Mehmet Özdoğru
ÖDENEN GEÇİCİ VERGİNİN İADESİ 2025/ NİSAN DÖNEMİNDEN SONRA MI?
Yıl İçinde Bir Önceki Dönemde Ödenmemiş Olan Geçici Verginin Ödenme ŞARTINA BAĞLI OLMAKSIZIN Bir Sonraki Dönem Geçici Vergi Beyannamesinden Mahsubu Mümkündür. ÖDENMİŞ OLMA ŞARTI Yıllık GELİR / KURUMLAR VERGİSİ Beyannamesinden Mahsup Yaparken Aranmaktadır.
Kurumlar Vergisi Kanununa göre Hesaplanan Kurumlar Vergisinden aşağıdaki sıra dahilinde vergiler mahsup edilir.
1. Sıra: Yurt Dışında Ödenen Vergiler ; Kurumlar Vergisi (%25) oranını aşmamak şartıyla yurtdışında câri olduğu bilinen oran üzerinden hesaplanan vergi mahsup edilir. Türkiye'deki vergi matrahına dâhil edilen yurt dışı kazanç tutarının bu vergileri de içerecek şekilde brütleştirilmesi gerekmektedir. Mahsup edilemeyen kısım iade edilemeyecektir. Yurt dışı kazançlar üzerinden mahallinde ödenen vergilerin kısmen veya tamamen mahsubuna imkan bulunmazsa, bu mahsup hakkı izleyen 3. hesap dönemi sonuna kadar kullanılabilecektir. İzleyen 3 hesap dönemi içinde mahsup edilemeyen yurt dışında ödenen vergiler KKEG olarak dikkate alınması gerekir.
2. Sıra: Yurt İçinde Kesinti Suretiyle Ödenen Vergiler; Beyannameye dahil edilmeyen kazanç ve iratlar üzerinden tevkif suretiyle ödenen vergiler hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilemez. Beyannameye dahil edilen kazanç ve iratlar yönünden kısmen veya tamamen, beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilemediği durumlarda tevkif suretiyle ödenmiş olan vergiler, mükelleflere mahsuben / nakden iade edilmektedir.
3. Sıra: Geçici Vergi; Geçici Verginin sadece ödenen kısmı, yıllık Kurumlar Vergisi Beyannamesi üzerinden hesaplanan Kurumlar Vergisinden mahsup edilecektir.
4. Sıra: Mükellefe İade: Mahsup edilecek vergilerin beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden fazla olması halinde, bu durum vergi dairesince mükellefe yazı ile bildirilecektir. Fazla olan bu tutar, mükellefin söz konusu yazıyı tebellüğ tarihinden itibaren bir yıl içinde başvurması şartıyla kendisine iade edilir.
Yukarıda da görüleceği üzere Vergi İdaresi yurtdışından olan mahsup edilemeyen vergilerin iadesini mümkün kılmamıştır. Bu durumda kamu hazinesine ödenen bir vergi olmadığından iadenin yapılmaması işlemi anlaşılır mahiyettedir. Yurtiçinde ise ilk önce tevkif suretiyle ödenen yani alıcılar tarafından beyanı gereken verginin mahsubu tanımlanmış ve en son mükellefin kendi beyanı kapsamında geçici vergi yönünden mahsup tanımlanmıştır. Kurumlar vergisi mükellefleri ile ticari veya zirai kazanç elde edenler için tevkif yoluyla kesilen vergilerin vergi sorumluları tarafından ilgili vergi dairesine ödenmiş olduğuna ilişkin belge aranır.
BU DURUMDA GEÇİCİ VERGİNİN İADESİ 2025/Nisan ayından sonra olacaktır.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Transit Ticarette İndirimli Kurumlar Vergisi Hesabı
Kurumlar Vergisi Kanunu 10 /1-(i) Bendine Göre:
> Katılımcı Belgesi Alarak İstanbul Finans Merkezi Bölgesinde Faaliyette Bulunan Kurumlar Vergisi Mükellefleri:
* Münhasıran Bu Faaliyet Kapsamında Yurt Dışından Satın Alınan Malları Türkiye’ye Getirilmeksizin Yurt Dışında Satmalarından Veya
* Yurt Dışında Gerçekleşen Mal Alım Satımlarına Aracılık Etmelerinden Sağladıkları Kazancın %50’si Kurumlar Vergisinden İstisna Tutulmuştur. Bu Durumda Geri Kalan %50 Kazanç Kurumlar Vergisinden Tabidir.
Kurumlar Vergisi Kanununun 32 /7. Fıkrasının Uygulamasında Yurt Dışından Satın Alınan Malların Türkiye’ye Girmeksizin Başka Bir Ülkedeki Müşteriye Satılmak Suretiyle İhraç Edilmesi Halinde De Bu Faaliyetten Elde Edilen Kazanç İçin İhracata Yönelik 5 Puan Kurumlar Vergisi İndiriminden Yararlanılabilecektir.
5 Puan İndirimli Oran Uygulanacak Matrah = Matrah X (10-i. Bendi Harici İhracat Kazancı / 10-i. Bendi Harici Ticari Bilanço Karı)
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
2024/2. Dönem Geçici Vergi Beyannamesi Verilmemesi Durumunda Takdire Sevk Edilir Mi / Vergi İncelemesine Sevk Yapılabilir Mi? Vergi İndirimi Uygulama Şartları Kaybedilir Mi?
- 2024/2. Dönem Geçici Vergi Beyannamesinin 13 Eylül'e Kadar Düzeltme Suretiyle Verilmemesi Durumunda Vergi Usul Kanunu 30/1. bendine göre 2024/2. Dönem Geçici Vergi Matrahı:
i) Takdir Komisyonu Kararına göre veya
ii) Vergi İncelemesi Yapmaya yetkili olanlarca düzenlenen vergi inceleme raporlarına dayanarak re'sen tarh edilmesi muhtemeldir. Bu durumda 13 Eylül sonrasında daha önce verilmiş olan 2024/2. Dönem Geçici Vergi Beyannamesindeki 648 - 658 hesap bakiyelerine göre hızlıca Takdir Komisyonu Kararına göre matrah takdiri mümkündür. Bu kadar çok sayıda mükellefin vergi inceleme sonucuna göre resen vergi tarhiyatı zor görünmektedir.
- Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi Uygulama Şartlarından biri de İndirimin Hesaplanacağı Beyannamenin Ait Olduğu Yıl İle Bu Yıldan Önceki Son 2 Yıla Ait Vergi Beyannamelerinin (Geçici Vergisi Beyannamesi Dahil) Kanuni Süresinde Verilmiş Olması Gerekir. Bu Durumda Uyumlu Mükelleflere Vergi İndirimi Uygulama Şartları Kaybedilmiş Olabilir.
PEKİ NE YAPILMASI GEREKİR
- Kanaatime göre defter beratları:
i) verildiyse sadece beyanname düzeltilmeli
ii) verilmediyse bu hafta sonuna kadar beklenip defterler üzerinde gerekli düzeltme kayıtlarının yapılması ve defter - beyanname- belge uyumuna beyanların yapılması gerektiği düşünülmektedir. TEBLİĞDE GEÇEN "GEREK BULUNMAMAKTADIR" İMASI KANAATİME GÖRE TERCİHİ BELİRTİR VE MESLEK MENSUPLARININ / MÜKEFLLERİN TERCİHİNİ BEYAN - BELGE- DEFTER UYUMUNA GÖRE VERMESİ DAHA HUKUKİ OLMASI MUHTEMELDİR.
VERİLEN BEYANNAMENİN İLK BEYANNAME OLDUĞUNU VE SÜRESİNDE VERİLEN MÜEYYİDELİ TEBLİĞ HÜKMÜNE GÖRE VERİLDİĞİ İÇİN İTİRAZİ KAYITLI AÇILACAĞINI DÜŞÜNMEKTEYİM. DÜZELTME BEYANI MÜKELELF İRADESİYLE DEĞİL İLK DEFA VERGİ İDARESİNİN TEBLİĞİYLE SÜRESİNDE VERİLMEKTEDİR.
Uyumlu Mükellef Kapsamında Vergi İndirimi Şartları Taşınmıyorsa Takdir Komisyonu Kararı / Vergi İnceleme Raporuna göre tebliğ edilen Vergi Ceza İhbarnamelerine karşı dava açılması ve burada ortalama 1 yıllık süre düşünülerek hareket edilmesi daha mantıklı olabilir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
HALKA ARZ: KURUMLAR VERGİSİ KANUNUNDA SAYILAN VERGİ AVANTAJLARI VE KDV BELİRLENMİŞ ALICI SINIFINA GİRİLMESİ
A) KURUMLAR VERGİSİ ORAN İNDİRİMİ
Borsa İstanbul Pay Piyasasında ilk defa işlem görmek üzere EN AZ %20 oranında halka arz edilen kurumların paylarının ilk defa halka arz edildiği hesap döneminden başlamak üzere 5 hesap dönemine ait kurum kazançlarına Kurumlar Vergisi oranı 2 PUAN indirimli uygulanır. İndirimli oranlı kurumlar vergisi uygulamasından yararlanılabilmesi için en az %20 oranındaki halka açıklığın, ilk defa halka arzın gerçekleştiği hesap döneminden itibaren 5 hesap dönemi boyunca Korunması gerekmektedir.
B) EMİSYON PRİMİ İSTİSNASI
Anonim Şirketlerin kuruluşlarında / sermayelerini artırdıkları sırada çıkardıkları payların, İtibari Değerin üzerinde bir bedelle elden çıkarılması halinde oluşan kazançlar Kurumlar Vergisinden İstisnadır.
https://vergialgi.com/emisyon-primi-ticari-kar-mali-kar
https://www.ozdogrular.com/v1/content/view/53808/178/
C) KDV BELİRLENMİŞ ALICI
KDV mükellefi olsun olmasın Payları Borsa İstanbul (BİST) A.Ş.’nde işlem gören şirketler Belirlenmiş Alıcı kapsamında Kısmi KDV Tevkifatı Yapmakla yükümlüdür.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
KULLANILMAAN YILLIK İZİNLERE AİT ÜCRETİN ÖDENMESİ 13 SORU 13 CEVAP
1) Yıllık izin ücretimi alabilmem için şart var mı?
Yıllık izin ücretini alabilmenin yolu iş akdinizin işveren veya işçi tarafından (fesih sebebinin bir önemi yok) feshedilmesi ve kullanılmamış yıllık izinlerinizin olması gerekir.
2) Kendim istifa etsem kullanmadığım yıllık izinlere ait ücreti talep edebilir miyim?
Kullanmadığınız yıllık izinlere ait ücreti kendiniz veya işveren tarafından feshedilmesi durumu değiştirmez her durumda varsa kullanılmayan yıllık izin günlerine ait ücretin ödenmesi gerekir.
3) Yıllık izin kıdemim hesaplanırken en az 1 yılı mı doldurmam gerekir. İş akdi feshinde tam bir yıl olmadı ise bakiye günler için ödeme yapılır mı?
Yıllık izin işçinin en az bir yıl çalışması olması durumunda hak edilir. İş akdi feshedildiği tarihte yıllık izne hak kazanmamanız durumunda çalışılan süre kadar oranlama yapılmaz. Örneğin 8 ay çalışan işçiye 8 aya denk gelecek şekilde ödeme yapılmaz. İşçinin en az 1 yıl kıdemi olması gerekir.
4) Ücretsiz izin almam halinde kıdem süresinden sayılır mı?
