Mehmet Özdoğru

Mehmet Özdoğru

Email: This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Cumartesi, 14 Eylül 2024 11:42

Belediyelerin Malları Haczedilebilir Mi?

Son günlerde belediye mallarının belediyelerin özellikle sosyal güvenlik prim borçları dolayısıyla haczedildiğine ilişkin haberler çıkmaktadır.

Devletten alacaklı olan her gerçek veya tüzel kişinin alacağının zamanında ödenmemesi nedeniyle icra yoluna başvurma hakkı bulunmakla birlikte icra hukukumuzda devlet mallarının hacz edilemezliği kuralı bulunmaktadır. Bununla birlikte, söz konusu hacz edilemezlik kuralı tüm devlet mallarını kapsamadığı gibi özel düzenlemeler gereğince de belediyelerin haciz kapsamına sokulamayacak birçok malvarlığı türü bulunmaktadır.  

1. Devlet mallarının haczedilemeyeceği kuralı

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Haczi Caiz Olmayan Mallar ve Haklar” başlıklı 82’nci maddesinde “Devletin malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar” da haczedilemez mallar arasında sayılmıştır.

Kamu idarelerinin vergi, resim, harç, idari para cezası ve sosyal güvenlik prim alacakları ise 6813 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında cebren tahsil edilmekte olup, söz konusu kanunun “Haczedilemiyecek mallar” başlıklı 70. maddesinde; “233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları, bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları, iştirakleri ve mahalli idarelerin malları hariç olmak üzere Devlet malları ile hususi kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar” da sayılmıştır.

Dolayısıyla, gerek 2004 sayılı Kanun gerekse 6183 sayılı Kanun’a göre devlet malları ve özel kanunlarında haczi yasal olarak mümkün olmadığı belirtilen malların haczi mümkün değildir.

Bu durumda ilk olarak devlet mallarının kapsamının belirlenmesi gerekmektedir.

İlgili mevzuat ile Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın birbiriyle ilintili kararlarına göre; devlet malları sadece 5018 sayılı Kanun’a göre kanuna ekli (I) sayılı cetvelde sayılan genel bütçeli kamu idarelerine ait malları kapsamaktadır. Bu bağlamda, söz konusu cetvelde sayılmadığı için belediyeler genel bütçe (Devlet) kavramı kapsamı dışında bulunmaktadır. Bu nedenle, belediyeler kanunlarda ve yargı içtihatlarında belirtilen Devlet kavramı kapsamı dışında yer aldığından bunların malları da devlet malları kapsamında değildir. Zaten, 6183 sayılı Kanun’un yukarıda zikredilen maddesinde de “mahalli idarelerin malları hariç olmak üzere Devlet malları” ibaresi bulunmaktadır.

Dolayısıyla, belediyelerin mallarının haczedilip edilmeyeceğinin 2004 sayılı Kanun ile 6183 sayılı Kanunun “devletin malları” hükmü kapsamında değil, söz konusu kanunların yukarıda zikredilen maddelerindeki “özel kanunlar”ında yer alan hükümler kapsamında irdelenmesi gerekmektedir.

Bu bağlamda özel hüküm olarak 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları” başlıklı 15’inci maddesinde;

“Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez.

İcra dairesince haciz kararı alınmadan önce belediyeden borca yeter miktarda haczedilebilecek mal gösterilmesi istenir. On gün içinde yeterli mal beyan edilmemesi durumunda yapılacak haciz işlemi, alacak miktarını aşacak şekilde yapılamaz”

hükmü bulunmaktadır.

2.Belediyelerin Haczedilebilecek ve Haczedilemeyecek Malları

Söz konusu kanun maddesinde belediyelerin haczedilemeyecek malları;

1- Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri,

2- Aldığı şartlı bağışlar

3- Kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları

4- Belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri,

şeklinde sayma yoluyla belirtilmiştir.

Dolayısıyla, belediyelerin söz konusu kanun maddesinde sayılan mal varlıklarının gerek kamu idarelerinin gerekse diğer gerçek ya da tüzel kişilerin alacaklarına karşılık haczi yasal olarak mümkün değildir.

- 5393 sayılı Kanunu’nun 68’inci maddesine göre belediyeler yatırım programında yer alan projelerinin finansmanı amacıyla dış borçlanma veya İller Bankasında borçlanma yoluna başvurabilir. Bu bağlamda örneğin, yol, köprü, metro vb. projelerin finansmanı için proje kapsamında borçlanılan kredi paranın (bankada) haczedilmesi yasal olarak mümkün değildir.

- 5018 sayılı Kanun ile 5393 sayılı Kanun’a göre belediyelerin şartlı veya şartsız bağış kabul etme yetkileri bulunmaktadır. 5393 sayılı Kanun’un 15’inci maddesine göre, belediyelerin birey ve kurumlardan şartlı bağış olarak nakdi veya ayni varlıklarının haczi yasal olarak mümkün değildir.

- Belediyelerin taşıt araçları, binaları, arazi ve arsaları, demirbaşları, iş makineleri bulunmaktadır. Söz konusu varlıkların bir kısmı hizmet amaçlı olarak kullanılmakla birlikte bir kısmı satış, kiralama veya işletmeye verme şeklinde ticari amaçla kullanılmaktadır. Belediyelerin hizmet binaları ile bu binaların içindeki tüm demirbaşları (koltuk, masa, sandalye, bilgisayarlar vb.), idari hizmetlerde kullanılan binek araçları (makam aracı dahil), altyapı çalışmalarında kullanılan iş makineleri, yol, park, tesis vb. halkın ücretsiz kullanımına açık taşınmazları kamu hizmetlerinde kullanılan mallar olup bunların haczi yasal olarak mümkün değildir. Bununla birlikte, belediyelerin kiraya veya işletme hakkını verdikleri işyerleri, İşhanları, otopark, sosyal tesisler vb. bütçe içi işletme olarak (ticari amaçla) işlettikleri yerler ile bu yerlerden elde edilen gelirlerin haczi yasal olarak mümkündür. 

