İnternet ve teknolojik gelişmeler yeni gelir kapılarının da oluşmasına yol açmıştır. Örneğin İnstagram, Facebook, Youtube gibi platformlarda çok takip edilen kişiler kendi sayfalarında yaptıkları ürün tanıtımları veya paylaşımları sayesinde gelir elde edebilmektedir. Ayrıca, Youtube’da paylaşılan videoların belli bir sayının üzerinde izlenmesi halinde videoyu paylaşan kişilere de Youtube tarafından ödeme yapılmaktadır. Bu ödeme genelde Youtube’ın elde ettiği reklam gelirinin bir kısmının ilgili kişilere aktarılması şeklinde olmaktadır.
Sosyal medya aracılığıyla para kazanan fenomenler ve Youtuberlar’ın elde ettikleri bu gelirlerin vergi mevzuatımız karşısındaki durumu nasıldır? Maliye, geçen yıl başlattığı incelemeler ile bu türden gelir elde edenlere geriye dönük cezalı tarhiyatlar yapmaya başlamıştır. Dolayısıyla, sosyal medya aracılığıyla gelir elden edenleri bekleyen vergisel riskler bulunmaktadır.
Konunun detaylarına girmeden önce, bir gerçek kişinin elde ettiği bir gelirin vergilendirilmesi için bu gelirin Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nda sayılan gelir unsurlarından biri olması gerektiğini belirtmek gerekir. Bu unsurlardan birine girmeyen bir gelir, gelir olsa da gelir vergisinin konusuna girmez. Peki bu gelir unsurları nelerdir? 1) Ticari kazanç, 2) Ziraî kazanç, 3) Serbest meslek kazancı, 4) Ücret, 5) Menkul sermaye iradı, 6) Gayrimenul sermaye iradı, 7) Diğer kazanç ve iratlar. Son unsur olan diğer kazanç ve iratlar da değer artış kazancı ve arizî kazançlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Ticari işlerin arızî olarak yapılması veya bu nitelikteki işlere aracılıktan elde edilen kazançlar arızî ticari kazanç kapsamındadır.
Peki sosyal medya ve Youtube üzerinden elde edilen gelirler bu gelir unsurlarından hangisine girmektedir? GVK’nın 37. maddesinde her türlü ticari ve sinai faaliyetten elde edilen kazancın ticari kazanç olduğu belirtilmiş ama ticari faaliyet tanımlanmamıştır. Bu durum da bizi ticaret hukukuna, dolayısıyla Türk Ticaret Kanunu (TTK)’na yönlendirmektedir. TTK uyarınca ticari faaliyet ticari işletmeden yola çıkarak tanımlanmaktadır. Buna göre ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Bu tanım uyarınca ticari işletme 3 unsuru taşımaktadır: 1) Esnaf işletmesi sınırını aşması, 2) Devamlılık, 3) Bağımsızlık. Ticari işletmenin varlığı ticari bir organizasyonu gerektirmektedir. Öyleyse, bir ticari organizasyon içerisinde devamlı ve bağımsız olarak yapılan faaliyet ticari faaliyet olup bu faaliyetten elde edilen kazanç ticari kazançtır. Devamlılık unsurunun olmadığı durumda ise arızî ticari kazanç söz konusu olacaktır.
Diğer taraftan, GVK’nın 65. maddesi uyarınca, her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazanç serbest meslek kazancı olarak tanımlanmıştır. Aynı madde uyarınca, serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır. Ayrıca, GVK’nın 18. maddesinde telif kazançları istisnası olarak bilinen bir istisna da bulunmaktadır. Buna göre, müellif, mütercim, heykeltraş, hattat, ressam, bestekâr, bilgisayar programcısı ve mucitlerin ve bunların kanuni mirasçılarının şiir, hikaye, roman, makale, bilimsel araştırma ve incelemeleri, bilgisayar yazılımı, röportaj, karikatür, fotoğraf, film, video band, radyo ve televizyon senaryo ve oyunu gibi eserlerini gazete, dergi, bilgisayar ve internet ortamı, radyo, televizyon ve videoda yayınlamak veya kitap, CD, disket, resim, heykel ve nota halindeki eserleri ile ihtira beratlarını satmak veya bunlar üzerindeki mevcut haklarını devir ve temlik etmek veya kiralamak suretiyle elde ettikleri hasılat gelir vergisinden müstesnadır. Ancak bu türden gelirleri 2020 yılı için 600.000 TL’yi aşanlar bu istisnadan yararlanamamaktadır. Diğer taraftan, telif ödemesi yapanların Türkiye’de bulunması ve GVK’nın 94. maddesinde sayılanlar arasında olması durumunda, telif ödemeleri üzerinden %17 oranında stopaj yapmaları gerekmektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan çıkan sonuç şudur. Bir faaliyet, ticari bir organizasyon içerisinde, sermayeye dayalı olarak devamlı surette yapılıyorsa ticari kazanç, devamlılık unsuru yoksa arızi ticari kazanç söz konusudur. Faaliyet sermayeden ziyade kişisel bilgi, emek, uzmanlığa dayanıyorsa serbest meslek kazancı söz konusudur. Dolayısıyla, her iki kazanç türü arasındaki en önemli fark faaliyetin ağırlıklı unsurunun sermaye olup olmaması ve faaliyetin ticari organizasyon içinde yapılıp yapılmamasıdır.
Sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların elde ettikleri gelirin niteliği konusunda Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’nın görüşü bu gelirlerin ticari kazanç olduğu yönündedir. GİB, 19.02.2016 tarihinde verdiği bir özelgede, ticari reklamların internet ortamında daha çok tüketiciye ulaşmasını sağlayacak ortamı sağlayan ve devamlı bir bağımlılık ilişkisi içinde olmadığı ünlü ya da ünsüz sosyal paylaşımcı kişilere reklamın görüntülenme sayısına göre ödeme yapan bir sosyal medya platformunun başvurusuna, “sahip oldukları sosyal medya hesaplarına ait sayfalarda ticari bir organizasyon içerisinde, devamlı olarak reklam hizmeti veren gerçek kişilerin ticari kazanç açısından gelir vergisi mükellefi olmaları gerekmektedir” yönünde görüş bildirmiştir.
GİB, 13.11.2019 tarihli özelgede ise internet ortamında verilen reklam hizmetlerinden (Youtuber) gelir elde eden, başka geliri olmayan, kendisine Google firması tarafından ödeme yapılan bir kişinin sorusuna, “şahsınıza ait internet sitesi alanında yayınlanan reklamlardan dolayı Google firması tarafından adınıza yapılan ödemelerin Gelir Vergisi Kanununun 37’nci maddesine göre ticari kazanç olarak değerlendirilmesi, mevcut gelir vergisi mükellefiyet kaydınız devam ettirilerek söz konusu gelirinizin Gelir Vergisi Kanununun 85’inci maddesine göre yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir” yönünde görüş bildirmiştir. Bu özelgede yer alan “Ticari faaliyet, bir tür emek-sermaye organizasyonuna dayanmakta olup, kazanç sağlama niyet ve kastının bulunup bulunmaması böyle bir organizasyon tarafından icra edilen faaliyetin "ticari faaliyet" olma niteliğine etki etmemektedir. Ancak, bir faaliyetin "ticari faaliyet" sayılabilmesi için kazanç sağlama niyet ve kastı gerekmemekle birlikte, faaliyeti icra eden organizasyonun bütün unsurları ile birlikte değerlendirildiğinde kazanç sağlama potansiyeline sahip olması gerektiği ortaya çıkmaktadır.” ifadesi dikkat çekicidir.
GİB, 21.01.2020 tarihli özelgesinde ise vergi mükellefi olan ya da olmayan kişi veya kurumlara ait, facebook, instagram ve diğer sosyal medya araçlarında hesaplar oluşturup, bu hesaplarda görseller, reklam filmleri ve video paylaşımları yaparak takipçi sayılarının arttırılması, takibi, yönetimi (sosyal medya yönetimi) işinin ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirileceği yönünde görüş açıklamıştır.
GİB, en son 11.12.2020 tarihli özelgesinde ise, Youtube kanalı bulunan ve bu kanala yüklenilen içerikler nedeniyle Youtube AdSense hesabına bir defaya mahsus yapılan ödemenin de ticari kazanç olduğu yönünde görüş bildirmiştir. Bu özelgede yer alan “Youtube başta olmak üzere çeşitli sosyal platformlara yüklenilen içerikler, bu platformlardan silinmediği müddetçe, takipçi ve izlenme oranları gibi çeşitli kriterlere göre belirli periyodlar itibariyle içerik sahibine gelir sağlamaktadırlar. Bu bakımdan şahsınıza ait Youtube kanalınıza yüklediğiniz içerik/içerikler nedeniyle her ne kadar bir defaya mahsus gelir elde ettiğinizi belirtmiş olsanız da, söz konusu içeriklerin Youtube kanalınızda halen yüklü olması, bu içerikler nedeniyle gelecek dönemlerde de kazanç elde etme potansiyelini barındırmaktadır. Öte yandan, Youtube başta olmak üzere çeşitli sosyal platformlarda benzer şekilde içerik/içerikler üretmek ticari kazancın tespitinde aranılan devamlılık kastı ve bir organizasyonun varlığına karine teşkil etmektedir.” gerekçesi ilgi çekicidir.