İşçinin bir yıl kıdem hesabında bazı durumlar kıdem hesabında dikkate alınmaz. Bu durumlardan biri de ücretsiz izindir. Ücretsiz izin süresi kadar ötelenir. Örneğin işçi 3 ay ücretsiz izinle birlikte bir yılı doldurmuş ise yıllık izin hak edişi 3 ay daha ötelenecektir.
5) Doğum sonrası ücretsiz izin alsam yıllık izin kıdemime etkisi olur mu?
Doğum sonrası kadın işçinin ücretsiz izin kullanması durumunda kullanılan ücretsiz izin günleri yıllık izin kıdeminde hesaba katılmaz. Bu nedenle kıdem süresine etkisi olur.
6) Doğum öncesi ve Doğum sonrası analık iznimi kullanmam halinde yıllık izin kıdemine etkisi olur mu?
Kadın işçinin doğum öncesi ve sonrası 16 haftalık, çoğul gebelikte 18 haftalık izni yıllık izin kıdemi hesabında çalışılmış sayılan durumlardandır. Bu nedenle işçinin yıllık izin kıdeminde dikkate alınmalıdır.
7) İş akdim devam ederken yıllık izinlerime ait ücreti talep edebilir miyim?
İş akdi devam ederken yıllık izinlere ait ücretin ödenmesi söz konusu olamaz. İşveren yönetim hakkı kapsamında yıllık izinleri kullandırması gerekir. Aksi durumda izin sürelerine ait ücretin ödenmesi işverenin yıllık izin kullandırma sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
8) Yıllık İzinlere Ait Ücretim Hangi Ücret Üzerinden Ödenecek (Brüt /Net)
Kullanılmayan yıllık izinlere ait ücret ödenirken giydirilmiş brüt ücret esas alınmaz. Bu nedenle işçinin çıplak ücreti esas alınır. İşçi brüt ücret alıyorsa brütten nete, net ücret alıyorsa netten brüte hesaplama yapılması gerekir
9) Kullanılmayan yıllık izin sürelerime ait ücreti nasıl hesaplayabilirim?
Öncelik net veya brüt maaş almanıza göre hesaplama değişecektir.
Net maaş alıyorsanız hesaplamayı
Net Ücret /30 x Kullanılmayan Yıllık İzin Gün Sayısı = Net yıllık izin ücreti şeklinde hesaplayabilirsiniz. Burada SGK, Gelir ve Damga vergisi kesintisi hesaplaması yapılmak isteniyorsa KGVM'nin bilinmesi gerekiyor.
Brüt Ücret Alıyorsanız Hesaplamayı
Brüt Ücret/30 x Kullanılmayan Yıllık İzin Gün Sayısı -(SGK + Gelir +Damga Vergisi) =Yıllık izin Ücreti formülü ile bulabilirsiniz.
Burada da gene gelir vergisi kesintisi yapabilmeniz için işçinin KGVM göre %15-40 arasında vergiye tabi tutmanız gerekir.
10) Kullanılmayan yıllık izinlere ait ücreti yerine işveren yıllık izinleri kullandırıp feshi yıllık izinlerim bittikten sonra yapabilir mi?
İşveren işçinin iş akdini feshedecek ise bunu ya haklı nedenle ya da geçerli nedenle feshedecektir. Haklı nedenle fesihte işveren derhal fesih hakkını kullanacağı için işçinin kullanmadığı yıllık izinleri varsa ücretini ödemesi gerekir.
Geçerli nedenle fesihte ise işveren ya ihbar tazminatı vererek direkt fesheder ki bu durumda yıllık izin kullandırma söz konusu olmaz, ücretini öder. Ya da yıllık izinleri kullandırıp izin bitiminde ihbar tazminatı ödeyerek iş akdini fesheder.
Bildirim süresi verilerek işveren tarafından yapılacak fesihlerde yıllık izin süreleri ile bildirim süreleri iç içe giremez. İşveren ya yıllık izinleri kullandırıp bildirim süresini başlatır ya da bildirim süresi bitiminde işçinin iş akdini fesheder ve yıllık izin ücretini öder.
11) Bildirim süresi yıllık izin kıdeminde dikkate alınır mı?
Bildirim süresi içerisinde iş sözleşmesi devam eder. İşverenin ücret ödeme, işçinin de iş görme borcu bulunur. Bu nedenle bu sürelerde işçi normal çalışma düzenine devam eder. Yıllık izin bakımından ise bildirim süresi işçinin kıdeminde hesaba katılır. Örneğin bildirim süresi ile bir yılı doldurması halinde işçiye yıllık izni hak edecektir.
12) İşveren yıllık izin sürelerine ait ücreti ödemiyor ne yapmalıyım?
Kullanmadığınız yıllık izinler varsa ve işveren iş akdi devam ederken ödemiyorsa bu durumda işveren haklı ve işçi bu sürelerin ücretini isteyemez ancak,
Bu sürelerin ücreti iş akdinin feshinden sonra ödenmesi gerekir. İşveren ödemiyorsa bu durumda önce zorunlu arabulucuya gitmeniz gerekir. Burada anlaşılması durumunda işveren anlaşılan tutarı ödemekle yükümlüdür. Arabulucuda anlaşılmaması durumunda dava yoluna gidilmesi gerekir.
13) Yıllık izin hak ettiğim günler farklı zaman dilimlerinde 5 yıllık zamanaşımını her bir hak ediş tarihine göre mi hesaplamam gerekiyor?
Yıllık izin ücretinin ödenmesi durumu iş akdinin feshiyle gündeme gelir. İşveren fesih tarihi itibariyle bu sürelerin ücretini ödemelidir. İşçi bu talebi 5 yıllık zamanaşımına dikkate ederek isteyebilir. Zamanaşımı iş akdinin feshedildiği tarihte başlayacaktır. Yıllık izin hak edildiği tarih baz alınmaz.
Murat Delip
Vergide Defterdarlık Dönemi Başladı
Vergi kanunlarımız gecekondu mahiyetindedir. Yani birçok düzenleme yapıldıktan sonra ya geçici ya da bağımsız bir maddeyle kanun metinlerinde yapılması gereken değişikliklerin yapılmadan bir atıfla böyle anlamamız gerektiği belirtilmektedir
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek daha önce yaptığı konuşmalarda defalarca vergi dairesi başkanlıklarının kapatılacağını söyledi. Ve bu söylem 3 Temmuz 2024 tarihinde yayımlanan 161 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı taşra teşkilatı olan Defterdarlıklar ile Gelir İdaresi Başkanlığı’nın taşra teşkilatı olan Vergi Dairesi Başkanlıkları 1 Eylül 2024 tarihinde yürürlüğe girmek üzere tek çatı altında toplanarak ete kemiğe büründü.
Özetle iki taşra teşkilatı tek çatı altında birleşti.
Daha önce nasıldı, ne oldu?
İbn Haldun Mukaddime’de vergilerin toplanmasını, hazinenin idare edilmesini, Devletin gelir ve giderinin kayıt altında tutulmasını devletin korunması bakımından bir ödev olarak vurgulamıştır. Bu nedenle devlet hazinesinin ve vergi gibi bileşenlerinin toplanması, korunması günümüzde de önemli bir ödev olarak görülmüştür.
İlber Ortaylı, Osmanlı’da defterdarlığın ilk ortaya çıkışının Yıldırım Bayezid zamanında olduğunu söyler. Bunun öncesinde vergi ve diğer mali işlerin nasıl yürütüldüğünün de araştırılması gerektiğini ifade eder. Ancak bu konuda farklı görüşler de bulunmaktadır. Özellikle I. Murad dönemine ilişkin olduğu yönünde iddialar da bulunmaktadır. Bu konuyu tarihçiler değerlendirecektir zaten, biz konumuza dönelim.
Böylece o tarihten bu yanadır defterdarlıklar çok fazla değişikliğe uğrayarak günümüze kadar gelmiştir. Ve 1 Eylül 2024 itibariyle de çok güçlü bir şekilde hayatına devam edecek.
Yakın tarihimizde ise Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı Gelirler Genel Müdürlüğü, 16.05.2005 tarihi itibariyle, Gelir İdaresi Başkanlığı’na dönüşerek, kendi bünyesinde büyükşehirlerin tamamı olmak üzere toplam 29 ilde Vergi Dairesi Başkanlıkları (İstanbul’da 2 adet olmak üzere toplamda 30 adet) kurulmuştu. 5345 sayılı Yasa 703 sayılı KHK ile kaldırılıp 15.07.2018 tarih ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4 sayılı Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar İle Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 134 ilâ 157’nci maddelerinde yeniden ihdas edilmişti.
Ancak 03.07.2024 tarihinde yayımlanan 161 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığı taşra teşkilatı olan Defterdarlıklar ile Gelir İdaresi Başkanlığı’nın taşra teşkilatı olan Vergi Dairesi Başkanlıkları 1 Eylül 2024 tarihinde yürürlüğe girmek üzere tek çatı altında toplandı. Özetle iki taşra teşkilatı tek çatı altında birleşti.
81 ilde Gelir İdaresi Başkanlığı’na doğrudan bağlı Defterdarlık kurulmuş, yeni Defterdarlıklar, Vergi Dairesi Başkanlıklarının görev ve yetkilerini haiz olmuştur. 29 ilde bulunan Vergi Dairesi Başkanlıkları bulundukları ilin ismi ile -örneğin İstanbul Defterdarlığı- Defterdarlık unvanını almış oldu. Vergi dairesi başkanlıklarının görev ve fonksiyonları o ilin defterdarlığına geçmiş oldu. Özetle Vergi Dairesi Başkanları, Defterdar unvanını aldı.
Buna göre 1 Eylül 2024 tarihinden itibaren Gelir İdaresi Başkanlığı’na bağlı defterdarlıklar kurulmuş ve bu tarihten itibaren vergi idaresinin taşra teşkilatı defterdarlık oldu.
Neden böyle bir şey yapıldı?
Vergi daireleri, 29 ilde vergi dairesi başkanlıklarına diğer illerde ise defterdarlığa bağlıydı. Örneğin Kadıköy Vergi Dairesi Müdürlüğü İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’na bağlıydı ama Çorum’da vergi dairesi başkanlığı olmadığı için Çorum Hasanpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü Çorum Defterdarlığına bağlıydı.
"Ne var bunda" diyebilirsiniz lakin merkez teşkilat olan Gelir İdaresi Başkanlığı vergi daireleri ile yazışırken vergi dairesi başkanlığı olan yerlerde doğrudan evrak alışverişi yapabilirken, vergi dairesi başkanlığı olmayan yerlerde -örneğin Çorum, Amasya, Uşak, Hakkari vs. toplamda 52 ilde- resmi yazışmalarının büyük bir kısmını Valilik üzerinden yapmaktaydı. Bu durum evrak alışverişini ve yazışma hızını yavaşlatmaktaydı. Böylece Maliye Bakanlığı’na bağlı tüm defterdarlıklar ve vergi dairesi başkanlıkları kapatılarak doğrudan GİB’e bağlı defterdarlıklar oluşturuldu. Yani yazışmaların hızlandırılması amaçlanmıştır.
Ayrıca defterdarlık bünyesindeki birimler de her geçen gün azalmaktaydı. Bu şekilde defterdarlıklar işlev açısından daha işler hale getirilmiş oldu.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı defterdarlıklara Maliyenin gider ayağı da bağlıydı, Gelir İdaresi Başkanlığı gideri de kısmen kendine bağlayarak esasında çok önemli bir hamle yapmış oldu.
Çünkü senelerdir kulislerden gelen haberlere göre Gelir İdaresinin taşra teşkilatı ile defterdarlıklar Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı defterdarlık bünyesinde birleşip maliye başkanlığı adını alması bekleniyordu. Ancak tersi bir durum oldu.
