Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Mali İdare, vergiyi doğuran olayı bel­li kurumların kayıt ve belgeleri yardımıyla tespit etmek ve kayıt dışılı­ğı önlemek amacıyla tahsilat ve ödeme­lerde bankalar, benzeri finans kurum­ları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri zorunluluğu getirmiştir.

268 ve 298 Seri No.lu Ge­lir Vergisi Genel Tebliğine göre; konut­larda her bir konut için aylık 500 TL ve üzerindeki kiralamalarda, kısa süreli ko­nut kiralamalarında ve iş yerlerinde ise herhangi bir sınırlama olmaksızın kira­ya ilişkin tahsilat ve ödemelerin banka ve benzeri finans kurumları veya posta idareleri aracılığıyla gerçekleştirmeleri ve bu kurum ve kuruluşlar tarafından dü­zenlenen belgelerle tevsik etme zorunlu­luğu bulunmaktadır.

9 Eylül günü Gelir İdaresi tarafından yayımlanan Gelir Ver­gisi Tebliğ Taslağına göre tutarı ne olur­sa olsun kira ödemelerinin bankalar veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirke­ti tarafından düzenlenen belgelerle tev­sik edilmesi zorunluluğu getirilmiştir.

Kira ödemelerinin tamamı tevsik zorunluğu kapsamında

Tebliğ Taslağına göre; konutlarda ve iş yerlerinde konutu ve iş yerini kiraya ve­ren ve bunları kiralayanların, kiraya iliş­kin tahsilat ve ödemelerini bankalar veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirke­ti tarafından düzenlenen belgelerle tevsik etmek zorunludur. Haftalık, günlük veya benzeri şekilde kısa süreli konut kiralama­larına ilişkin yapılan tahsilat ve ödemeler de tevsik kapsamındadır. Kira bedelinin mahkeme ve icra yoluyla veya aynî olarak yapılması halinde tahsilat ve ödemeler tevsik zorunluluğu kapsamında değildir.

Hisseli gayrimenkullerin kiralanma­sında, kira bedelinin tamamının hisse­darlardan birisine bankalar veya Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi ara­cılığıyla ödenmesi durumunda, tevsik zorunluluğunun yerine getirildiği kabul edilir ve ceza uygulanmaz.

Tevsik edici belgeler nelerdir

Bankalar veya Posta ve Telgraf Teşkila­tı Anonim Şirketi aracılığıyla para yatır­ma, havale, EFT, çek, banka ve kredi kar­tı ile yapılan tahsilat ve ödemeler karşı­lığında düzenlenen dekont veya hesap bildirim cetvelleri tevsik edici belge ola­rak kabul edilecektir. Bankaların inter­net şubeleri üzerinden yapılan ödeme ve tahsilatlar da tevsik edici belgedir.

Cezalar ne kadar

Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355 inci maddesinde yer alan hüküm uyarın­ca kira ödemelerinde tevsik zorunlulu­ğuna uymayanların her birine hem kira­cıya hem de kiralayana olmak üzere her bir işlem için

-Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 20.000-TL den,

-İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 10.000-TL den,

-Yukarıda yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 5.000-TL den az ol­mamak üzere işleme konu tutarın %10’u oranında özel usulsüzlük cezası kesi­lir. Ancak, bir takvim yılı içinde kesile­cek özel usulsüzlük cezasının toplamı 20 milyon lirayı geçemez.

Tevsik zorunluluğuna uymaksızın el­den ödeme yapanların, bu durumu öde­meyi takip eden beş iş günü içerisinde kendiliğinden idareye bildirmesi halin­de, ödeme yapanlara özel usulsüzlük ce­zası kesilmez.

Kira ödemesinin bir kısmının Banka veya PTT aracılığıyla, bir kısmının ise elden ödenmesi halinde, kira bedelinin tamamı üzerinden değil, elden ödenen tutar dikkate alınarak ceza uygulaması yapılacaktır. Tebliğ Taslağı yayımlandığı şekilde yürürlüğe girerse tutarı ne olur­sa olsun konut ve işyeri kira ödemele­ri Banka veya PTT aracılığıyla ödenmek zorundadır.

Mahmut Bülent YILDIRIM

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://www.dunya.com/kose-yazisi/kira-odemelerinin-banka-ve-pttden-yapilma-zorunlulugu/745750

* KDV / KURUMLAR VERGİSİ BEYAN DÖNEMİ:

KDV Uygulama Genel Tebliğine Göre Mal İhracına İlişkin İstisna, İhracatın Gerçekleştiği Tarih Olan Gümrük Beyannamesinin “Kapanma Tarihi"ni İçine Alan Vergilendirme Dönemine Ait KDV Beyannamesi İle Beyan Edilir. İhracat Faaliyetlerine İlişkin Elde Edilen Gelirin Fiili İhraç Tarihi İtibarıyla Tahakkuk Ettiğinin Kabul Edilmesi Ve İhracata İlişkin Maliyet Ve Hasılatların Bu Tarihin İçinde Bulunduğu Hesap Dönemi Kurum Kazancının Tespitinde Dikkate Alınması Gerekmektedir. BU DURUMDA BEYAN DÖNEMİ AÇISINDAN BENZERLİK SÖZ KONUSUDUR. KAPANMA TARİHİNDEN ÖNCE FATURA KESİLMESİ İHRACAT İSTİSNASI VE GELİRİN TAHAKKUKUNU ETKİLEMEZ.

* 601 YURTDIŞI SATIŞLAR HESABI:

İşletmenin Esas Faaliyetleri Çerçevesinde Yurtdışında Satılan Mal / Hizmetler Karşılığında Alınan / Tahakkuk Ettirilen Toplam Değerleri Kapsar. İhracatla İlgili Dönem İçinde Ortaya Çıkan Kur Farkları Bu Hesap İçinde Gösterilir. Dönem Bittikten Sonra İse Ortaya Çıkan Kur Farkları 646 Kambiyo Kârları Hesabında / 656 Kambiyo Zararları Hesabında İzlenir.

- KAPANMA TARİHİNDEKİ İHRACAT MUHASEBE KAYDI VE DÖNEM İÇİ OLUMLU KUR FARKI MUHASEBE KAYDI
-------------------------------X------------------------------------------
120 Alıcılar Hesabı
601 Yurtdışı Satışlar Hesabı
-------------------------------------------------------------------------

- DÖNEM İÇİ OLUMSUZ KUR FARKI MUHASEBE KAYDI
-------------------------------X------------------------------------------
601 Yurtdışı Satışlar Hesabı
(612 Diğer İndirimler Hesabı)
120 Alıcılar Hesabı
-------------------------------------------------------------------------

- DÖNEM GEÇTİKTEN SONRA KUR FARKI MUHASEBE KAYDI
-------------------------------X------------------------------------------
120 Alıcılar Hesabı
656 Kambiyo Zararları Hesabı

120 Alıcılar Hesabı
646 Kambiyo Kârları Hesabı
-------------------------------------------------------------------------

* DÖVİZ ALIŞ KURU: İhracat Bedeli, Gümrük Beyannamesinin Kapanma Tarihinde Resmî Gazete’de Yayınlanmış Bulunan (Kapanma Tarihinde Resmî Gazete’de Kurlar İlan Edilmemiş İse Kapanma Tarihinden Önceki İlk Resmî Gazete’de Yayınlanmış Bulunan) T.C. Merkez Bankası Döviz Alış Kuru Üzerinden TL’ye Çevrilir.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

* Verginin Konusu: Trampa ( DEĞİŞİM) İki Ayrı Teslim Hükmündedir.
- Arsa Sahibi Tarafından Müteahhide Arsa Payı Teslimi
- Müteahhit Tarafından Arsa Sahibine Konut / İşyeri Teslimi

* Vergiyi Doğuran Olay: Müteahhidin Konut, İşyeri Tesliminde Tapu Tescili Esnasında 2 Teslimde EŞANLI Olarak KDV Doğar. Bu Durumda Konut / İşyeri İnşaatı İçin Müteahhitte Arsa Teslimi Esnasında KDV Doğmaz.

* Emsal Bedel: Vergi Usul Kanunu 267/2. Fıkrasına Göre Maliyet Bedeline, Toptan Satışlar İçin %5, Perakende Satışlar İçin %10 İlave Etmek Suretiyle Emsal Bedel Tespit Edilir. KDV Yönünden Emsal Bedelin Tayininde Genel Yönetim / Genel Giderlerden Konut / İşyerine Düşen Hissenin Emsal Bedele Katılması Mecburidir.

