I- GİRİŞ
İşçi-işveren ilişkisi çalışma hayatında önemli bir yere sahiptir. Mutlak suretle nizam altına alınması gereken bu konu; uygulamada çatışmalara yer vermeyecek netlikte olmalıdır. Ancak, ülkemizde işçi-işveren uyuşmazlıkları yargıya intikal eden konuların başında gelmektedir. Bu nedenle arabuluculuk müessesesi dahi kurulmuştur.
Bu çalışmamız uygulamada karşılaşılan pek çok çatışmaya ve bilmezliğe netlik kazandıracaktır.
II- İŞVERENİN SİGORTA PRİM MATRAHINA DÂHİL EDİLMEYEN ÖDEMELERİ
Bu tip ödemeler daha çok kültürümüzden kaynaklı fitre, zekât, sadaka vb niyetle yapılan iyiliklerdir. Ancak bunlar yine kültürümüz gereği dillendirilmez. Bu niyetle yapılan ödemeler işçinin doğruluk ve sadakat yükümlülüğünü de güçlendirmektedir. İşte bu yaklaşıma uygun yasal düzenleme de 5510 sayılı Kanun md. 80/1-b bendi ile hüküm altına alınmış ve çalışanların bazı kazançları tamamen ya da kısmen prime esas kazançlar toplamından istisna edilmiştir. Kanun’un 80. maddesinin 1/c bendinde ise, “b bendinde belirtilen istisnalar dışında her ne adla yapılırsa yapılsın tüm ödemeler ile ayni yardım yerine geçmek üzere yapılan nakdi ödemeler prime esas kazanca tabi tutulur. Diğer Kanunlardaki prime tabi tutulmaması gerektiğine dair muafiyet ve istisnalar bu Kanun’un uygulanmasında dikkate alınmaz”denilerek bu yardımların abartılmaması ve istisnaların belli edilenlerden ibaret olduğu öngörülmüştür.
5510 sayılı Kanun’un 80. maddesinin 1/b bendinde belirtilen sigorta primine tabi tutulmayacak kazançlar şunlardır;
· Ayni Yardımlar
İşverenlerin her türlü mal ve eşya şeklindeki yardımları bu kapsamdadır. Mevzuatta herhangi bir değer üst limiti bulunmamakla birlikte sigorta primine dâhil net ücretin %30’unu geçmeyecek emsal değerde olması muvazaadan ari kabul edilir.
Ancak şunu da belirtmek gerekir ki; yardımın ayni veya nakdi olmasının bir öneminin bulunmadığı ve yardımın niteliğinin ihtiyacı karşılama amacını değiştirmediği şeklindeki tartışmalar halen devam etmektedir.
· Ölüm, Doğum ve Evlenme Yardımları
Çalışanın evlenmesi, çocuğunun olması veya aile fertlerinden birinin ölümü halinde işverence yapılan yardımlar prime esas kazanca dâhil edilmeyecektir. Mevzuatta yine bir üst limit öngörülmemiştir. Ancak muvazaaya ve sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verecek bir tutar olmamalıdır. Burada da içtihatları emsal aldığımızda net ücretin %30’unu geçmemesi ehvendir.
· Görev Yollukları
Görev yolluğu, devlet memurlarının yurt içi ve yurt dışı görevlendirmelerinde uygulanan Harcırah Kanunu’nda hüküm altına alınmıştır. Özel sektör uygulamalarında da bu Kanun emsal alınmaktadır. Yol masrafı, gündelik, aile masrafı ve yer değiştirme masrafı niteliğindeki tüm ödemeler yolluk olarak nitelendirilir ve prime esas kazanca dâhil edilmez.
Bilinmelidir ki devlet memurlarına uygulanan esaslar çerçevesinde her yıl bütçe Kanunları (H Cetveli) ile belirlenen miktar (örneğin; 2018 yılı için en yüksek derecedeki memura verilen günlük yolluk 51,60 TL.) üzerindeki yolluk ödemeleri tabi ki prime esas kazanca dâhil edilecektir.
