Mehmet Özdoğru
ŞİRKET ORTAĞI OLAN KADIN İŞÇİ, ANALIK İZNİ KAPSAMINDA GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK ÖDENEĞİNDEN YARARLANIR MI?
İş Kanunu'nun 74. Maddesinde Analık izni süresi belirlenmiştir;
✅ Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on altı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır.
✅Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir.
✅Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir. hükmü yer alır.
Analık izni kapsamında kadın işçiye şartları sağlaması halinde geçici iş göremezlik ödeneği ödenir. Bu şartlar;
✅ İstirahatin başladığı tarihte sigortalılık niteliğinin sona ermemesi,
✅Doğumdan önceki 1 yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş ya da ödenmiş olması,
✅Bu süre içinde işyerinde çalışmamış olması,
✅Doğum olayının gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
✅ 4/b sigortalılık statüsüne tabi sigortalılara analık halinde geçici iş göremezlik ödeneği, ödeme tarihinde genel sağlık sigortası dahil prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması şartıyla ödenir.
5510 Sayılı Kanunu'nun 18. Maddesinde;
4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile (b) bendinde belirtilen muhtarlar ile aynı bendin (1), (2) ve (4) numaralı alt bentleri kapsamındaki sigortalı kadının analığı halinde, doğumdan önceki bir yıl içinde en az doksan gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması şartıyla, doğumdan önceki ve sonraki sekizer haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki sekiz haftalık süreye iki haftalık süre ilâve edilerek çalışmadığı her gün için geçici iş göremezlik ödeneği ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
Kanunun 4. maddesinde 1,2 ve 4 numaralı bentleri kapsamındaki sigortalılara geçici iş göremezlik ödenirken 3. numaralı bentte belirtilen sigortalılara analık nedeniyle geçici iş göremezlik ödenmez.
Kanunun 4. maddesi 3 numaralı bendinde de;
Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları olarak sigortalı sayılanlar belirtilmiştir.
Sonuç olarak
5510 sayılı kanunun 4.maddesi 3 numaralı bendinde belirtilen Şirket ortağı kapsamında tescil edilen kadın sigortalılara analık sigortasından geçici iş göremezlik ödeneği ödenmez.
Beyannamede Gösterilmeyen Geçmiş Yıl Zararlarının Mahsubu
(https://www.gib.gov.tr/yardim-ve-kaynaklar/sikca-sorulan-sorular)
Kurumlar Vergisi Matrahının Tespitinde Geçmiş Yıl Zararlarının İndirim Konusu Yapılabilmesi İçin Kurumlar Vergisi Beyannamesinde Her Yıla İlişkin Tutarların Ayrı Ayrı Gösterilmesi Gerekmektedir.
İlgili Hesap Döneminde Kazanç Olmasına Ve İndirim Konusu Yapılabilecek Geçmiş Yıl Zararı Bulunmasına Rağmen Geçmiş Yıl Zararlarını Dikkate Almayan Mükelleflerin, Bu Dönemi İzleyen Yıllarda Geçmiş Yıl Zararlarını Mahsuba Konu Etmeleri Mümkün Değildir. Ayrıca, İlgili Yıl Kurumlar Vergisi Beyannamesinde İndirim Konusu Yapılmayan Geçmiş Yıl Zararlarının BEYANNAMENİN VERİLDİĞİ TARİHİN İçinde Bulunulduğu HESAP DÖNEMİNİN SONUNA Kadar Düzeltme Beyannamesi Vererek İndirim Konusu Yapılması Mümkündür. Ancak, SONRAKİ DÖNEMDE Bu Döneme İlişkin İndirim Konusu YAPILMAYAN GEÇMİŞ YIL ZARARLARININ Düzeltme Beyannamesi Verilerek İndirim Konusu Yapılması Söz Konusu Değildir.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Danıştay’dan Ek Vergi Ödeyen Şirketlere Bir Kötü Haber Daha!
Ek vergi, Yüzyılın Vergi Affı ve Borç Yapılandırma Kanunu olarak adlandırılan 7440 sayılı Kanunla, Kahramanmaraş ve çevre illerdeki depremin oluşturduğu olumsuz etkilerin giderilmesi, afetzede vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarının karşılanması ve bölgenin yeniden inşasına kaynak sağlanması amacıyla sadece 2022 hesap dönemine ilişkin olmak üzere bir defalığına ihdas edildi (7440 sayılı Kanun, Mad. 10/27). Söz konusu düzenleme 12 Mart 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.
Büyük tepkilere neden oldu!
Ek vergi düzenlemesi, 7440 sayılı Kanunun Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri sırasında sürpriz bir şekilde gündeme gelmiş, teklif edilen metin hiç okunmadan ve tartışılmadan kabul edilmişti.
İş dünyası, başta şirketler olmak üzere kurumlar vergisi mükelleflerine bir defaya mahsus olarak getirilen ek vergi düzenlemesine ciddi tepki göstermişti.
Çok sayıda dava açıldı!
1 milyon 69 bin 339 kurumlar vergisi mükellefinden 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde istisna, indirim ve indirimli kurumlar vergisi matrahı beyan eden yaklaşık 75 bin kurumlar vergisi mükellefi ek vergi hesapladı! Bu 75 bin kurumlar vergisi mükellefinin yaklaşık 45 bini, 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamelerini ek vergi kaynaklı ihtirazi kayıtla verdi, tamamına yakın kısmı da dava açtı!
Açılan davaların büyük kısmı 3 konu ile ilgili!
