Kur farkı zararlarının tamamı ile personel ve kiralama giderleri de sermaye kaybında dikkate alınmayacak. Kurlarda yaşanan aşırı hareketlilik ve ekonomik sıkıntılar sebebiyle şirket sermayelerinde erimelerin yaşanması üzerine, TTK’nın şirketlere getirdiği genel kurul toplama ile sermaye artırma ve azaltma ile ilgili yükümlülükleri yumuşatıldı.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen tebliğde, sermaye kaybı ve borca batıklık durumlarının hesaplanmasıyla ilgili hükümlerinde değişiklikler yapıldı. Şirketlerin zarar nedeniyle önümüzdeki yıl genel kurula gitme zorunluluğu kaldırıldı.
E. Gelir İdaresi Strateji Geliştirme Daire Başkanı ve Yeni Ekonomi Danışmanlık AŞ. kurucu ortağı Nazmi Karyağdı, bunun yerinde bir düzenleme olduğunu ancak şirketlerin zarar nedeniyle sermaye kaybının ya da borca batık olma probleminin çözüldüğü anlamına gelmediğini bildirdi. Karyağdı, yapılan işlem, finansal krizdeki şirketin sorununun 2 yıl süreyle adeta buzdolabına konulması anlamına geldiğini aktardı. 2018’de TL’nin yaşadığı yüksek değer kaybından sonra ilk tebliğin yayınlandığını hatırlatan Karyağdı, yeni düzenlemeyle kuralların 2020 ve 2021 yılı için gevşetildiğini söyledi.
Henüz 2018 krizinin etkileri giderilmeden COVID-19’la birlikte birçok şirketin sermaye yapısında ciddi aşınmalar olduğuna dikkat çeken Karyağdı, “Pek çok küçük ve orta ölçekli şirkette artan kur farkı, faiz, üretim, hammadde ve ara malı girdileri fiyatlarındaki artışlar, buna karşılık satışlarda meydana gelen daralma hatta durma nedeniyle önemli tutarda zararlar oluştu” diye konuştu.
“Yerinde bir müdahale, ancak sorun çözülmedi ötelendi"
Düzenlemeye ilişkin Karyağdı şu değerlendirmedede bulundu; “Oluşan zararın, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisine eşit veya bu tutardan fazla olması nedeniyle pek çok şirketin önümüzdeki yıl genel kurula gitmesi, sermaye azaltımı yapması veya zarar nedeniyle eksilen sermayeyi nakitle tamamlaması veyahut da sermayeyi artırması gerekecekti. İşte bu düzenleme şirketlere, sermayeye ilişkin zorunlulukların yerine getirilmemesi konusunda bir rahatlama imkanı verecek. Daha önce sadece değerlemeden kaynaklanan yani realize olmamış kur farkı giderleri zararın hesabında dikkate alınmayabilirken, yeni düzenlemeyle; realize olan kur farkı giderleri de zararın hesabında dikkate alınmayabilecek. İlave olarak kira ve amortisman giderleri ile personel giderlerinin yarısı da zarar unsuru olarak dikkate alınmayabilecek. Yeni düzenleme iki yıldır süregelen ancak bu yıl daha da şiddetlenen ekonomik sıkıntılar karşısında şirket sahiplerini sermaye ve özvarlık açısından “hukuksal/finansal” olarak rahatlatan düzenlemedir. Ve yerinde bir müdahaledir.
Şirketler ve bankaların daha dikkatli olması gerikiyor
Ancak bu düzenleme, şirketlerin zarar nedeniyle sermaye kaybının ya da borca batık olma probleminin çözüldüğü anlamına gelmiyor. Yapılan işlem, finansal krizdeki şirketin sorununun 2 yıl süreyle adeta buzdolabına konulması demektir. Bu nedenle piyasadaki tüm şirketlerin ve bankaların daha dikkatli olmaları gereken bir döneme giriyoruz. Zira ticari/finansal ilişkide bulunduğunuz şirket finansal açıdan “komada” bir şirket olabilir. Bu nedenle de gelecek yıl, vadeli ticari işlemde bulunulan şirketlerin finansal tablolarına ve dipnotlarına çok dikkat edilmesi gerektiğini belirtmeliyim.”