Çalışanlara belli edilen şartları taşımaları halinde sürekli görev yolluğu da ödenebilir. Şöyle ki, büyükşehir olan illerde; ilçe sınırları içinde ilçe belediye merkezi ile yerleşim özellikleri bakımından bütünlük arz eden yerler memuriyet mahalli (çalışanın ikametgâhının bulunduğu ilçe belediye sınırları içinde kalan ve yerleşim özellikleri bakımından bütünlük arz eden yerler) olarak kabul edilmiş, aynı ilçe sınırları içinde belediye merkezi ile yerleşim özellikleri itibarıyla bütünlük arz etmeyen yerler ise memuriyet mahalli dışı kabul edilerek uygulamada sürekli harcırah ödenmesi imkânı getirilmiştir. Bu arada, çalışanın memuriyet mahalli değişmiş olmakla birlikte ikametini taşımamış ve yeni işyerine eski ikametgâhından gidip gelmeye devam ediyor ise sürekli görev yolluğu ödenmemesi yönünde tartışmalı bir Danıştay kararı bulunmakla beraber kanaatimizce; çalışanın eşinin çalışma yeri, çocuklarının alıştıkları eğitim kurumuna devamı ve sosyal çevreden vazgeçememe vs pek çok sebep ve ızdırar halleri de göz önüne alınmalıdır. Kaldı ki günümüz koşullarında işyerleri şehir merkezlerinde kalmakla birlikte çalışanlar ucuz olması nedeniyle şehir dışı yerleşim yerlerini tercih etmekte bu durumda da yolluk ödenmesi kaçınılmaz olmaktadır.
· Seyyar Görev Tazminatı, Kıdem Tazminatı, İş Sonu Tazminatı, Kıdem Tazminatı Mahiyetindeki Toplu Ödeme, Keşif Ücreti
Seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme ve keşif ücreti; ancak belgelendirilerek prime esas kazanca dâhil edilmeyecektir.
· İhbar Tazminatı
Bildirim şartına ve bildirim süresine ilişkin ücret tutarında ödenen tazminat (ihbar tazminatı) prime esas kazanca dâhil edilmeyecektir.
· Kasa Tazminatı
Para veya kıymetli evrak ya da değerli eşya muhafazası ile görevli bulunan çalışanlara ödenen kasa tazminatları prime esas kazanca dâhil edilmeyecektir. İşletmelerde daha ziyade veznede görevlendirilenler ile mutemetler algılanmakla birlikte kendi Kanunlarında tanımlanan kıymetli evrak ve bunların arşivinden sorumlu olanlar (örneğin noterliklerde ve yeminli mali müşavirliklerde çalışanlar mahremiyet hükümleri gereği her halükarda sorumludurlar) ile değerli eşyaların muhafazasından sorumlu olanlar (örneğin kuyumcularda çalışanlar) da bu kapsamdadır. Mevzuatta bir üst limit öngörülmemiştir. Yine Yargıtay kararları emsal alınmak suretiyle yapılacak ödemenin net ücretin %30’unu geçmemesi ehvendir. Para ve kıymetli evrak veyahut değerli eşya muhafazası sorumluluğu bulunmayan çalışanlara bu nitelikte bir ödemenin yapılması halinde bu ödemeler prime esas kazanca dâhil edilecektir.
· Kurum’ca Tutarları Yıllar İtibarıyla Belirlenecek Yemek, Çocuk ve Aile Zamları
Çalışanlara yemek parası adı altında yapılan ödemelerin, işyerinde veya müştemilatında işveren tarafından yemek verilmemesi şartıyla, fiilen çalışılan gün sayısı dikkate alınarak brüt günlük asgari ücretin % 6’sının, yemek verilecek gün sayısı ile çarpılması sonucunda bulunacak tutarı, prime esas kazanca dâhil edilmeyecektir. İşverenin zaman zaman çalışanları temsil ağırlama mahiyetinde lokantaya götürmesi bu istisnanın uygulanmasına engel değildir.
Ayrıca, çocuk başına brüt aylık asgari ücretin % 2’si olarak (en fazla iki çocuk olmak üzere) yapılan çocuk zammı ödemeleri prime esas kazanca dâhil edilmeyecektir.
Yine brüt aylık ücretin % 10’u tutarındaki aile yardımı da prime esas kazanca dâhil edilmeyecektir.
· İşverenler Tarafından Sigortalılar İçin Özel Sağlık Sigortalarına ve Bireysel Emeklilik Sistemine Ödenen ve Aylık Toplamı Asgari Ücretin % 30’unu Geçmeyen Özel Sağlık Sigortası Primi ve Bireysel Emeklilik Katkı Payları Tutarları
İşverenler tarafından sigortalılar için
özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı brüt asgari ücretin % 30’unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları, prime esas kazanca dâhil edilmeyecektir.
- · Kötü Niyet Tazminatı / İş Güvencesi Tazminatı / Sendikal Tazminat / Ayrımcılık Tazminatı
Kötü niyet tazminatı, sendikal tazminat, ayrımcılık tazminatı, iş güvencesi tazminatı gibi ücret niteliğinde olmayan tazminatlar da prim matrahına dâhil edilmeyecektir.
III- UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUN
İş Kanunumuz beyaz yakalı ve mavi yakalı çalışan ayrımına gitmemiş ve/fakat daha çok korunmaya muhtaç mavi yakalı olarak tabir ettiğimiz beden yoğun çalışanları (fabrika, sanayi, imalat, inşaat, maden vb) esas almıştır. Bu doğru bir yaklaşımdır. Çünkü mavi yakalı çalışanlarımız Kanunla korunmaya daha çok muhtaçtırlar. Her yıl asgari ücret tespit ve tayinin Kanun gereği yapılıp Resmi Gazete’de yayınlanması bir koruma müessesesidir. Ancak, tespit ve tayin olunan asgari ücret özellikle büyük şehirlerde geçim yapmaya kâfi gelmemektedir. Bu yüzden işverenler ilave vergi ve SSK yükünden kaçınmak için çalışanına bordrosu haricinde düzenli veya düzensiz çeşitli ayni veya nakdi yardımlarda (yemek, yolluk, evlenme, doğum, ölüm, çocuk, aile yardımları, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, kasa tazminatı vb.) bulunmaktadırlar. Bu ödemeler vergi ve SSK kaçırma değildir, vergi ve SSK’dan kaçınmadır ve yasaldır.
Gelelim uygulamadaki soruna: işte bu yardımları alırken işverene sadakat borcunu yerine getiriyorken iktisadi sebeplerle işine son verilen kötü niyetli çalışan işveren ile çatışmaya başlamaktadır. Şöyle ki; sigorta primine esas ücretini bilen çalışan haricen aldığı yardımların da sigorta primine esas ücret kabul edilmesini ve bu ilave tutar üzerinden de kıdem ve ihbar tazminatının hesaplanmasını talep etmekte ve nasıl olsa haksız çıkma tazmini de söz konusu olmadığından bu talebini yargıya taşımakta ve adli makamları meşgul etmektedir. Her ne kadar yargı işveren lehine kararlar vermekte ise de; çoğu zaman işveren toplumsal ahlaki değerler gereği yıllarca yardımda bulunduğu çalışan ile çatışmayı tercih etmemekte ve çalışanına bu sefer rızası dışında bir ilave ödeme yapmaktadır. Tabi ki bordrodaki prime esas ücret üzerinden hesaplanan kıdem ve ihbara isabet eden tutar dışındaki ödemeler hak olmadığı gibi yasal da değildir.
Açıklanan prime esas ücret dışı yasal yardımlar ile işverenlerin ilave vergi ve SSK yükünden kaçınma hakkı göz ardı edilmemelidir.
Kanaatimizce, yargının meşgul edilmesi ve bu meşguliyette ısrar edilmesi (arabuluculuk müessesesinde uzlaşmama veya asilin katılmaması) hallerinde kötü niyetli çalışanın mutlak suretle haksız çıkma tazminine mahkûm edileceği hususunun da hükme bağlanması gerekmektedir.
İşçi işveren ilişkisinde iki taraf olmasına rağmen çatışan ve adli makamlara giden taraf çoğunlukla çalışan olmaktadır. Kötü niyetli çalışanlar bırakın prime dâhil edilmeyen ve kıdem tazminatı hesabına dâhil edilmeyen tutarları da istemeyi, kıdem tazminatında her yıl belli edilen tavan uygulamasının da üstünde (2018 yılı II. yarısı için 5.434,42 TL.) ve hatta yıllık izinlerini kullanmadığı, bayram ve hafta sonları da çalıştırıldığını ileri sürerek ilave tazminatlar talep etmekte, nasıl olsa haksız çıktığında bir yaptırımı olmadığı için de adli makamları meşgul etmekte bir çekincesi bulunmamaktadır.
Toplumumuzda ise, “işveren nasıl olsa çalışan ile uğraşmaz ne istiyorsa verir geçer gider” algısı bulunmaktadır. Doğrudur. Hiçbir işveren çalışanıyla çatışmayı ahlaki bulmaz. Yine kültürümüzden kaynaklı iyi niyet ve merhamet sebepleriyle çalışanını küstürmez, Allaha havale eder. Bu nedenle işverenlerin pek de hesaba katılmayan yukarıda bahsettiğimiz haklarının uygulamada önemli bir yere sahip olduğu bilinmelidir. İşte yukarıda sayılan yasal sebeplerden dolayı hiçbir çalışan “ben bordroda gösterilen ücret dışında aldığım yardımlar da ücretime ilave edilerek kıdem tazminatım hesaplansın” diyemez.