Evet, ek vergi kaynaklı açılan davaların önemli bir kısmı, emisyon primi kazanç istisnası ile ilgili. Bunu sırasıyla serbest bölge kazanç istisnası ve Kurumlar Vergisi Kanununun (KVK) 32/A maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisine tabi matrah beyan edenler izliyor.
Emisyon priminde işler karışık!
Emisyon primi kazancı istisnası üzerinden ek vergi hesaplanıp hesaplanmayacağı konusunda verilen vergi mahkemesi ve istinaf kararları, emisyon prim kazanç istisnası üzerinden ek vergi ödeyen startup’lar ve fintek’ler başta olmak üzere girişimcilik ekosistemi, girişim sermayesi yatırım fonları, teknoloji şirketleri, 2022 yılında emisyon primli sermaye artırımı yapan anonim şirketleri ve yabancı yatırımcıları oldukça umutlandırmıştı. Ancak, Maliye, emisyon primi kazanç istisnası üzerinden ek vergi ödenmeyeceğine ilişkin olarak verilen bir istinaf kararını, YD talepli olarak Danıştay’da temyiz etti. Davaya bakan Danıştay 3. Dairesi, Maliye’nin istinaf kararının yürütmesinin durdurulması talebini kabul etti (Danıştay 3. Dairesi’nin 09.05.2024 tarihli ve E.2024/2532 sayılı Kararı)!
Bu karar, emisyon primi kazanç istisnası üzerinden ek vergi ödeyen şirketleri şok etti!
Danıştay’ın ek vergi ödeyen şirketleri üzen yeni kararı ne ile ilgili?
Danıştay’ın ek vergi ödeyen şirketleri üzen yeni kararı, serbest bölge kazanç istisnası ile ilgili.
Ek vergi ödeyen bir mükellef Tebliğin iptali için dava açtı!
2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde serbest bölge kazanç istisnası beyan edip bu istisna tutarı üzerinden ek vergi ödeyen bir mükellef, ek vergi düzenlemesinin anayasanın geriye yürümezlik ve öngörülebilirlik ilkelerine aykırı olduğu, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile tanınan istisnaların özel düzenleme mahiyetinde olması nedeniyle öncelikli olarak uygulama alanı bulması ve bu kanun uyarınca tanınan istisna hakkı nedeniyle ek vergi alınmaması gerektiği iddiasıyla, 3 Seri No.lu 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği’nin 5. Maddesinin 3. Fıkrasının (k) bendinin (Serbest Bölgelerde Elde Edilen Kazanç İstisnası (3218 sayılı Kanun)) iptali için Danıştay’da dava açtı.
Anayasa Mahkemesi ek vergiyi anayasaya aykırı bulmadı!
Anayasa Mahkemesi, Kahramanmaraş ve çevre illerdeki depremin oluşturduğu olumsuz etkilerin giderilmesi, afetzede vatandaşlarımızın acil ihtiyaçlarının karşılanması ve bölgenin yeniden inşasına kaynak sağlanması amacıyla sadece 2022 hesap dönemine ilişkin olmak üzere bir defalığına 7440 sayılı Kanun ile getirilen ek vergi düzenlemesini Anayasaya aykırı bulmadı ve iptal etmedi! (AYM’nin 14.03.2024 tarihli ve E: 2023/169, Karar: 2024/82 sayılı Kararı, 19.04.2024 tarihli ve 32522 sayılı Resmi Gazete)
Danıştay iptal talebi reddetti!
Söz konusu davaya bakan Danıştay 3. Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararını dikkate alarak, davacı şirketin anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bulmayarak, 3 Seri No.lu 7440 Sayılı Kanun Genel Tebliği’nin 5. Maddesinin 3. Fıkrasının (k) bendinin (Serbest Bölgelerde Elde Edilen Kazanç İstisnası (3218 sayılı Kanun)) iptali talebini aşağıdaki gerekçelerle reddetti (Danıştay 3. Dairesi’nin 13.05.2024 tarihli ve E.2023/3132, K.2024/2877 sayılı Kararı).
“7440 sayılı Kanunun 10. maddesinin (27) numaralı fıkrasında açıkça kurumlar vergisi mükellefleri tarafından, 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilmek suretiyle, 5520 sayılı Kanun ile diğer kanunlarda yer alan düzenlemeler uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve indirim tutarları üzerinden, dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin %10 oranında ek vergi hesaplanacağının belirtilmesi ve anılan Kanun'la verilen yetkiye dayanılarak hükmün uygulamasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla yürürlüğe konulan 7440 sayılı Kanun Genel Tebliği (Seri No:3)'nin 5. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (ç) bendinde, 3218 sayılı Kanun uyarınca istisna kapsamına alınmış olan serbest bölgelerde elde edilen kazancın sayılması, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca kanunla verilen yetki aşılarak getirilmiş yeni bir kural olmadığından, Kanun'da hükme bağlanan kuralın kapsamı ve uygulanmasına dair esaslara yer verilen düzenleme ile istisna hakkı kullanımının, Kanun hükmünde öngörülmeyen bir şekilde daraltıldığı ya da ortadan kaldırıldığından söz edilemeyecektir. İdari yargı yerlerinin denetim yetkisinin, kanunların idari makamlara bıraktığı yetkilerin kullanılmasının hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesi ile sınırlı olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlık konusu düzenlemenin yukarıda belirtilen ilgili Kanun maddesinin Hazine ve Maliye Bakanlığı'na verdiği yetki kapsamında uyulması gereken usul ve esasların belirlenmesine ilişkin olarak yapıldığı ve Kanun'dan alınan açık yetkiye dayandığı, Kanun'un uygulama alanını sınırlamadığı veya genişletmediği gibi, Kanun'da belirtilen hukuki durumu açıklamaya yönelik olduğu ve üst hukuk normlarına aykırılık taşımadığı anlaşıldığından, uyuşmazlık konusu düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.”
