Genel olarak KDV’ye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu faaliyetlerin yürütülmesine ilişkin olarak ödenen, fatura vb. vesikalarda gösterilen katma değer vergilerinin indirilmesi ve arta kalan bir tutarın bulunması halinde kalan tutarın ödenmesi ilkesi KDV’de “İndirim” müessesesi” olarak ifade edilmektedir.
Esas itibariyle “katma değeri” vergilendirmeyi esas alan KDV uygulamasında, alım ve satımların aynı KDV oranına tabi olduğu durumda, müşterilerden tahsil edilen KDV tutarı, mal ve hizmet satın alınan kişilere ödenen KDV tutarından fazla olması ve bunun sonucunda da ödenmesi gereken KDV’nin çıkması ve bunun ilgili ayında beyan edilerek ödenmesi beklenir.
Peki, alım ve satımlar sürekli aynı KDV oranına mı tabidir? Sorumuzun cevabını KDV Kanununa baktığımızda şu şekilde görüyoruz:
“Oran/Madde 28- Katma değer vergisi oranı, vergiye tabi her bir işlem için % 10'dur. Cumhurbaşkanı bu oranı, dört katına kadar artırmaya, % 1'e kadar indirmeye, bu oranlar dahilinde muhtelif mal ve hizmetler ile bazı malların perakende safhası ve inşaatın yapıldığı arsanın veya konutun vergi değeri ve bulunduğu yeri esas alarak konut teslimleri için farklı vergi oranları tespit etmeye yetkilidir.”
Sorumuzun cevabı; Evet, Kanunda geçen KDV oranı (Kanuni oran olarak ta ifade edilmektedir) aynıdır ve % 10 dur. Ancak, bu oranı dört katına kadar artırma veya % 1 e kadar indirmeye ve ayrıca bu artış ve indirim oranları dahilinde muhtelif mal ve hizmetler ile perakende safhasında ve konut teslimleri için arsanın veya konutun vergi değerini, bulunduğu yeri esas alarak Cumhurbaşkanı (Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi öncesinde Bakanlar Kurulu) farklı oranlar tespit etmeye yetkili olduğu belirtilmiştir. İşte bu yetkiler çerçevesinde; ülkemizde KDV oranları, yürürlükte bulunan 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile üç ana gruba ayrılmış ve % 1, % 8 ve % 18 olarak belirlenmiştir. %18 KDV oranı Genel Oran olarak literatürde ifade edilirken, % 1 ve % 8 oranları ile İndirimli Oran olarak ifade edilmektedir.
İşte bu durum nedeniyle özellikle, üretim işletmelerinde üretilip satılan malların indirimli KDV oranına tabi olduğu ancak bu üretimi gerçekleştirmek için kullanılan girdilerin (hammadde, ambalaj, yakıt, tüketim malzemeleri, genel idare giderleri, demirbaş alımları vb.) genel orana ya da daha yüksek oranlı KDV’ye tabi olduğu durumlarda, mal ve hizmet satışı nedeniyle hesaplanan KDV tutarından, bu mal ve hizmetleri sunmak için katlanılan ve önceki aşamalarda ödenen ve indirilmesi gereken KDV tutarının indirilememesi sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Bu durumun işletmelerimize özellikle önemli finansman maliyetlerine katlanmasına yol açmaması bakımından, KDV Kanunun “İndirim” başlıklı 29 uncu maddesinde tam da bu duruma yönelik özel çözüm getiren düzenlemeyi görmekteyiz. Kanun maddesini aynen aktarıyoruz:
