İş sözleşmesinin sona ermesi genellikle işçi veya işveren tarafının sözleşmeyi sona erdirmeye yönelik irade beyanıyla gerçekleşir. İşten çıkarılma veya istifa olarak bilinen bu durumların dışında işçi ve işveren tarafı anlaşarak da iş sözleşmesini sona erdirebilirler. Tarafların iş sözleşmesini sona erdirmek konusunda anlaşmaları halinde imzaladıkları sözleşme ikale sözleşmesi ya da bozma sözleşmesi olarak adlandırılıyor. Özellikle son dönemde çok sık karşılaşılan bir uygulama olarak ikale sözleşmeleri işçinin, iş güvencesinin sağladığı korumadan yoksun kalmasına sebep olabileceği için yargı tarafından çok sıkı denetime tabi tutuluyor.
Taraflar gerçekten anlaşmalı
Hukuk dilinde ‘ikale’ olarak geçen bu sözleşmeler de bütün sözleşmelerde olduğu gibi ancak tarafların iradelerinin uygun olmasıyla kurulabilir. Bunun anlamı günümüzde çok karşılaştığımız gibi işverenin sözleşmeyi imzalaması, aksi takdirde, kendisine iftira atıp haklarını hiç vermeden işten çıkaracağına ilişkin tehdidine karşı işçinin bu sözleşmeyi imzalamak zorunda kalmasının hiçbir anlam ifade etmeyeceğidir.
Burada çalışanın özgürce karar verdiği bir durum olmadığından yapılan sözleşme de geçersizdir. Çalışanlar yine de dava açıp haklarını isteyebilirler. Bu durumda sözleşmeye rağmen yapılan işverenin feshi olarak kabul edilir ve çalışan bütün haklarını alabilir. Akla bunun ispatının ne kadar zor olduğu sorusu gelebilir fakat Yargıtay işverenin baskısına ve tehdidine ilişkin şüphe olması halinde işçi lehine değerlendirme yapılması gerektiğini söylüyor.
Çalışanın bilgilendirilmesi şart
Yargımız çalışanın herhangi bir baskı altında olmadan kendi isteğiyle imzaladığı sözleşmeleri de yeterli bulmuyor. Çalışanın ikale sözleşmesinin sonuçları hakkında bilgilendirilmesini ve sözleşme içeriğinin çalışanın haklarını ihlal etmemesini arıyor. Bilgilendirmede bu sözleşme sonucu işçinin kaybedebileceği hukuki olanaklara ilişkin açıklamanın yapılmasını istiyor. Örneğin, bu sözleşmeyi imzalamakla işe iade davası açamayacağı, işsizlik sigortasından yararlanamayacağı gibi hususlarda çalışanın açıkça bilgilendirilmesi gerekiyor.
İkale teklifi kimden geliyor?
Yargı çalışanın elde edebileceği hakların ihlal edilmemesini ise sözleşmenin sona ermesinden önceki durumları inceleyerek o durumların sonucu fesih olsaydı çalışanın haklarının ne olacağına göre tespit ediyor. Çalışanın haklarının, yaptığı tespite yakın veya daha fazla ödenmiş olması halinde sözleşmenin sonuç doğuracağını ifade ediyor. Makul yarar diye ifade ettiği bu yararlarda olayın ağırlığına bakıyor. Örneğin, çalışan kendisi ayrılma talebini iletmiş, başka bir işe geçecek ve çalışana ihbar ve kıdem tazminatları tutarında ya da duruma göre sadece kıdem tazminatı tutarında bir ödemenin yapılması yeterli olabiliyor. İşçi kıdem tazminatına hak kazanacak durumda değilse kıdem tazminatına dahi gerek olmuyor.
İkale imzalama talebi işverenden geldiyse, kıdem ve ihbar tazminatına ek bir makul yararın sağlanması da genellikle aranıyor. Yargıtay verdiği yakın tarihli bir kararında, iş sözleşmesinin karşılıklı anlaşmayla sona ermesinde icabın işverenden geldiğini, fakat bu icaba rağmen işçiye sadece kıdem ve ihbar tazminatı ödendiğini, ayrıca bir menfaat sağlanmadığını ifade etmiş, işçinin ikalede makul yararı bulunmadığını vurgulayarak işlemin gerçekte işten çıkarılma olduğuna hükmetmiştir. Bu şekilde işçinin geçerli bir ikale olsaydı açamayacağı işe iade davasını açabilmesine olanak tanımıştır. Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/cem-kilic/iki-taraf-anlasinca-isten-cikmak-2674393/