- Belediyelerin vergi ve harç gelirleri 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu ile 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nda tek tek sayılmıştır. Belediyelerin söz konusu vergi ve harçlar dışında da gelirleri bulunmaktadır. 2004 sayılı Kanun ile 5393 sayılı Kanun’a göre belediye gelirlerinden sadece vergi, resim ve harç gelirleri haciz kapsamı dışında bulunmaktadır.

3. Haczedilemezlik için mal varlıklarının ayrıştırılması şartı

Yukarıda da açıkladığımız üzere, belediyelerin tüm varlıkları ve gelirleri değil, 5393 sayılı Kanunda sayılan varlık ve gelirleri haciz kapsamı dışında bulunduğundan haczedilemeyecek mallara ilişkin hesap ve varlıkların belediye tarafından diğerlerinden ayrıştırılması yani bunlar için ayrı tahsis kararı ve banka hesabı açılması gerekmektedir. Nitekim, Yargıtay Dairesi’nin emsal bir kararında da; borçlu belediyece haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanmasının ve birbirine karıştırılmasının, haczedilemezlik hakkından feragat olarak kabul edileceği ifade edilmiştir.

Bu nedenle, belediyelerin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, aldığı şartlı bağışlar ve tahsil ettiği vergi ve harç gelirleri için diğer hesaplarından ayrı banka hesapları açması gerekmektedir.

Sonuç

Yukarıda irdelediğimiz yasal düzenlemelere göre; belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirler (kredi para), aldığı şartlı bağışlar (nakdi veya ayni), kamu hizmetlerinde fiilen kullanıldığı taşınır veya taşınmaz mallar ve tahsil ettiği vergi, resim ve harç gelirlerinin kamu idarelerinin veya diğer gerçek ya da tüzel kişilerin alacaklarına karşılık haczi yasal olarak mümkün değildir.

Belediye hizmetlerinin aksamadan yürütülebilmesi açısından; hacizle ilgili karmaşıklıklara mahal vermemek için belediyelerin haczedilemeyecek nakit varlıkları için ayrı banka hesapları açması ve gerek alacaklıların gerekse icra makamlarının belediyelerin sadece yasal olarak haczi mümkün olan malları üzerine haciz işlemlerini yürütmeleri önem arz etmektedir.

Ahmet Arslan

CPA, MBA

Kaynakça

www.maliekonomim.com

Ahmet ARSLAN; Kamu Harcama Kılavuzu, 6. Baskı, Ankara.

mevzuat.gov.tr">www.mevzuat.gov.tr

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/belediyelerin-mallari-haczedilebilir-mi/766780

İşverenler tarafından ça­lışanlara sağlanan yemek yardımı desteği, çalışmanın karşılığından ziyade sosyal destek kapsamındaki men­faatlerin bir parçası olarak kabul edilmektedir.

Genel olarak işverenlerce işye­rinde veya müştemilatında yemek verilmemesi şartıy­la, yemek bedeli adı altın­da sigortalılara veya sigorta­lılar için üçüncü kişilere yapılan her türlü ödemelerin günlük brüt asgari ücretin yüzde 23,65’i pri­me esas kazançtan istisna tutul­maktadır. 2024 yılı ikinci yarısın­da asgari ücret değişmediğinden SGK uygulamasında yılın tama­mında yemek istisna tutarı na­kit veya kartla ödenmesine bakıl­maksızın 157,69 TL olarak uygu­lanmaktadır.

Yemek yardımları aşağıdaki şekillerde olabilmektedir.

-Çalışanlara işyerinde veya iş­yerinin müştemilatında yemek verilmesi,

Yemek hizmeti satın alınarak çalışanlara işyerinde veya hizme­tin satın alındığı işletmede yemek hizmeti sunulması.

-Çalışanlar için üçüncü kişile­re yemek kuponu, yemek kartı, ye­mek çeki vb. araçlarla fatura kar­şılığı yemek bedeli ödenmesi.

-Çalışanlara yemek parası adı altında nakden ödeme yapılması veya banka kartları verilmesi.

-Aynı işyerinde çalışan bazı si­gortalılara işyerinde veya müş­temilatında, bazı sigortalılara da yemek verme hizmetini sağlayan yerlerde yemek verilmesi.

Esasen yemek bedellerinin çalı­şanlara aktarılma yöntemi ve har­cama yeri bakımından SGK’nın yaklaşımı tüm kartlar/tüm ödeme yöntemleri noktasında benzerdir. Bu yazımızda son dönemde yay­gınlaştığı ve kullanım alanlarının arttığı gözlenen banka yemek yar­dımı hesabına bağlı kartlar ve di­ğer finans kurumlarınca sağlanan ödeme yöntemleri aracılığıyla ya­pılan yemek yardımlarının SGK prim istisnası özelinde değerlen­dirilmesi yapılacaktır.

Personele sağlanan yemek yardımlarının nakit özellikli ödeme kartları/araçları ile ve­rilmesi halinde SGK istisnası geçerli mi?

Son dönemde yemek yardımları ile ilgili banka kartı ve e-para şir­ketlerinin ödeme kartı gibi nakit özellikli yeni uygulamaların or­taya çıkmasıyla bu uygulamaların mevzuatta sağlanan istisnaları sağlayıp sağlamadığı ve harcama yerleri bakımından bir sınırlama olup olmadığı noktasında çokça soru almaktayız. Bu noktada, söz konusu uygulamaların özellikle SGK prim istisnası bakımından değerlendirilmesi önem arz et­mektedir.

Banka ve e-para yemek mevdu­at hesabı/cüzdanı uygulamasında ilgili finans kurumları tarafından kendi veya müşteri şirket çalı­şanları adına ayrı bir yemek yar­dım mevduat hesabı açılmak su­retiyle bu hesaba tanımlı olarak çalışanlara bir banka kartı ve/ve­ya ödeme kartı verilmektedir.

Söz konusu hesabın ve kartın nakit çekim, eft/havale gibi pa­ra transferlerine kapalı olduğu, hesaptaki bakiyenin yalnızca banka/ödeme kartı ile kullanı­labildiği ancak hesaptaki karta bağlı bakiyelerin sadece yemek hizmeti veren işletmelerde de­ğil, tüm işletmelerde (kozme­tik, giyim, teknoloji, turizm, sağlık, alkol ve tütün ürünle­ri, gıda, vb.) ve POS’larda kul­lanılacak özellikte olduğu, yani harcama noktaları bakımından bir sınırlandırma olmadığı ve söz konusu kartlara istisna tutarın­da veya istisna tutarının üzerin­de nakit yüklenebileceği anlaşıl­maktadır.