“2. Bir vergilendirme döneminde indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olduğu takdirde, aradaki fark sonraki dönemlere devrolunur ve iade edilmez. Şu kadar ki, 28 inci madde uyarınca Cumhurbaşkanı tarafından vergi nispeti indirilen teslim ve hizmetlerle ilgili olup indirilemeyen ve tutarı Cumhurbaşkanınca tespit edilecek sınırı aşan vergi, bu mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin % 51'i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına mahsuben ödenir. Ancak mahsuben iade edilmeyen vergi, Maliye Bakanlığınca belirlenen sektörler, mal ve hizmet grupları ve dönemler itibarıyla yılı içinde nakden iade edilebilir. Yılı içinde mahsuben iade edilemeyen vergi izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla nakden veya mükellefin yukarıda sayılan borçlarına mahsuben iade edilir. Cumhurbaşkanı, vergi nispeti indirilen mal ve hizmet grupları ile sektörler itibarıyla, iade hakkını kısmen veya tamamen ya da amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen katma değer vergisi ile sınırlı olmak üzere kaldırmaya; Maliye Bakanlığı, bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
Getirilen çözüme baktığımızda;
- İndirimli orana tabi teslim ve hizmetlerde geçerli olmak üzere,
- Bu teslim ve hizmetler ilgili olup, indirilecek katma değer vergisi toplamı, mükellefin vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan katma değer vergisi toplamından fazla olması nedeniyle indirilemeyen ve
- Tutarı Cumhurbaşkanınca belirlenen sınırı aşan, KDV’nin
ya ilgili yılı içinde mükelleflerin vergi ve sosyal sigorta prim borçları ile genel ve katma bütçeli idareler ile belediyelere olan borçlarına ya da döner sermayeli kuruluşlar ile sermayesinin % 51'i veya daha fazlası kamuya ait olan veya özelleştirme kapsamında bulunan işletmeler ile organize sanayi bölgelerinden temin ettikleri mal ve hizmet bedellerine ilişkin borçlarına MAHSUBEN,
ya Maliye Bakanlığınca belirlenen sektörler, mal ve hizmet grupları ve dönemler itibarıyla yılı içinde NAKDEN
ya da Yılı içinde mahsuben iade edilemeyen vergi izleyen yıl içinde talep edilmesi şartıyla NAKDEN veya mükellefin yukarıda sayılan borçlarına MAHSUBEN
İADE EDİLMESİNE imkân verildiği görülmektedir.
Kanun maddesinin sonuna baktığımızda; iadenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleme konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yetki vermiş olduğunu da görüyoruz. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu çerçevede Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği’nin III-B-3 bölümünde detaylı olarak açıklamalarda bulunarak iade tutarının hesaplanması ve iade usul ve esaslarına detaylı olarak değinmiştir.
Bu detaylara baktığımızda; özetle, indirimli orana tabi işlemlerin gerçekleştiği:
- a) Yıl içinde yapılacak mahsuben ve Maliye Bakanlığınca belirlenen sektörler, mal ve hizmet grupları[i] için nakden iade taleplerinin: her bir vergilendirme dönemleri itibariyle standart iade talep dilekçesi ve Tebliğde sayılan belgelerle birlikte vergi dairesine başvurulması suretiyle yapılması,
- b) İlgili yılın tamamı için Tebliğde belirtilen hesaplama yöntemleri ile hesaplanan iade edilebilir KDV tutarının izleyen yıl içinde nakden veya mahsuben iade talebinin ise; en erken Şubat ayı içinde verilecek Ocak dönemine ait KDV beyannamesi ile en geç ise Aralık ayı içinde verilecek Kasım dönemine ait KDV beyannamesi ile (Üç aylık vergilendirme dönemine tabi olan mükelleflerde ise iade talebi en erken izleyen yılın ilk üç aylık, en geç üçüncü üç aylık vergilendirme dönemlerine ait beyannamelerle) beyan edilmesi ve ARALIK ayı sonuna kadar da standart iade talep dilekçesi ve Tebliğde sayılan belgelerle birlikte vergi dairesine başvurulması (tüm başvuru işlemleri internet vergi dairesi aracılığıyla elektronik ortamda gerçekleştirilmektedir) suretiyle yapılması,
gerektiğini görüyoruz.
