Kurumların 2021 yılı kazançlarını yıllık beyanname ile beyan dönemi 5 Mayıs akşamına kadar devam ediyor. Bu yıl da beyan konusunda pek çok duraksama yaratan konu var. Bu gibi konular her yıl giderek artıyor. Bu konuların bir kısmı idari anlayışın yetki sınırlarını zorlamasından, yasallık ilkesini aşarak esasa ilişkin kısıtlayıcı anlayış sergilemesinden, bir kısmı da idari anlayışla yargı anlayışı arasındaki görüş ayrılıklarından diğer bir kısmı da mevzuatın tartışmalı düzenlemelerinden kaynaklanıyor. Bütün bu konular, pek çok mükellef tarafından beyana ihtirazi kayıt konularak yargıya taşınıyor. Bir gurup mükellef ise kendi anlayışına göre beyanda bulunarak konuyu inceme riskine bırakıyor ve sonra da matrah artırımı beklentisi içerisinde bekliyor, incelenirsek de affa gireriz diyor. Ben de pek çoğunu çeşitli yazılarımda dile getirmiş olmakla birlikte, bu yılın ihtilaf yaratmaya aday ve bildiğim kadarı ile ihtirazi kayıt konusu yapılan veya yapılması düşünülen sıkıntılı konularını listeleyeyim istedim.
Sorunlu konuların başında finansman gider kısıtlaması konusundaki idari anlayışı yansıtan Genel Tebliğ düzenlemesinden kaynaklanıyor. Bu konuda; finansman giderlerinin uygulamada netleştirme konusu yapılmadan dikkate alınmasının mali güç ilkesini zedelediği, kısıtlama oranını belirleyen Cumhurbaşkanı Kararından önce kullanılmış kredilerin uygulamaya dahil edilmesinin hukuki güvenlik ve istikrar ilkesini zedelediği, yabancı kaynak tanımı ve kapsamının çok geniş olarak yapılması ve bu suretle özünde yabancı kaynak niteliğinde olmayan kalemler uygulamaya dahil edilerek kanunen kabul edilmeyen giderlerin kapsamının genişletildiği, ayrıca özkaynakların düzeltilmeden dikkate alındığı ve bu suretle mali güç ilkesinin zedelendiği iddiaları göze çarpmaktadır. Bu konular şimdilerde, yargıya taşınmak üzere ihtirazi kayıt konusu yapılmaktadır.
Bir diğer sorunlu konu da kur korumalı mevduat hesaplarını teşvik maksadıyla getirilen ve dövizlerini bozdurarak bu tür hesapları açan kurumların yılın son üç ayına ilişkin kur farkı gelirlerini istisna eden düzenlemeye ilişkin. Konuya ilişkin idari açıklamada hesaplama yönteminin ilk giren ilk çıkar (FİFO) yöntemi olarak belirlenmesinin kurumların istisnadan yararlanma haklarını kısıtladığı ve bu konuda idari anlayışla uygulamanın yönlendirilmesinin mümkün olmadığı, Kanunda bir yetki verilmediği ve hatta verilemeyeceği iddiası da ihtirazi kayıtlarda yer alacak gibi görünmektedir.
Uygulamada sorun yaratan ve mükelleflerce ihtirazi kayıt yolu ile yargıya taşınan / taşınacak konulardan biriside ortaklarca şirkete nakden verilmiş borçların sermayeye eklenmesi durumunda, sermayeye eklenen tutarın nakdi sermaye artırımını teşvik düzenlemesinden yararlandırılmaması. Bu sorun da idari anlayıştan kaynaklanmaktadır. Geçmiş yıllarda bu konuda ihtirazi kayıt yolu ile beyanda bulunarak açılmış davalarda kararların mükellefler lehine oluştuğu da dikkate alınırsa, mükelleflerin haksız olduğu söylenemez.
İhtirazi kayıt konusu yapıldığını gözlemlediğimiz bir diğer konu da kurumların gayrimenkul satış kazancı istisnasını düzenleyen 5/1-e maddesi ile ilgili. İdari anlayışın fiili durumu (özü) dikkate almayarak sadece ana sözleşmeye itibarla şirketleri gayrimenkul ticareti yapan şirket kabul etmesi veya bir defalık kiralama ilişkisini kiralama faaliyeti ile uğraşıldığının göstergesi olarak alması ve bu konuda pek çok inceleme raporunun yazılmış olması, mükellefleri ihtirazi kayıtla beyana zorlamaktadır.
Yukarıda sıraladığım konular, ilk göze çarpanlardır. Yoksa mükelleflerce, iştirakin zararla tasfiyesini kapatmış olmasından doğan zararın matrahın tespitinde dikkate alınmamasından, özel iletişim verginin gider kabul edilmemesine kadar pek çok konuda ihtirazi kayıtla duraksama yaşadıkları sorunu yargıya taşıdıkları görülmektedir.
Bu vesile ile ihtirazi kaydın ne olduğunu da söyleyelim. Kişilerin kendi beyanlarına dayanılarak yapılan tarhiyat ve tahakkuk işlemleri aleyhine dava açmaları mümkün değildir. Ancak kişilerin beyanlarında tereddütlerinin bulunması, beyanlarını katılmadıkları idari anlayışa göre oluşturmuş olmaları ve idari işlem beyanlarına istinaden oluşturulsa bile bir defa da yargı denetiminden geçirilmesini istemeleri, en tabii haklarıdır. İhtirazi kayıt müessesesi, kişilere bu olanağı veren bir müessese olup, beyannamenin verilmesinde konusu kısaca belirtilerek “dava açma hakkım saklıdır” beyanında bulunulması ile kullanılır. İhtirazi kayıtlı beyannamenin verilmesinden itibaren süresinde dava açılmaması halinde, ihtirazi kayıt hükümden düşer ve bir sonuç doğurmaz.
İhtirazi kayda dayalı olarak açılan davaların, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlara karşı açılan davalardan önemli bir farkı vardır. Burada açılan dava, ihtirazi kaydı dikkate almayarak yapılmış tahakkuk işlemi aleyhine açıldığından, ödeme mükellefiyeti kalkmaz, bir başka deyişle yürütme durmaz. Bu yüzden bu gibi davalarda ayrıca yürütmeyi durdurma talebinde de bulunulması gerekmektedir. Bumin DOĞRUSÖZ
https://www.dunya.com/kose-yazisi/kurum-kazanclarinin-beyaninda-tartismali-konular/655686