Karar, serbest bölge kazanç istisnası üzerinden ek vergi ödeyenleri üzdü!
Danıştay 3. Dairesi tarafından verilen bu karar, 2022 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinde beyan ettikleri serbest bölge kazanç istisnası üzerinden ek vergi ödeyip dava açan şirketleri üzdü, bütün umutlarını yok etti!
Son söz;
Serbest bölge kazanç istisnası üzerinden ek vergi ödeyip dava açan herkese geçmiş olsun!
EUROBOND VE VERGİLENDİRİLMESİ
EUROBOND, Devletin ya da şirketlerin, yurtdışı piyasalarından borç para temin edebilmek için, yabancı para cinsinden ihraç edilen ve yurt dışında satılan tahvildir.
Türkiye tarafından ihraç edilen eurobondların para birimi genellikle Amerikan Doları ve Euro dır. Vade genelde 5-30 yıl arasındadır. Böylece; uzun vadeli tahvil olmalarından dolayı, kuponlu olarak ihraç edilir. Genellikle kuponlar sabit faizlidir. Kupon ödeme dönemlerinde yatırımcıya düzenli bir nakit akımı sağlar. Anapara ve kupon ödemeleri ihraç edildiği döviz cinsi üzerinden yapılır. Eurobondlar yılda 2 kez veya tek sefer kupon ödemesi yaparlar.
Eurobond kupon ödemelerinden elde edilen gelirler, 2024 yılı için 230.000 TL’yi aşması halinde “menkul sermaye iradı” olarak beyan edilecektır.
Örnek : Bayan Yeliz, 2024 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığınca ihraç edilmiş bir eurobond kupon faiz ödemesinden 200.000,00 TL gelir elde etmiştir. 200.000,00TL Yeliz Hanım’a ödenirken yüzde sıfır stopaj yapılacak ve 200.000,00 TL’lik faiz geliri 230.000,00 TL’yi aşmadığından Yeliz Hanım bunu beyan etmeyecektir.
Örnek: Dar mükellef bay X 2024 yılında kanuni merkezi İstanbul’da olan ABC A.Ş. tarafından ihraç edilmiş ABD dolarına dayalı bir eurobond kupon faiz ödemesinden 200.000,00 TL gelir elde etmiştir. Dar mükellef olması nedeni ile tutar ne kadar olursa olsun beyan etmeyecektir.
Eurobonların elden çıkarılması nedeniyle elde edilen kazançların da “değer artış kazancı” olarak beyan edilmesi gerekmektedir. Bu noktada, alış ve satış tarihleri arasındaki enflasyon artışının %10’un üzerinde olması halinde endeksleme yapılabileceğini belirtmek gerekir. Aynı zamanda diğer değer artış kazanç unsurlarında 2024 yılı için uygulanan 87.000,00 TL’lik istisna, Eurobondların elden çıkarılmasında oluşan kazanca uygulanmayacaktır.
Vergi uygulaması bakımından Eurobondlar, Devlet tahvili ve Hazine bonosu gibi değerlendirilmekte ve yabancı para cinsinden yurt dışında ihraç edilmiş olduklarından GVK geçici 67. madde kapsamında olmamasına karşın GVK Md. 94’e göre “%0 oranla” tevkifata tabi menkul sermaye iradı kategorisindedir. Dolayısıyla ihraç tarihine bakılmaksızın 2024 takvim yılında elde edilen ve 230.000 TL’yi aşan Eurobond kupon faiz gelirleri beyan edilecek, elden çıkarılmaları halinde kazanç oluşması durumunda, değer artış kazancı olarak beyannameye eklenecektir.
ÖRNEK: 15Mayıs 2023 döneminde 150.000 USD maliyetle alınan EUROBOND, 16 AĞUSTOS 2024 tarihinde 165.000 USD karşılığında elden çıkarılırsa maliyet endekslemesi aşağıdaki şekilde olacak ve dolayısı ile alım satım kazancı saptanmış olacaktır.
Nisan 2023 ÜFE: 2.164,94
Temmuz 2024 ÜFE: 3.550,88
Endeks Katsayısı: 1,6402 ( 3550.88/2164.94)
Maliyet Tutarı TL: 2.945.790,00 (150.000*19,6386)
Satış Tutarı TL: 5.555.764,50 (165.000*33,6713)
Endekslenmiş Maliyet: 4.831.684,76 (1.6402*2.945.790,00)
Alım-Satım Kazancı: 724.079,74 (5.555.764,50-4.831.684,76)
Vergi Matrahı :724.079,74
Bilindiği gibi, Kurumlar vergisinin konusunu kurum kazançları oluşturur. Verginin konusunu oluşturan kazanç, gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından meydana gelir.
Bir kurum gelir vergisinde yer alan yedi gelir unsurlarının birinden, birkaçından veya tamamından gelir sağlamış olursa elde edilen gelir, kurum kazancı olarak adlandırılır.
Tam Mükellef Kurum
Stopaj oranı %0’dır.
Kurum kazancına dahildir
Dar Mükellef Kurum
Stopaj oranı %0’dır.
Beyana tabi değildir
Tam Mükellef Gerçek Kişi
Stopaj oranı %0’dır.
Yıllık beyana tabi diğer gelirlerle birlikte gelir toplamı 230.000.- TL’yi aşarsa, tamamı beyana tabidir.
Dar Mükellef Gerçek Kişi
Stopaj oranı %0’dır.
Beyana tabi değildi
Eurobond işlemi yapmak için bankada vadesiz hesabın olması yeterlidir.