Yukarıdaki özelgelerde yer alan görüşleri incelediğimizde, Türk vergi otoritesinin sosyal medya aracılığıyla veya buradaki faaliyetler nedeniyle elde edilen gelirleri ticari faaliyet sonucu elde edilen ticari kazanç olarak kabul edildiği görülmektedir. GİB, sosyal medya platformlarını bir ticari organizasyon kabul etmekte ve burada icra edilen faaliyetler ve yüklenen içeriklerin sürekli bir kazanç elde etme potansiyeli taşıması nedeniyle ticari kazançta devamlılık unsurunu sağladığını belirtmektedir.
Sosyal medya gelirlerinin ticari kazanç olarak kabul edilmesi, Vergi Usul Kanunu uyarınca mükellefiyet tesis ettirme, defter tutma, fatura kesme, sürekli beyanname verme gibi yükümlülükleri de beraberinde getirmektedir. Ayrıca, kazanç sahiplerinin KDV mükellefiyetleri de söz konusu olmaktadır.
Vergi İdaresinin sosyal medya gelirlerine ilişkin artık istikrar kazanmış gözüken görüşü eleştiriye açıktır. Facebook, Instagram, Youtube gibi platformların bir ticari organizasyon olduğu kabul edilse bile bu organizasyonlar, organizasyonu oluşturan söz konusu şirketler açısından ticari organizasyondur. Diğer taraftan, bu tür dijital platformların bizim mevzuatımız açısından işyeri olup olmadığı tartışmalıdır. Çünkü bizim vergi kanunlarımız fiziksel işyerini esas almakta ve dijital platformların işyeri olduğuna dair bir düzenleme içermemektedir. Bu nedenle, söz konusu organizasyonların (sosyal medya platormlarının) kullanıcılarının bu platformlar aracılığıyla elde ettiği gelirlerin ticari faaliyet sonucu elde edilen ticari kazanç olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Burada dikkate alınması gereken asıl faktör, faaliyetin niteliği; diğer bir ifadeyle, faaliyetin sermaye unsurunun ağırlık kazanıp kazanmadığıdır. Başkasının kurduğu ticari organizasyonda icra edilen her faaliyet ticari faaliyet değildir. Klasik bir örnek vermek gerekirse, ticari bir işletme olan bir hastanede bağımsız sağlık hizmeti veren bir doktorun faaliyeti ticari faaliyet olmayıp serbest meslek faaliyetidir. Bugün, bir cep telefonuna sahip olan herkes sosyal medya üzerinden gelir elde etme imkanına sahiptir. Dolayısıyla, sosyal medya fenomenlerinin ve Youtuberların gelir elde ettikleri faaliyetin sermayeden ziyade emek, uzmanlık, şöhret gibi faktörlere dayandığı aşikardır. Bu nedenle, sosyal medya fenomenlerinin bir ticari organizasyon olarak değerlendirilebilecek dijital platformlar aracılığıyla elde ettikleri gelirlerin ticari kazançtan ziyade serbest meslek kazancı olarak kabul edilmesi gerekir. Bu durumda, 2020 yılı için 600.000’TL’ye kadar olan bu gelirlerin gelir vergisinden istisna olması, kazancın bu tutarı aşması halinde beyan edilmesi gerekmektedir. Kanunun sınırı aşan tutarın tamamının vergilendirilmesine ilişkin hükmünün de Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılığı nedeniyle ihtirazi kayıtla beyanname verip dava açmak mümkündür. Bu nedenle, sosyal medya fenomenleri aleyhine geçmişe dönük olarak ticari kazanç elde ettikleri yönünde yapılan cezalı tarhiyatlara karşı dava açılması mümkündür.
Sözün özü: Her beyaz önlüklü doktor, her sakallı dede değildir. Numan Emre ERGİN