Yapılan iade başvurusu; iadesi talep edilen tutarının 5.000 TL’yi aşmaması, nakit iade talebi yerine mahsuben iade talebi şeklinde olması ve talep edilen bilgi ve belgelerde eksiklik olmaması halinde teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu aranmaksızın yerine getirebilir. 5.000 TL ve üstündeki mahsup talepleri, vergi inceleme raporu veya YMM Raporuna göre yerine getirilir. İade talep tutarının 5.000 TL’yi aşan kısmı kadar teminat gösterilmesi halinde ilgili belgelerin tamamlanıp teminatın verildiği tarih itibarıyla mahsup talebi geçerlik kazanır ve teminat, vergi inceleme raporu veya YMM Raporu ile çözülebilir. İade talebi; mahsuben iadenin vergi inceleme raporuna göre sonuçlandırılması durumunda iade talep dilekçesinin verildiği tarih itibarıyla, YMM Raporu ile talep edilmesi halinde ise YMM Raporunun ibraz edildiği tarih itibarıyla geçerlik kazanır.
YMM KDV İadesi Tasdik Raporuyla talep edilen iadelerde, söz konusu YMM Raporunun, indirimli orana tabi işlemin gerçekleştiği yılı izleyen yılın sonundan itibaren altı ay içinde ibrazı zorunludur. Bu süre içinde YMM Raporunun ibraz edilmemesi halinde iade talebi ivedilikle incelemeye sevk edilir.
Belirtilen süresinde iade hakkını kullanmayan mükelleflerin, daha sonra düzeltme beyannameleri ile iade talebinde bulunmaları mümkün değildir. Ayrıca; izleyen yılın Ocak-Kasım dönemlerinde usulüne uygun olarak iade talebinde bulunan mükelleflerin de talep edilen iade tutarını artırmak amacıyla, sonraki yıllarda bu dönemlere ilişkin düzeltme beyannamesi vermek suretiyle iade talebinde bulunmaları söz konusu değildir. İzleyen yıl içerisinde talep edilen iade tutarının, aynı yıl içerisinde düzeltme beyannamesi ile artırılması mümkün olup bu şekilde artırılan kısmın iadesi de ancak münhasıran vergi inceleme raporuna göre yerine getirilir.
Bu nedenle, içinde bulunduğumuz cari dönemi değerlendirerek; 2020 yılı içinde indirimli orana tabi teslimleri olup, bu teslimler nedeniyle yüklendikleri KDV’yi indirim konusu yapamayan ve iade hakkı doğan mükelleflerin KDV iade talebinin en geç 2021 yılı Aralık ayında verilecek olan 2021 Kasım ayı KDV beyannamesi talep edilmesi, tebliğde sayılan bilgi ve belgeler ve standart iade talep dilekçesi ile vergi dairesinden talep edilmesi iade hakkının ortadan kalkmaması bakımından büyük önem arz ediyor, aman dikkat…
İndirimli orana tabi işlemler nedeniyle 2020 yılına ilişkin 5.000 TL üzerindeki nakden veya mahsuben iade talepleri için vergi dairesine verilen teminatların çözümü bakımından vergi dairesine verilmesi gereken YMM Raporlarının düzenlenmesi ve vergi idaresine verilmesi bakımından sürenin sonu 2022 Haziran Sonu. Burada telaşa gerek yok, 2022 yılı Haziran ayı sonuna kadar raporların tanzim edilip vergi dairesine verilmesi mümkün… Abdullah KİRAZ - YMM
[i] Bakanlık, indirimli orana tabi konut teslimleri ile 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki (II) sayılı listenin (B) bölümünün 28, 29 ve 31 inci sırası kapsamındaki malların teslimlerinden doğan KDV iadelerinin, yılı içinde vergilendirme dönemleri itibariyle talep edilmesi kaydıyla nakden yapılması uygun görülmüştür.