Eurobond nominal : Eurobond'un vade boyunca ne kadar ödeme yapacağını bilmek için, Eurobond'un kupon oranına bakılması gerekir. Örneğin Eurobond kupon oranı %5 ise bu, Eurobond yıllık faiz oranının %5 olduğu anlamına gelir. Söz konusu bu %5'lik oranın karşılık geleceği tutar, Eurobond'un nominal değerine göre hesaplanır.
Temiz Fiyat : Uluslararası piyasalarda Eurobondlar temiz fiyat ile işlem görmektedir.
Kirli Fiyat : Gerçekleşen alım satımların takas işlemleri sırasında kıymet bedeli, birikmiş kupon faizi eklenerek hesaplanmakta ve birikmiş faizin de dahil olduğu fiyata "Kirli Fiyat" denilmektedir.
YMM/BD HASAN SANCAK
Kaynakça:
TTK- GVK-KVK
Kanunlarla Türk Vatandaşlarına Hasredilen ve Yabancıların Çalışmalarının Yasak Olduğu Meslek ve Görevler
- Özel Güvenlik Şirketleri İçin Kurucu, Yönetici, Eğitici ile Şirket Tüzel Kişi Ortağının Yetkilendirdiği Temsilciler (Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun 5. madde)
- Özel Güvenlik Görevlileri (Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun 10. madde)
- Çarşı ve Mahalle Bekçiliği (Çarşı ve Mahalle Bekçileri Hakkında Kanun 3. madde)
- Mali Müşavirlik (Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu 4. madde)
- Kooperatif Yönetim Kurulu Üyeleri (Kooperatifler Kanunu 56. madde)
- Gümrük Müşavir Yardımcısı (Gümrük Kanunu 227. madde)
- Türkçeden Başka Dille Öğretim Yapan ve Yabancılar Tarafından Açılmış Bulunan Okulların Kurucuları (Özel Öğretim Kanunu 8. madde)
- Özel Hastanelerde Mesul Müdür (Hususi Hastaneler Kanunu 9. madde)
- Diş Hekimliği, Hastabakıcı (Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun 6. ve 63. madde)
- Eczacılık (Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun 2. madde)
- Veterinerlik (Veteriner Hekimliği Mesleğinin İcrasına, Türk Veteriner Hekimleri Birliği ile Odalarının Teşekkül Tarzına ve Göreceği İşlere Dair Kanun 2. madde)
- Uzmanlık Eğitimi Dışında Çalışacak Yabancı Asistanlar (Tıpta Uzmanlık Tüzüğü 20. madde)
- Noter (Noterlik Kanunu 7. madde)
- Hakim ve Savcı (Hakimler ve Savcılar Kanunu 7. madde)
- Avukat (Avukatlar Kanunu 3. madde)
- Arabulucu (Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 20.madde)
- Bilirkişi (Bilirkişilik Kanunu 12. madde)
- Konkordato Komiseri (Konkordato Komiserliği ve Alacaklılar Kuruluna Dair Yönetmeliği 4. madde)
- Stajyer Havacılık Bilgi Yönetimi Memuru (Havacılık Bilgi Yönetimi Personeli Lisans ve Derecelendirme Yönetmeliği 16. madde)
- Fahri Trafik Müfettişi (Karayolları Trafik Kanun Ek 6. madde)
- Taşıma İşleri Organizatörlüğü (Taşıma İşleri Organizatörlüğü Yönetmeliği 7. madde)
- Acente Sorumlusu, Seyahat Acentesi Sorumlusu (Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği Kanunu 3. madde)
- Turist Rehberi (Turist Rehberliği Meslek Kanunu 3. madde)
- Kara Suları Dahilinde Balık, İstiridye, Midye, Sünger, İnci, Mercan İhracı, Dalgıçlık, Arayıcılık, Kılavuzluk, Kaptanlık, Çarkçılık ,Katiplik, Tayfalık vb. (Kabotaj Kanunu 3. madde)
- Spor Müşavirleri (Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Müşavirleri Atanma ve Çalıştırma Yönetmeliği 5. madde)
- Tarım Alanında İş Aracısı (Tarımda İş Aracılığı Yönetmeliği 6. madde)
- Gemi Acente Yetkilisi ve Gemi Acente Personeli (Gemi Acenteleri Yönetmeliği 7. ve 8. madde)
- Daimî Nezaretçi, Teknik Eleman (Maden Yönetmeliği 124. ve 130. madde)
https://www.calismaizni.gov.tr/calisma-izni-hakkinda/turk_vatandaslarina_hasredilen_meslekler/
Fatih AKKUŞ
SGK Denetmeni
Linkedin paylaşımından alıntı yapılmıştır.
İNŞAAT BAĞIMSIZ BÖLÜM NET ALAN TESPİTİ
KDV Uygulama Genel Tebliğine Göre Konut / İşyeri Bağımsız Bölüm Net Alanı, Çevre, Şehircilik Ve İklim Değişikliği Bakanlığının “Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği ”ne Göre Hesaplanır.
- İçerden Bağlantılı Piyesleri İle Birlikte Bağımsız Bölümün İçerisindeki Boşluklar Hariç, Duvarlar Arasında Kalan Temiz Alanı
- Bu Alana; Kapı Ve Pencere Eşikleri, 2.5 Santimetreyi Geçmemek Koşuluyla Sıva Payları, Kolonlar, Duman, Çöp, Atık, Tesisat Ve Hava Bacaları İle Işıklıklar, Bağımsız Bölüm İçindeki Asansör Ve Galeri Boşlukları, Tesisat Odası, Merdivenlerin Altlarında 1.80 Metre Yüksekliğinden Az Olan Yerler, Tek Bağımsız Bölümlü Müstakil Binalarda Bağımsız Bölüm İçindeki Otopark, Sığınak, Odunluk, Kömürlük, Hidrofor Ve Arıtma Tesisi Alanı, Su Ve Yakıt Deposu Ve Kazan Dairesi Dâhil Edilmez.