Kısmen bağladı deme sebebim ise 161 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 15’inci maddesidir. Bu madde uyarınca Bakanlığın taşra teşkilatında sunulan muhasebat ve muhakemat hizmetleri bu hizmetlerin sunulduğu Bakanlık taşra birimleri tarafından defterdara bağlı olarak yerine getirilir. Bu hizmetleri sunan birimler doğrudan defterdara bağlı çalışır ve defterdar, bu birimlerin iş ve işlemleri ile ilgili ilişkileri Bakanlık merkez teşkilatı birimleri ile doğrudan sağlar.
Nasıl bir sorun doğuracak?
Böylece bu yapılanmanın çok başlılığın minimize edilmesi adına olumlu olduğunu belirtmemde fayda var. Çünkü 29 ilde hem defterdar hem de vergi dairesi başkanlığı vardı ancak yetki bu 29 ilde vergi dairesi başkanında diğer yerlerde defterdardaydı.
Örneğin vergi mahkemelerinde açılacak davalarda dava dilekçelerinde davalı kısmına İstanbul’da, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı-X vergi dairesi müdürlüğü; Çorum’da Çorum Defterdarlığı- X Vergi Dairesi Müdürlüğü… yazılmaktaydı. Bu konuda da artık bir yeknesaklık oluşmuş oldu.
Ancak vergi mevzuatımızın (kanun, tebliğ vs.) birçok yerinde şu şekilde ifadeler geçer; vergi dairesi başkanlığı olan yerlerde vergi dairesi başkanı, olmayan yerlerde defterdar(lık) yetkilidir. Örneğin Vergi Usul Kanunu m. 72’de “defterdarın, vergi dairesi başkanlığı bulunan yerlerde ise vergi dairesi başkanının görevlendireceği” şeklindeki cümlede artık olmayan vergi dairesi başkan(lığı) ifadelerinin ivedilikle bir kanun düzenlemesi ile değişmesi gerekmektedir. Bu şekilde onlarca ibare bulunmaktadır. Örneğin sadece VUK’ta bu şekilde yedi (7) adet madde bulunmaktadır.
Ancak 26 Temmuz 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7521 sayılı Kanun m.17 ile 5345 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığı ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.33’de değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik “defterdara ve defterdarlığa yapılmış atıflar ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına, vergi dairesi başkanlığı bulunmayan yerlerde vergi dairesi müdürü veya müdürlüğüne; gelir müdürlüğüne, takdir komisyonu başkanı veya başkanlığına, tahsil dairesine, mal müdürü ve müdürlüğüne yapılmış atıflar ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına veya ilgili müdür veya müdürlüğüne yapılmış sayılır.” ibaresi “defterdara, defterdarlığa, vergi dairesi başkanı ve vergi dairesi başkanlığına yapılmış atıflar ilgisine göre Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı defterdara ve defterdarlığa; gelir müdürlüğüne, takdir komisyonu başkanı veya başkanlığına, tahsil dairesine, mal müdürü ve müdürlüğüne yapılmış atıflar ise ilgisine göre Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı defterdar veya defterdarlığa veya ilgili müdür veya müdürlüğüne yapılmış sayılır.” şeklindedir.
Ayrıca 161 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 15’inci maddesiyle 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 153’üncü maddesinin başlığı “Defterdarlık” şeklinde, birinci fıkrasında yer alan “Vergi Dairesi Başkanlığının” ibaresi “Defterdarlığın” şeklinde, ikinci fıkrasında yer alan “Vergi Dairesi Başkanlığı” ibaresi “Defterdarlık” şeklinde, üçüncü fıkrasında yer alan “Vergi dairesi başkanlıkları” ibaresi “Defterdarlıklar” şeklinde değiştirildi.
Ezcümle
Hazine ve Maliye Bakanlığı taşra teşkilatı olan defterdarlıklar ile Gelir İdaresi Başkanlığı’nın taşra teşkilatı olan vergi dairesi başkanlıkları Gelir İdaresi Başkanlığı’na bağlı yeni defterdarlık çatısı altında birleşti. Bu durum Maliyenin gider ayağının da kısmen GİB’e bağlandığı sonucunu doğurmuş oldu. Böylece vergi dairesi başkanlığı olmayan 52 ilde yapılacak yazışmalar Valilik uhdesinden çıkarılarak doğrudan GİB-Defterdarlık arasında yapılarak yazışma ve evrak alışverişini hızlandırmış olacak. Ve bu durum GİB’in birçok açıdan elini güçlendirmiş olacak. Bu yönüyle olumlu olduğu düşüncesindeyim.
Bir diğer husus vergi dairesi başkanlığının olduğu 29 ilde defterdarın vergi idaresi nezdinde herhangi bir yetkisi bulunmamaktaydı. Bu 29 ilde iki adet maliye idaresi vardı; vergi dairesi başkanlığı ve defterdarlık. Bu yönüyle çift başlılık sona ermiş oldu ve kendi içindeki müstakbel sorunlar ortadan kaldırılmış oldu.
Vergi kanunlarımız gecekondu mahiyetindedir. Yani birçok düzenleme yapıldıktan sonra ya geçici ya da bağımsız bir maddeyle kanun metinlerinde yapılması gereken değişikliklerin yapılmadan bir atıfla böyle anlamamız gerektiği belirtilmektedir. Ancak bu durum özellikle vergi hukukuyla yeterince ilgilenememiş kişileri yanıltabilir. Özetle 7521 sayılı Kanun m.17 ile 5345 sayılı Kanun m. 33’te yapılan değişikliğin tüm vergi yasalarında da değiştirilerek olası karışıklıkların önüne geçilmesi yerinde olacaktır. Ama Gelir İdaresi Başkanlığı’nın önümüzdeki günlerde bu yönde bir adam atacağını pek sanmıyorum. Prof. Dr. Murat Batı
https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/vergide-defterdarlik-donemi-basladi,46210
Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/16)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2024/20)
02 Eylül 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 32650
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından:
MADDE 1- 29/12/2021 tarihli ve 31704 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/16)’in 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Yurt içi yerleşik gerçek kişilerin 31/8/2024, yurt içi yerleşik tüzel kişilerin ise 31/12/2021 tarihi itibarıyla bankalarda mevcut olan altın hesabı, hesap sahibinin talep etmesi halinde dönüşüm fiyatı üzerinden Türk lirasına çevrilir.”