SGK tarafından yemek istisna bedelinde ödeme yöntemi bakı­mından bir sınırlama getirilme­miştir, ancak söz konusu e-para ve banka hesabı ile bunların kart­larına yüklenen yemek bedelleri­nin günlük asgari ücretin yüzde 23,65’ine kadar sigorta priminden istisna tutulabilmesi için söz ko­nusu kartların da yalnızca yemek yenilmesi amacıyla kullanılma­sı gerekir.

Bu anlamda giyim, tek­noloji, kozmetik ve benzeri yemek dışı sektörlerde kullanımı SGK tarafından kabul edilmemektedir. Bununla birlikte SGK’nın görüşü­ne göre; işverenler tarafından ça­lışanları adına yemek yardımı adı altında yapılan ödemeler AYNİ değil NAKİT ödeme kapsamında sayılmaktadır. Ancak, bu şekilde sağlanan yardımların nakit olarak sayılması, (istisna limiti altında kalsa dahi) yemek dışı kullanım­ların primden muaf olması sonu­cunu doğurmamaktadır.

Sonuç olarak sigortalıların hesaplarına yüklenen meblağ­ların yemek dışı kullanımı ha­linde (Giyim, teknoloji, kozme­tik, temizlik, vb.);

-Sadece yemek yenmesi halin­de yemek yenen miktarın günlük asgari ücretin yüzde 23.65’ine ka­darki kısmı istisna kapsamına da­hil edilecektir.

-Kısmi yemek + kısmi yemek dışı için kullanım halinde, fatura ve fiş ile belgelendirme şartı ile sadece istisna limitine kadarki yemek harcamaları primden mu­af olacaktır. Yemek harici kulla­nımlar istisnaya tabi olmayacak­tır.

Yemek yardım paralarının yemek için harcandığı kayıt ve belgelerden ayırt edilebiliyor olması gerekir. Aksi halde öde­melerin tamamı ücret olarak dikkate alınır.

Söz konusu hesaplara veya kart­lara yüklenen meblağların yemek yenilmesi amacıyla kullanıldığı­nın SGK denetim elemanları ta­rafından fiili veya kayden tespit, kamu idarelerinin denetim ele­manları veya kamu kurum ve ku­ruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge ve bilgilerden anlaşılamaması halinde ise sigor­talının ilgili hesaplarına yükle­nen tutarların ek bir ücret olarak değerlendirilmesi ve söz konu­su ödemelerin tamamının prime esas kazanca tabi tutulması söz konusu olacaktır.

SGK incelemesinde yemek ve yemek dışı kullanımın tes­pitinde belgelendirme ve ispat yükümlülüğü işverenlere yük­lenmiştir.

Bir diğer önemli konu da dene­time tabi olunması halinde ye­mek harcaması ya da yemek dı­şı harcamaların ayrıştırılması için BELGELENDİRME ve İS­PAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İŞ­VERENLERE YÜKLENMİŞ ol­masıdır. İşveren tarafından çalı­şanının hesabına aktarılan ancak yemekte kullanıldığı belgelen­dirilemeyen ödemelerin tama­mı ücret olarak kabul edilecek ve böylece limiti aşmayan kısım da tamamen prime tabi tutulacak­tır.

Ancak belgelendirme ile ispat edilebilirse yemek ve yemek dışı kullanım halinde sadece yemek kısmı istisna limitleri kapsamın­da primden muaf olmaya devam edecektir. Bu noktada banka ve e-para kartları ile harcamaların (yemek ve yemek dışı kullanımla­rın) faydalanıcı inisiyatifine bıra­kılması işverenler için önemli bir risk unsuru olarak varlığını koru­maktadır.

Sonuç olarak; işverenler tara­fından banka veya finans kuru­luşları ödeme araçları ile yapılan yemek desteklerinin, harcama kalemleri yönünden yemek dışı kullanımı istisna kapsamı dışında olup, yardımların yemek için kul­lanıldığının belgelendirilmesi so­rumluluğu da işverenlere bırakıl­mıştır. Bu hususun belgelendirme ile ispatlanamaması halinde öde­me yapılan söz konusu tutarların tamamı (yemek yenen tutarlar da dahil) ücret kabul edilerek geçmi­şe dönük olarak SGK primine tabi tutulacaktır.

Bu durum idari para cezası, fark prim ve gecikme ce­zası ile faydalanılan teşvik ve des­teklerin iptaline kadar gidecek önemli riskler barındırmaktadır. Nakit veya ayni yemek yardım­larında denetlenmeyen harcama yapılan yer detayı, maalesef diğer ödeme yöntemlerinde (takibi ve denetimi mümkün olduğundan) şirketler bazında tedbir alınması­nı gerektirmektedir.

EY TürkiyeSosyal Güvenlik ve İş Mevzuatı Hizmetleri Lideri  Dr. Hakkı Demirci

https://www.dunya.com/kose-yazisi/isveren-yemek-yardim-odemelerindeki-sgk-istisnasi-nasil-geri-alinabilir/745882

Bu karar doğrultusunda, Kararın "Belgelendirme" başlıklı 19. maddesinde değişiklikler yapılmış ve şu ifadeler güncellenmiştir:

  • "Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı" ifadesi, "İstanbul Defterdarlığı Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Müdürlüğü" olarak,
  • "her yılın Haziran ayı" ifadesi ise "raporlanacak hesap döneminin bitimini takip eden altıncı ay" şeklinde değiştirilmiştir.

Bu düzenlemeye göre, ülke bazlı raporlama kapsamına giren çok uluslu işletmeler grubu üyeleri, nihai ana işletme ya da vekil işletme olup olmadıklarını, grup adına hangi işletmenin raporlama yapacağını ve hesap dönemi ile ilgili bilgileri, raporlanacak hesap döneminin bitimini takip eden altıncı ayın sonuna kadar İdareye bildireceklerdir.

14 Eylül 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32662

Cumhurbaşkanı Kararı

Karar Sayısı: 8956

Ekli “Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Kararda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar”ın yürürlüğe konulmasına, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13 üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.