- Açık Çıkmalar, Balkonlar, Zemin, Çatı Ve Kat Terasları, Kat Ve Çatı Bahçeleri Gibi En Az Bir Cephesi Açık Olan Mekânlar İle Aynı Katta Veya Farklı Katta Olup Bağımsız Bölümün Eklentisi Olan Mekânlar İle Ortak Alanlar Bağımsız Bölüm Net Alanı İçinde Değerlendirilmez.
- Bağımsız Bölümün İçten Bağlantılı Olarak Çatı Araları Dâhil Birden Fazla Katta Yer Alan Mekânlardan Oluşması Halinde Bu Katlardaki Bağımsız Bölüme Ait Alanlar Birlikte Değerlendirilerek Bağımsız Bölüm Net Alanı Bulunur.
Ersan KARACA
Yeminli Mali Müşavir
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.
Yabancı Uyrukluların Çalışma İzni İçin 2024 E-İzin Başvuru Kılavuzu Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca Yayımlandı
2024-e-izin-basvuru-kilavuzu-12-09-2024 pdf olarak indirmek için Tıklayınız
Fiş/Fatura Alınmadı Diye 5 Bin Lira Cezanın Kesil(eme)mesi Sorunsalı
Fiş/fatura almak kanunen zorunlu mu?
Fiş/fatura almama/vermeme ya da IBAN kullandırma, işe başlama dahil diğer bildirimleri bildirmeme vs. durumlarda kesilecek idari para cezalarıyla alakalı hem yeni düzenlemeler hem de bu maktu ceza artışları 2 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 7524 sayılı Kanunla yapıldı.
Özellikle fiş/fatura almama durumunda fiş/faturayı almayan biz tüketicilere 5 bin lira ceza kesilmesi (VUK m.353/3) hem basında hem de sosyal medyada fazlasıyla kendine yer buldu. Çok önemli bir husus çünkü.
2 Ağustos 2024 tarihinde yürürlüğe giren VUK m.353/3'teki fiş/fatura almama düzenlemesi ile bir lokantada/kafede yediğiniz/içtiğiniz bir şey için -örnekleri çoğaltmak mümkün- fiş/fatura almazsanız o zaman o fiş/faturayı düzenlemeyene/vermeyene ceza kesilecek ayrıca bu fiş/faturayı almayan nihai tüketiciye yani bize de 5 bin lira özel usulsüzlük cezası kesilecek.
Bu kesilecek ceza tutarı basında ziyadesiyle yer buldu ama şu iki unsur nedense görmezden gelindi.
Fiş/fatura almak kanunen zorunlu mu?
Vergi Usul Kanunu m.232 uyarınca kimlerin fatura alacağı ve vereceği net şekilde düzenlenmiştir. VUK m.233 de perakende satış vesikalarını düzenlemiştir. Ancak VUK m.232'de ya da başka bir maddede nihai tüketicilerin fiş/fatura alma zorunluluğunu düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır.
Daha basit bir ifadeyle kabahatin varlığı için olmazsa olmaz hususların başında kabahatin unsurları gelir. Buna göre bir fiilin, kabahat olarak değerlendirilmesi için unsurlarının tamamını barındırması gerekmektedir. Bu unsurlardan bir tanesi maddi unsurdur.
Maddi unsur, dış dünyada değişikliğe sebep olan ve kanunda tanımlanan suç/kabahat tarifi ile örtüşen insan eylemleridir. Maddi unsur, kendi içerisinde de hareket unsuru, sonuç unsuru ve illiyet bağı olmak üzere üç öğeden oluşmaktadır. Hareket unsuru, kanunun yapılmasını emrettiği davranışta bulunmamak ya da yapılmasını yasakladığı davranışları gerçekleştirmemektir.
Buna göre fiş/fatura almamaya yönelik kesilecek özel usulsüzlük cezasını düzenleyen VUK m.353/3'ün dayanağı yani bu maddede sayılan nihai tüketicinin fiş/fatura almasını zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır. VUK m.353/3 ile kanunen zorunlu tutulmayan yani nihai tüketiciye fiş/fatura alma gibi bir görev/sorumluluk yükleyen bir hüküm yokken Gelir İdaresinin fiş/fatura almadı diye 5 bin lira ceza kesmeye kalkması tartışma yaratacak cinstendir. Bu tartışmayı da ben başlatmış olayım.
Nihai tüketicinin fiş/fatura/makbuz almasını zorunlu kılan tek hüküm VUK m.236'dır. Bu maddeye göre avukat, doktor gibi serbest meslek erbabı serbest meslek makbuzu düzenlemek zorunda ve müşterinin isteyip almasını da zorunlu tutmuştur. Yani bir avukattan serbest meslek makbuzunu istemek ve almak zorundasınız. Almazsanız o zaman idari para cezası kesilir. Çünkü kanunda açıkça bunu isteyip ve almak zorunda olduğunuz belirtilmiştir. Dikkat edilmesi gereken husus ise bunun sadece serbest meslek makbuzu için geçerli olmasıdır. Bu uygulama fiş/fatura vs için geçerli değildir.
Bu nedenle olur da fiş/fatura almadı diye özel usulsüzlük cezası kesilen bir nihai tüketici bunu mahkemeye taşırsa hâkimin ne karar vereceğini büyük bir merakla beklemekteyim.