MADDE 2- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı yürütür.
Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/14)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2024/19)
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ ve Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ'de yaptığı değişiklikleri içeren tebliğler Resmi Gazete'de yayımlandı.
Yurt içi yerleşik gerçek kişiler ile yurt içi yerleşik tüzel kişilerin 31/8/2024 tarihi itibarıyla bankalarda mevcut olan ABD doları, euro ve İngiliz sterlini cinsinden Döviz tevdiat hesabı ve döviz cinsinden katılım fonu hesabı bakiyeleri, hesap sahibinin talep etmesi halinde dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevrilebilecek.
Öte yandan, yurt içi yerleşik gerçek kişilerin 31/8/2024, yurt içi yerleşik tüzel kişilerin ise 31/12/2021 tarihi itibarıyla bankalarda mevcut olan altın hesabı, hesap sahibinin talep etmesi halinde dönüşüm fiyatı üzerinden Türk lirasına çevrilebilecek.
02 Eylül 2024 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 32650
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından:
MADDE 1- 21/12/2021 tarihli ve 31696 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Sayı: 2021/14)’in 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(1) Yurt içi yerleşik gerçek kişiler ile yurt içi yerleşik tüzel kişilerin 31/8/2024 tarihi itibarıyla bankalarda mevcut olan ABD doları, Euro ve İngiliz sterlini cinsinden döviz tevdiat hesabı ve döviz cinsinden katılım fonu hesabı bakiyeleri, hesap sahibinin talep etmesi halinde dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevrilir.”
MADDE 2- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3- Bu Tebliğ hükümlerini Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı yürütür.
Enflasyon Düzeltmesi Kaosu
Gelir vergisi mükelleflerinden ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabına ve kurumlar vergisi mükelleflerine getirilen geçici vergi yükümlülüğünü düzenleyen Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 120. maddesine göre 19 Ağustos akşamına kadar verilmesi gereken 2024 yılı II. Geçici Vergi Dönemi’ne (Nisan-Mayıs-Haziran) ait Gelir ve Kurum Geçici Vergi Beyannameleri’nin verilme ve ödeme süreleri önce 7.8.2024 tarih ve 171 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 27 Ağustos Salı günü sonuna kadar uzatıldı.
Bu uzatmanın temel sebebi, enflasyon düzeltmesine ilişkin kanun düzenlemelerinin uygulamaya geçirilmesinde yaşanan sıkıntılar rol oynadı. Uygulamacı durumundaki muhasebeci/mali müşavirlerin bu konudaki talepleri de bu ertelemede rol oynadı. Bu meslek mensuplarının bu taleplerinde rol oynayan en büyük faktör, enflasyon düzeltmesine ilişkin giderilememiş belirsizlerin bulunması. Gerçekten uygulamacılarla konuştuğumda gözlemim, çok farklı uygulamalar yapıldığı yönünde. Aslında bu kesimin talebi, enflasyon düzeltmesinin geçici vergi dönemlerinde uygulanmaması, belirsizlikler de giderilerek yılsonu mali tablolarında yaşama geçirilmesi idi. Bu konuda TÜRMOB en üst düzeyde elinden gelen her girişimi yaptı. Ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı, bu talebe karşı kulaklarını tıkadı. Bu talep “haklı mıydı, değil miydi” tartışması ayrı bir konu. Ancak Bakanlığın vergi toplamada en büyük destekçilerinin meslek örgütünün taleplerini dikkate almaması, yok sayması bence siyaseten yanlış olmuştur.
Sonuçta bu uzatma doğal olarak yetmedi. 171 sayılı Sirkülere göre 27 Ağustos sonuna kadar verilmesi gereken Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme ve ödeme süreleri bu defa 172 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 6 Eylül Cuma günü sonuna kadar uzatıldı.
Bu arada enflasyon düzeltmesini büyük bir tutku ile isteyen iş dünyası, konuya uyandı. Borçlu, özkaynakları zayıf küçük ve orta ölçekli işletmelere, iş yapamayan, zararlı firmalar için kazançları olmadığı halde vergi doğduğunu fark eden iş dünyası, “batıyoruz” seslerini dile getirmeye başladı. TÜRMOB’un önemli görülmeyen sesi, iş dünyası örgütlerinin sesi olunca önem kazandı. Ve 563 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile “31.12.2023 tarihli gelir tablosundaki brüt satışlar toplamı 50 milyon TL’nin altında olanların ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapmamaları” uygun bulundu.
Bu kapsamdaki mükelleflerden enflasyon düzeltmesi yapmış, enflasyon düzeltmesi sonucu oluşan kâr veya zararlarını defterlerine kaydetmiş ve buna göre geçici vergi beyannamesini vermiş olanların, yasal kayıtlarını düzeltmelerine gerek olmadığı, ancak geçici vergi beyannamelerini düzeltmeleri gerektiği, aynı genel tebliğ ile düzenlendi. Bu durumdaki mükelleflerin verecekleri düzeltme beyannamelerinde enflasyon düzeltmesi ile ortaya çıkmış kâr-zarar farklarını beyannamelerinde duruma göre “kanunen kabul edilmeyen giderler” veya “zarar olsa dahi indirilecek istisna ve indirimler” kısmında göstererek beyanda bulunmalarını istedi.
