Danıştay 3. Daire |
Tarih : 03.07.2018 |
Esas No : 2016/5149 |
Karar No : 2018/3794 VUK Md. 94 |
SİGORTA KAYDI OLMAMAKLA BİRLİKTE DAVACININ İŞYERİNDE BULUNAN ŞAHSA YAPILAN TEBLİGAT |
Sigorta kaydı olmamakla birlikte davacıya ait işyerinde bulunan ve tebligatı alan şahsın, davacı ile irtibatının bulunduğunun ve kendisine yapılan tebligatın usulüne uygun olduğunun kabulü gerektiği hk.
İstemin Özeti: Davacı şirket adına, Şubat 2013 dönemine ilişkin katma değer vergisinden kaynaklanan vergi ziyaı cezasının tahsili amacıyla düzenlenen 03.11.2014 tarih ve 1 takip numaralı ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesinin kararıyla; ödeme emrine konu edilen ceza için düzenlenen ihbarnamenin şirket adresinde ... imzasına, tebliğ alındısı üzerine “muhatap firma adına evrak almaya yetkili kişi” şerhi yazılmak suretiyle tebliğ edildiği görülmüş ise de davacı şirkete ait 2014 yılının Ağustos ve Eylül dönemlerine ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumu Hizmet Listesinde şirketin bu isimli bir çalışanının olmadığı, dolayısıyla, şirketle bir bağı olmayan kişiye yapılan tebligatın usulüne uygun olduğundan ve kesinleşmiş bir kamu alacağının varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir. Davalı idare tarafından, ödeme emrinin dayanağını oluşturan ihbarnamenin şirket çalışanına usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, ödeme emrine itiraz sebeplerinden hiç birisinin mevcut olmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
Karar: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 8. maddesinde, hilafına bir hüküm bulunmadıkça bu Kanun’da yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun hükümlerinin tatbik olunacağı, 55. maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı kurala bağlanmıştır.
6183 sayılı Kanun’un anılan hükümleri uyarınca, kamu alacağının cebren tahsili yoluna gidilebilmesi için alacağın usulüne uygun olarak tarh, tebliğ, tahakkuk aşamalarından geçmesi, borcu vadesinde ödemeyen borçluya borcu ödemesi lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunması gerekmektedir.
213 sayılı Kanun’un 93. maddesinde, tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazıların adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak tebliğ edileceği, şu kadar ki ilgilinin kabul etmesi şartıyla tebliğin daire veya komisyonda yapılmasının mümkün olduğu düzenlemesine yer verildikten sonra, tebliğ yapılacak kimseleri belirleyen 94. maddesinde tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tüzel kişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılmasının yeterli olduğu, tebliğin, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya iş yerlerindeki memur ya da müstahdemlerden birine yapılacağı kurala bağlanmış, 101. maddede de bilinen adresler sayılmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, ödeme emrine konu edilen cezaya ilişkin ihbarnamenin, davacı şirketin, bilinen işyeri adresi olan “Alemdar Mah. ... Cad. No: ... -Çekmeköy/İstanbul” adresinde “muhatap firma adına evrak almaya yetkili daimi çalışan” olduğu şerhi düşülen ... imzasına tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Vergi Mahkemesince, her ne kadar, Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü’nden alınan hizmet listesinde, adı geçen şahsın olmadığı dikkate alınarak, yapılan tebligatın usulsüz olduğu kabul edilmiş ise de 4857 sayılı İş Kanunu’nda işveren ile işçi arasında hizmet akdinin kurulması için sigorta şartına yer verilmemiş olup sigorta kaydının olmaması bu kişinin davacı ile ilgisinin olmadığını, dolayısıyla o işyerinde çalışmadığını göstermeyip aksine işyerinde bulunması ve tebligatı alması davacı ile irtibatlı olduğunun ve kendisine yapılan tebligatın usulüne uygun olduğunun kabulünü gerektirdiğinden yazılı gerekçeyle verilen kararın bozulması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 13. maddesinin (j) bendi parantez içi hükmü uyarınca alınması gereken harç dahil olmak üzere, yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda karşılanması gerektiğine, kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş gün içinde Danıştay nezdinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.