Danışmanlık şirketi EY Türkiye'nin Kurumsal Finansman Bölümü Şirket Ortağı Orçun Makal, konkordatonun mahkeme huzurunda yürüyen ve alacaklıların mutabakatıyla tamamlanabilen bir süreç olmakla birlikte, konkordato ilan eden şirket ve şirket sahibi açısından piyasa algısının olumsuz şekilde değiştiğine vergi yaparak "Her şeyden önce konkordato sürecine giren şirketin ve ortaklarının finans kurumları nezdindeki kredi notu ve risk derecelendirmesi değişiyor, yeni kredi talepleri olması halinde şartlar önceki döneme göre çok daha ağır olabiliyor. Öte yandan konkordato ilan eden bir şirketin ortağı olunması kişinin hukukunda da bir takım değişikliklere sebep oluyor, finans sektörü başta olmak üzere özellikle regüle alanda faaliyet gösteren şirketlerde hissedar veya yönetim kurulu üyesi olma hakları ortadan kalkıyor. Her ne kadar konkordato süreci mali durumu iyileştirilebilir kişiler için öngörülmüş olsa da özel mevzuat açısından kişiye bağlı haklarda oluşan bu değişiklik bile konkordatoya bağlı olarak kredibilite ve itibarın olumsuz yönde değiştiğini göstermektedir" dedi.
Makal, ticari anlamda iyi bir hikayesi olan ve konkordato süreci sonunda mali durumunu iyileştirmeyi başaran şirketlerin ileriye dönük faaliyetlerinin konkordato sonrası makul bir süre boyunca istikrarlı şekilde iyi gitmesi ve bu durumun uluslararası standartlarda yapılacak çalışmalarla (özellikle bağımsız denetimden geçmiş mali tablolar üzerinden yapılacak değerleme çalışmalarıyla) tevsik edilmesi halinde ise olumsuza dönen kredibilitenin tekrar olumluya doğru hareket etmesinin muhtemel olduğu kanaatinde olduklarını belirtti.
ALGISI İFLAS BENZERİ
EY Türkiye Vergi Bölümü Şirket Ortağı Avukat Mehmet Küçükkaya ise finansal olarak zor dönemden geçen firmalar için öncelikle yeniden yapılandırma seçeneğinin değerlendirilebileceğini ifade ederek şunları kaydetti: "Yeniden yapılandırma sürecinde, alacaklı kuruluşlarla açık ve kesintisiz bir diyalog süreci yürütülürse, şirketin borçluluğunun hukuki yolları zorlamadan yapılandırılması ve problemlerin giderilmesi mümkün olabilir. Diğer taraftan son zamanlarda adını çokça duyduğumuz konkordato ilanı, borçlu ve alacaklı arasındaki mutabakatı esas alan bir düzenleme olup iyi niyetli borçlular için sığınacak bir liman pozisyonunda. Bu düzenlemenin günümüzde şirketin finansal sıkıntıları için çözüm olacağı mümkün olmakla birlikte konkordatonun kamuoyundaki genel algısı iflas benzeri olduğundan şirketin piyasa bilinirliğini ve günlük operasyonlarını olumsuz etkilemesi yüksek bir olasılıktır."
ÜÇ ŞEYE DİKKAT EDİLMELİ
Yeniden yapılandırma sürecini ilk aşamada cevaplanması gereken 3 temel soru üzerinde şekillenebileceğini kaydeden Küçükkaya , "Öncelikle şirketin finansal darboğaza girme nedenlerinin iyi bir şekilde araştırılması ve bu nedenlerin tüm gerçekliğiyle şirket yöneticileri ve hissedarları tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Gerçek nedenleri göremediğimiz veya kabul edemediğimiz bir ortamda gerçek çözümleri bulabilmemiz neredeyse imkânsıza yakındır. Diğer sorulması gereken soru ise yeniden yapılandırma sürecinin şirket hissedarlarına getireceği ek yükümlülüklerin neler olduğu sorusudur. Varlık satışı, alacak temliki, ilave öz sermaye desteği gibi hususlar hissedarlarca kabul edilebilir durumlar mıdır diğer bir deyişle şirket hissedarları maddi ve manevi olarak yeniden yapılandırma sürecine hazırlar mı? Üçüncü soru olarak yeniden yapılandırma sürecinin bütünüyle nasıl yönetileceği sorusunu sayabiliriz" şeklinde konuştu.