Bu nedenle tartışmalı olan bu uygulama için Gelir İdaresinin bu konu hakkında bir açıklama yapacağını beklemekteyim.
Diğer bir husus
Örneğin bir lokantada yemek yediniz ardından hesabı isteyip nakit olarak ödeyip fiş/fatura almadan çıktınız ve kapıda Maliye Denetim Elemanı size "pardon bir dakika, fişinizi görebilir miyim?" dedi.
Ne yaparsınız? Burada üç ihtimal var; varsa fişinizi gösterirsiniz yoksa fişiniz (almadıysanız) yok fişim dersiniz. Maliye Denetim Elemanı da sizden kimlik bilgilerinizi ister siz de sorumlu bir yurttaş gibi kimlik bilgilerinizi verir ceza kesilmesini beklersiniz. Sonra da gider ödersiniz.
Ancak Maliye Denetim Elemanı size "pardon bir dakika, fişinizi görebilir miyim?" dediğinde Siz duymazdan gelir çıkıp giderseniz ne olacak? İşte burada Maliye Denetim Elemanının zor kullanma ve cebren kimliğinizi göstermenizi zorlayacak yetkisi bulunmamaktadır. Lokantadan kimlik bilgilerinize de ulaşılamayacağından hatta güvenlik kameralarından yüz tanıma sistemiyle sizi de bulamayacağına göre ceza kesilemeyecek mi? muhtemelen hayır.
Peki ne olacak? işte burası önemli bir sorun ve cevabı bende maalesef bulunmamakta. Bu nedenle tartışmalı olan bu uygulama için Gelir İdaresinin bu konu hakkında da bir açıklama yapacağını umuyorum.
Genel değerlendirme
Vergi kanunlarımız gecekondu mahiyetindedir. Her gelen ya yeni bir şey ekledi ya değiştirdi ya da çıkardı. Vergi hukukuna ilişkin onlarca kanun, binlerce madde, binlerce tebliğ, Cumhurbaşkanı kararı, özelge vs bulunmaktadır. Bir vergi hukuku profesörü olarak bu kadar şeyi ve öncesindeki değişiklikleri takip etmekte, anlamakta ziyadesiyle zorlanmaktayım. İnsanüstü bir çaba gerekiyor.
Aynı şey Gelir İdaresi için de geçerlidir. Ancak Gelir İdaresinin herkesten çok daha fazla ihtimam göstermesi gerekiyor. Özellikle yapılan düzenlemelerin önünü, arkasını, sağını, solunu iyice hesap etmesi gerekiyor. Bu nedenle yapılan tüm düzenlemeleri önceden kamuoyuyla paylaşıp bunun için gelecek geri bildirimleri dikkatlice değerlendirmesi gerekmektedir. Ya da en azından muhtelif üniversitelerden destek alınması gerekmektedir. Ama maalesef etkin bir şekilde bu yapılmamakta.
Ezcümle Allah hepimizin yardımcısı olsun. Prof. Dr. Murat Batı
7000 Günle Kıdem Tazminatı Alınır
Emeklilik için yaş dışındaki diğer şartları sağlayan işçiler kıdem tazminatı alabiliyorlar. Bu hak yalnızca 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün prim günü olan işçiler için var sanılıyor. Halbuki 7.000 günü olan işçi de bu haktan yararlanabiliyor. Pek çok çalışan bu hakka sahip olmasına rağmen konuyla ilgili bilgileri olmadığı için kıdem tazminatlarını almaktan çekiniyorlar. Kıdem tazminatı, emekliliği çalışmadan bekleyeceklerin hakkı. 15 yıl çalışmış ve 10 yıl prim ödemiş herkesin kıdem tazminatını alabileceği gibi yanlış bir algı var. Kıdem tazminatı hakkı, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca tanımlanmış bir hak. Bu maddenin 5. fıkrasında 1999 yılında emeklilikle ilgili yapılan değişikliğe gönderme yapılarak, bu tarihten sonra emekli olmak için gerekli koşullara eklenen yaş şartı dışındaki prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresini dolduranların da kıdem tazminatına hak kazanabileceği ifade ediliyor. Dolayısıyla İş Kanunu’na tabi olarak çalışanlar, emekli olduklarında son işyerlerinde geçirdikleri süre uyarınca hesaplanacak tutar kadar kıdem tazminatına hak kazanırlar.
1999 yılında 4447 sayılı kanunla emeklilikle ilgili düzenlemelerde çok önemli değişiklikler oldu. Emeklilik için yaş şartı getirilince, emekli olmak için yaşı bekleyecekler için kıdem tazminatını düzenleyen 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesine ekleme yapıldı. Yapılan bu ekleme ile emeklilik için yaş şartı dışındaki sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısını dolduranların, emekli olmak için yaşı çalışmaksızın beklemeleri halinde işlerinden ayrılarak kıdem tazminatı elde etmeleri hakkı tanınmış oldu.
Kimler alabilir?