13 Eylül 2024

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

TRANSFER FİYATLANDIRMASI YOLUYLA ÖRTÜLÜ KAZANÇ DAĞITIMI HAKKINDA KARARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KARAR

MADDE 1– 27/11/2007 tarihli ve 2007/12888 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Kararın 19 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (a) bendi ile altıncı fıkrasının (a) bendinde yer alan “Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığına” ibareleri “İstanbul Defterdarlığı Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Müdürlüğüne” şeklinde, on ikinci fıkrasında yer alan “her yılın Haziran ayı” ibaresi “raporlanacak hesap döneminin bitimini takip eden altıncı ayın” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 2– Bu Karar 1/9/2024 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3– Bu Karar hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

Resmi Gazete'de yayımlanan kararla sigara ve purolarda uygulanan nispi özel tüketim vergisi oranı yüzde 57'den yüzde 53,5'e indirildi, paket başına alınan maktu vergi tutarı 5,7424 liradan 7,8 liraya çıkarıldı

4760 Sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun Eki (III) Sayılı Listenin (B) Cetvelinde Yer Alan Bazı Mallara Uygulanan Özel Tüketim Vergisi Oranları ile Maktu Vergi Tutarlarının Yeniden Belirlenmesi Hakkında Karar (Karar Sayısı: 8958)

14 Eylül 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32662

Cumhurbaşkanı Kararı

Karar Sayısı: 8958

4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun eki (III) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan bazı mallara uygulanan özel tüketim vergisi oranları ile maktu vergi tutarlarının yeniden belirlenmesine dair ekli Kararın yürürlüğe konulmasına, mezkûr Kanunun 12 nci maddesi gereğince karar verilmiştir.

13 Eylül 2024

Recep Tayyip ERDOĞAN

CUMHURBAŞKANI

13/9/2024 TARİHLİ VE 8958 SAYILI CUMHURBAŞKANI KARARININ EKİ KARAR

MADDE 1– (1) 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun eki (III) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan ve aşağıdaki tabloda isimleri belirtilen malların özel tüketim vergisi oranları ile maktu vergi tutarları karşılarında gösterildiği şekilde yeniden belirlenmiştir.

G.T.İ.P. NO Mal İsmi Vergi Oranı (%) Maktu Vergi Tutarı (TL)
2402.20 Tütün içeren sigaralar 53,5 7,8000
2402.90.00.00.00 Diğerleri (Tütün yerine geçen maddelerden yapılmış purolar, uçları açık purolar, sigarillolar ve sigaralar)

-Tütün yerine geçen maddelerden yapılmış sigaralar

53,5 7,8000
24.03 Diğer mamul tütün ve mamul tütün yerine geçen maddeler; “homojenize” veya yeniden tertip edilmiş tütün; tütün hülasa ve esansları

(2403.11.00.00.00, 2403.19.10.00.19, 2403.19.90.00.19, 2403.91.00.00.00, 2403.99.10.00.00, 2403.99.90.00.00 hariç)

53,5 7,8000
2403.99.10.00.00 Enfiye ve çiğnemeye mahsus tütün 53,5 7,8000

MADDE 2– (1) Bu Karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 3– (1) Bu Karar hükümlerini Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

İnteraktif Vergi Dairesinde yer alan İş Yeri Adres Değişikliği Bildirimi ile Güvenli Mali Uygulama Sistemi Başvuru/İptal Dilekçesi menüleri 12.09.2024 tarihinden itibaren Dijital Vergi Dairesine aktarılacaktır.

Dijital Vergi Dairesine giriş yaptıktan sonra Bildirimlerim/Yeni Bildirim Oluştur menüsü aracılığıyla iş yeri adres değişikliği bildiriminizi, Dilekçelerim/Yeni Dilekçe Oluştur menüsü aracılığıyla güvenli mali uygulama sistemi başvuru/iptal dilekçenizi elektronik ortamda ilgili birime iletebilirsiniz.

Kaynak, GİB

Kamu Yararını İlgilendiren Kuruluşlar (KAYİK’ler) Bağımız Denetim Kapsamında Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına Tabidir. KAYİK’ler Dışındaki Mükellefler Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına Tabi Olmayıp, Uygulayacağı Standart Aşağıda Gösterilmiştir.

Bağımsız Denetim Şartları (3 Kriterden 2'si Sağlanırsa)

Finansal Raporlama Standartları

Bağımsız Denetime Tabi İşletmeler

Bağımsız Denetime Tabi Olmayan işletmeler

Kamu Yararını İlgilendiren Kuruluşlar (KAYİK’ler)

Kayik Dışında Kalan

Küçük İşletmeler

Mikro İşletmeler

SPK, BDDK ve Hazine ve Maliye Bakanlığı

Düzenlemelerine Tabi İşletmeler: Halka Açık Şirketler

-  Bankalar - Faktoring Şirketleri - Finansman Şirketleri

-  Finansal Kiralama Şirketleri - Sigorta Şirketleri v.b.

Büyük İşletmeler

Orta Boy İşletmeler

Aktif Toplamı

150 Milyon TL Üstü

400 Milyon TL Üstü

150 Milyon TL Üstü

3,5 Milyon TL Üstü

3,5 Milyon TL Altı

Net Satış

Hâsılatı

300 Milyon TL Üstü

800 Milyon TL Üstü

300 Milyon TL Üstü

7 Milyon TL Üstü

7 Milyon TL Altı

Çalışan Sayısı

150 Üstü

250 Üstü

150 Üstü

10 Üstü

1-9 Çalışan

Uygulanan Standart

TFRS (Türkiye Finansal Raporlama Standartları)

BOBİ FRS ( Büyük Ve Orta Boy İşletmeler Finansal Raporlama Standartları)

KÜMİ FRS ( Küçük ve Mikro İşletmeler Finansal Raporlama Standartları)

KÜMİ FRS Alt Sınırı: Vergi Usul Kanunu 177-178. Maddesine İstinaden Bilanço Esasına Göre Defter Tutma Hadlerini Geçenler- Kısaca İşletme Hesabı Esasına Göre Defter Tutma Sınırı Üstünde Olanlar KÜMİ FRS’ ye Tabidir. (Alış Tutarı: 1.400.000,00 TL - Satış Tutarı: 2.000.000,00 TL) İşletme Hesabı Esasına Göre Defter Tutma Sınırı Altında Olanlara İse Standart Uygulama Bulunmamaktadır.