Konuyu örneklendirecek olursak; Bordrosunda 2.500 TL. prime esas brüt ücreti olan bir çalışana, işvereni tarafından:
Görev yolluğu: 20 gün x 51,60 = 1.032,00 TL (ikametgâhı ve işyeri farklı ilçelerde)
Kasa Tazminatı: 1.800 (net ücret) x %30 = 540,00 TL. (para çekip yatıran, para veya kıymetli evraktan sorumlu)
Yemek yardımı: 75,00 TL
Toplamda 1.647,00 TL prime esas kazanca dâhil edilmeyecek bir ödeme yapabilir. Çocuk ve aile yardımı gibi diğer sayılan kalemlerde de ödemeler yapılırsa bu tutar daha da artabilir. Yasaldır. Kıdem tazminatı hesabına da dâhil edilmez.
Prime esas kazanca dâhil edilmeyen ve kıdem tazminatı hesabına ilave edilmeyen bu kalemlerin düzenli ve sürekli olup olmaması, bankadan yatırılması veya elden verilmesi de hiçbir suretle prime esas kazanca dâhil edilmeme vasfını değiştirmez. Bu ödemelerin bordroda gösterilmesi esasa müteallik olmasa da şekil şartıdır ve işveren yönünden damga vergisi yükümlülüğü vardır. Ancak gelir vergisi ve SSK primine dâhil değildir.
Uygulamada yıllık izin kullanılmadığından bahisle ilave ödemeler de talep edilmektedir. Şöyle ki; kıdem tazminatında işverenle çatışmaya giren çalışanlar çalıştıkları süre içerisinde hiç izin kullanmadıklarını da beyan ederek bunun da tazminini istemektedirler. İzin kayıtları da genellikle devlet memurları uygulamalarına paralel olarak iki yıldan fazla muhafaza edilmemekte ve çalışan izinlerini kullandığı halde kullanmamış gibi son beş yıllık izin tazminatı hesaplanmaktadır. Yanlıştır… Bu konuda işçinin alacağı olarak Borçlar Kanunu’nun emsal alınması hukuki hatadır. Çünkü İş Kanunu’nda çalışanlara yıllık izin verilmesi zaten yasal bir zorunluluktur. Aksi düşünülemez. Devlet memurlarındaki uygulamaya paralel “cari yıla ve bir önceki yıla” bakılır. Daha önceki yılların izinleri ise, kullanılmış sayılmak zorundadır. Dolayısıyla çalışanların son beş yıllık izin kayıt belgesi değil, cari yıl ve bir önceki yılın yıllık izin kayıt belgeleri aranır. Buna göre tazminat hesaplanır. Ayrıca çeşitli doneler ve ispat eden vesikalarla da yıllık izin kullanıldığı ve ortaya konulduğunda kabulü gerekir. Olayların gerçek mahiyeti esastır.
IV- SONUÇ
5510 sayılı Kanun md. 80/1-b bent hükmü ile çalışanların bazı kazançları tamamen ya da kısmen prime esas kazançlar toplamından istisna edilmiştir. Kanun hükmünde; “Ayni yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları ile Kurum’ca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgari ücretin % 30’unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları, prime esas kazanca tabi tutulmaz.” denmektedir.
Yasa hükmüne rağmen uygulamada karşılaşılan işçi-işveren çatışmalarına baktığımızda genellikle çalıştığı sürelerde prime dâhil edilmeyen yazı konusu ödemelerden alan kötü niyetli çalışan işine son verildiğinde bu ödemelerin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmasını talep etmekte ve bunu adli makamlara taşıma cihetine gitmektedir. Haksız çıkma halinde ceza hükmü de bulunmadığından işverenler çalışanları tarafından mağdur edilmektedir. Adli makamları kötü niyet ve bilgisizlikle meşgul eden bu çalışanlar için haksız çıkma tazminatına hükmedileceği hususu bir an önce yasallaşmalıdır.
İşverenler mağdur edilmeye devam edildiği sürece yatırım yapmamayı ve istihdam etmemeyi tercih edeceklerdir. Allah işverenleri kıskanç ve kötü niyetli çalışanların şerrinden korusun. İşverenler ülke ekonomisinin kaleleridir. Ekonomide lokomotif görevi görürler. Vagonlar lokomotif olmadan hareket edemezler. Tüm vagonları yan yana koyduğunuzda da bir lokomotif etmez. Eren VESKE* Yaklaşım / Ocak 2019 / Sayı: 313
* E. Gelirler Kontrolörü & Yeminli Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi