I- GİRİŞ
İşyerinin devrini; işyeri veya işyerinin bir bölümünün bir hukuki ilişkiye dayalı olarak başka birine sahipliğine geçmesi olarak tanımlamak mümkündür. Pek tabi olarak işyerinin devri, sadece işvereni etkileyen bir durum değildir. O işyerinde çalışan işçiler de bu durumdan net bir şekilde etkilenmektedir.
Bu yazımızda, işyerinin devri durumunda bilhassa işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı hakları açısından sorumluluğun hangi tarafta (devreden-devralan işveren) olduğuna dair açıklamalar yapılacaktır.
II- KONUNUN MEVZUAT HÜKÜMLERİ VE YARGI KARARLARI IŞIĞINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
4857 sayılı İş Kanunu’nun(1) “İşyerinin veya Bir Bölümünün Devri” başlıklı 6. maddesinde;
“İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukuki bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür.
Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz.
Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için haklı sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır.
Yukarıdaki hükümler, iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde uygulanmaz.” denilmektedir.
Bilindiği üzere 4857 sayılı Kanun ile 1475 Sayılı İş Kanunu’nun maddelerinin tamamına yakını ilga olmuştur. Ancak, adı geçen Kanun’un kıdem tazminatıyla ilgili hükümleri hala yürürlüktedir. Buna göre; 1475 sayılı Kanun’un 14/2. maddesine göre işçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanır. İşyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi, işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanır. 12.07.1975 tarihinden itibaren işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından her iki işveren sorumludur. Ancak, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır. 12.07.1975 tarihinden evvel işyeri devrolunmuş veya herhangi bir suretle el değiştirmişse devir mukavelesinde aksine bir hüküm yoksa işlemiş kıdem tazminatlarından yeni işveren sorumludur.
Konuya dair Yargıtay’ca alınan kararlar da yol göstericidir. Buna göre, işyerinin daha önce gerçek kişi ya da kişilerce işletilmesine müteakip şirket kurulması yani tüzel kişiliğe sahip olunması yönündeki bir işlem de bir nevi işyeri devridir. Önceki gerçek kişi olan işverenlerin devralan tüzel kişi ortakları olması bu devir ilişkisini ortadan kaldırmamaktadır(2).
Benzer bir durum da daha önce şirket yani tüzel kişi olan işverenin, işyerini gerçek kişiye devretmesinde yaşanmaktadır. Hatta işyerini devralanın şirketin hissedarlarından biri olması da mümkündür. Diğer taraftan, adi ortaklardan bir ya da bazılarının hisselerini devri de sorumlulukların belirlenmesi noktasında işyeri devri olarak değerlendirilmelidir. Fakat banka veya borsa aracı kurulu olan işyerlerine Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun el koymasını işyerinin devri olarak değerlendirmek mümkün değildir. Zira böyle bir durumda, işyeri devredilmemekte sadece yönetime el konulmaktadır.
Aynı şekilde özelleştirilmek suretiyle kamuya ait hisselerin devri de işyeri devri olarak değerlendirilemez. Bu şekilde el değiştiren işyerleri aynı tüzel kişilik altında faaliyetini sürdürmektedir. Burada sadece kamuya ait hisselerin bir kısmı ya da tamamı el değiştirmiş olmaktadır. Bununla birlikte tamamı kamuya ait olan bir işyerinin özelleştirme işlemi sonucu başka bir işverene geçmesi işyeri devri olarak değerlendirilmelidir(3).
İş yeri devri fesih niteliğinde olmadığından, devir sebebiyle feshe bağlı hakların istenmesi mümkün olmaz. Aynı zamanda işyeri devri kural olarak işçiye haklı fesih imkânı da vermez. İş yerinin devri işverenin yönetim hakkının son aşaması olup, işyeri devri çalışma koşullarında değişiklik anlamına da gelmez. İşyeri devri işçiye haklı nedenle fesih hakkı tanımaz, işyeri devrinin çalışma koşullarını ağırlaştıran bir yönü olup olmadığı belirlenmelidir(4).