Tabloyu PDF Formatı ile görmek için Tıklayınız

Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Cuma, 13 Eylül 2024 09:02

7 Bin Liranın Sırrı Ne?

Taslak Tebliğe göre bir mükellef (mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları işlemler hariç olmak üzere) 7 bin lirayı aşan tutarda para göndermeye kalkarsa bunu banka ya da finansal bir kurum aracılığıyla yapmak zorundadır

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı) 9 Eylül 2024'te kendi internet sayfasında 459 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine değişiklik yapılmasına ilişkin bir tebliğ taslağı yayımladı.

Söz konusu Tebliğ taslağında yer alan "Tevsik zorunluluğu kapsamında olanların (mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları işlemler hariç olmak üzere) yapacakları, 7.000 TL'yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ve ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunludur." ifadesi basında tartışmalara neden oldu.

Öncelikle hem 459 Sıra No.lu Tebliğ hem de GİB'in 9 Eylül'de yayımladığı taslak tebliğde geçen aracı finansal kurum ifadesinden 5411 sayılı Bankacılık Kanununda tanımlanan bankaların, 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun kapsamında yetkilendirilmiş ödeme kuruluşlarının ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununa göre kurulan Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin (PTT) anlaşılması gerekir.

Bu taslak Tebliğe göre bir mükellef (mükellef olmayanların kendi aralarında yapacakları işlemler hariç olmak üzere) 7 bin lirayı aşan tutarda para göndermeye kalkarsa bunu banka ya da finansal bir kurum aracılığıyla yapmak zorundadır.

Buradaki mükellef olmayanlar kavramı oldukça önemlidir. Örneğin bir devlet memuru emekli babasına 10 bin lira para verecekse bunu -7 bin lirayı geçse bile- bankadan vermesine gerek yoktur.

Ancak bu kişiler mükellef ise durum farklılık arz edecektir. Şöyle ki hem 459 Sıra No.lu Tebliğ hem de GİB'in 9 Eylül'de yayımladığı taslak tebliğde geçen tevsik zorunluluğu kapsamında olanlar ifadesi Vergi Usul Kanununun 232'nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında fatura almak zorunda olan birinci ve ikinci sınıf tüccarları, serbest meslek erbabını, kazançları basit usulde tespit olunan tüccarları, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçileri, vergiden muaf esnafı kapsar.

Örneğin bir mükellefe yapılacak bir işten kaynaklı para ödemeleri 7 bin lirayı aşıyorsa banka ya da finansal kurum aracılığıyla yapılmak zorundadır. Burada geçen mükellef kavramı ise market, restoran, galeri gibi ticari kazanç, zırai kazanç, avukat, doktor gibi serbest meslek kazanç sahiplerini kapsamaktadır. Ayrıca evini, dükkânını kiraya veren (emekli dahi olsa) kişiye ödenecek kira tutarı da tutara bakılmaksızın banka ya da finansal kurumlar aracılığıyla ödenmesi gerekmektedir.

7 bin lira neye göre belirlendi?

24 Aralık 2015 günü Remi Gazete'de yayımlanan ve 1 Ocak 2016'da yürürlüğe giren 459 sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayı, belli kurumların kayıt ve belgeleri yardımıyla tespit etmek ve böylece kayıt dışılığı önlemek amacı doğrultusunda tahsilat ve ödemelerde tevsik zorunluluğu getirilmesi amaçlanmıştır.

459 Sıra Nolu Tebliğ ile tevsik zorunluluğu kapsamında olanların, kendi aralarında ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanlarla yapacakları 7 bin TL'yi aşan tutardaki her türlü tahsilat ve ödemelerini aracı finansal kurumlar kanalıyla yapmaları ve bu tahsilat ile ödemeleri söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunlu tutulmuştur.

Bu kapsamda örneğin her türlü mal teslimi veya hizmet ifasına ilişkin tahsilat ve ödemelerin, avans, depozito, pey akçesi gibi suretlerle yapılacak tahsilat ve ödemelerin, işletmelerin kendi ortakları ve/veya diğer gerçek ve tüzel kişilerle yaptığı her türlü tahsilat ve ödemelerin 7 bin lirayı aşması durumunda, aracı finansal kurumlar kanalıyla yapılması ve bu işlemlerin söz konusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik edilmesi zorunluluğu getirilmiştir.

Buna göre 7 bin liralık tutar ilk olarak 1 Ocak 2016'da geçerli olmak üzere 459 Sıra Nolu Genel Tebliğ'de yer aldı. Ve o tarihten bu yanadır da 7 bin liralık tutar hiç değiştirilmeden aynen korundu.

Peki, 7 bin liralık tutar neden hiç değiştirilmedi? Bunun cevabı için isterseniz bu tutarın yıl bazında dolara endeksleyerek değerlendirelim.

Aşağıda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının internet sayfasında yer alan ve her yılın ilk iş günündeki dolar alış kuru dikkate alınarak tablo oluşturulmuştur.

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere 2016'nın ilk iş günü olan 4 Ocak tarihli dolar alış kuru 2,94 TL'dir. 7 bin lirayla o tarihte 2 bin 381 dolar alınabiliyordu. Daha basit bir ifadeyle banka ya da finans kurumları aracılığıyla gönderme zorunluluğunun alt sınırı 2.381 dolardı. Bugün ise 236 dolar. 2.381 doların karşılığı daha basit bir ifadeyle 7 bin liranın olması gereken tutar (2024 yılının ilk iş günü dolar alış kuru uyarınca) yaklaşık 71 bin liradır. Oysa bu tutar hâlâ 7 bin lira yani yaklaşık 10'da biri kadar.

Konuya devlet açısından bakarsak 7 bin liranın daha da düşürülmesinde fayda var elbette ancak gerçek şu ki 2016'daki 7 bin lira bugünkü 7 bin lira ile aynı değil. 2016 yılında net asgari ücret 1.300 TL idi ve 7 bin lira asgari ücretin 5,4 katı kadardı. 2024 yılında ise asgari ücret 7 bin liranın yaklaşık 2,43 katı.

