Mademki bu stopaj kâr dağıtımı gerekçesiyle yapılıyor, o halde kâr dağıtımı stopajının esas alınması gerekir
Sermaye şirketlerine yatırım yapan gerçek kişiler, bu yatırımlarının karşılığında kâr payı geliri elde etmeyi umut ederler.
İşte bu umut gerçekleşir ve gerçek kişi ortaklara kâr dağıtımı yapılırsa, bu kâr payı üzerinden ileride ödenecek gelir vergisine mahsuben kâr dağıtım stopajı yapılır. Tam mükellef kurumlara yapılan dağıtımlar üzerinden bu stopaj yapılmaz, kurumlara net olarak brüt kâr payı tutarı ödenir. Kâr payını tahsil eden kurumlarca (veya bu kurumun ortağı olan kurumlarca) gerçek kişi ortaklara kâr dağıtımı yapıldığı aşamada söz konusu stopaj yapılır. Yani kurumlar vergisine tabi bir kurumun kazancı üzerinden bir kere kurumlar vergisi ödenir ve arada kaç aşama olursa olsun bir kere stopaj yapılır.
Ortaklara kâr payı dağıtmak yerine transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kâr dağıtımı yapıldığı tespit edilirse (örneğin ortağa verilen borç para üzerinden faiz hesaplanmaz veya düşük oranda faiz hesaplanırsa), dağıtılmış sayılan kâr payları (örneğimizde hesaplanmayan veya düşük hesaplanan faiz tutarı üzerinden) de kâr dağıtım stopajı yapılır.
Peki ortağa kâr payı dışında başka yollarla kâr dağıtım stopajı yapılmaksızın nakit verilebilir mi?
Evet, verilebilir. Örneğin borç para verilebilir veya hizmet karşılığı ücret ödenebilir. Yönetim kurulu üyesi ise huzur hakkı veya prim ödenmesi de mümkündür.
Bunların hepsinin vergisel bir maliyeti vardır. Borç para verilirse emsallere uygun faiz hesaplanması gerekir. Ücret ödenirse, ücretlere ilişkin vergi tarifesine göre gelir vergisi stopajı yapılır, şartlar oluşursa bu ücretler yıllık gelir vergisi ile beyan edilir. Huzur hakkı veya primler de ücret sayıldığı için aynı şekilde vergileme yapılır.
Peki ortağa şirket hissesi satın alınarak para ödenirse vergileme yapılır mı?
Eskiden bu konuda bir yasal düzenleme yoktu, dolayısıyla yapılması mümkün değildi. Ancak bugün itibariyle vergi mevzuatımızda, şirketlerin kendi hisselerini/ortaklık paylarını satın alması halinde belli şartlarla vergileme yapılmasını düzenleyen bir yasa hükmü var.
Konuyu biraz açalım.
Öncelikle belirtmek gerekirse, tam mükellef sermaye şirketlerinin kendi hisse senetlerini iktisap ettikleri tarih itibarıyla herhangi bir vergilendirme yapılmaz.
Bu hisse senetleri ile ilgili üç alternatif söz konusu olabilir:
1) Şirket iktisap ettiği kendi hisse senetleri için sermaye azaltımı kararı alabilir. Bu durumda iktisap bedeli ile hisse senetlerinin itibari değeri arasındaki fark, sermaye azaltımına ilişkin kararın ticaret sicilinde tescil edildiği tarih itibariyle kâr payı olarak dağıtılmış sayılır.
2) Şirket bu hisse senetlerini iktisap bedelinin altında bir bedel karşılığında satabilir. Bu durumda, iktisap bedeli ile satış bedeli arasındaki fark, satış tarihi itibarıyla kâr payı olarak dağıtılmış sayılır.
3) Şirket bu hisse senetlerini iktisap ettiği tarihten itibaren iki tam yıl içerisinde sermaye azaltımı yoluyla itfa etmeyebilir veya satmayabilir. Bu durumda, iktisap bedeli ile hisse itibari değeri arasındaki fark, iktisap tarihinden itibaren iki tam yıllık sürenin son günü itibarıyla kâr payı olarak dağıtılmış sayılır.
Bu üç alternatifte de dağıtılmış sayılan kâr payları üzerinden (kanuna göre) yüzde 15 stopaj yapılır.
Madde gerekçesinde, bu düzenleme ile tam mükellef sermaye şirketlerinin kendi hisselerini iktisap etmek suretiyle vergisiz bir şekilde kâr dağıtımı yapmalarının önüne geçildiği ve şirket kârlarının dağıtılıp dağıtılmadığına bakılmaksızın tevkif yoluyla alınacak vergiye ilişkin bir "vergi güvenlik müessesesi" ihdas edildiği belirtiliyor. Bu husus aynen ilgili tebliğde de belirtilmiş bulunuyor.
Şirketlerin iktisap ettikleri kendi hisse senetlerine ilişkin bir alternatif de, iktisap bedelinin üzerinde bir bedelle satılmasıdır. Tebliğe göre, bu durumda, satış kazancının tamamı kurum kazancına dahil edilerek genel hükümlere göre vergilendirilmelidir.
Bence bu durumda, hisseler iki yıl elde tutulduktan sonra satılmış ve diğer şartlar da sağlanmışsa, satış kazancının yüzde 75’i Kurumlar Vergisi Kanununun 5/1-e maddesi uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilmelidir.
Bu konuyu başka zaman tartışmak üzere bir kenara bırakarak, kendi hisse senedini iktisap eden şirketin dağıtmış sayıldığı kâr payları üzerinden yapılması gereken stopajın oranının, kâr dağıtım stopajı oranı yüzde 15’ten yüzde 10’a düşürüldükten sonra hangi oranda uygulanacağını tartışmak isterim.
Mademki bu stopaj kâr dağıtımı gerekçesiyle yapılıyor, o halde kâr dağıtımı stopajının esas alınması gerekir.
Ancak ilgili maddede, bu stopajın oranının, genel kâr dağıtım stopajı oranına bağlanmayıp, ayrı ve nihai vergi niteliğinde özel bir stopaj düzenlenmiş olduğunu görüyoruz.
Düzenlemenin yapıldığı dönemde kâr dağıtım stopajı da yüzde 15 olduğu için sorun yoktu, ancak 22 Aralık 2021’den itibaren kâr dağıtım stopajı yüzde 10’a düşürüldü.
Şirketlerin kendi hisse hisselerini satın almaları nedeniyle yapılan ve kâr dağıtımı sayıldığı için, yasal düzenlemenin yapıldığı tarihte kâr dağıtım stopajı esas alınarak belirlenen yüzde 15 oranının, kâr dağıtım stopajının düşürülmesine paralel olarak yüzde 10’a düşürülmesi gerekirdi.
Düşürülmediğine göre şimdi ne olacak, hangi orana itibar edilecek?
Bence hakkaniyet yüzde 10 oranına itibar edilmesini gerektirir, ancak kanunda yüzde 15 oranı kaldığı sürece sıkıntı olduğunu kabul etmeliyiz. Acilen bu oranın yapılacak bir yasal değişiklikle yüzde 10’a düşürülmesi, hatta bir daha benzer sorunların yaşanmaması için doğrudan kâr dağıtım stopajına bağlanması isabetli olacaktır. Erdoğan Sağlam