Kat Karşılığı İnşaat İşlerinde KDV Uygulaması Kapsamında Açıklamalar Ektedir. Kat Karşılığı İnşaat İşleri Özel İnşaat Kapsamında Değerlendirilmesi ve Elde Edildiği Dönem Hâsılatlarına İlave Edilmesi Gerekir.

                                        KAT KARŞILIĞI ARSA TESLİMİ / KAT KARŞILIĞI İNŞAAT İŞLERİ KDV  UYGULAMASI                                                           01.04.2022 Tarihinden Sonra İnşaat Yapı Ruhsatı Alınanlar İçin 

Karşılıklı Eşanlı 2 Teslim / Trampa

1. Teslim ( Arsa Sahibi Tarafından Müteahhide Arsa Payı Teslimi)

2. Teslim (Müteahhit Tarafından Arsa Sahibine Konut / İşyeri Teslimi)

Arsa Sahibinin Ticari Faaliyeti

Varsa

Arsa Sahibi KDV Mükellefi Değilse

Müteahhit ( KDV Mükellefidir)

KDV

Alınan Konut / İşyerinin KDV 27/3'e Göre Emsal Bedeli (Arsa Payı Dâhil) Üzerinden Arsa Sahibi % 10 KDV'li Fatura Düzenler. Arsa Tesliminde % 10 KDV Uygulanmaktadır.

Gerçek Usulde Mükellefiyetini Gerektirmeyecek Şekilde, Arızi Bir Faaliyet Olarak Arsa Payını Konut / İşyeri Karşılığında Müteahhide Tesliminde KDV Uygulanmaz.

Müteahhit Emsal Bedel Üzerinden

Gider Pusulası Düzenler.

Müteahhit Tarafından Arsa Sahibine Bırakılan Konut / İşyerinin Emsal Bedelinin Tespitinde Vergi Usul Kanunu 267/2. Fıkrasında Yer Alan 2. Sıradaki Maliyet Bedeli Esasına Göre Belirlenen Tutarı Esas Alınır. Maliyet Bedeline, Toptan Satışlar İçin %5, Perakende Satışlar İçin %10 İlave Etmek Suretiyle Emsal Bedel Tespit Edilir. Arsa Payı Dikkate Alınmaz. Verilen Konut / İşyerinin KDV 27/3'e Göre Emsal Bedeli Üzerinden Müteahhit % 1 KDV - % 10 KDV - % 20 KDV'li Fatura Düzenler.

Hasılat Paylaşımlı İnşaat

Sözleşmelerinde KDV - Belge Düzeni

Alınan Konut / İşyerinin Hasılat Paylaşımına Göre Arsa Sahibi KDV'li Fatura Düzenler.

KDV Uygulanmaz.

( 60 Nolu KDV Sirküleri)

Konut / İşyerinin 3. Şahıslara Satışında, Vergiyi Doğuran Olayın Vuku Bulduğu Tarihte Sadece Müteahhit Tarafından 3. Şahıslara Fatura Düzenlenecek, Faturada Gösterilen Toplam Bedel Üzerinden Bağımsız Birimin Niteliğine Göre % 1 - % 10 - % 20 KDV Hesaplanır.

Vergiyi Doğuran Olay

2 Teslimde Eşanlı Olarak; Müteahhidin Arsa Karşılığı Konut, İşyeri Gibi Bağımsız Birimleri Arsa Sahibine Teslimi / Tescili Esnasında KDV Doğar.

Emsal Bedel Tespitinde % 5 - % 10 Kıstası

Emsal Bedelin Tespitinde Maliyet Bedeline KDV Mükellefiyeti Bulunmayan Arsa Sahipleri İçin Konut İşyeri Tesliminde Perakende Satışlara Yönelik %10, KDV Mükellefiyeti Bulunan Arsa Sahipleri İçin Konut İşyeri Tesliminde Toptan Satışlara Yönelik %5 İlave Edilir.

KDV- VUK Farkı

KDV Yönünden Emsal Bedelin Tayininde Genel İdare Giderleri Ve Genel Giderlerden Mamule Düşen Hissenin Bedele Katılması Mecburidir.

Konutlarda % 10 - % 20 KDV Uygulaması

Her Bir Konutun Net Alanının 150 M2’lik Kısmına İsabet Eden Bedel Üzerinden %10, 150 M2’yi Geçen Kısmına İse % 20 KDV Uygulanır. Örneğin Net Alanı 160 M2’lik Konut İçin

150 M2’lik Kısmına % 10, (160-150=)10 M2’lik Kısmına % 20 KDV Uygulanır.

Yapı Denetim

Hizmeti

Yapı Denetim Firmalarınca Hizmet Verdiği İnşaat Ruhsat Sahibi (Arsa Sahibi) Adına Yapı Denetim Faturası Tanzim Edilir. Yapı Denetim Faturasını Müteahhit Gider / İndirim Konusu

Yapamaz. Ruhsat Sahibi KDV Mükellefiyse (9/10) Oranında KDV Tevkifatı Uygulanır.

2016 TASARISINA GÖRE:

  • KAT KARLIŞIĞI - TİCARİ KAZANÇ

Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Çerçevesinde İnşa Edilip Arsa Sahibine Bırakılan Taşınmazların Brüt Kapalı Alanları Toplamının;

  • 1000 Metrekareyi Aşması Halinde İlk Satış Tarihinden İtibaren,
  • 500 Metrekare İle 1000 Metrekare Arasında Olması Halinde İnşa Edilen Taşınmazların Satışının Arsa Sahibine Veya Müteahhide Ait Ticari Bir Organizasyon Çerçevesinde Gerçekleştirilmesi Halinde İlk Satış Tarihinden İtibaren Ticari Faaliyete Başlanıldığının Kabul Edilmesi Ve Buna Göre Ticari Kazanç Mükellefiyeti Tesis Ettirilmesi
  • 500 Metrekareyi Aşmaması Halinde İse İnşaat Faaliyeti Nedeniyle Arsa Sahibi Yönünden Ticari Kazanç Hükümleri Uygulanmaz.

2)  HÂSILAT PAYLAŞIMLI - TİCARİ KAZANÇ

Hâsılat Paylaşımı Sözleşmesi İmzalayan Arsa Sahipleri Doğrudan Ticari Bir Organizasyonun Parçası Olarak Ticari Kazanç Mükellefidir. Bu Durumda Hasılat Paylaşımı Sözleşmesi KDV Mükellefi Olmayan Arsa Sahipleri Adına Ciddi Olumsuzluk Barındırır.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

( MATRAH / VERGİ ARTIRIMI SAHTE BELGE KULLANMA ÖZEL ESASLAR YÖNÜNDEN KORUMA SAĞLAMAKTADIR. ANCAK KDV VERGİ ARTIRIMI KDV İADE ÖZEL ESASLAR YÖNÜNDEN BİR KORUMA SAĞLAMADIĞI ANLAŞILMAKTADIR.)

( Tebliğ Taslağı: https://www.ozdogrular.com/v1/content/view/54295/180/)

7326 Ve 7440 Sayılı Kanunlar Kapsamında Faaliyette Bulundukları Dönemlerin TAMAMINA KDV Vergi Artırımında Bulunup / Ödenmiş Olması Koşuluyla Artırımda Bulundukları Yıllar İçin:

-       Sahte / Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Kullanma Olumsuz Raporu,
-       Sahte / Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Yanıltıcı Belge Kullanma,
-       Adresinde Bulunamama,
-       Defter Ve Belge İbraz Etmeme Ve
-       Beyanname Vermeme Olumsuz Tespitleri Kapsamında Özel Esaslar İşlem Tesis Edilmez.

Ancak, Bu Mükellefler Hakkında, Artırımda Bulunulan Yıllar İçin Sahte Belge Kullanma Olumsuz Tespiti Yapılması Halinde, SONRAKİ DÖNEME DEVREDEN KDV’ye İlişkin Düzeltme İşlemi Neticesinde ARTIRIMDA BULUNULMAYAN Bir Yılda Tarhiyat Yapılması Gerekiyorsa, Mükellefe Olumsuzluklar Kapsamında İşlem Yapılmasa Dahi Düzeltme İşlemi Yapılır.

