden yararlandırılması gerektiği ileri sürülerek tecil faiziyle birlikte iadesi istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesinin kararıyla; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun yatırım indirimi istisnasını düzenleyen 19. maddesinin 5479 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle yürürlükten kaldırıldığı ve sözü edilen Yasa’nın 3. maddesiyle 193 sayılı Yasaya eklenen geçici 69. maddeyle kazanılmış haklara ilişkin geçiş hükümlerinin getirildiği, söz konusu madde uyarınca 19. maddenin yürürlükte olduğu dönemde yatırıma başlayan mükelleflerin, bu yatırımla iktisadi ve teknik bakımından bütünlük arzedip 01.01.2006 tarihinden sonra devam eden yatırım harcamalarından dolayı yatırım indiriminden yararlanabilecekleri, maddedeki yatırım indirimi tutarlarının indirilebileceği kazançlara ilişkin “sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait” ifadesinin 08.01.2010 tarih ve 27456 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 15.10.2009 tarih ve E. 2006/95, K. 2009/144 sayılı kararı ile iptal edildiği, aynı kararla, 193 sayılı Yasa’nın 19. maddesinin yürürlükten kaldırılmasına dair 5479 sayılı Yasa’nın 2. maddesinin 01.01.2006 tarihinden geçerli olacağına ilişkin kural, yasa koyucunun 193 sayılı Yasaya eklenen Geçici 69. maddeyle 24.04.2003 ve 01.01.2006 tarihlerinden önce başlanan yatırımlar için indirim hakkı getirdiği halde 01.01.2006-08.04.2006 tarihleri arasında yapılan yatırımlar için indirim hakkı getirmeyerek Hukuk Devleti ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle iptal edildiğinden, yükümlülerin 08.04.2006 tarihine kadar 193 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamındaki yatırımları nedeniyle yatırım indirimi hakkı bulunduğu, davacı şirket tarafından çimento üretimi alanında yatırım için 27.07.2005 tarihinde yatırım teşvik belgesinin; 27.05.2005 tarihinden geçerli olmak üzere maden arama ruhsatının alındığı, 21.12.2005 tarihinde klniker fabrikasına gerekli makine satın alınabilmesi için satıcı firmayla ön anlaşmanın imzalandığı ve 17.02.2006 tarihinde akreditif açılarak peşinatın ödendiği, arsa ve arazi, etüd ve proje giderleri, vinç çalıştırma, dışarıdan sağlanan fayda ve hizmetler, personel yollukları, vergi, resim ve harç ile proje bedeli kapsamında verilen avanslar için olmak üzere toplamda 30.040.896 TL’lik harcamanın 30.3.2006 tarihine kadar yapıldığı anlaşılmış olup, 28.8.2006 tarih ve 2006/10921 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin 2006/3 no.lu Tebliğin 12. maddesinde yatırıma başlanıldığının kabul edilebilmesi için öngörülen şartların 08.04.2006 tarihine kadar gerçekleştirildiği anlaşıldığından, 08.04.2006 tarihi itibarıyla mevcut olup devreden yatırım indirimi tutarlarının, kazancın doğduğu yıllarda indirim konusu yapılabileceği nedeniyle ihtirazi kayıt kabul edilmeyerek yapılan tahakkukta hukuka uygunluk görülmediği, vergi idaresinin hizmet kusuru oluşturacak hukuka aykırı vergilendirme işlemleri nedeniyle mükellefler yönünden doğan zararların, işlemi yapan idare tarafından karşılanması Anayasanın 125. maddesinde yer alan kuralın ve Hukuk Devleti ilkesinin gereği olup, yatırım indirimi hakkının kullanılmasına bağlı olarak davacı şirket tarafından ödenmek zorunda kalınan verginin, ödeme tarihinden itibaren Hazinede kaldığı süre için öngörülen gecikme faizi oranının işletilmesi suretiyle davacıya ret ve iadesinin hukuka uygun düşeceği gerekçesiyle tahakkuk kaldırılmış, ödenen verginin tecil faiziyle birlikte davacıya iadesine karar verilmiştir. Davalı idare tarafından; yatırım indiriminden yararlanılabilmesi için 01.01.2006 tarihinden önce yatırıma başlanmış olması gerektiği, 01.01.2006 tarihi dikkate alındığında davacının yatırıma başladığından söz edilemeyeceğinden, bu tarihten sonra yapılan harcamaları için istisnadan yararlanılamayacağı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Karar: Temyize konu vergi mahkemesi kararının kurumlar vergisi tahakkukunun kaldırılması ile tahsil edilen tutarın ret ve iadesine karar verilmesi yolundaki hüküm fıkraları aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüştür.
İdareyi, eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü tutan Anayasanın 125. maddesinin son fıkrası, yargı yeri kararı uyarınca iadesi gereken bir miktar paranın, idarenin tasarrufunda kalan sürede ilgilisi tarafından tasarruf edilememesinden doğan zararın giderilmesini de kapsamaktadır. İadesi gereken tutar yönünden vergi idaresi ile davacı arasındaki ilişki, iadenin yargı kararıyla hüküm altına alınması nedeniyle yönetilen - idare ilişkisi olmaktan çıkarak, bir borç ilişkisine dönüşmüştür. Dolayısıyla bu ilişkinin borçlusu tarafından alacaklısına, paranın tasarrufundan yoksun kalınan süre için; 1. maddesinde Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanununa göre yasal faiz ödenmesi gereken hallerde hangi oranda faiz ödeneceğini düzenleyen, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre yasal faiz ödenmesi gerektiğinden, temyize konu kararın tecil faizine hükmedilmesine ilişkin hüküm fıkrasının bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kısmen kabulü ile Vergi Mahkemesinin kararının, faiz istemine ait hüküm fıkrasının bozulmasına, tahakkukun kaldırılmasına ve tahsil edilen tutarın iadesine ilişkin hüküm fıkralarına yöneltilen temyiz isteminin reddi ile söz konusu hüküm fıkralarının onanmasına, gününde oyçokluğuyla karar verildi(*).
(*) KARŞI OY X: Danıştay veya vergi mahkemeleri tarafından yükümlülere iadesine karar verilen vergilere yükümlü lehine faiz uygulamasını öngören herhangi bir düzenleme, gerek vergi kanunlarında gerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda yer almamaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112. maddesinin 4. fıkrasında yer alan kuralın, yargı yerlerince iadesine hükmedilen vergiler için uygulanması olanaksız olduğu gibi Borçlar Kanunu’nun 103 ve devamı maddeleriyle Türk Ticaret Kanununda yer alan; geri alma davalarıyla sair alacak davalarında kanuni faize de hükmedilmesini öngören kuralların kamu hukukunda yer alan ve niteliği itibarıyla bir alacak davası olmayan vergilere uygulanma olanağı yoktur. Bu nedenle vergi mahkemesi kararının tecil faizi işletilmesi gerektiği yolundaki hüküm fıkrasının bozulması gerektiği oyu ile karara bu yönden katılmıyorum.