Yaklaşık 9 yıldır aynı parasal tutarı uygulayan Maliye'nin bunu değiştirme niyeti var mı bilemiyorum ayrıca bu tutarı o tarihte neye göre belirlediği hususunda da maalesef net bir bilgim yok. Umarım Maliye bu konuyla alakalı bir açıklama yapar. Bu nedenle bu kısma ilişkin yorumu size bırakayım isterseniz.

Kira ödemelerini de kapsayacak mı?

Kira ödemeleri ile alakalı ise 268 Seri Nolu Gelir Vergisi Genel Tebliği 29 Temmuz 2008 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanmıştı. 268 Seri Nolu Tebliğ uyarınca kira ödemelerinde daha önce konutlarda aylık 500 lirayı aşmayan kiralar elden ödenebiliyordu. Oysa haftalık ya da günlük (kısa süreli) konut kiralamalarında banka ya da finans kuruluşu aracılığıyla gönderme zorunluluğu bulunmaktaydı. Dükkân kiralarında ise tutar ne olursa olsun banka ya da finans kuruluşları aracılığıyla ödenmesi gerekiyordu. Banka ya da finans kuruluşları aracılığıyla ödenmesi gerektiği halde elden ödenir ve bu durum tespit edilirse özel usulsüzlük cezası kesilmektedir.

GİB'in kendi internet sayfasında bu kez 268 Sıra Nolu Tebliği yürürlükten kaldıracak ve 268 Sıra Nolu Tebliğ yerine geçecek yeni bir Tebliğ taslağı daha yayımlandı. Bu Tebliğ taslağına göre konutlar için uygulanan 500 TL'lik kira sınırı kaldırılmakta tutar ne kadar olursa olsun banka ya da finans kurumları aracılığıyla ödenmesi gerekecektir.

Bu zorunluluğa uymayanlara yani kirayı elden verenlere idari para cezası –VUK mük. m.355 uyarınca özel usulsüzlük cezası- kesilecek.

Murat Batı

@prof_bati

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

https://t24.com.tr/yazarlar/murat-bati/7-bin-liranin-sirri-ne,46345

1999 yılında 4447 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeler sonrasında emeklilikte yaş dışındaki diğer şartları sağlayan sigortalılar, işyerlerindeki çalışma süresinin bir yıl veya üzerinde olması ve SGK’dan alacakları “Kıdem Tazminatına Esas Yazı” ile işverenlerine müracaat ederek iş akitlerini sona erdirmeleri halinde kıdem tazminatına hak kazanacaklardır.

Çalışanların emeklilikte yaş dışındaki diğer şartları sağlamış olup olmadıklarının hesabında ilk defa uzun vadeli sigortalı koluna tabi çalışmaya başladıkları tarihe göre aşağıda belirtilen şartları sağlamış olmaları gerekiyor.

Uzun vadeli sigortalı koluna tabi olarak;

İlk defa 8/9/1999 veya öncesi bir tarihte sigortalı olanların 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim gün sayısını sağlamış olmaları

İlk defa 9/9/1999 ila 30/4/2008 tarihleri arasında sigortalı olanların ya sigortalılık süresine bakılmaksızın 7000 prim gün sayısını ya da 25 yıllık süresi ve 4500 prim gün sayısını sağlamış olmaları

İlk defa;

-1/5/2008 ila 31/12/2008 tarihleri arasında sigortalı olanların 4600 prim gün sayısını

-1/1/2009 ila 31/12/2009 tarihleri arasında sigortalı olanların 4700 prim gün sayısını

-1/1/2010 ila 31/12/2010 tarihleri arasında sigortalı olanların 4800 prim gün sayısını

-1/1/2011 ila 31/12/2011 tarihleri arasında sigortalı olanların 4900 prim gün sayısını

-1/1/2012 ila 31/12/2012 tarihleri arasında sigortalı olanların 5000 prim gün sayısını

-1/1/2013 ila 31/12/2013 tarihleri arasında sigortalı olanların 5100 prim gün sayısını

-1/1/2014 ila 31/12/2014 tarihleri arasında sigortalı olanların 5200 prim gün sayısını

-1/1/2015 ila 31/12/2015 tarihleri arasında sigortalı olanların 5300 prim gün sayısını

-1/1/2016 veya sonraki bir tarihte sigortalı olanların ise 5400 prim gün sayısını sağlamış olmaları gerekiyor.

Bağkur ve Emekli Sandığına tabi hizmetler, sigortalılık süresinin ve prim gün sayısının hesabına dahil edilir mi?

Çalışanın diğer statülerde geçen hizmet süreleri (Bağkur, Emekli Sandığı, Banka sandığına tabi hizmet süreleri) sigortalılık süresinin ve prim gün sayısının hesabına dahil edilmektedir.

Yıpranmalı işlerde geçen çalışma süreleri, sigortalılık süresi ve prim gün sayısının hesabında dikkate alınır mı?

Prim gün sayısı ve sigortalılık sürelerini etkileyen itibari hizmet süresi, fiili hizmet süresi zammı ve başkasının sürekli bakımına muhtaç ağır engelli çocuğu bulunan kadın sigortalılara ilişkin yıpranma süreleri sigortalılık süresi ve prim gün sayısının hesabında dikkate alınmaktadır.

Son yedi yıldaki fiili hizmet süresinin çoğunun Bağkur’da geçmiş olması “Kıdem Tazminatına Esas Yazının” alınmasına engel teşkil eder mi?

Kıdem tazminatına esas yazının alınabilmesi için çalışanın Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurduğu tarihteki en son statüsünün SSK (5510/4-a) olması yeterli olup, son yedi yıldaki fiili hizmet süresinin çoğunda Bağkur’lu olmasının veya yaş dışındaki diğer şartları hangi statüden sağladığının bir önemi bulunmamaktadır.

18 yaşından önce sigortalı olunan süreler sigortalılık süresi ve prim gün sayısının hesabında dikkate alınır mı?

18 yaşını doldurmadan sigortalı olanların 18 yaşını doldurdukları tarihe kadar geçen süreler sigortalılık süresinin hesabında dikkate alınmazken, bu süreler zarfındaki hizmetleri prim gün sayısının hesabında dikkate alınmaktadır.

