Bir vergi davası açılışında, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına verilen dilekçenin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra mahkeme defterine kaydı yapılır ve kayıt tarih ve sayısı dilekçenin üzerine yazılır. Dava bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılır.
Bu kayıt; sıra numarası, dava dilekçesinin kayıt tarihi, varsa gönderen mahkeme, esas ve karar numarası ile karar tarihi, dosyanın geliş tarihi, tarafları, varsa kanunî temsilcileri ile vekillerinin kimlik bilgileri, varsa ticaret sicil numarası veya merkezî tüzel kişi kimlik numarası, davanın konusu, davanın aşaması, karar numarası, tarihi ve sonucu, kanun yolu işlemleri, bozma veya yenileme halinde dosyanın yeni esas numarası ile düşünceler sütunlarından oluşur.
Davayı açacak olan davacının Danıştay veya yetkili idare mahkemesi ve vergi mahkemesinin bulunduğu il dışında olduğu hallerde; dilekçe ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya yetkili mahkeme başkanlıklarına gönderilmek üzere, bulunulan ildeki idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hâkimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir. Dilekçelerin bu yerlere verildiği tarih davanın açılış tarihidir. Bu saydığımız yerlere verilen dilekçeler, en geç üç gün içinde Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlığına taahhütlü olarak gönderilir.
Herhangi bir sebeple harcı veya posta ücreti verilmeden veya eksik harç veya posta ücreti ile dava açılmış olması halinde, otuz gün içinde harcın ve posta ücretinin verilmesi ve tamamlanması hususu daire başkanı veya görevlendireceği tetkik hakimi, mahkeme başkanı veya hakim tarafından ilgiliye tebliğ olunur. Tebligata rağmen gereği yerine getirilmediği takdirde bildirim aynı şekilde bir daha tekrarlanır. Harç veya posta ücreti süresi içinde verilmez veya tamamlanmazsa davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ve davacıya tebliğ olunur.
Açılabilen bu davanın görülebilmesi için en önemli husus, davanın süresinde açılmış olmasıdır. Vergi davası açma sürelerini ve hesabını gelecek yazımıza bırakarak belirtmemiz gerekir ki; idari işlemlere karşı açılacak davalarda süre koşulu ihdasının en genel ifadesiyle idari istikrarın sağlanması şeklinde bir meşru amacı bulunmaktadır. İdari istikrarın sağlanması ise Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
Süre konusu, kanunlara yazıldığı kadar basit olmayıp, uygulamada pek çok çeşitli şekillerde sorun veya sıkıntılara yol açabilmektedir. Bu sorun veya sıkıntılar giderek kişilerin mahkemeye erişim haklarını da olumsuz etkileyecek düzeye dahi erişebilmektedir. Bu nedenle, sürelerden bağımsız olarak sürelerin uygulanma esasları da önem taşımaktadır. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir Anayasa Mahkemesi kararında bu esaslarla ilgili bazı önemli ilkelere yer verildi. Ben de Anayasa Mahkemesi’nin N. Aslan Kararı (B. No: 2018/7166, 21.10.2020) ile vurguladığı bu esasları aktararak bitireyim.
“Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsızlaştırmadıkça -hukuki belirlilik ilkesinin gereği olarak- mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ancak mevzuatta öngörülen süre kurallarının hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Bununla birlikte yargısal başvuruların birtakım usul kurallarına tabi kılınması da tek başına mahkemeye erişim hakkını zedelemez. Ancak yargısal başvuru usullerinin belirli ve öngörülebilir olması gerekir. Dava açılmasına veya diğer kanun yollarına başvurulmasına ilişkin dilekçelerin yetkili mahkemelere sunulma yöntemine dair kanuni veya fiilî belirsizliklerin bulunması, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir.
Öte yandan mahkemelerin dilekçelerin sunulması yöntemine ilişkin usul kurallarını uygularken kişilerin mahkemeye erişimlerini engelleyecek veya aşırı derecede zorlaştıracak ölçüde bir şekilcilikten kaçınmaları gerekir. Ayrıca mahkemelerin iç işleyişlerine ilişkin süreçlerdeki aksama ve hatalardan kaynaklanan sorumluluk, yargısal koruma talep eden bireylere yüklenmemelidir. Bu bakımdan yargısal başvurulara dair dilekçelerini ilgili mevzuatta öngörülen usule uygun olarak yetkili yargı merciine sunan kişilerin kendilerine atfedilemeyen ve tamamen mahkemelerin iç işleyişinden kaynaklanan hata ve aksamalardan sorumlu tutularak mahkemeye erişimlerinin engellenmesi bu hakka yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılabilir.”
Kısaca usul kuralları önemlidir. Ancak mahkemeye erişim hakkının ölçüsüz şekilde usul kurallarının feda edilmesi de hukuk devleti ile bağdaşmaz. Bumin Doğrusöz
https://www.dunya.com/kose-yazisi/vergi-davasinin-acilmasi/602777