Son zamanlarda pek çok konkordato kararı ile karşılaşmaktayız. Teorik bilginin yanında, fiili olarak ta konkordato ilan eden şirketlerden alacaklı olan şirketlerimizin bu alacaklarının durumu vergi hukuku açısından önem kazanmaktadır. Bu konuda tereddütlü durumları ortadan kaldırmak amacıyla bazı açıklamalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Konkordato, herhangi bir dürüst borçlunun ödeme teklifinin konkordatoya tabi alacaklılarının belirli bir çoğunluğu tarafından kabulü ve mahkemenin onayı ile gerçekleşen ve borçlunun, borçlarının bir kısmından kurtulmasını veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, iflasa nazaran yumuşatılmış, alacaklıların eşit olarak tatminine yarayan hukuki bir araç/müessesedir.

Kanun yoluyla borçlular konkordatoya tabi borçlarını, elde edebilecekleri zaman süreci içinde icra ve iflas takiplerinden korunmak suretiyle ödeyebilme imkânına kavuşmaktadır. Bu bakımdan konkordato, ödeme şekil ve şartlarında borçlu yararına değişiklik meydana getirir.

Ayrıca, konkordato bir dava veya icra takibi olmayıp, bazen alacağın bir kısmından vazgeçme yerine alacağın vadesinin uzatılarak tamamının ödenmesi şeklinde de olabilir. Dolayısıyla, konkordato alacağı şüpheli hale getirmediği gibi aksine, alacağın (tenzilat konkordatosunda vazgeçilmeyen kısmın) tahsil imkanını kuvvetlendirir. Bu nedenle, VUK’un 323. Maddesinde aranan temel şartların gerçekleşmediği iddia edilebilir.

Sonuç olarak, konkordato mükelleflere şüpheli alacak karşılığı ayrılmasına imkan tanıyan bir durum değildir.

Buna karşın, VUK’un 322 nci maddesinde, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacakların değersiz alacak olacağı, değersiz alacakların, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybedecekleri ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edileceği, işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmü kapsamına giren değersiz alacaklarını, gider kaydetmek suretiyle yok edeceği hüküm altına alınmıştır.

Mezkûr madde uygulamasında değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacak olup, alacağın bu durumunun, kazai bir hükümle veya kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir. Kazai bir hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hâkim tarafından hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkânsız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmalıdır.

Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz alacak uygulaması bakımından önem arz etmekte olup, kanun koyucu tarafından da, değersiz hale geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya kanaat verici bir vesika ile tevsiki öngörülmüştür.

Bu çerçevede, konkordato tasdiki yukarıda yer verdiğimiz ilkeler çerçevesinde kanaat verici bir vesika olarak değerlendirilip, bu belgenin “mahkeme tarafından onaylandığı/konkordatonun kesinleştiği hesap döneminde” kaybedilen tasarruf değeri ölçüsünde “zarar” olarak dikkate alınabilecektir.

  • Ayrıca, konkordato tüm alacaklıları kapsadığından (bazı istisnalar hariç) onlar için de değersiz alacak kuralı işleyecektir.
  • Vade konkordatosunda ise, değersiz hale gelen bir tutar bulunmadığından değersiz alacak yoluyla zarar kaydına neden olacak hukuki bir durum bulunmamaktadır.
  • Bu anlaşmanın onaylanarak kesinleşmedikçe değersiz alacak olarak dikkate alınması mümkün değildir. Sadece talepte bulunan ama projesi onaylanmamış, tasdik edilmemiş şirketlerden doğan alacaklar için değersiz alacak kaydı atılamaz.
  • Konkordato talebinde bulunan ve projesi onaylanan şirketlerden alacakları bulunan şirketlerimizin alacakları için projenin onaylandığı tarihe isabet eden yıl için değersiz alacak olarak zarar kaydı atmalarının doğru olduğu değerlendirilmektedir. (Danıştay 4. Daire, 20.11.1984 tarih, 1984/5259 esas no ve 1984/4206 sayılı kararı: “Konkordato ilanından sonra borçlu ile yapılan ibraname ile alınmasından vazgeçilen alacak, değersiz alacak olarak işlem görür.”(Danıştay 4. Daire, 21.10.1985 tarih, 1982/6564 esas no ve 1986/2643 sayılı kararı: “Konkordato dolayısıyla ibra edilen alacak, değersiz alacak kabul edilebilir.”) (- Danıştay 4. Daire, 11.10.1991 tarih, 1989/1829 esas no ve 1991/3076 sayılı kararı: “Bir alacağın ancak tahsil olanağının kalmadığının kesinleştiği tarihte değersiz alacak olarak zarara kaydedilebilmesi mümkündür.”) 

    TaxAuditingYMM

Leave a comment

Make sure you enter all the required information, indicated by an asterisk (*). HTML code is not allowed.

Hakkımızda

 ö z d o ğ r u l a r, 18.08.1988 tarihinde kurularak, Mali Müşavirlik faaliyetine başlamıştır. 

Sektöründe en iyi olma duygusu ile personeline "Kalite" bilincini yerleştirmeyi, Kalite Yönetim Sistemini sürekli iyileştirmeyi, müşterilerine en iyi hizmeti sunmayı, amaç edinerek, 2003 Yılında, alanında Türkiye' de ilk olarak ISO 9001: 2000 Belgesi almıştır.

 

Mali Takvim

Öne Çıkanlar

  • 1 TL için 532.000 TL Fazla Vergi Ödeme Riski Sosyal içerik üreticilerinden ile Appstore, Google Play üzerinden gelir elde…
  • BORSAYA AÇILAN ŞİRKETLER AÇISINDAN EMİSYON PRİMLİ PAYLARA YÖNELİK ÖRNEK UYGULAMA EMİSYON PRİMİ TİCARİ KARA DÂHİL DEĞİLDİR. ÖZKAYNAKLAR ARASINDA 520 PAY…
  • Yatırım Teşvik Belge Kapsamında KDV İstisnası Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi Mükellefe Belge Kapsamındaki:· Makine Ve Teçhizat İthal…
Top