Ayrıca, Bu Mükelleflerin İADE TALEPLERİNDE, Haklarında Olumsuzluk Bulunan Mükelleflerden Alımlarının Bulunduğunun Tespiti Halinde Tebliğin (IV/A2-11) Bölümünde Belirtilen Hükümler Uygulanır. Tebliğin (IV/A2-11) Bölümü: 2-3 Kat Teminat Göstermeleri Kaydıyla, Bu Kısmın İadesi Teminat Karşılığında, Kalan Kısmın İadesi, İade Hakkı Doğuran İşlemler İçin Belirlenmiş Usul Ve Esaslara Göre Yerine Getirilir. Teminat Vergi İnceleme Raporu İle Çözülür. Olumsuzlukların Giderilmemesi Veya Bu Kısma İlişkin Teminat Verilmemesi Halinde, Talep Edilen İade Tutarının Olumsuzluk Bulunmayan Kısmının İadesi Yukarıda Belirtildiği Şekilde Yapılır, Olumsuzluk Bulunan Kısmın İadesi İse Vergi İnceleme Raporuna Göre Yerine Getirilir.

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

2 Ağustos 2024 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 7524 sayılı Kanun’la aşağıdaki ifade, hem Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesine hem de Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15 ve 30. maddelerine ayrı birer bent olarak eklenmiştir.

“Cumhurbaşkanı’nca belirlenen sektörler veya faaliyet konularına ilişkin mal ve hizmet alımlarına yönelik yapılan ödemelerden.”

Bu bent eklemesi yapılan maddeler, söz konusu kanunların vergi kesintisi yapma yükümlülüğünü düzenleyen maddeleridir. Bu maddelere eklenen söz konusu bent ile bu kanunların anılan maddelerinde yazılı vergi kesintisi yapma yükümlülüğü dışında ve onlara ek olarak Cumhurbaşkanı’na, kendi belirleyeceği sektörlerde veya yine kendisinin belirleyeceği faaliyet konularındaki mal ve hizmet alımlarına yönelik olarak, teslimi yapana veya hizmeti verene yapılacak ödemelerden yine kendisinin belirleyeceği oranda vergi kesme yükümlülüğü getirme, daha hukuki deyişle “ihdas etme” yetkisi verilmektedir.

Benim burada ortaya atmak istediğim soru, acaba Cumhurbaşkanı’na bu kadar geniş bir yetki, Anayasamızın 73. maddesinde düzenlenen verginin yasallığı ilkesi karşısında, tanınabilir mi?

Söz konusu bent lafzı itibariyle Cumhurbaşkanı’na, yeni vergi sorumlusu yaratma yetkisi vermemekle birlikte mevcut vergi sorumlularına Kanunlarda öngörülmeyen ödemelerden de stopaj yapma yükümlülüğünü ihdas yetkisi vermektedir. Bu da aslında kanunda öngörülmeyen bir ödeme için vergi sorumlusu yaratma yetkisi anlamını taşımaktadır. 

Anayasamızın 73/3. maddesine göre “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır”. Öğretide “verginin yasallığı ilkesi” olarak da adlandırılan bu düzenleme çok uzun bir tarihsel geçmişe dayalı olarak hemen hemen bütün çağdaş anayasalarda yer alan bir ilkedir.

Anayasamızın bu ilkeyi benimseyen hükmü, kanun koyma hak ve yetkisini TBMM’ye veren 87. maddesi ve yasama yetkisinin devredilmezliği ilkesine ilişkin 7. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ancak TBMM tarafından konulup kaldırılabileceği veya değiştirilebileceği, yasama organının bu yetkisinden vaz geçemeyeceği ve bu yetkisini yürütme organına bırakamayacağı veya devredemeyeceği veya bu anlama gelecek bir tasarrufta da bulunamayacağı sonucu ortaya çıkmaktadır. Yasama organı ancak bu konudaki yetkisini kullandıktan, belirlemeleri yaptıktan sonra sadece aşağıda aktaracağımız sınırlı bazı konularda yürütme organına değişiklik yapma yetkisi verebilir. Anayasa Mahkemesi’nin pek çok kararında da belirtildiği üzere; "Anayasa koyucu her çeşit mali yükümün kanunla konulmasını buyururken, keyfi ve takdiri uygulamaları önlemeyi amaçlamıştır. Kanun koyucunun yalnız konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililerine yükletilmesine olur vermesi, bunun kanunla konulmuş sayılması için yeterli olamaz. Mali yükümlerin matrah ve oranları, tarh ve tahakkuku, tahsil usulleri, yaptırımları, zamanaşımı, yukarı ve aşağı sınırları gibi çeşitli yönleri vardır. Bir mali yüküm bu yönleriyle yasayla yeterince çerçevelenmemişse, kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarını, hatta temel haklarını etkileyecek keyfi uygulamalara yol açabilmesi mümkündür. Bu bakımdan mali yükümler, belli başlı öğeleri de açıklanarak ve çerçeveleri kesin çizgilerle belirtilerek yasalarla düzenlenmelidir". “Bir verginin yasama organınca konulmuş sayılabilmesi için, onun yalnızca konusunun kanunla belirlenmesi yeterli değildir. Verginin konusu, mükellefleri, sorumluları, oranı veya miktarı, indirimleri, istisna ve muafiyetleri tarh, tahakkuk ve tahsil usulleri, yaptırımları, zamanaşımı vb. konuların da kanunla düzenlenmesi zorunludur. Bu hususlardan her hangi birinin kanunla düzenlenmeyip, belirlenmesinin yürütme organına bırakılması”, Yüksek Mahkemeye göre mümkün değildir ve kanunu Anayasaya aykırı kılar.

Anayasa md. 73/4’de ise verginin yasallığı ilkesinin istisnası olarak kabul edilebilecek hususlar düzenlenmiştir. Hükme göre; “vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi verilebilir”. Bu emredici hükme göre Cumhurbaşkanına sadece “muaflık, istisnalar ve indirim ve oran (tarife)” konularında yetki verilebilir. Ayrıca bu yetki verilirken yetkinin yukarı ve aşağı sınırlarının da Kanunda belirtilmesi gerekir. Örneğin Cumhurbaşkanı’na mükellefleri belirleme yetkisi verilemez. Cumhurbaşkanı kararı ile limitet şirketleri kurumlar vergisi mükellefleri arasından çıkartıp, gelir vergisi mükellefleri arasına alamaz. 

Vergi kesme yükümlülüğü de vergilendirmenin temel ögeleri arasında yer alır. Bu yükümlülüğü kimileri maddi kimileri şekli yükümlülük olarak görse de, mali yükümlülüklerin tümünün nev’ine bakılmaksızın kanunla konulması gerekmektedir. “Gerek vergiyi kurucu temel ögeler, gerekse vergisel ödev ve vergisel yöntem ilişkilerini belirleyen temel ögeler birlikte verginin ya da vergi ödevinin ana ögelerini oluştururlar. Verginin yasallığı ilkesi uyarınca bir verginin mükellefinin veya sorumlusunun kim olduğunun yasada açıkça gösterilmesi gerekir.”(1)

Bu nedenlerle kanaatimce, kanunun belirlemediği bir yükümlülüğün, vergi kesme yükümlülüğünün ihdası yetkisinin Cumhurbaşkanı’na verilmesi, kanaatimce Anayasa’nın 73. maddesi ile çelişmektedir.

İleride Cumhurbaşkanı’nca söz konusu yetki kullanılarak Kanunda olmayan bir konuda stopaj yapma zorunluluğu getirilmesi halinde, yayınlanacak Kararın yetki unsuru itibariyle çok tartışmaya ve ihtilafa yol açacağı şimdiden belli gibi görünmektedir. Tabii bu arada Anayasa Mahkemesinde doğrudan iptal davası açma yetkisine sahip olanların 1.10.2024 tarihine kadar iptal davası açma ihtimalini de unutmamak gerekir.Bumin DOĞRUSÖZ

---------------------------------

(1) Gülsen Güneş, Verginin Yasallığı İlkesi, XII levha yayınevi, İstanbul 2008, sf: 117 ve 123

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/cumhurbaskanina-stopaj-ihdas-yetkisi-verilebilir-mi/766306

Türkiye’de kurulu yatırım fonları ve yatırım ortaklıklarının kazançları genel olarak kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Ancak son yıllarda yapılan yasal düzenlemelerle bazı fon ve ortaklıkların kazançları istisna olmaktan çıkarılmış, bazılarında ise istisna uygulaması için bazı şartlar getirilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanununda  çeşitli kanunlarla getirilen değişiklikler nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığı(Gelir İdaresi Başkanlığı)nca Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No:1)de  değişiklik yapmak üzere değişiklik taslağı hazırlanmıştır. Bu suretle 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği güncellenmiş olacaktır.Bu gün yazımızda  Türkiye’de kurulu fonlar ile yatırım ortaklıklarının kazançlarına ilişkin istisna ve yapılması düşünülen değişiklikler üzerinde duracağız.