Kıdem tazminatına esas yazı hangi SGK Müdürlüğünden alınabilir?

Sigortalı hizmet kayıtlarında tereddüt yaratacak bir durum bulunmaması şartıyla, emeklilik işlemlerini yapmaya yetkili sosyal güvenlik il müdürlüklerinden veya sosyal güvenlik merkezlerinden herhangi birinden alınabilecektir.

Emeklilikte yaş dışındaki diğer şartları sağlayan çalışanlar kıdem tazminatı alabilmek için ne zaman işten ayrılabilir?

İşyerindeki kıdemi bir yıl veya üzerinde olan çalışanlar SGK’dan alacakları kıdem tazminatına esas yazıyı işverenlere ibraz etmek suretiyle diledikleri zaman iş akdini feshedebilirler.

Kıdem tazminatını alan işçi tekrar çalışabilir mi?

Emeklilikte yaş dışındaki diğer şartları sağladıktan sonra kıdem tazminatını da alarak işten ayrılan işçi tekrar çalışabileceği gibi yeni işyerindeki çalışma süresinin bir yılı aşması ve yaşını da doldurmak suretiyle emekliliğe hak kazandığına dair SGK’dan alacağı yazıyla birlikte işverene başvurarak iş akdini feshetmesi halinde ikinci işyerinden de kıdem tazminatına hak kazanacaktır.

Aksi halde, yani yaşını doldurmadan ikinci işyerinden de yaş dışındaki emeklilik nedeniyle işten ayrılan işçilere yönelik Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin (2014/33390 E. 2016/4940 K.) kararında “Normal tahsis amaçlı emeklilik ya da yaş hariç emeklilik koşullarının oluşması halinde ayrılmalardan doğan kıdem tazminatı hakkı bir kez kullanılabilecek haklardandır. İşçi bu hakkı bir kez kullandığında bir sonraki çalışma dönemi için bu düzenlemelere dayanarak tekrar kıdem tazminatı isteyemez.” ifadelerine yer verilmiştir.

İşçinin ihbar süresine uyma zorunluluğu var mı?

Yaş dışındaki diğer şartları sağlayarak iş akdini fesheden işçinin ihbar tazminatı ödemesi veya ihbar süresine uyması gibi bir zorunluluğu bulunmamaktadır. Eyüp Sabri Demirci

https://www.karar.com/yazarlar/eyup-sabri-demirci/emeklilikte-yas-disindaki-diger-sartlari-saglayanlarin-1601161

13 Eylül 2024 Tarihli Resmi Gazete

Sayı: 32661

Ticaret Bakanlığından:

MADDE 1- 27/1/2005 tarihli ve 25709 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İhracat Sayılan Satış ve Teslimler Hakkında Tebliğ (İhracat: 2005/2)’in 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinin (1) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“1-Yatırım teşvik belgesi kapsamında yer alan yatırım mallarını üreterek yatırım teşvik belgesi sahibi yatırımcılara teslim eden imalatçı firmaların yapacakları satış ve teslimler ile yatırım teşvik belgesi sahibi firmaya teslim edilmek kaydıyla finansal kiralama şirketlerine yapılacak satışları,”

MADDE 2- Aynı Tebliğin 4 üncü maddesinde yer alan “Ekonomi Bakanlığını” ibaresi “Ticaret Bakanlığını” şeklinde, 5 inci maddesinde yer alan “Savunma Sanayi Müsteşarlığınca” ibareleri “Savunma Sanayi Başkanlığınca” şeklinde, 15 inci maddesinde yer alan “Ekonomi Bakanı” ibaresi “Ticaret Bakanı” şeklinde ve EK-8’inde yer alan “T.C. Ekonomi Bakanlığı” ibaresi “T.C. Ticaret Bakanlığı” şeklinde değiştirilmiştir.

MADDE 3- Aynı Tebliğin EK-4’ünün 3 numaralı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı eke 9 uncu maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiş ve diğer madde buna göre teselsül ettirilmiştir.

“3. Fatura ile teslimat yapılan faaliyetlerde üzerinde Dahilde İşleme İzin Belgesinin tarih ve sayısı kayıtlı, alıcı firma tarafından üzerine “teslim alındı” şerhi düşülerek tasdik edilen Satış Faturası (elektronik ortamda düzenlenen faturalarda, alıcı firma tarafından üzerine “teslim alındı” şerhi düşülerek tasdik edilen basılı Satış Faturasına gerek bulunmamaktadır. Bunun yerine gerekli kontroller elektronik ortamda yerine getirilir.), (bu Tebliğin 5 inci maddesinin (d/1) bendi kapsamında finansal kiralama şirketleri aracılığıyla yatırım teşvik belgesi sahibi firmalara yapılacak teslimler için ayrıca faturada yatırım teşvik belgesine ilişkin bilgiler ile finansal kiralama sözleşmesinin ilgili sicilde kayıtlı sayısı da yer almalıdır.)”

“10. Finansal kiralama şirketleri aracılığıyla yatırım teşvik belgesi sahibi firmalara yapılacak teslimler için yatırım teşvik belgesi sahibi firma tarafından düzenlenecek Tesellüm Belgesi (EK-9) (Bu Tebliğin 5 inci maddesinin (d/1) bendi için)”

MADDE 4- Aynı Tebliğe ekte yer alan EK-9 eklenmiştir.

MADDE 5- Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 6- Bu Tebliğ hükümlerini Ticaret Bakanı yürütür.

Eki için tıklayınız

Doğum yapan kadınlar için iş ve aile hayatını dengede tutmak oldukça zor bir süreçtir. Bu süreçte, kadınların iş hayatında yer almaya devam etmeleri ve aynı zamanda çocuklarına da vakit ayırabilmeleri adına Ülkemizde bazı yasal düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemelerden biri de doğum sonrası yarım çalışma hakkı ve buna bağlı olarak yarım çalışma ödeneğidir. 

Makalemizde, doğum sonrası yarım çalışma ve yarım çalışma ödeneğinden kimlerin yararlanabileceği ve bu hakların nasıl kullanılabileceğine değinilecektir.