Bu düzeltme işi yazarken basit gibiymiş görünüyorsa da, kolay iş sanmayın. Bir örnek vereyim. Enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr veya zarar farkını hesaplayabilmek için amortismanların düzeltilmesi gerekiyor. Amortismanlardan maliyetlere pay verdiyseniz onların da ayıklanması gerekiyor. Kısıtlanan finansman giderinin yeniden hesaplanması gerekiyor. Bunun da kolaylıkla olmayacağı, zaman ve emek isteyeceği anlaşılınca 172 sayılı Sirkülere göre 6 Eylül sonuna kadar verilmesi gereken beyannamelerin verilme ve ödeme süreleri bu defa 173 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 13 Eylül Cuma günü sonuna kadar uzatıldı (Tahminimce yine uzar).
Zaten doğru dürüst mali tatili bile olmayan muhasebeci/mali müşavirlere, yepyeni bir yük yüklendi. VUK uyarınca defterlerle uyumlu beyannameleri imzalamakla yükümlü bu mesleğe, defter kayıtlarına uygun olmayan düzeltme beyannamelerini hazırlama ve defterlerle uyumlu olmayan beyannameleri verme yükü yüklendi. Bir mesleğin faaliyeti ancak bu kadar yaz-boz konusu yapılabilirdi.
Bana bu uygulamaları hukuki açıdan tahlil et diyorlar. Neresinden tutayım ki. Hadi sırasıyla bir şeyler söyleyeyim.
1. Resmi Gazete’de yayımlanan kanunlarla belirlenmiş beyanname verme süreleri, mükellef hak ve hukuku ile yakından ilgili olmasının yanı sıra tüm mükellefleri ilgilendiren bir konudur. Bu nedenle Resmi Gazete’de bile yayımlanmayan ve iç işlem niteliğindeki sirküler ile uzatılması zaten yanlış ve hukuka aykırıdır.
2. Kanunla verilen düzenleme yapma yetkileri kanunla belirlenmiş beyan sürelerinin sona ermesi ile sona erer. Beyan süresinin uzatılması, düzenleme yetkisinin de uzatılması anlamına gelmez ve yetki uzatımını kapsamaz. Bu nedenle bir kesimi enflasyon düzeltmesi bırakılması yetki kullanım süresinin 2. Geçici vergi dönemi için 19 Ağustos’ta dolduğundan, yetki unsuru itibariyle hukuka aykırıdır. Aksi halde beyan süreleri ile sürekli oynanarak sonsuz süreli bir yetkiye ulaşılmış olur. Bakanlık şimdi beyan süresini 12 Eylül günü, 13 Eylül’den 20 Eylül’e uzatabilir mi, uzatabilir. Peki, bu arada 50 milyonu 100 milyona çıkartabileceği veya 40 milyona indirebileceği de savunulabilir mi? Böylesi belirsizlik ortamına, adeta keyfi denebilecek uygulamalara hukuk cevap verebilir mi?
3. Beyan süresi uzatımı, süre uzatımı öncesi koşulları aynen uzatmaktadır. Uzatma süresi içerisinde, “dereden geçerken at değiştirircesine” veya “maç oynanırken kural değiştirircesine” vergi matrahını etkileyen değişiklikler yapılamaz. Süre uzatımı öncesi verilecek beyanname hangi kurallara göre verilecekse süre uzatımı içerisinde verilecek beyannamelerin de aynı kurallarla verilmesi gerekir. Bu nedenle işletmelerin bir kısmına enflasyon düzeltmesi yapmama hakkı verilmesi mümkün değildir.
4. Verilmiş beyannameler hata ile malûl imiş gibi kabul edilerek mükelleflere düzeltme beyannamesi verme yükümlülüğü yüklenemez. Verildiği tarihte kanunlara uygun olan beyannameler, hata hali hariç, düzeltilmeye veya değiştirilmeye zorlanamaz. Verildiği tarihte mevzuata uygun olan beyannameler, düzeltilmediği takdirde, ortaya bir re’sen takdir sebebi çıkmaz, vergi ve ceza tarhı yapılamaz.
5. Düzeltme beyannamesi verenlerin daha önce fazla vergi ödemiş olmaları durumunda, iade konusunun Tebliğ’de düzenlenmemiş olması da ayrı bir garabettir. Bilindiği gibi düzeltmeye dayalı iadeler incelemeye bağlıdır. Burada da aynı usul uygulanacaksa, daha önce geçici vergi beyannamesini vermiş ve fazla vergi ödemiş olanların iadelerinin yapılabilmesi için incelemeye alınması gerekecektir. Öte yandan bu iadelerde, haksız alınan vergi söz konusu olmadığı için, VUK md. 112 uyarınca faiz de ödenmeyecektir. Hazine haksız menfaat elde edecektir.
6. Verilmiş beyannamelere konulan ihtirazi kayıtlar, kendiliğinden verilen düzeltme beyannameleri için (çünkü yargı kabul etmiyor) geçerli olmayacak, düzeltme yapanlar dava haklarını yitirecektir.
Bir yandan Meclis’te gönüllü uyumu sağlama gerekçeli kanunlar çıkarken bir yandan da vergi toplamak adına çok yanlış ve tartışmalı düzenlemeler yapılıyor. Vergi hukukunun adeta hukuku yok ediliyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın asli görevi vergi toplamak değil, vergiyi hukuka uygun toplamaktır. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/enflasyon-duzeltmesi-kaosu/764176
1 Milyon Geçici Vergi Beyanının Düzeltilmemesi İyi Mükellef İndirimini Etkileyebilir
Sosyal medyaya yansıyan rakamlar doğruysa 1 milyon mükellef, son VUK Tebliği öncesi geçici vergi beyanını enflasyon düzeltmesi yaparak vermiş. Şimdi onlardan bu beyanlarını 13 Eylül’e kadar düzelterek tekrar vermeleri istenmekte, aksi taktirde cezalı işlemle karşı karşıya kalabilecekleri uyarısı yapılmaktadır.