Yasal Düzenleme

Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde istisnadan faydalanacak yatırım fonları ve yatırım ortaklıklar ve istisnadan yararlanma şartları aşağıdaki gibi düzenlenmiştir. ;

-Menkul kıymetler yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,

-Portföyü Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,

-Girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları,

-Gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları,(Esas faaliyet konusu itibariyle  gayrimenkul, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı  haklardan oluşan  portföyü işletmek amacıyla kurulanlar dışında kalanların kazançları hariç)

-Emeklilik yatırım fonlarının kazançları,

-Konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının kazançları.

Bu istisnadan faydalanılabilmesi için  fon ve ortaklıkların(emeklilik yatırım fonları hariç )sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançların en az % 50 sinin elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı izleyen  ikinci ayın sonuna kadar kar payı olarak dağıtılması şarttır. Bu süre içinde belirtilen orana kadar karın ortaklara dağıtılmaması durumunda, istisnadan faydalanılması nedeniyle  zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergi ziyaa uğramış sayılır. Cezalı tarhiyat yapılır.

Anılan fon veya ortaklıkların Türkiye’de kurulmuş olmaları şartıyla kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Bu istisna, anılan fon ve ortaklıkların söz konusu kazançları üzerinden kesinti yoluyla vergi alınmasına engel teşkil etmemektedir.

1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği  açıklamaları

Menkul Kıymet Yatırım Fonları ve Ortaklıkları

 Menkul kıymetler yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları

Türkiye’de kurulu menkul kıymetler yatırım fonları ile menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Fon veya ortaklık portföyünde, döviz veya dövize endeksli kıymetlerin bulunması, istisnanın uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir.

Altın ve kıymetli madenlere dayalı fon ve ortaklıklar

 Portföyü Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları vergiden istisnadır.

Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (2) numaralı alt bendi ile Türkiye’de kurulan ve portföyü de Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Dolayısıyla, bu alt bent kapsamına giren kazançların belirlenmesinde, kazancı elde eden fon ve ortaklıkların portföy yapısına bakılacaktır. Fon portföyünün en az %51’ini devamlı olarak;

Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ile altına dayalı sermaye piyasası araçlarına yatırmış fon ve ortaklıklar "Altın fonu veya ortaklığı", Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve diğer kıymetli madenler ile bu madenlere dayalı sermaye piyasası araçlarına yatırmış fon ve ortaklıklar ise "Kıymetli madenler fonu veya ortaklığı" olarak kabul edilecektir.

Görüleceği üzere, söz konusu fonların veya ortaklıkların anılan alt bent kapsamında değerlendirilebilmesi için portföyü oluşturan altın, kıymetli madenler ile bu madenlere dayalı sermaye piyasası araçlarının Türkiye’de kurulu borsalarda işlem görmesi şarttır.

Girişim Sermayesi yatırım Fon ve Ortaklıkları

. Girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları

Türkiye’de kurulu girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları, kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

 Gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları

Türkiye’de kurulu gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan gayrimenkul yatırım fon veya ortaklıklarının kazançlarına ilişkin istisna düzenlemesinin esas itibarıyla gayrimenkuller, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklardan oluşan bir portföyü işleten gayrimenkul yatırım fon veya ortaklıklarının kazançlarını kapsadığı; portföyü, yukarıda belirtilen gayrimenkul yatırım fon veya ortaklıklarından farklı olarak, altyapı yatırım ve hizmetleri gibi diğer varlık ve haklardan oluşan yatırım fon veya ortaklıklarının kazançlarının Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında istisnaya konu edilmesinin mümkün olmadığı, bu fon veya ortaklıkların, sermaye piyasası mevzuatına göre kurulmuş olmalarının ya da unvanlarında ‘’Gayrimenkul Yatırım Fonu’’ veya ‘’Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı ‘’ibarelerinin  bulunmasının ,bunların anılan istisnadan faydalanmasını sağlamayacağına ilişkin düzenlemesi yönünden Danıştay’ca  28.06.2022 tarihinde alınan kararla iptal edilmişti.

Emeklilik yatırım fonlarının kazançları

Türkiye’de kurulu emeklilik yatırım fonlarının kazançları kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının kazançları anılan fon veya ortaklıkların Türkiye’de kurulmuş olmaları şartıyla kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Bu istisna, anılan fon ve ortaklıkların söz konusu kazançları üzerinden kesinti yoluyla vergi alınmasına engel teşkil etmemektedir.

Tebliğ Taslağı İle ön görülen  düzenlemeler

 1/1/2025 tarihinden itibaren elde edilen kazançlara uygulanmak üzere 7524 sayılı Kanunun 32 nci maddesiyle yapılan değişiklikle bu istisnadan faydalanılabilmesi için, fon ve ortaklıkların (emeklilik yatırım fonları hariç) sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançların en az %50’sinin, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı izleyen ikinci ayın sonuna kadar kar payı olarak dağıtılması şarttır. Bu süre içerisinde belirtilen orana kadar karın ortaklara dağıtılmaması durumunda, istisnadan faydalanılması nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılacaktır. Yatırım fon ve ortaklıklarının, ticari mal niteliğinde olanlar dahil sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançlardan; taşınmaz alım satım kazançları, kira gelirleri, taşınmaza dayalı hakların devir ve temlikinden elde edilen kazançlar, taşınmaz inşaat projelerinden elde edilen gelirler, taşınmaz işletme gelirleri gibi doğrudan taşınmazlardan elde ettikleri kazançlarının anlaşılması gerekmektedir. Kar dağıtımına konu kazanç, bahse konu taşınmazlardan elde edilen kazançlara yönelik olup bu gelirler dışındaki kazançların dağıtım zorunluluğu bulunmamaktadır. Kar dağıtım şartının sağlanmaması durumunda, taşınmaz gelirleri dahil tüm gelirler için istisnadan yararlanılamayacaktır. Kazancın öngörülen süreden sonra dağıtıldığı durumlarda anılan istisnadan yararlanılamayacaktır. Faaliyet alanı gereği portföyüne veya aktifine taşınmaz dahil edemeyen ve inşaat projeleri yapamayan fon ve ortaklıkların bahse konu gelirleri bulunmayacağından, bu fon ve ortaklıklar için kar dağıtımı şartının aranmayacağı tabiidir.

Dağıtılacak kazancın tespiti ve enflasyon düzeltmesinin etkisi

Dağıtılması gereken kazancın tespitinde, kurumların Türk Ticaret Kanunu uyarınca ayırması zorunlu olan kanuni yedek akçeler dikkate alınabilecek ve taşınmaz gelirlerine isabet eden kanuni yedek akçe tutarı düşüldükten sonraki kazancın %50’si dağıtıma konu edilecektir. Fon ve ortaklıklar 213 sayılı Kanunun mükerrer 298 inci maddesi uyarınca mali tablolarını enflasyon düzeltmesine tabi tutmakta, ancak anılan Kanunun geçici 33 üncü maddesi hükmü uyarınca, 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde, enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kar veya zararları kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alınamamaktadır. Ancak dönem karı, enflasyon düzeltmesi sonucuna göre belirlenmektedir. Bu bağlamda, söz konusu dönemlerde dağıtılması gereken kazancın tespitinde, enflasyon düzeltmesi sonucu bulunan kazancın dikkate alınması gerekmektedir. Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/yatirim-fonlari-ve-ortakliklarina-kurumlar-vergisi-istisnasi-ve-yeni-duzenlemeler/766308

Birden fazla işyerinde çalışmak isteyenlerin kafasındaki soru aynı anda iki yerde çalışsam sorun olur mu? Bu durumu SGK, Vergi, İş Hukuku Açısından İnceleyeceğiz.