İşçilerin kıdemlerine yani hizmet sürelerine bağlı olan, ihbar tazminatı, ücretli izin hakkı gibi hakları hesaplanırken, işçinin işyerini devreden işverenin emrinde çalışmaya başladığı tarih esas alınmalıdır. 4857/6. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan hükme göre; devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumlu tutulmaktadır. Ne var ki; bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlı tutulmuştur.
A- KIDEM TAZMİNATI AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
İşyerinin devri halinde, devreden işverenin kıdem tazminatı açısından sorumluluğu kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlıdır.
1475 sayılı Kanun’un 14/2. maddesinde devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmemiş olup buna bağlı olarak 4857/6. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan 2 yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı açısından söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla, kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk tespit edilmelidir. Kıdem tazminatı açısından devreden işveren yönünden de 10 yıllık zamanaşımı söz konusudur. Zamanaşımı, devreden işverenle olan iş sözleşmesinin sona ermesi ile işlemeye başlar. Devreden işveren devir tarihine kadar çalıştırdığı süre ve devir anında ödenen ücret üzerinden sorumlu olacaktır.
B- İHBAR TAZMİNATI VE İZİN ÜCRETİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
İhbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretleri feshe bağlı haklardan olup bu haklardan dolayı sorumluluk son işverene aittir. Dolayısıyla, devreden işverenin bu işçilik alacaklarından sorumluluğu söz konusu değildir. Diğer bir ifadeyle devralan işveren ihbar tazminatı ile kullandırılmayan izin ücretlerinden tek başına sorumludur. 4857/6. maddesinin üçüncü fıkrasında, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken işçilik hakları bakımından birlikte sorumluluk öngörülmektedir. Bu doğrultuda, devir tarihinde iş sözleşmesi devam etmekte olduğundan izin ücreti alacağı ve ihbar tazminatı alacağı doğmamıştır. Yani, başta da belirtildiği gibi bu alacaklar ancak fesihle birlikte doğan alacaklar olup fesih tarihindeki işveren kimse, sorumlu da o olacaktır.
C- ÜCRETLER AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesinde yer alan hükme göre işyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden devreden işveren ile devralan işveren birlikte sorumlu tutulmaktadır. Bir farkla ki; devreden işverenin bu tür alacaklardan sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı tutulmuştur. Bu tür alacaklar yönünden iki yıl geçtikten sonra devredenin sorumluluğu ortadan kalkmakta ve devralan işverenin sorumluluğu devam etmektedir. Bahse konu işçi alacakları için devir tarihinden sonraki çalışmalara bağlı olarak doğan alacaklar nedeniyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olmaktadır.
III- SONUÇ
Sonuç itibariyle, iş yeri devri fesih niteliğinde olmadığından, devir sebebiyle feshe bağlı hakların istenmesi mümkün olmaz. İşyerinin devri halinde, devreden işverenin kıdem tazminatı açısından sorumluluğu kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlıdır. İhbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretleri feshe bağlı haklardan olup bu haklardan dolayı sorumluluk son işverene aittir. Dolayısıyla, devreden işverenin bu işçilik alacaklarından sorumluluğu söz konusu değildir. İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden devreden işveren ile devralan işveren birlikte sorumlu tutulmaktadır. Bir farkla ki; devreden işverenin bu tür alacaklardan sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı tutulmuştur. Ertuğrul GEZEN Yaklaşım / Ocak 2019 / Sayı: 313
* E. Sosyal Güvenlik Denetmeni, Sosyal Güvenlik ve İş Hukuku Uzmanı
(1) 10.06.2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
(2) Yrg. 9. HD.’nin, 22.07.2008 tarih ve E. 2007/20491, K. 2008/21645 sayılı Kararı.
(3) Yrg. 9. HD.’nin, 08.07.2008 tarih ve E. 2008/25370, K. 2008/19682 sayılı Kararı.
(4) Yrg. 9. HD.’nin, 27.10.2008 tarih ve E. 2008/29715, K. 2008/28944 sayılı Kararı.