Sevgili okurlar, takip edenleriniz bilir; enflasyon muhasebesine geçilmesi gerektiğini öteden beri hem yazar hem de söylerim.. Bu konuda bu kadar ısrar ediyor olmam, yaptığımız iş sebebiyle bu gerekliliği sahada da yakından görmemizle ilgili... Yüksek enflasyon ortamında finansal tablolar piyasa gerçekliğinden kopmuş, işletmelerin gerçek durumunu yansıtmaz hale gelmişti…
Bu durum işletme ile ilgili tüm paydaşların yanlış ya da eksik bilgilenmesi sonucu kararlarında yanılmalarına sebep olmakta idi... Hatta işletmelerin ortakları ve yöneticileri bile şirketlerinin mali tabloları ile gerçek durumu arasında sıkışıp kararsız, hatta bazen hareketsiz kalmakta idi...
Öte yandan enflasyon ortamında varlıklarda değer artışı reel olarak bir kazanç değilken varlıkların elden çıkarılması durumunda yüksek vergi yükümlülükleri ortaya çıkmakta idi... Yüksek enflasyon her işletme için gerçek kar ya da zararın belirlenmesi başta olmak üzere, stok maliyeti, yerine koyma maliyeti gibi can alıcı konularda belirsizlik yaşamaktaydı...
Özetle beklentimiz uygulanması gereken enflasyon muhasebesi ile işletmelerin mali tablolarının günün koşullarına uygun olarak güncellenmesi ve gerçeği yansıtmasıydı. Bu bakımdan amacımız gayet açık ve netti!
Ancak gelinen noktada ortaklık fena halde karıştı... Artık iş içinden çıkılabilir olmaktan uzaklaşıyor.
Hazine ve Maliye Yönetimi; enflasyon muhasebesi uygulansın, hem de her geçici vergi döneminde de uygulansın, yapılan endekslemeye göre ortaya çıkan olumlu veya olumsuz fark da vergi matrahına dahil edilsin yani vergilendirilsin dedi. Zaten kamu bütçesinde açık var, vergi gelirlerini ne kadar arttırırsak iyidir görüşü ile yasal düzenleme yaptı ve uygulamasına geçildi...
Muhasebe meslek mensupları bu işin vergi boyutunun ihmal edilmesi gerektiğini, geçici vergi dönemlerinde uygulanmasının (yani gelir tablosu ile birlikte ara dönem bilançolarının çıkarılmasının) neredeyse imkânsız hatta anlamsız bir uğraş olacağını, yapılmasının birçok eksik işlem ve hatalara neden olacağını savundu... Hatta TURMOB ilk kez ülkemizdeki Mali Müşavir Odaları’nı bu hususa dikkat çekmek ve sesini duyurmak amacıyla Ankara’ya çağırdı. Böylelikle geniş katılımlı bir miting yapıldı. Ancak bu bile Hazine ve Maliye Bakanlığı nezdinde gerekli ve yeterli etkiyi yaratmamış olsa gerek ki, hem enflasyon düzeltmesinden vergi alınması hem de geçici vergi dönemlerinde uygulanması ısrarında devam etti. Yalnızca II. dönem geçici vergi beyanname verilmesi ve ödenmesinin süresi uzatıldı.
Beyannameler hazırlanınca enflasyon düzeltmesinin ( vergi doğurması sonucu ) işletme sahipleri de konuya taraf oldu. Çünkü ceplerindeki yangın arttı... Enflasyon muhasebesi patronlara enflasyon vergisi olarak yansıdı. Bu zamana kadar enflasyon muhasebesini muhasebecinin görevlerinden biri, yerine getirilmesi yasal bir zorunluluk olarak gören işletme sahipleri, enflasyon vergisi ile tanışınca ortalık iyice karıştı. Muhasebe meslek mensupları nasıl olup da bu ortamda zaten kar etmeyen işletmelerin vergi vermeleri gerektiğini patronlara anlatmakta yine güçlük yaşadılar. Ancak bu kez durum farklı... Durumun farkına yeni varan patronlar geç kalmış olarak sahaya indi ve bağlı oldukları odalar aracılığı ile enflasyon muhasebesinin en azından geçici vergi dönemlerinde uygulanmaması gerektiği konusunda çağrıda bulunmaya başladılar. Bu çağrı ve beraberinde oluşan tepki ses getirmiş olmalı ki Maliye yönetimi daha önce yazılı olarak, son kez geçici vergi beyannamesinin verilme süresini uzattığını açıklamışken, 23 Ağustos tarihinde yayınlanan 172 sayılı Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 27 Ağustos’a kadar uzatılmış olduğu II. geçici vergi dönemini bu defa 6 Eylül tarihine kadar yeniden uzattığını açıkladı.
Bu durum Maliye yönetiminin de bu konuda kafasının karışık olduğu algısını yaratırken, meslek mensuplarının ve patronların haklılığının görüldüğünü göstermiş olabilir mi? Öte yandan acaba enflasyon muhasebesi, daha doğrusu enflasyon vergisi gelen tepkilere dayanamayacak mı?
Şimdi kafalar hepten karıştı...
Sanırız kafa karışıklığı Maliye Bakanlığı’nın; enflasyon muhasebesi = enflasyon vergisidir algısının değişmesi ile birlikte son bulacak. Çünkü enflasyon düzeltmesi işlemi bir bilanço düzeltmesi işlemidir. Ortada gerçek bir kar ya da zarar oluşmamaktadır ve bu işlem üzerinden vergi alınmaması gerekir.
Ekonomi yönetimine çağrımız yapısal reformlara yoğunlaşılarak, söylemde sağlamak istedikleri vergi adaleti hususunda artık harekete geçip ilgili taraflarla mutabık kalıp sahaya inmeleridir. Yoksa bu ortamda sırf enflasyondan dolayı değeri artmış gibi görünen varlıklardan vergi almak tüy beklediğiniz kazı kesmek demektir.
YILMAZ SEZER/ YMM
GÜNCEL GROUP
YÖN.KUR.BŞK.