Bugün SGK açısından birden fazla yerde çalışılması durumunu ele alacağız.

SGK AÇISINDAN
✅ SGK açısından birden fazla işyerinde çalışmanıza engel bir durum yok
⛔Çalışmaların fiilen bir çalışma olması gerekir.
✅Her bir işyerinde SGK girişleri ayrı ayrı yapılmak zorunda, her bir işyeri prim gün ve kazanç bildirimini yapması gerekir.
✅Kısmi veya tam zamanlı çalışma yapabilir
✅Çalışılan tüm işyerlerinde toplam bildirilen prim gün sayısı 30 günü geçse de SGK tarafında 30 gün dikkate alınır.
✅Toplam bildirilen PEK toplamı 2024 yılı için 150.018,90 TL'yi aşamaz. Aşan kısmı için işçi iade talebinde bulunabilir.
✅Tavanı aşan kısmın iadesi işçinin kendi hissesi oranında olacaktır. İşveren payı da iade edilmez. Ayrıca gecikme faizi de uygulanmayacaktır.
✅Birden fazla işyerinde çalışılması durumunda bu çalışmalar kısmi (part time) ise işveren ve işçi arasında yazılı iş sözleşmesinin yapılması gerekir.
✅Part time çalıştığı işyerlerinde aylık en fazla 20 gün prim gün bildirimi yapılabilir. Gene aynı şekilde haftada 30 saat olacak şekilde çalışma yaptırılmalıdır.
✅Emeklilik için prim gün bakımından toplamda bir ayda 30 günden fazla bildirim yapılamayacağı için prim gün avantajından bir işyerinde 30 günden az çalışanlar için prim gün tamamlama avantajı sağlar ancak prime esas kazanç bakımından tavan veya tavana yakın bildirimler yapılması maaşa etki edecektir.
✅Birden fazla işyerinde çalışılması ve işyerlerinin farklı illerde olması durumunda işçinin her bir ilde fiziki olarak çalışması için kısmi çalışma yapılması durumun ortaya çıkması, örneğin haftada 3 gün İstanbul'da 2 gün Kocaeli'nde çalışma gibi olabilir veya uzaktan çalışmaya uygun işlerde çalışabilir. Bunun dışında gerçek bir çalışma olmasına da dikkat edilmesi gerekiyor.

Resim önizleme

Yüksek enflasyonlu ekonomilerde, işletmelerin finansal tablolarının genel fiyat endeksi kullanılarak düzeltilmesi işlemlerine Enflasyon Muhasebesi adı verilmektedir. Ülkemizde muhasebe ile ilgili düzenlemeler temel olarak Vergi Usul Kanunu’nda (VUK) yer aldığından, Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkisindedir. Ancak, unutulmaması gereken husus, enflasyon düzeltmesinin öncelikle bir muhasebe tekniği (modeli) olduğudur. Ülkemizde ilk olarak 5024 sayılı Kanun ile getirilen ve 2003 yılı ve devamında 2004 yılında uygulanan enflasyon düzeltmesi (muhasebesi) işlemleri, Maliye Bakanlığı tarafından uluslararası muhasebe standartları esas alınarak düzenlenmiştir.

Uluslararası muhasebe standartlarından IAS (TMS) 29 Yüksek Enflasyonlu Ekonomilerde Finansal Raporlama adı ile yayınlanmış olup, halen uygulanmaktadır. Standartlar, bilindiği üzere kanun niteliğinde olmayıp, ilke bazlı düzenlemelerdir. Ülkemizde halka açık, bağımsız denetime tabi şirketler için enflasyon düzeltmesi KGK tarafından uygulamaya konulmuştur. Maliye Bakanlığı ise standartlardan yola çıkarak hazırlanan enflasyon düzeltmesi uygulamasını kanun gücü (yaptırımı) ile uygulamaya almıştır. İdare, vergi ilişkisi kurarak enflasyon düzeltmesi yaptırmaktadır. Bu nedenle, standartlara göre işlem farklılıkları oluşmaktadır. 2003 yılı ve 2004 yılı geçici vergi dönemlerindeki uygulamaların ardından uzun yıllar uygulanmayan enflasyon düzeltmesi, koşulların oluşması nedeniyle 2021 yılında uygulanmaya başlayacak iken 7352 sayılı Kanun ile 2023 yılına ertelenmiştir. 30.12.2023 tarihli 555 sıra no.lu VUK Genel Tebliği ile düzeltmelere ilişkin ayrıntılı hükümler yayınlanmış ve 31.12.2023 tarihli bilançolarda ilk uygulama yapılmıştır. 31.12.2023 uygulaması vergi ile ilişkisinin kurulmaması dolayısıyla vergi matrahlarını değiştirmemiştir. Olması gereken de budur.

Tebliğe göre; enflasyon düzeltmesinin mahiyeti; genel anlamda enflasyon düzeltmesi, paranın satın alma gücündeki değişmeler nedeniyle gerçek durumu ifade edemeyen mali tabloların, gerçek durumu ifade eder hale gelmelerini sağlamak üzere düzeltme işlemine tabi tutulmasıdır. Görüldüğü üzere, enflasyon düzeltmesinin temelinde vergi ile ilişkisi kurulması, vergi matrahlarını farklılaştırması yer almamaktadır. Bu nedenle, 31.12.2023 uygulaması, düzeltmeye tabi kalemler için bazı işletmelerde 2004 yılına kadar geriye gidilerek çalışma yapılmasını gerektirmesine rağmen, büyük karmaşa yaratmadan yapılabilmiştir.

Mevzuata göre, 2024 yılı uygulamalarında yapılan enflasyon düzeltmelerinden kaynaklanan farklar vergilendirilmektedir (vergi matrahlarının artması veya azalması sonucu doğuracaktır). Uygulamanın başlaması gereken 2024 yılı 1. Geçici Vergi döneminde 30.04.2024 tarihli 560 sıra no.lu VUK Genel Tebliği ile (213 sayılı Kanun’un 298. maddesinin (A) fıkrasının (9) no.lu bendi kapsamındakiler hariç) enflasyon düzeltmesi yapılmaması uygun görülmüştür.

2024 yılı 2. Geçici Vergi dönemine gelindiğinde, uygulamaya ilişkin gerek meslek mensupları gerekse işletme sahipleri tarafından itirazlar ortaya çıkmaya başlamıştır. İtirazlar, iki temele dayanmaktadır. Muhasebe meslek mensupları, iş yoğunluğu nedeniyle erteleme talep ederken, işletme sahipleri haksız vergi ödemesi çıkacağını öne sürmüşlerdir. Bu itirazlara rağmen, Maliye Bakanlığı tarafından, uygulamanın kaldırılmasına genele yönelik bir düzenleme yapılmamıştır. 2024 yılı 2. Geçici Vergi dönemi enflasyon muhasebesi uygulaması vergi ile ilişkisinin kurulmasından dolayı, 31.12.2023 tarihli uygulamadan farklılıklar içermektedir. Bakanlık, 2024 yılı geçici vergi dönemlerindeki uygulamalara ilişkin 555 sıra no.lu tebliğ benzeri açıklayıcı bir tebliğ de yayınlamamıştır. Bu nedenle, uygulamadaki sorunlar karşısında, uygulamacılar tarafından farklı yorumlar yapılabilmekte ve farklı uygulamalar ortaya çıkmaktadır.

Gelinen aşamada, Maliye Bakanlığı önce 170 no.lu VUK sirküleri ile 2. Geçici Vergi beyanname verme süresini 27.08.2024 tarihine, ardından 171 no.lu VUK sirküleri ile 06.09.2024 tarihine uzatmıştır. 563 sıra no.lu VUK Genel Tebliği ile 2023 yılı brüt satışları toplamı 50 milyon TL’nin altında olanların (213 sayılı Kanun’un mükerrer 298’inci maddesinin (A) fıkrasının (9) uncu bendi kapsamındaki mükellefler hariç) enflasyon düzeltmesi yapmaması uygun bulunmuştur. 2. Geçici Vergi beyannamesi verme süresi son olarak, 173 no.lu VUK sirküleri ile 13.09.2024 tarihine uzatılmıştır.