Emeklilik için mevcut koşullara ilave olarak 1999 yılında yaş koşulunun getirilmesi, 08.09.1999’dan önce sigortalı olmuş kişiler için, 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün prim ödeme süresiyle kıdem tazminatına hak kazanma durumunu çok önemli bir hak haline getirdi. Bu tarihten önce ilk kez sigortalı olmuş kişiler, 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün prim ödeme gün sayısı şartlarını yerine getirmişlerse, kıdem tazminatına hak kazanırlar. Dolayısıyla bu durumdaki kişiler son işverenlerinde geçirdikleri süre uyarınca kıdem tazminatlarını alabiliyorlar. Örneğin, 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün prim ödeme gün sayısını son 2 yıldır çalıştığı işyerinde dolduran bir işçi, son işvereninden 2 yıllık kıdemi için ortalama brüt ücretinden sadece damga vergisi kesintisi yapılarak kıdem tazminatını alacaktır. Dolayısıyla son işvereninde çok daha uzun süre çalışan ve hatta 3600 günün ve 15 yılın tamamını aynı işverene bağlı olarak geçiren işçi son elde ettiği brüt ücretinin 15 katı kadar kıdem tazminatı elde edecektir. Fakat son işverenindeki çalışma süresi 1 yıldan az olan işçiler kıdem tazminatına hak kazanamamaktadırlar. 08.09.1999’dan sonra sigortalı olanlar ise ilk olarak kendileri için geçerli emeklilik koşullarını öğrenmeliler. Bu koşullardan yaş dışındakileri sağlamaları halinde kıdem tazminatlarını alabilirler. Ancak bu tarihten sonraki sigortalılar için kıdem tazminatı elde etmek daha fazla prim ödeme gün sayısı ve sigortalılık süresiyle mümkün olacaktır. 08.09.1999 tarihinden itibaren ilk kez sigortalı olanlar da, emeklilik için yaş şartı dışındaki şartları sağlamaları halinde kıdem tazminatı alabilirler. Ancak bu kişilerin emeklilik için gerekli sigortalılık süreleri ve prim ödeme gün sayıları farklıdır. Dolayısıyla bu kişiler için 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün prim ödeme gün sayısı ile kıdem tazminatlarını alamazlar. Bu durumdaki kişiler için geçiş hükümleriyle belirlenmiş sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayıları kıdem tazminatı almak için geçerlidir. Örneğin, 01.01.2000 tarihinde ilk kez sigortalı olmuş bir kişi, kendisi adına 7.000 gün prim ödenmiş olması halinde veya 25 yıllık sigortalılık süresi içinde en az 4500 gün prim ödemesi varsa kıdem tazminatı alabilir.
Başvuru nasıl yapılır?
Sigortalılık süresi ve prim gününü tamamlayarak kıdem tazminatına hak kazananlar veya kıdem tazminatına hak kazanıp kazanamayacağını öğrenmek isteyenler en yakın SGK merkezine giderek başvuru yapmak durumundalar. SGK merkezine başvuru yaparak bu hakkın elde edilip edilmediğini veya ne zaman böyle bir haklarının olabileceğini öğrenmek mümkün. Eğer bu hak elde edilmiş ise, SGK’dan aldığı “kıdem tazminatı alabilir” yazısını işverenine veren işçi kıdem tazminatını alarak işinden ayrılabilir.
Cem Kılıç
https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/7000-gunle-kidem-tazminati-alinir-7193110
Serbest bölgelerde Sosyal Güvenlik ve İş Hukuku uygulamaları
Serbest bölgeler, bir ülkenin ticaret düzenlemelerinin ve gümrük vergilerinin tam olarak uygulanmadığı, genellikle ihracata yönelik faaliyetlerin yoğunlaştığı özel ekonomik alanlarıdır. Bu anlamda, serbest bölgeler, dünya genelinde yaygın bir ekonomik kalkınma aracı olarak kullanılmaktadır.
Ülkemizdeki serbest bölge modeli de ihracata dayalı yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan Serbest Bölgeler Uygulama Yönetmeliği ve diğer alt mevzuat ile düzenlenmiştir.
Bu bölgelerde, dış ticaretin ve yatırımın teşvik edilmesi amacıyla firmalara belirli yasal ve mali avantajlar sağlanmaktadır.
Sağlanan teşvik ve avantajlardan bazıları aşağıda özet olarak belirtilmiştir.
Bölge Kurucu ve İşleticisi (BKİ) şirketlere sağlanan destekler
-Yeni kurulacak serbest bölgelerde, serbest bölgelerin işletilmesi ile ilgili faaliyetlerden elde edilen kazançlar, 30 yıl süreyle, gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.
Münhasıran üretici kullanıcılara sağlanan destekler
Üretim konulu faaliyet ruhsatı kapsamında faaliyet gösteren serbest bölge kullanıcıların,
- Serbest bölgede imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.
-Serbest bölgede imal ettikleri ürünlerin FOB bedelinin en az %85’ini yurtdışına ihraç etmesi durumunda, bu kullanıcılar çalışan ücretlerindeki stopajdan istisnadır.
Tüm kullanıcılara sağlanan diğer destekler
-Serbest bölgelerde kullanıcıların özel mülkiyetinde bulunan faaliyet gösterdiği binalar (kiraya verilmemek şartıyla) emlak vergisinden muaftır.
-Serbest bölgelere verilen hizmetler ve ihraç amaçlı yük taşıma işleri KDV’den istisnadır.
-Serbest bölge faaliyetleriyle ilgili olarak yapılan işlemler ve düzenlenen kağıtlar damga vergisi ve harç istisnasına tabidir.
-Serbest bölgelerde, bakım, onarım, montaj, demontaj, elleçleme, ayrıştırma, ambalajlama, etiketleme, test etme, depolama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan ve hizmetin tamamını yurtdışına veren hizmet işletmelerinin kazançları gelir vergisi ve kurumlar vergisinden istisnadır.
İhtisas Serbest Bölgelerinde sağlanan ilave destekler
Serbest bölgelerde katma değeri yüksek, AR-GE yoğun ve yüksek teknolojili üretimin desteklenmesi amacıyla başlatılan İhtisas Serbest Bölgeleri projesi kapsamında 2635 sayılı İhtisas Serbest Bölgelerinde Sağlanacak Destekler Hakkında Karar ile aşağıdaki destekler sağlanmaktadır.