Yarım çalışma

Doğum sonrası yarım çalışma hakkı, doğum yapan kadın işçilerin ya da evlat edinen kadın/erkek işçilerin, çocuğun hayata daha rahat uyum sağlayabilmesi ve annenin de bu süreci daha kolay geçirebilmesi amacıyla tanınmış bir haktır.

Bu çerçevede, İş Kanunu kapsamında kullanılan doğum sonrası analık hali izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçilere belirli koşullar altında 60 ila 360 gün arasında haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin kullanabilmektedirler.

Yarım çalışma süresi

Yarım çalışma süresi;

• Birinci doğumda 60 gün,

• İkinci doğumda 120 gün,

• Sonraki doğumlarda ise 180 gündür.

Çoğul doğumlarda bu sürelere 30 gün eklenmektedir. Çocuğun engelli doğması hâlinde bu süreler 360 gün olarak uygulanmaktadır.

Yarım çalışma ödeneği

Yarım çalışma ödeneği, doğum sonrası yarım gün çalışan işçilerin gelir kayıplarını telafi etmek amacıyla Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından ödenen bir paradır.

Verilen bu ödenekle işçilere, tam zamanlı çalıştıkları dönemdeki gelirlerine yakın bir seviyede kazanç sağlanması amaçlanmaktadır.

Yarım çalışma ödeneği süresi

Yarım çalışma ödeneği, yarım çalışma hakkının kullanılmaya başlandığı tarihten itibaren geçerlidir.

Birinci doğumda en fazla 30 gün,
İkinci doğumda en fazla 60 gün,
Sonraki doğumlarda en fazla 90 gün,
Çocuğun engelli doğması hâlinde en fazla 180 gün,

olarak ödenmektedir. Çoğul doğumlarda ilave edilen 30 gün için 15 gün yarım çalışma ödeneği verilmektedir. 

Yarım çalışma ödeneğinden yararlanma koşulları

Yarım çalışma ödeneğinden yararlanabilmek için aşağıda belirtilen şartların sağlanması gerekmektedir. 

İşçinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) kayıtlı bir işte sigortalı olarak çalışıyor olması 
İşçinin adına doğum veya evlat edinme tarihinden önceki son üç yılda en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi bildirilmiş olması,
Doğum sonrası yarım çalışma hakkını kullanıyor olması,
Haftalık çalışma süresinin yarısı kadar işyerinde fiilen çalışılması,
Hak sahipliğine konu olan çocuğun hayatta olması,
Analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde en yakın İŞKUR birimine “Doğum ve Evlat Edinme Sonrası Yarım Çalışma Belgesi” ile şahsen ya da elektronik ortamda başvurmak,

Yarım çalışma ödeneğine başvuru

Yarım çalışma hakkını kullanmaya başlayan işçi, bu haktan yararlanabilmek için analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde en yakın İŞKUR birimine “Doğum ve Evlat Edinme Sonrası Yarım Çalışma Belgesi” ile başvuruda bulunması gerekmektedir. Başvuru, İŞKUR birimine şahsen gelerek veya elektronik ortamda www.iskur.gov.tr adresinden yapılabilmektedir. Mücbir sebepler dışında, başvuruda gecikilen süre doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği almaya hak kazanılan toplam süreden düşülerek ödeme yapılmaktadır.

Yarım çalışma ödeneğine hak kazananlara sunulan hizmetler

Yarım çalışma ödeneği almaya hak kazananlara;

Ödenek verilmekte,

Ödenek ödenen süreler için asgari ücret üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları (emeklilik) primi ile genel sağlık sigortası (GSS) primi işçi ve işveren payları İş-Kur tarafından SGK’ya yatırılmaktadır.

Yarım çalışma ödeneği miktarı

Doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneğinin günlük miktarı; kişinin çalıştığı işte aldığı ücret ne olursa olsun, “günlük asgari ücretin brüt tutarı” kadardır. Yarım çalışma ödeneği, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmamaktadır.

2024 yılında geçerli olan günlük ve aylık yarım çalışma ödeneği tutarları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:

 

Yarım çalışma ödeneğinin ödenmesi

Yarım çalışma ödeneği, çalışılan aya ait SGK aylık prim ve hizmet belgesinin ilişkin olduğu aydan sonraki ikinci ay içinde aylık olarak ödenmektedir. Örneğin Eylül ayında gerçekleştirilen yarım çalışma uygulamasına ilişkin ödenek, Kasım ayı içinde ödenmektedir.

İlgililere ödemeleri, İş-Kur’a bildirdikleri banka hesap numaraları (IBAN) aracılığıyla, hesap numaralarının eksik veya hatalı bildirilmesi durumunda ise en yakın PTT Bank aracılığı ile yapılmaktadır.

Yarım çalışma ödeneğinin kesildiği haller  

Geçici iş göremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu durumun devamı süresince, 
Çocuğun hayatını kaybetmesi ve/veya evlatlık halinin ortadan kalkması durumunda,
Haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilen kişinin, bu süre zarfında başka bir işte çalışması halinde,
İlgilinin çalıştığı işyerinden ayrılması durumunda,

yarım çalışma ödeneği kesilmektedir.

Sağlık hizmetinden yararlanma

Yarım çalışma ödeneği alanlar genel sağlık sigortası kapsamında olup, doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenen günler için, ilgililer adına genel sağlık sigortası primleri İşsizlik Sigortası Fonundan yatırılmaktadır. Ödenek alanların bakmakla yükümlü olduğu kişiler de genel sağlık sigortalısı kapsamında sağlık hizmetlerinden yararlanabilmektedir. 

İlgililer adına ayrıca malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri yatırıldığı için ödenek alınan süre emeklilik yönünden de dikkate alınmaktadır.

Yarım çalışma yapılan ve yarım çalışma ödeneği alınan dönemde hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinin durumu

Yarım çalışma yapan kişinin çalışılmayan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerine ilişkin ücret ve yarım çalışma ödeneği, yarım çalışılan süreye orantılı olarak işveren ve İŞKUR tarafından paylaşılarak ödenmektedir. Celal ÖZCAN

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/dogum-sonrasi-yarim-calisma-ve-yarim-calisma-odenegi/766571

Page 56 of 1348

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top