Yapılan bu düzenlemeler, süre uzatımı dışında ihtiyaçları karşılamamış, farklı yorum ve uygulamalara, itirazlara açıklık getirememiştir. Bu konulara ilişkin yorumlarım ve önerilerim aşağıda yer almaktadır:

- Amortismanlar

Geçici vergi dönemlerinde birikmiş amortismanların düzeltilmesine ilişkin iki farklı yorum ve uygulama yapılmaktadır. Birincisi, amortismanların düzeltilmiş sabit kıymet değerleri üzerinden ayrılması gerektiğidir. İkincisi ise amortismanların önce düzeltilmemiş sabit kıymet değerlerinden ayrılıp gider veya maliyet kaydedilmesi, ardından sabit kıymetin düzeltilerek tekrar amortisman hesaplanması ve aradaki farkın enflasyon düzeltme farkı hesabına (698 no.lu hesap) alınmasıdır.

Benim görüşüm, ikinci yoruma uygundur. Öncelikle, enflasyon düzeltmesi yapılabilmesi için bir mali tablonun varlığı gereklidir. Düzeltmeye tabi tutulacak parasal olmayan kalemler, mali tablolarda (bilanço) bulunur. Geçici vergi dönemleri ve 2024 yılı sonunda öncelikle enflasyon düzeltmesi yapılmadan bilanço düzenlenmelidir (Geçici Vergi dönem sonlarında bilançoyu düzenlemeden kesin mizan üzerinden de düzeltme çalışması yapılabilir.). Bu bilanço düzenlenirken, dönem sonu işlemlerinin tamamı yapılmış olmalıdır. Yabancı paralı kalemlerin değerlemeleri, sabit kıymetlerden amortisman hesaplanması, stok değerlemeleri (stok maliyetlerinin hesaplanması) gibi işlemlerin tamamlanmış olması gerekir.

Ardından, düzeltme işlemlerine geçilmelidir. 31.12.2023 tarihli bilançodaki birikmiş amortismanlar taşıma katsayısı ile 30.06.2024 tarihine getirilmeli fark 698 hesaba borç kaydedilmelidir. 30.06.2024 tarihinde bilançoda bulunan sabit kıymetlerin düzeltme işlemleri yapılarak fark, 698 hesaba alacak kaydedilmelidir. Dönemin sabit kıymetlerin düzeltme sonrası hesaplanan amortismanları ile düzeltme öncesi hesaplanan amortismanları arasındaki fark, 698 hesaba borç kaydedilmelidir. Bu şekilde yapılacak düzeltme ile birikmiş amortismanların 30.06.2024 tarihindeki toplam düzeltilmiş değerini bilançoda görebilmek mümkün olmaktadır. Diğer taraftan, sabit kıymetlerin düzeltme öncesindeki değerinden ayrılan amortismanlar, üretim konusu stokların maliyetine dahil edilmiş olacak, birikmiş amortismanların düzeltilmesinden kaynaklanan farkın 698 hesapta yer alması sağlanacaktır. Sabit kıymetlerin düzeltme öncesindeki değerinden hesaplanan amortisman giderleri, stok maliyetine dahil edildiğinde düzeltmeye tabi stokun toplam maliyeti, ilk madde ve malzemenin düzeltilmemiş değeri, işçiliğin düzeltilmemiş değeri, amortismanların düzeltilmemiş değeri ve diğer üretim giderlerinin düzeltilmemiş değerinden oluşacaktır. Bu toplam stok maliyetinin düzeltimi genellikle (pratik olması nedeniyle) basit ortalama yöntemi ile yapılmaktadır. Dönem ortalama düzeltme katsayısı ile stok maliyetleri düzeltilerek fark, 698 hesaba alacak kaydedilecektir.

Diğer yorumda, düzeltme öncesindeki bilançoda yer alan stoklar, amortisman hariç maliyetleri kapsamaktadır. Bu durum, düzeltme öncesi bilançonun eksik olduğunu göstermektedir. Bu yoruma göre, önce sabit kıymetler düzeltilmekte, ardından düzeltilmiş sabit kıymet değerinden amortisman hesaplanmakta ve farklar, ilgili stok hesabına veya gider hesabına kaydedilmektedir. 698 hesap kullanılmamaktadır (Tekdüzen hesap planı işleyişine aykırıdır). Bu şekilde hesaplanan amortismanlar ile düzeltme öncesi stok maliyeti oluşturulmaktadır. Bu stok maliyeti, ilk madde ve malzemenin düzeltilmemiş değeri, işçiliğin düzeltilmemiş değeri, amortismanların düzeltilmiş değeri ve diğer üretim giderlerinin düzeltilmemiş değerinden oluşacaktır. Dolayısıyla, düzeltilmemiş maliyet kalemleri ile düzeltilmiş amortisman giderleri birlikte alınarak yeni bir stok maliyeti ortaya çıkmaktadır. Stoklar, enflasyon düzeltmesine tabi tutulduğunda toplam stok maliyeti dönemin ortalama düzeltme katsayısı ile çarpılarak düzeltilmiş stok maliyeti hesaplanmakta ve fark 698 hesaba alacak kaydedilmektedir. Buradaki önemli nokta, stok maliyetine dahil edilen amortisman giderlerinin iki kez büyütülmüş olduğudur. Önce, sabit kıymetler düzeltildiği için amortismanları da büyütülmüş, ardından stoklara pay verildiği için stok düzeltmesi sırasında dönemin amortisman giderleri bir kez daha büyütülmüş olacaktır. Bu durum stok maliyetlerinin olması gerekenden daha büyük tutara ulaşmasına neden olmaktadır. Ayrıca, gelir tablosunda enflasyonun kar veya zarar etkisini gösteren 648 ve 658 hesaplara aktarılacak olan 698 hesabın bakiyesi de değişmiş olacaktır. Gelir tablosunda, enflasyondan kaynaklanan kar veya zararın bir kısmı 648/658 hesaplarda yer alırken, bir kısmı satışların maliyeti, faaliyet giderleri hesaplarında yer alacaktır. Enflasyon düzeltmesi kayıt prensibine aykırı raporlama yapılmış olacaktır.

563 sıra no.lu VUK Genel Tebliği düzenlemelerine göre, 2023 yılı brüt satışları 50 milyon TL’nin altında olan mükellefler 2. ve 3. Geçici Vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi uygulaması yapmayacaklardır. 2024 hesap döneminin ikinci geçici vergi dönemindeki mali tablolarını 213 sayılı Kanun’un mükerrer 298’inci maddesi kapsamında enflasyon düzeltmesine tabi tutan ve enflasyon düzeltmesi sonrası oluşan kar veya zararlarını yasal defterlere kaydetmek suretiyle bu döneme ilişkin geçici vergi beyannamelerini tebliğin yayımı tarihi itibarıyla vermiş olan mükelleflerin, söz konusu döneme ilişkin yasal kayıtlarını düzeltmelerine gerek bulunmamaktadır.

Bu durumdaki mükellefler, enflasyon düzeltmesinden kaynaklı kar veya zarar kayıtları ile enflasyon düzeltmesi yapılmamasına göre oluşan kar/zarar farkını, 2024 hesap dönemi ikinci geçici vergi dönemine ilişkin beyannamelerinde duruma göre "Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler" veya "Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler Bölümünün Diğer İndirimler" kısmında göstermek suretiyle beyan edeceklerdir.

Düzeltme beyannamesine Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler olarak ilave edilecek tutar, gelir tablosundaki 658 Enflasyon Düzeltme Zararları, Zarar Olsa Dahi İndirilecek İstisna ve İndirimler Bölümünün Diğer İndirimlere ilave olarak 648 Enflasyon Düzeltmesi Karları tutarı eklenecektir.

İkinci yoruma göre (amortismanların sabit kıymetlerin düzeltilmesi sonrasında ayrılması) uygulama yapanlar ise, 648/658 hesapların dışında gelir tablosundaki satışların maliyeti, faaliyet giderleri kalemlerine dahil ettikleri düzeltme farklarını da beyannameye eklemek durumunda olacaklardır.

VUK kapsamındaki enflasyon düzeltmesinde yalnızca bilançonun düzeltilmesi istenildiğinden, muhasebe tekniği olarak gelir tablosunun enflasyon düzeltme öncesi tutarları ile raporlanması, bilançonun düzeltilmesinden kaynaklanan enflasyon kâr veya zararların net olarak 648/658 kalemlerde gözükmesi gerekir. Aksi durumda, gelir tablosunun da düzeltimi (ancak eksik düzeltimi) yapılmış olacaktır. Gelir tablosunda gelirlerin, diğer gider ve maliyet unsurlarının düzeltilmemesi, yalnız satışların maliyeti ile amortisman giderlerini içeren faaliyet giderlerinin düzeltilmiş olması, gelir tablosunun anlamsızlaşmasına neden olacaktır.