Meslek mensupları haklı bir kızgınlık ve tepki ile düzeltme konusunda isteksizlik gösteriyorlar. Mali İdarede bu süreçte neler yaşandı detaylarını bilmiyoruz. Eminiz ki Mali İdaredeki gecikmenin nedeni mükelleflere ve muhasebe camiasına eziyet olsun değildir.
Ben geç reaksiyonları öteden beri siyasi karar sürecinin yavaşlığına bağlamanın daha doğru bir tespit olacağı kanısındayım. En önemli eleştirim siyasi karar süreçlerinin başta Türmob olmak üzere mesleki organizasyonları dinler gibi yapıp hiç dikkate almamaları, sadece kendi akredite ettikleri kanallardan gelen mesaj, talep ve değerlendirmelere kulak vermeleridir. İş dünyasının süreci etkileyebilecek mekanizmaları da hızlı işlemediği, belki bu konuları önemsemediği için bu tür kazalar sıklıkla yaşanmaktadır.
Biraz serin kanlılıkla olayın detaylarına bakmakta ve olası davranışların getiri ve götürüsü üzerinde düşünmekte fayda olabilir.
Öncelikle bir tespit yaparak başlamakta fayda var. Enflasyon düzeltmesi 2023 yıl sonu brüt gelirleri 50 milyon TL’nin altında kalan mükellefler için sadece ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemleri için yapılmayacak, yıl sonunda yapılacaktır.
Mükelleflerin bir kısmı bu düzeltme nedeniyle daha az geçici vergi öderken bir kısmı daha fazla geçici vergi ödemek durumunda kaldı. Dolayısıyla tüm mükellefler geçici vergiden aynı şekilde etkilenmediler.
Normalde vergi çıkmayacakken düzeltme nedeniyle vergi çıkanlar
Bu grubu da çıkan ilave verginin büyüklüğüne göre ilave vergi tutarı yüksek olanlar, düşük olanlar şeklinde iki gruba ayırmak mümkündür. Ben bu grubun şayet kendiliğinden düzeltme yapmamayı seçmesi halinde ille düzeltme yap diye zorlanmasını anlamsız buluyorum. Bu grup düzeltme yapmasa, sonradan bir inceleme yapıldığında olsa olsa bunlara iade (düzeltmeme nedeniyle uygulanacak usulsüzlük cezası bir yana)çıkar.
Doğal olarak bu gruptaki mükellefler rakamda büyükse beyanlarının düzeltilmesini isteyeceklerdir. Ancak düzeltme iade gerektirdiği için çok büyük bir ihtimalle iade prosedürü nedeniyle, eğer özel bir düzenleme yapılmazsa iade vergi incelemesi neticesinde yapılabileceğinden yıllık beyana kadar bu iadeleri alabilmeleri de imkân dahilinde olmayacaktır.
Vergi çıkacakken düzeltme nedeniyle vergi çıkmayan veya daha vergi çıkanlar
Bu grup düzeltme yapmaması halinde sonradan yapılacak incelemelerden en fazla etkilenecek grup olacak.
Geçici vergi tarhiyatlarında vergi aslı aranmaz
Geçici vergilerle ilgili yıllık beyan sonrası bir fark(beyan ve ödenmesi gereken geçici vergi olduğu ancak beyan edilmediği) tespit edilirse, vergi aslı aranmaz sadece cezası aranır. Aslı için beyan gününe kadar gecikme faizi hesaplanır. Ceza için uzlaşma yolu açık. Büyük bir ihtimalle bu geçici vergiler için uygulanacak cezalar sembolik tutarlar kalacak şekilde uzlaşılarak kapatılacaktır. Aslı üzerinden hesaplanacak faiz tutarı 13 Eylül ile Nisan beyanına kadar geçen süre için olacaktır.
İyi mükellef indirimi nasıl etkilenir?
Beyanını mevcut düzenlemelere göre zamanında veren, iyi mükellefler, düzenli mükellefler, şimdi kızgınlıkla beyanlarını düzeltmezlerse iyi mükellef indirimini kaybedebilirler mi?
Gelir Vergisi Kanunun mükerrer 121.maddesine göre, %5 uyumlu mükellef vergi indiriminden yararlanan mükelleflerin, öngörülen şartları taşımadığının sonradan tespiti hâlinde ilgili vergilendirme döneminde indirim uygulaması dolayısıyla ödenmeyen vergiler (vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın) tarh edilir. Dolayısıyla beyanını düzeltmeyen mükellefler, düzeltme neticesinde ilave bir ödeme çıkıyorsa fakat düzeltmemişlerse uyumlu mükellef indirimi nedeniyle elde ettikleri vergi avantajlarını faizi ile iade etmek zorunda kalabilir ve gelecekte de bir süre yararlanamayabilirler.
Dolayısıyla beyanı düzeltme veya düzeltmeme kararı verirken bu husus da dikkate alınmalıdır.
Yer darlığı nedeniyle bazı başka sorunlara da kısaca deyineyim.
1.İhtirazi kayıtla beyanda bulunmuşsanız
Geçici vergi beyanını bir nedenle itirazı kayıtla vermişseniz fakat şimdi düzeltme beyanında bulunursanız, halen itiraz nedeniniz devam ediyor ve korumak istiyorsanız, düzeltme beyanını itirazı kayıtla vermek usuli problemler yaratacak ve tartışmak istediğiniz konuyu tartışamadan usulden davayı kaybetme olasılığınız yükselecektir
2.Düzeltme beyanına ihtirazi kayıt koyacaksanız
Daha önce verdiğiniz beyanda itiraz kayıt yok düzeltme beyanına itirazı kayıt koyacaksanız gene usul nedeniyle davanızın kaybedilme olasılığı yüksektir.
Zeki GÜNDÜZ
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.