-İstihdam desteği: En fazla 10 (on) nitelikli personelin aylık brüt ücretleri, %50 oranında ve personel başına, aylık en fazla 1.250 ABD doları, yıllık en fazla 15.000 ABD Doları,
-Kira desteği; Arazi ve binalara ilişkin kira harcamaları, %50 oranında ve yıllık en fazla 75.000 ABD Doları,
Serbest Bölge İstatistikleri
Ticaret Bakanlığı verilerine göre Türkiye'de 2024 yılı itibarıyla 19 adet serbest bölge bulunmaktadır ve bu bölgeler, ticaret hacmi ve istihdam açısından önemli bir potansiyele sahiptir.
-Ticaret Hacmi: Türkiye'deki serbest bölgelerde, 2023 yılında toplam ticaret hacmi yaklaşık 30,8 milyar ABD doları seviyesindedir. Bu ticaretin büyük bir kısmı ihracata yöneliktir.
-İstihdam: Türkiye’de serbest bölgelerde yaklaşık 100.000 kişiye doğrudan istihdam sağlanmaktadır. Bu sayede, serbest bölgeler ülkedeki işsizlik oranlarını azaltıcı bir rol oynamaktadır.
-Yatırım: Serbest bölgelerde faaliyette bulunan firmaların yaklaşık %70’i yerli sermayeye sahipken, %30’u ise yabancı sermaye kaynaklıdır.
Serbest Bölgelerde İşçi Hakları ve İş Güvencesi
Faaliyet Ruhsatı olan ve Serbest Bölgede belli bir işyeri bulunan gerçek veya tüzel kişi işverenler ile bunların yanında çalışan işçiler, Türkiye’de yürürlükte olan iş mevzuatına hükümlerine tabidir.
Bu çerçevede, işten çıkarma süreçleri, kıdem tazminatı, ihbar süreleri, yıllık izin, çalışma süreleri, fazla çalışma gibi konular, Türkiye genelinde geçerli olan düzenlemelere tabidir. Bunun yanı sıra, serbest bölgelerde işçi sendikaları faaliyet gösterebilmekte ve işçilerin toplu iş sözleşmesi yapma hakları bulunmaktadır.
Serbest bölgelerde İş Sağlığı ve Güvenliği
Serbest Bölgede faaliyette bulan gerçek veya tüzel kişi işverenler ile bunların yanında çalışan işçiler bakımından iş sağlığı ve güvenliği yönünden farklı bir uygulama bulunmamaktadır.
Bu çerçevede, Serbest Bölgede faaliyette bulan gerçek veya tüzel kişi işverenlerce 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve diğer ikincil mevzuatta öngörülen yükümlülüklerin süresinde yerine getirilmesi gerekmektedir.
Serbest bölgelerde çalışma izinleri
Serbest bölgelerde, faaliyet gösteren işyerlerinde yabancı uyruklu yönetici ve vasıflı personel çalıştırılabilmektedir.
Ancak, Serbest bölgelerde çalışan yabancı uyruklu kişiler, Türkiye'deki diğer yabancı işçiler gibi çalışma iznine tabidirler. Bu çalışma izinleri, diğer normal çalışma izinlerinden farklı olarak Serbest Bölge Müdürlüğü ve Ticaret Bakanlığı aracılığı ve değerlendirmesi sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından verilmektedir.
Türkiye’nin taraf olduğu sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklı kalmak üzere, serbest bölgede çalışma izni alan yabancılarla ilgili sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan yükümlülüklerin işverenleri tarafından kanuni süresi içinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümlerine göre yerine getirilmesi gerekmektedir.
Serbest bölgelerde sosyal güvenlik uygulamaları
Sosyal güvenlik mevzuatının uygulanması bakımından Serbest Bölgelerde farklı bir uygulama bulunmamaktadır.
Bu çerçevede, bölgede faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişi işverenler ile bunların yanlarında bir iş akdine göre çalışan işçiler hakkında yabancı uyruklular da dahil olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti Sosyal Güvenlik Mevzuatı hükümleri uygulanmaktadır. Ancak, Türkiye ile diğer ülkeler arasında sosyal güvenlik konusunda yapılan sözleşmeler varsa, bu sözleşme hükümleri de uygulanabilmektedir.
Sigorta prim oranları, prime esas kazançlar, sigorta primi ödeme, istihdam teşviklerinden yararlanma, denetime tabi olma bakımından bölge dışındaki işyerlerine göre farklılık bulunmamakta olup, bölgede faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişi işverenlerin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve diğer ikincil mevzuatta öngörülen yükümlülüklerini yasal süresi içinde yerine getirmeleri gerekmektedir.
Yine, bölgede çalışan işçiler yönünden işsizlik sigortası hükümlerine tabi olma ve genel sağlık sigortası hükümlerinden yararlanma bakımından herhangi bir farklılık bulunmamaktadır.
Sonuç olarak; serbest bölgeler, ekonomik kalkınmayı desteklemek ve ihracatı artırmak amacıyla kurulan özel ekonomik alanlar olarak önemli bir rol oynamaktadır. Serbest bölgelerin cazibesini artırmak için bölgede faaliyette bulunan işverenlere maliyet avantajı sağlayacak şekilde çeşitli muafiyet, istisna ve destekler sağlanmış olmakla birlikte, bölgede çalışanlar sosyal güvenlik, iş hukuku, iş sağlığı ve güvenliği, çalışma izni gibi hak ve yükümlülükler yönünden farklı bir uygulamaya tabi tutulmamış olup, yürürlükteki kanunlar çerçevesinde hakları korunmuştur. Celal ÖZCAN