- Yatırım aşamasındaki işletmelerde yapılmakta olan yatırımlar

Enflasyon düzeltmesinde yaygın olarak itiraz konusu olan henüz yatırım aşamasındaki işletmelerde yapılmakta olan yatırımlara ilişkin harcamaların enflasyon düzeltmesinin yapılarak hesaplanan farkların enflasyon karı yaratması ve bu karın vergiye tabi olması konusudur. Bu haklı itiraza göre, henüz yatırımı devam eden ve önemli tutarda yabancı kaynak ile finanse edilen işletmelerde, faaliyet başlamadan (gelir elde etmeden) enflasyon düzeltmesi karları ortaya çıkmaktadır. Mevcut düzenlemeler kapsamında bu enflasyon karlarının vergilendirilmesi gerekmektedir. Ancak, adil olmayacak bu vergileme işletmelerin yatırım yapmaktan kaçınmasına neden olabilecektir. Maliye Bakanlığı’nın bu itirazı dikkate alarak yeni bir düzenleme yapması uygun olacaktır.

Bu konudaki önerim aşağıda yer almaktadır:

- Yapılmakta olan yatırımların düzeltilmesi sonucu hesaplanan farkların (karların), 698 hesaba alınmayıp, özkaynaklar içerisinde bir kaleme (örneğin özel fonlara) alınması ve

- Yatırım dönemi tamamlanıncaya kadar bu kalemde bekletilmesi,

- Yatırım dönemi tamamlandıktan, ilgili yatırım sabit kıymet olarak aktifleştirildikten sonra idarece belirlenen bir sürede eşit tutarlar ile dönemlerin karlarına aktarılması veya

- Aktifleştirilen sabit kıymetin amortismanlarının fon kapanıncaya kadar gider kaydedilmeyip, bu fondan düşülmesi yoluyla kapatılması.

Enflasyon düzeltmesine ilişkin son gelişmeler hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaştım. Son olarak, enflasyon düzeltmesinin öncelikle bir muhasebe tekniği olduğunu, vergi ile ilişkisinin kurulmasının adil olmayan vergileme sonucu doğuracağını, enflasyon düzeltmesinin tüm mükellefler için vergisiz ve yalnızca dönem sonlarında yapılması gerektiği görüşümü tekrar hatırlatmak isterim. Enflasyon düzeltmesi nedeniyle yaşanan karmaşanın bir an önce son bulmasını dilerim.

Prof. Dr. Gürbüz Gökçen

Yeminli Mali Müşavir- TRASTA

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/son-gelismeler-kapsaminda-enflasyon-duzeltmesi/766061

Sermaye şirketlerinin nakit sermaye artırımlarında faiz indirimi olanağı sağlayan düzenlemeyle ilgili çok sayıda makale yazdım. Uygulama zorluğu veya ihtilaf yaratan çok konu var. Bu konularda yeni gelişmeler oldukça yazmaya çalışıyorum.

Daha önceki bir makalede, Gelir İdaresi tarafından verilen bir özelgeyi duyurmuştum. Özelgeye konu olan işlemle ilgili konu daha sonra dava konusu olmuş ve tespit edebildiğim dört Danıştay kararı çıkmış. Kararlar aynı şirketin dört hesap dönemine ilişkin. Konuları aynı.

Aşağıda dava konusu işlemle ilgili yasal düzenlemeyi, konuyla ilgili özelgeyi ve Danıştay kararlarını özetleyip, kısaca konuyu değerlendireceğim.

 

Düzenlemenin özeti

2015 yılında yasalaşan 6637 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeyle, yeni kurulan veya nakit sermaye artıran şirketlerde, konan veya artırılan sermaye üzerinden, TC Merkez Bankası tarafından ilgili yıl için açıklanan bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı dikkate alınarak hesaplanacak tutarın % 50’sinin, kurumlar vergisi matrahından indirimine olanak sağlandı.

Daha sonra 2021 yılında yapılan düzenlemeyle, sermaye artışının yurt dışından getirilen nakitle karşılanan kısmı için oran %75’e çıkartıldı, 2022 yılında yapılan değişiklikle de indirim olanağı beş yılla sınırlandırıldı.

Yasal düzenleme gereği, bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesi suretiyle gerçekleştirilen nakdi sermaye artırımlarında indirimden yararlanılamıyor.

 

Kâr dağıtımı sonrası sermaye artırımı

Yukarıda da ifade ettim, bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesi suretiyle gerçekleştirilen nakdi sermaye artırımlarında indirimden yararlanılamıyor. Düzenleme açık, örneğin geçmiş yıllara ait kârların sermayeye eklenmesi durumunda, indirimden yararlanmak mümkün değil.

Şirket kârının önce ortaklara dağıtılıp daha sonra tekrar şirkete sermaye olarak konulması veya sermaye artırımı yapıldıktan sonra kâr dağıtımı yapıldığı durumlarda faiz indiriminden yararlanılıp yararlanılamayacağı tartışmalı.

 

Gelir İdaresi’nin görüşü

Gelir İdaresi, kârın önce ortaklara dağıtılıp daha sonra tekrar aynı şirkete sermaye olarak konulması durumunda indirimden yararlanılamayacağı görüşünde. (09.05.2017 tarih ve 15256 sayılı özelge.)

Bu görüş, yukarıda bahsettiğim, bilançoda yer alan öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesi suretiyle gerçekleştirilen nakdi sermaye artırımlarında indirimden yararlanılamayacağı hükmü gerekçe gösterilerek verilmiş.

 

Yargı süreci ve dava konuları

Aynı konuda başka ihtilaf olmuş mu, olduysa yargı kararı çıkmış mı bilmiyorum. Benim tespit edebildiğim, yukarıda özetlediğim özelgeyi alan kurum, dört hesap dönemi için yargıya başvurmuş.

Şirket, 25.06.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında geçmiş yıllar kârının dağıtılmasına, 06.07.2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında ise sermaye artırımına karar vermiş. Tek iştiraki olan holding tarafından taahhüt edilen sermaye artırım tutarının 2015 yılında ödendiği, sermaye artışı için taahhüt edilen tutarın büyük kısmının Holding tarafından, daha önce kendisine ödenen kâr payıyla finanse edildiği belirtilerek, söz konusu sermaye artırımında faiz indiriminden yararlanılıp yararlanılamayacağıyla ilgili olarak 30.12.2015 tarihinde özelge başvurusu yapılmış.

2016 yılı kurumlar vergisi beyan dönemi geldiğinde, henüz özelge başvurusuna cevap verilmemiş. Şirket de yasal engel bulunmadığı gerekçesiyle 2016 beyannamesinde indirimden yararlanmış.

Gelir İdaresinin 09.05.2017 tarihli özelgesinde indirimden yararlanılamayacağı görüşü verilince, 2016 yılı beyannamesini 31.05.2017 tarihinde ihtirazi kayıtla düzeltmiş. İhtirazi kaydın kabul edilmemesi üzerine bu hesap dönemi için yargı süreci başlamış.

Daha sonra 2017, 2018 ve 2019 hesap dönemleri beyannameleri ihtirazi kayıtla verilmiş, ihtirazi kaydın kabul edilmemesi üzerine bu dönemlere ilişkin olarak da yargı süreci başlamış.

 

Düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt konulup konulamayacağı

2016 yılı beyannamesi ihtirazi kayıtla düzeltilince, bu yıla ilişkin olarak iki ihtilaf konusu oluşmuş. Birincisi düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt konulup konulamayacağı, ikincisi kâr dağıtımı sonrasında sermaye artırımında faiz indiriminden yararlanılıp yararlanılamayacağı.

Vergi Mahkemesi, düzeltme beyannamesinin davalı idarenin bu yöndeki baskısı veya davacı şirketin iradesini sakatlayan herhangi bir eylemi neticesinde verilmediği, düzeltme beyannamesine konulan ihtirazi kaydın, süresinden sonra verilen beyanname üzerine tahakkuk eden vergiye dava açılmasına olanak sağlayan bir çekince olarak kabulüne olanak bulunmadığı gerekçeleriyle, dava konusu tahakkuk işleminde hukuka aykırılık görmemiş ve davayı reddetmiş.

