İkametgahını bir ülkeden bir diğer ülkeye, görevlendirilme, ekonomik avantaj veya diğer herhangi bir kişisel sebeple taşıyan kişi, bu taşınma ile birlikte vergisini hangi ülkede ödemesi gerektiği sorunu ile karşılaşmakta,
hatta çifte vergilendirilme riski taşıyabilmektedir.
Bu yazımda gerçek kişilerin tam mükellef veya dar mükellef olarak vergilendirilmesinin temel kriteri olan mukimlik ile ilgili değerlendirmelerimi ve görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bilindiği üzere gerçek kişiler mukim oldukları ülkenin vergi kanunlarına göre vergilendirilmektedirler.
Ancak, günümüzde, gerek ekonomik gerekse kişisel sebeplerden, kişilerin ikametgahlarını, ülkeden ülkeye sıkça taşıdıklarını gittikçe daha yoğun olarak görmekteyiz.
Bu durum vergisel olarak vergi literatüründe çifte vergilendirme tabir edilen sorunu ortaya çıkarmaktadır.
Gelir Vergisi Kanunu’na göre ikametgâhı Türkiye'de bulunanlar ile bazı istisnai durumlar hariç bir takvim yılı içinde Türkiye'de devamlı olarak altı aydan fazla oturan gerçek kişiler Türkiye’de mukim kabul edilmektedir.
Buna göre Türkiye’de mukim olduğu kabul edilen gerçek kişiler Türkiye’de elde etmiş oldukları gelirlerin yanısıra yurt dışında da elde etmiş oldukları gelirleri Türkiye’de beyan etmek ve bu tutar üzerinden de vergi ödemekle yükümlüdürler.
Dolayısıyla bu kişiler vergi kanunlarımız açısından tam mükellef olarak kabul edilmekte, buna karşın Türkiye’de mukim olmayan gerçek kişiler ise dar mükellef olarak kabul edildiklerinden sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançlar üzerinden vergilendirilmektedir.
Eğer kişinin hem Türkiye’de hem de başka bir devlette ikametgahı varsa toplam elde etmiş olduğu gelirler her iki ülkede de vergilendirilebilecektir.
Devletler arasında yapılan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ile söz konusu çifte vergilendirmenin önlenmesine çalışılmaktadır.
Söz konusu anlaşmalar uyarınca kişi hangi ülkenin mukimi ise o ülkede tam mükellef sayılmakta ve tüm dünyada elde etmiş olduğu gelirler mukim olduğu devlette vergilendirilmektedir.
Mukim olunmayan diğer ülkelerde elde edilen gelirler ise ilgili kazancın elde edildiği ülkelerde ayrıca vergilendirilmekte ancak ödenen verginin mukim olunan ülkede mahsubu veya kazancın istisna edilmesi ile çifte vergilendirilme önlenmektedir.
Türkiye’nin akdettiği tüm çifte vergilemeyi önleme anlaşmalarında mukimlik 4. Maddede düzenlenmiştir.
Söz konusu maddede, mukimlik sorununun çözümü için aşağıdaki öncelikle yapılacak kıstaslar belirlenmiştir;
- Bu kişi, devamlı kullanabileceği bir eve sahip olduğu Devletin mukimi sayılacaktır.
- Bu kişi, her iki Devlette de devamlı kullanabileceği bir eve sahipse, o zaman kişisel ve ekonomik ilişkilerinin daha yakın olduğu (hayati menfaatlerinin merkezinin bulunduğu) Devletin mukimi kabul edilecektir.
- Bu kişinin hayati menfaatlerinin merkezinin bulunduğu Devlet saptanmazsa veya bu kişi her iki Devlette de devamlı kullanabileceği bir eve sahip değilse, o zaman bu kişi mutaden bulunduğu (kalmayı adet edindiği) yerde mukim sayılacaktır.
- Bu kişi, her iki Devlette de mutaden bir yerde bulunuyorsa veya her ikisinde de mutaden bir yerde bulunamıyorsa, o zaman vatandaşı olduğu Devletin mukimi kabul edilecektir.
- Bu kişi, her iki Devletin de vatandaşıysa o zaman anlaşmanın taraf olduğu devletlerin yetkili makamları sorunu karşılıklı anlaşmayla çözeceklerdir.
Mukimlik konusunda karşılaşılan diğer bir sorun ise bazı ülkelerin hesaplamayı takvim yılını esas alarak yapmaları, diğer bazı ülkelerin ise, takvim yılına bakmaksızın, kesintisiz 12 aylık bir süreyi dikkate almalarından kaynaklanmaktadır.
Herhangi bir gerçek kişinin değişik metot uygulayan iki ayrı ülke arasında kalmaması için bazı vergi anlaşmalarında belirleme yapılsa da, zaman zaman bu konuda ihtilaflara rastlanmaktadır.
Birden fazla ikametgaha sahip kişilerin ilgili anlaşma hükümleri ve mukimlik tespit kurallarına göre durumlarını değerlendirmelerinin olası sorunların çözümünde önem taşıdığını paylaşmak isterim.