Bölge İdare Mahkemesi, Vergi Mahkemesi kararını usul ve hukuka uygun bulmuş ve istinaf başvurusunu reddetmiş.

Temyiz talebini inceleyen Danıştay Üçüncü Dairesi; 2016 yılı kurumlar vergisi beyannamesini, artırdığı sermaye üzerinden hesapladığı tutarı kurum kazancından indirmek suretiyle yasal süresi içerisinde veren davacı şirketin, aynı konuda aksi görüş bildiren özelge sonrasında yapılacak bir vergi incelemesi neticesinde karşılaşacağı, vergi, ceza ve gecikme faizinden kaçınmak amacıyla yasal süresinden sonra verdiği düzeltme beyanına koyduğu ihtirazi kaydın dava açma hakkı verdiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun reddine dair kararda hukuka uygunluk görmemiş ve Bölge İdare Mahkemesi kararını bozmuş. (Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 06.10.2022 tarih ve E:2019/2154 K:2022/3618 sayılı kararı)

 

Kâr dağıtımı sonrasında sermaye artırımında faiz indirimi

2017, 2018 ve 2109 beyannameleri ihtirazi kayıtla verilmiş ve yapılan tahakkukların ihtirazi kayda konu kısımları dava konusu yapılmış.

Konuyu inceleyen Vergi Mahkemeleri, işletmeden çekilmemiş olan kârların öz sermaye kalemleri içinde olduğu ancak ortaklara dağıtılan kâr payının öz sermaye kalemleri içinde kabul edilemeyeceği, sermayenin artırılması kararı üzerine, ortak tarafından taahhüt edilen tutarın, daha önce ödenen kâr paylarından karşılanarak yapılan kısmının indirim şartlarını taşıdığı gerekçesiyle, kurumlar vergisi tahakkukunun, ihtirazi kayda konu kısmında hukuka uyarlık bulmamış ve tahakkukun dava konusu edilen kısmını kaldırmış.

İstinaf başvurusunu reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararları, Danıştay Üçüncü Dairesi tarafından hukuka uygun bulunarak onanmış. (Danıştay Üçüncü Dairesi’nin 15.03.2024 tarih; E:2020/289 K:2023/805, E:2021/2518 K:2023/806 ve E:2021/4105 K:2023/804 sayılı kararları.)

Kişisel değerlendirmem

Öncelikle yukarıda özetlediğim Danıştay kararlarında yer alan gerekçelere katılıyorum. Madde lafzının, kâr dağıtımı sonrası yapılan sermaye artırımlarında faiz indirimine engel olmadığını değerlendiriyorum. Buna ilave olarak şu değerlendirmelerimi paylaşmak isterim:

- Yukarıda bahsettiğim özelgede yer alan gerekçeye katılmıyorum. Bu yorum, faiz

 indiriminden yararlanmak isteyen kurumların kâr dağıtımı yapması olanağını ortadan kaldırabilir. Yasal düzenlemenin böyle bir amacı olmadığı açık.

- Özelgeye konu somut olayda, kâr dağıtımı ile sermaye artırımı tarihlerinin birbirine oldukça yakın olduğu görülüyor. Özelgedeki yorum muhtemelen işlemlerin arka arkaya yapılmasından kaynaklanmıştır. Ancak Kanun’da kâr dağıtımıyla sermaye artırımı arasında öngörülen asgari bir süre yok.

- Vergi mevzuatımızda kâr dağıtan bir şirketin daha sonraki ihtiyaçlarının borçla finanse edilmesine bir engel yok. Borçla finansman sağlanması durumunda, finansman gider kısıtlaması uygulamasını dikkate almazsak, faiz tutarının tamamını gider yazmaya bir engel yok. Faizin tamamının gider yazılmasına karşılık, konacak sermayenin faizinin yarısı kadar bir tutarın kurum kazancından indiriminde bir terslik yok diye düşünüyorum.

- Yasal düzenlemeyle, öz sermaye kalemlerinin sermayeye eklenmesinden kaynaklanan sermaye artışları kapsam dışında tutulmuş. Amaç şirketlerin bünyesine nakit girişi teşvik edilerek özvarlıkların artırılması ise bu koşul anlamlı değil. Nakit sermaye artışı nedeniyle özvarlığın artırılması ile kâr dağıtımı yapılmayarak özvarlığın artırılması özünde aynı. Kanun şirkete nakit girmesini teşvik ediyor ancak nakdin işletmede kalmasını ve üretim ve yatırıma gitmesini özendirmiyor. Bu konunun değerlendirilmesi ve düzenlemenin amaca uygun hale getirilmesinde yarar var.

- Son olarak şunu ifade etmek isterim ki, nakit sermaye artırımında faiz indiriminin hem amacı hem de teknik konuları itibariyle çok sorunu var. Müessesenin yeni baştan dizayn edilmesi yararlı olur. Recep BIYIK

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/kar-dagitimi-sonrasi-sermaye-artiriminda-faiz-indirimi/766057

Sürekli Eğitim Destekleyici Eğitim Sistemi’nin (SEDES) devreye alınması

Bilindiği üzere, bağımsız denetçilerin tabi olduğu sürekli eğitim yükümlülüğüne ilişkin esaslar 04/11/2017 tarihli ve 20230 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bağımsız Denetçiler İçin Sürekli Eğitim Tebliği ile belirlenmiştir.

Sürekli eğitim yükümlüğüne tabi bağımsız denetçiler, katılım sağladıkları eğitim faaliyetleri çerçevesinde temel konulardan veya destekleyici konulardan eğitim kredisi elde ederek yükümlülüklerini tamamlamaktadır.

Bağımsız Denetçiler İçin Sürekli Eğitim Tebliği’nin 10’uncu maddesinde, eğitim faaliyetleri sonucunda kredi elde edilebilmesi için bildirim süresi içerisinde tevsik edici belge sunulmasının zorunlu olduğu, destekleyici eğitim konularından “diğer eğitim faaliyetleri” kapsamındaki faaliyetlerin ise Kurum tarafından belirlenen yöntemlerle elektronik ortamda beyan edilmesinin yeterli olduğu düzenlenmiştir.

Destekleyici konulara yönelik eğitim faaliyetlerinden kredi elde edilmesi için yapılması gereken bildirimlerde yaşanan hak kayıpların engellenmesi, bu faaliyetlere katılımların bildirimi ve belgelendirilmesi aşamasındaki harcanan zaman ve işgücünün minimuma indirilmesi, belgelendirme için sarf edilen materyallerde tasarruf sağlanması ve eğitimlerde düzen ve kalitenin artırılması amacıyla Kurumumuzca Sürekli Eğitim Destekleyici Eğitim Sistemi (SEDES) oluşturulmuştur.

15 Eylül 2024 tarihi ve sonrasında gerçekleştirilecek olan destekleyici konulardaki eğitim faaliyetleri için Sürekli Eğitim Destekleyici Eğitim Sisteminin kullanılması zorunludur. Bu tarihten sonra sistem üzerinden Kurumumuza bildirim yapılmaksızın gerçekleştirilen faaliyetlerden ve eğitimlerden (destekleyici konularda) kredi elde edilemeyecektir.

Bu kapsamda, destekleyici konularda eğitim düzenleyen kurum ve kuruluşlar ile diğer eğitim faaliyetleri kapsamında değerlendirilecek kongre, konferans, panel, seminer, sempozyum, çalıştay gibi etkinlikleri organize edenlerin SEDES üzerinden, ekte yer alan kılavuza uygun olarak gerekli işlemleri gerçekleştirmeleri gerekmektedir.

Bu konuda bağımsız denetçiler tarafından yapılacak bireysel bir işlem bulunmamakta olup katılım sağladıkları eğitim ve etkinliklerin sürekli eğitim kredisi elde edilebilmesi için, SEDES üzerinden gerekli işlemlerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini sorgulamaları menfaatlerine olacaktır.

Sürekli Eğitim Destekleyici Eğitim Sistemi (SEDES) erişime açılmış olup sisteme ilişkin kılavuz ve erişim linki aşağıda yer almaktadır.

SEDES’e erişmek için tıklayınız
Sisteme ilişkin kılavuza ulaşmak için tıklayınız
Page 57 of 1348

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top